öne çıkanlar | diğer yorumlar

kirazın tadı olarak da bildiğimiz, abbas kiyarüstemi yapımı iran sinemasından bir dram filmi. bireysel bir problemin yanında pek çok sosyolojik gerçeği de iran sinemasının duruluğuyla gözler önüne seren film. bu cümleden sonraki her cümlem çok ciddi miktarda spoiler içereceği için devam edip etmemek size kalmış.

filmde intiharına 20 küreklik toprakla ortak olacak birini arayan bedii, çöp toplayarak geçinen bir adamla karşılaştığında ona üzerindeki kıyafette yazan sözcüğün anlamını bilip bilmediğini sorar. ne yazdığını da ben söylemeyivereyim, izleyen görür. bedii, mimiklerini neredeyse hiç kullanmayan bir adam olmasına rağmen duygu ve kararlarının etkisini gözleri ve göğsünde görülür. filmin bazı sahnelerinde bir tahta gibi duran göğsü heyecanlandığını, nefes alışverişinin hızlandığını belli eder şekilde hızlı ve ritmik bir biçimde iner kalkar.

çekim planlarında güzergahı aracın içinden sadece kuşlar uçarken görürüz. ne zaman kuşlar uçar, o zaman yolu arabanın gözünden izletir kamera. arabasına binen son kişi olan türk adamın bıldırcınları kestiğini öğrendiğinde verdiği tepki de bu mesajı doğrular nitelikte. 20 kürek toprağın pazarlığı süresince durmadan taşınan topraklar, toprakla çalışan insanlar, toprağın kullanıldığı araziler görülüyor. bu toprak çalışmalarından birinde bedii'nin gölgesi ile dökülen toprak birbirine karışıyor ve beni en çok etkileyen sahne de bu diyebilirim.

türk adamla anlaşmasının ardından bir soru işareti bırakıyor, neden çukura kendi aracıyla gitmiyor? teklifini kabul eden birini bulduğu için mi, bıldırcınlar öldüğü için mi, ölmeye kararlı olduğu için mi yoksa zaten ölmekten vazgeçtiği için mi? ki izleyiciyi bu belirsizlikle baş başa bırakıp gidiyor kiyarüstemi.

bedii kendini en mutlu hissettiği yerin, edindiği en iyi arkadaşların askerde olduğu bilgisini sunuyor bize. sıra sıra askerlerden hemen sonra görüyoruz, sıra sıra çocukları. bir... iki... üç... kirazın tadını yeniden almak istemiyor musun?
devamını gör...
abbas kiarostami imzalı, 1997 yapımı, altın palmiye ödüllü sinema filmi. ingilizce adı taste of cherry. 1997 yılında palme d'or'u unagi ile birlikte paylaştı. başrolünde ve aslında tek rolünde the kite runner'dan da hatırladığımız homayoun ershadi yer alıyor.

bir yol, yolculuk filmi. hayatın bir yol olduğuna vurgu yapan, çokça metafor barındıran, intiharı düşünen ve bunu planlayan bir başrolün etrafında şekillenen bir hikaye. filmle ilgili daha fazla detay vermeyeceğim. spoiler vermek istemiyorum, izninizle biraz filmden yola çıkarak yaşam/ölüm konuşmak istiyorum.

insan öldükten sonra ne olacağı ile niye ilgileniyor? kendi bedenine ne olacağıyla, hayatındaki insanların ölümünün ardından yaşayacaklarıyla, ölümünün bırakacağı izle? hele ki intiharı düşünen bir insan?
bu filmde badii'nin neden ölümü seçtiğini, bu seçimi yaparken ne kadar zorlandığını veya ölümünden sonra onu sevenlerin ne gibi durumlar yaşayacağına dair ipuçları göremiyoruz. tek gördüğümüz bir ya da birden fazla sebepten badii'nin ölümünü bir yok oluş şeklinde kurgulamak istediği. evet ama neden? insan neden bilinçli bir tercih yaparak bu dünyadan ayrılmaya karar verdikten sonra geride kalanları düşünüyor? intihar iz bırakarak, yara bırakacak şekilde, hakkında konuşturarak bu dünyadan göç etmek demek mi sahiden? bu filmin bize anlattığı, intihar bu demek ama badii yok olarak, intihar ettiği bile kimse tarafından anlaşılmasın diye dileyerek bunu gerçekleştirmenin bir yolunu buldu mu? ya da tam tersi, aslında intihar etmek de ölmek de istemiyor. bunu gerçekten istese ardı, arkasını hiç düşünmezdi. bu badii'nin yardım çığlığı mı anlatılmak istenen. bilemiyorum, her ikisi de oldukça basit geliyor. "istediğiniz kadar süsleyin, başka taraflarından ele alın konuyu, bakın iki birbirine zıt olasılık bıraktım size ama aslında intihar günün sonunda sadece ilgi çekmeye çalışmak, ötesi değil" demek çok büyük hadsizlik gibi geliyor bana!

çok üzgünüm. galiba sinirliyim de biraz. yaşamın anlamı, intihar etmeyi kafasına koymuş bir insan için bile "bakış açını değiştir" minvalli bir konuşmanın, kişiyi sorgulamaya düşürecek kadar primitif bir şekilde ulaşabileceği bir cevapta gizli olabilir mi abi? evet tüm bunları sorgulatan bir film yapmak güzel. ama sanki anlatım ile dayatmanın arasındaki o çok da ince olmayan çizginin ötesine geçilmemiş mi bariz şekilde?
bilemiyorum. yok not falan. film güzel. ben değilim.
devamını gör...

bu başlığa tanım girmek için olabilirsiniz.

zaten üye iseniz giriş yapabilirsiniz.

normal sözlük'ü kullanarak 3. parti dahil tarayıcı çerezlerinin kullanımına izin vermektesiniz. Daha detaylı bilgi için çerez ve gizlilik politikamıza bakabilirsiniz.

online yazar listesini görmek için lütfen giriş yapın.
zaman tüneli köftehor rehberi portakal normal radyo kütüphane kulüpler renk modu online yazarlar puan tablosu yönetim kadrosu istatistikler iletişim