1.
o kadar güzeldi ki. kendimi gördüm çoğu sahnede. kadın cinselliğinin yok sayıldığı erkeğin zevklerine hizmet eden ve kadının da kendini yok saymasini beklendiği bir ilişki var bir yanda.bir yanda ise... anlatmaya dilim varmıyor.daha kendinden bir haber bir kız çocuğunu kocaman bir adamın merhametine bırakmak neyin nesi?daha genç kız olamadan kadın olmak. işte bu bizim gerçekliğimiz.tek istediğimiz belki de karşımızdakinin kendini önemsediği kadar bizi önemsemesi.kendini sevdiği kadar olmasada sevmesi.bir merhamet, sevgi kırıntısı... filmde yolları kesişen iki kadının da tek sorunu belki de sevgisizlik.bizi biraz olsun sevmiş olsalar bu kadar kırılmamıza ve yıpranmamıza müsade etmezlerdi herhalde.kocaman bir adam ve hasta annesinin merhametine bırakılmazdı küçük elmas. izlerken zorlandım çoğu yerinde ağladım.izleyin.pişman olmayacaksınız. yönetmenin herkesin bildiği fakat yok saydığı bir konuyu böyle güzel aktarmasına ise kelimelerim yetmiyor. türk sinemasında böyle cesur yönetmenleri daha çok görmek istiyorum. yeşim ustaoğlu'nun izlediğim ilk filmiydi.ve dahası da gelecek muhtemelen. sarsıcı bir film.
devamını gör...
2.
hayat şiarım... bu iş bu kadar kolay olamaz, bunda bir iş var, kurcalamalıyım, incelemeliyim, ters köşeye yatmamalıyım, hep ket hep ket. emek harcamadığım, ter dökmediğim, fosfor harcamadığım, ağlamadığım, çırpınmadığım bir şey benim olamaz, olsa da ben öyle sanıyorumdur.
gitmesi uzun sürmez. tere... dütttttt.
gitmesi uzun sürmez. tere... dütttttt.
devamını gör...
3.
sürekli tereddütte yaşayan bizler için bugün evlilikten konuşurken flu tv video atmış az önce evlilikle ilgili.
konunun üstüne iyi denk geldi gerçekten.
izleyelim bakalım :
konunun üstüne iyi denk geldi gerçekten.
izleyelim bakalım :
devamını gör...
4.
sanat filmlerini, yeşim ustaoğlu gözünden izlemeyi tercih ederim. benim sanat penceremi bu yönetmen açıyor. sanırım bunda en önemli etken kadın ile ilgili tasvirlerinin nokta atışı olması. gerçekten anlattıklarını derinden hissediyorum.
kendisi de şöyle diyor:
tokat atmayı seviyorum.
anlatımda sarsıcı yollara başvurmasının sebebi de bu.
filmin türü; psikolojik dram.
ağır bir travma yaşayan elmas’ın hikayesini anlatan filmin başrollerinde, funda eryiğit, ecem uzun, bir tane kötü filmine dahi denk gelmediğim mehmet kurtuluş, serkan keskin ve okan yalabık yer alıyor.
hikaye de sosyolojik olarak birbirinden farklı iki tane kadın var. fakat ortak noktaları ise yaşadığı acılar. ikisi de erkek zorbalığına uğruyor. izlerken bir şehnaz'ın bir elmas'ın garip hayat akışına, aynı dildeki acılarına ve ruhsal çelişkilerine dahil oluyorsunuz. film sorunun sistemin kendisi olduğunu gözler önüne seriyor. ataerkil toplumun kısırdöngü yaşadığı derin tahlisizliği anlatıyor. en dikkat çekici tarafı ise, toplumda güçlü kadın figürü olarak gösterilen şehnaz karakterinin ruhsal gelgitiydi. bu karakterin psikiyatri doktoru olması ise ters köşeydi. nihayetinde kimse kendi yarasını saramıyor işte.
funda eryiğit'in cesur sahneleri var. şehnaz'ı olduğu gibi yansıtmak adına, taşın altına elini koymuştur. basında da eryiğit soyundu şeklinde haber yaptılar da, bu kadın bu role cüret etmeseydi, bu film de tam anlamıyla olur muydu? filmin eksiksiz anlatımı için eryiğit'i ve diğer oyuncuları tebrik etmeleri gerekirken, basın yine cesur sahnenin sadece görüntü kısmını konuştu. film ne anlatılıyor, niye ödül almış... bunları konuşmak yok... ödül demişken;
film, almanya’da düzenlenen 25. mannheim türk filmleri festivali’nde en iyi film seçildi.
frankfurt türk film festivali’nden de en iyi film, en iyi yönetmen, en iyi senaryo ve en iyi kadın oyuncu ödülleriyle döndü. ustaoğlu, en iyi film ödülünü aldı
ödüller çocuklar ve kadınlara adandı.
