#ödüllü filmler
2003 yılı film. başarılı bir yazar olan sarah, ilham eksikliği şikayeti üzerine, yapımcısı tarafından fransa'daki yazlığında dinlenmesi tavsiye edilir. sarah huzur bulmak için gittiği yerde, julie adlı bir kız yüzünden huzursuzluğu bulacaktır. imdb: 6,7/10.
yönetmeni:
françois ozon
oyuncular:
charlotte rampling
ludivine sagnier
charles dance
jean-marie lamour
marc fayolle
françois ozon
oyuncular:
charlotte rampling
ludivine sagnier
charles dance
jean-marie lamour
marc fayolle
* bangkok world film festival 2003-en iyi film
* european film awards 2003- en iyi avrupalı aktris
* european film awards 2003- en iyi avrupalı aktris
öne çıkanlar | diğer yorumlar
başlık "mrscomet" tarafından 30.03.2021 00:07 tarihinde açılmıştır.
1.
bir yazar, hayalle gerçeğin çatışması ve filmin son sekansına kadar asla gerçeği anlayamayan izleyiciler...
bu vuruşlarla var olur sinema!
bir françois ozon filmdir.
2003 yapımı.
bu vuruşlarla var olur sinema!
bir françois ozon filmdir.
2003 yapımı.
devamını gör...
2.
2003 yapımı bir françois ozon filmi.
102 dakikalık bu film izleme listemde vardı ve örgü örerken akıp gitti.
polisiye kitap yazarı bir kadının tıkanması (zihinsel olarak :d) üzerine yayıncısı kendi yazlık evinin anahtarını verir ve kitabını yazmak için orada kalabileceğini söyler, en azından film böyle başlıyor.
sessiz ve sakin günler içerisinde ilham perileriyle tekrar barışmış kitabını yazarken, yayıncının kızı julia'nın eve gelmesi ile tadı kaçıyor huysuz yazarın. öbür yandan julia'nın da karmaşık bir aile yaşantısı, kişilik ve öfke kontrol sorunları var ve bir ihtimal nemfoman.
önce kızın varlığından çok rahatsız olan yazar, odasında bir defter bulması ile (sanıyoruz kızın günlüğü) julia'ya ilgi göstermeye başlar ve onu bir romana dönüştürür.
gerisi biraz karışık. izleyici bir işler döndüğünü sezse de tam olarak ne olduğunu anlayamıyor.
julia'nın bir adam öldürmesi ve yazarın ona serinkanlılıkla yardım etmesi kafamızda soru işaretleri uyandırırken ikilinin dostluğunun temellerini atıyor.
son sahnede yayıncının kızını ofise girerken görüyoruz ve anlıyoruz ki günlerimizi beraber geçirdiğimiz julia o julia değil. ve gerçekten o yazlık evde bir julia var mıydı emin olamıyoruz.
julia diye karşımıza çıkan ve yazarla kol kola giren karakter, yazarın yeni romanı ve bizi kurmaca içerisinde sanatçının yaratımıyla kurduğu ilişkiyi de atlamadan bir geziye mi çıkarıyorlar, yoksa yazar aslında kendisini mi yazıyor? şahsi bir itiraf mı tüm izlediklerimiz, gençlik anıları mı?
bana kalırsa öyküyü her türlü kurgulamak mümkün ve net bir karşılaşma yaşanmıyor zaten karakterler arasında. dolayısıyla yönetmenin de seçimi bize bıraktığını düşünmek mümkün.
ben filmi daha orijinal ve keyifli bulmak adına ilk teorime sarılacağım.
derin bir öyküsü olduğunu düşünmemekle birlikte akıcı ve çarpıcı buldum filmi.
bakmak isteyebilirsiniz.
102 dakikalık bu film izleme listemde vardı ve örgü örerken akıp gitti.
polisiye kitap yazarı bir kadının tıkanması (zihinsel olarak :d) üzerine yayıncısı kendi yazlık evinin anahtarını verir ve kitabını yazmak için orada kalabileceğini söyler, en azından film böyle başlıyor.
sessiz ve sakin günler içerisinde ilham perileriyle tekrar barışmış kitabını yazarken, yayıncının kızı julia'nın eve gelmesi ile tadı kaçıyor huysuz yazarın. öbür yandan julia'nın da karmaşık bir aile yaşantısı, kişilik ve öfke kontrol sorunları var ve bir ihtimal nemfoman.
önce kızın varlığından çok rahatsız olan yazar, odasında bir defter bulması ile (sanıyoruz kızın günlüğü) julia'ya ilgi göstermeye başlar ve onu bir romana dönüştürür.
gerisi biraz karışık. izleyici bir işler döndüğünü sezse de tam olarak ne olduğunu anlayamıyor.
julia'nın bir adam öldürmesi ve yazarın ona serinkanlılıkla yardım etmesi kafamızda soru işaretleri uyandırırken ikilinin dostluğunun temellerini atıyor.
son sahnede yayıncının kızını ofise girerken görüyoruz ve anlıyoruz ki günlerimizi beraber geçirdiğimiz julia o julia değil. ve gerçekten o yazlık evde bir julia var mıydı emin olamıyoruz.
julia diye karşımıza çıkan ve yazarla kol kola giren karakter, yazarın yeni romanı ve bizi kurmaca içerisinde sanatçının yaratımıyla kurduğu ilişkiyi de atlamadan bir geziye mi çıkarıyorlar, yoksa yazar aslında kendisini mi yazıyor? şahsi bir itiraf mı tüm izlediklerimiz, gençlik anıları mı?
bana kalırsa öyküyü her türlü kurgulamak mümkün ve net bir karşılaşma yaşanmıyor zaten karakterler arasında. dolayısıyla yönetmenin de seçimi bize bıraktığını düşünmek mümkün.
ben filmi daha orijinal ve keyifli bulmak adına ilk teorime sarılacağım.
derin bir öyküsü olduğunu düşünmemekle birlikte akıcı ve çarpıcı buldum filmi.
bakmak isteyebilirsiniz.
devamını gör...