... ve acının tam içinden geçmiş elmas karakterini candıran ecem uzun...
o ne oyunculuktu öyle offf.. jest sosyete zamanlarıydı 'en iyi kadın oyuncu' ödüllerini aldığında. ciddi tokatlar attırdı izleyiciye sanki yaşarcasına canlandırmış.. çok alkış çok.. her sahnesinde içim daraldı.
filmi tereddüt etmeden izleyebilirsiniz.
kendisi de şöyle diyor:
tokat atmayı seviyorum.
anlatımda sarsıcı yollara başvurmasının sebebi de bu.
filmin türü; psikolojik dram.
ağır bir travma yaşayan elmas’ın hikayesini anlatan filmin başrollerinde, funda eryiğit, ecem uzun, bir tane kötü filmine dahi denk gelmediğim mehmet kurtuluş, serkan keskin ve okan yalabık yer alıyor.
hikaye de sosyolojik olarak birbirinden farklı iki tane kadın var. fakat ortak noktaları ise yaşadığı acılar. ikisi de erkek zorbalığına uğruyor. izlerken bir şehnaz'ın bir elmas'ın garip hayat akışına, aynı dildeki acılarına ve ruhsal çelişkilerine dahil oluyorsunuz. film sorunun sistemin kendisi olduğunu gözler önüne seriyor. ataerkil toplumun kısırdöngü yaşadığı derin tahlisizliği anlatıyor. en dikkat çekici tarafı ise, toplumda güçlü kadın figürü olarak gösterilen şehnaz karakterinin ruhsal gelgitiydi. bu karakterin psikiyatri doktoru olması ise ters köşeydi. nihayetinde kimse kendi yarasını saramıyor işte.
funda eryiğit'in cesur sahneleri var. şehnaz'ı olduğu gibi yansıtmak adına, taşın altına elini koymuştur. basında da eryiğit soyundu şeklinde haber yaptılar da, bu kadın bu role cüret etmeseydi, bu film de tam anlamıyla olur muydu? filmin eksiksiz anlatımı için eryiğit'i ve diğer oyuncuları tebrik etmeleri gerekirken, basın yine cesur sahnenin sadece görüntü kısmını konuştu. film ne anlatılıyor, niye ödül almış... bunları konuşmak yok... ödül demişken;
film, almanya’da düzenlenen 25. mannheim türk filmleri festivali’nde en iyi film seçildi.
frankfurt türk film festivali’nden de en iyi film, en iyi yönetmen, en iyi senaryo ve en iyi kadın oyuncu ödülleriyle döndü. ustaoğlu, en iyi film ödülünü aldı
ödüller çocuklar ve kadınlara adandı.
... ve acının tam içinden geçmiş elmas karakterini candıran ecem uzun...
o ne oyunculuktu öyle offf.. jest sosyete zamanlarıydı 'en iyi kadın oyuncu' ödüllerini aldığında. ciddi tokatlar attırdı izleyiciye sanki yaşarcasına canlandırmış.. çok alkış çok.. her sahnesinde içim daraldı.
filmi tereddüt etmeden izleyebilirsiniz.
devamını gör...
5.
dünden beri gözlerimi ne zaman kapatsam kendimi o kıyıda bulduğum film. o gemi gelecek mi? o dalgalara kapılıp gidecek miyiz dedim kendi kendime. cevapsız kaldı yine.
yeşim ustaoğlu’nun izlediğim ilk filmiydi.
theo angelopoulos‘un filmlerine benzettim.
yeşim ustaoğlu’nun izlediğim ilk filmiydi.
theo angelopoulos‘un filmlerine benzettim.
devamını gör...
6.
funda eryiğit ile ecem uzun’u bu filmde bir tık daha sevmiştim. özellikle hatırladığım bir terapi sahnesi beni cidden çok etkilemişti. güzel bir film. tekrar izlenecekler listemdedir.
devamını gör...
7.
iyi anlatılsa, çok daha sarsıcı olabilecek bir film. bence bir saat kadar daha uzun olup daha derin anlatılabilirdi bazı şeyler çok yüzeysel geçilmiş oldu. funda eryiğit ve ecem uzun güzel rol yapmışlar ama bir iki rahatsız eden sahne vardı. canlandırma sahnesini abartı buldum, böyle bir travmadan çıkan birinin canlandırma sahnesini sanki her gün yapıyormuş gibi kolayca yapması garip psikiyatristin yönetmen gibi komut vermesi ise daha da garip olmuş. ecem uzun yaşadığı tiksintiyi güzel veriyor yer yer abartı olsa da. hasta doktor yakınlığı ise güzel kurulamamış. filmin gidişatı gerçekten güzel ama aralara başka sahneler de yazılmalıydı ki bazı şeyler daha etkileyici olsun. porno bağımlısı, egoist adam ise filmin en uyuzu rolünü çok iyi canlandırmış. erkek profili o kadar tanıdık geldi ki bana, çoğu kadının hayatına modern görünüp, kadını her fırsatta ezmeye çalışan tipler girmiştir. laptopla adamı basınca orada dedim çarp şu laptobu adamın kafasına. psikiyatrist olmasına rağmen funda eryiğitin ilişkisinde ki olayı görmezden gelmesi kabul etmek istememesi de ayrı bir ironi. neticede erkek egemen dünyada kadınların yaşadışı zorluklardan ufak bir parçasının anlatıldığı kaliteli bir film. bir de bizim karasuda çekmişler filmi. valla denizin dalgalarından anlamalıydım. benim gözümde insan yiyen bir deniz.
devamını gör...
8.
yaşamak ve yaşadığının bilincinde olmak, doğru yolda olma güvencesi.
devamını gör...
9.
mirkelam'ın terle şarkısının diğer ismi.
devamını gör...