orijinal adı : l'envers et l'endroit
yazar : albert camus
yayım yılı : 1937
camus'nün ilk eseridir ve 22 yaşındayken kaleme alınmıştır. 5 bölümden oluşan deneme kitabıdır. yazarın daha sonra yayımlanan kitaplarının ilk tohumlarının bu denemelerle atıldığı söylenir.
yazar : albert camus
yayım yılı : 1937
camus'nün ilk eseridir ve 22 yaşındayken kaleme alınmıştır. 5 bölümden oluşan deneme kitabıdır. yazarın daha sonra yayımlanan kitaplarının ilk tohumlarının bu denemelerle atıldığı söylenir.
öne çıkanlar | diğer yorumlar
başlık "pavlov'un göbeği" tarafından 02.03.2021 08:32 tarihinde açılmıştır.
1.
(bkz: tersi ve yüzü)
camusun yirmi iki yaşında yazdığı denemesidir. tersi ve yüzünün anlatıcısı, susar susmaz yaşlılığını düşünen geveze bir yaşlı adamın duygularını belirtmek için " yarın her şey değişecek, yarın." der, hemen arkasından da ekler : " birdenbire yarının da böyle olacağını anlıyor, öbür günün de, tüm öteki günlerin de. bu çaresiz buluş eziyor onu. işte bu türlü düşünceler öldürür adamı.
camusun yirmi iki yaşında yazdığı denemesidir. tersi ve yüzünün anlatıcısı, susar susmaz yaşlılığını düşünen geveze bir yaşlı adamın duygularını belirtmek için " yarın her şey değişecek, yarın." der, hemen arkasından da ekler : " birdenbire yarının da böyle olacağını anlıyor, öbür günün de, tüm öteki günlerin de. bu çaresiz buluş eziyor onu. işte bu türlü düşünceler öldürür adamı.
devamını gör...
2.
özgün adı l'envers et l'endroit olan ve albert camus tarafından genç yaşta kaleme alınmış 70 sayfalık kısacık kitap olup 1937 yılında yayınlanmış ve türkçe'ye ise tahsin yücel tarafından çevrilmiştir.
deneme türünde olduğu söylense de ben deneme türünde olduğunu sanmıyorum çünkü öyküye benziyor.
kitabın önsözü bile yazarın yazınsal yaşamı ve eserlerinin yanı sıra kişiliği hakkında önemli bir yer tutuyor.
alay adlı bölümde ölmek üzere olan yaşlı bir kadın anlatılıyor.
hayatı hakkında bilgi veriliyor, kadının biraz kibirli olduğunu söyleyebiliriz çünkü ölürse yokluğunun perişan edeceğini düşünüyor.
ben ölürsem bensiz ne yaparlar? tarzındaki düşüncesi ise bunu düşünmek için kâfi gibi.
evetle hayır arasında adlı bölümde ise yine ölümün esintilerini hissettiriyor.
kocası ölen bir kadın bölümde yer alıyor.
ruhta ölüm adlı bölümde ise prag'da gezinen ve cebinde sadece 6 günlük parası kalan bir adamın hayatından kısa bir kesiti okuyoruz, iç dünyası oldukça sert gibi duruyor. belki de yazarın kendisidir o, bilemeyiz.
kitaba adını veren son öyküyü hafif irkiltici bulduğumu söyleyebilirim.
kitabımız hakkında fikrimi belirtecek olursam;
albert camus'nün öykülerin fonunda saçma olgusunu gizlice yerleştirdiği fikrindeyim. okurken böyle bir izlenime kapılmamak olanaksız.
intihar, yaşam, yaşamın saçma olması, insanın hayatta tam olarak ne halt ettiği, neden yaşadığı, yaşlılık ve ölüm, galiba kitabın en çok hissettirdiği şeylerdendi.
kitabı kötü bulmadım ama çok iyi de bulmadım, daha canlı olabilirdi.
bunalımı başlatan şeyi denetlemek hemen her zaman olanaksızdır.
konuşmuyorlardı kendisiyle. köşede kalmıştı, bir köpek gibi. ölmek daha iyiydi. öyle ya, birine yük olmaktansa, ölmeyi yeğ tutardı..
gençler deneyimin bir bozgun olduğunu, biraz bilgi edinmek için her şeyi yitirmek gerektiğini bilmezler.
birdenbire anlar ki yarın da böyle olacaktır, öbür gün de, tüm öteki günler de. ve bu çaresiz buluş ezer onu. işte böyle düşünce öldürür insanı. bunlara katlanamadığı için öldürür insan kendini ya da, gençse, tümceler kurar.
yaşıyor muyum, yoksa anımsıyor muyum, bilmiyorum artık.
deneme türünde olduğu söylense de ben deneme türünde olduğunu sanmıyorum çünkü öyküye benziyor.
kitabın önsözü bile yazarın yazınsal yaşamı ve eserlerinin yanı sıra kişiliği hakkında önemli bir yer tutuyor.
alay adlı bölümde ölmek üzere olan yaşlı bir kadın anlatılıyor.
hayatı hakkında bilgi veriliyor, kadının biraz kibirli olduğunu söyleyebiliriz çünkü ölürse yokluğunun perişan edeceğini düşünüyor.
ben ölürsem bensiz ne yaparlar? tarzındaki düşüncesi ise bunu düşünmek için kâfi gibi.
evetle hayır arasında adlı bölümde ise yine ölümün esintilerini hissettiriyor.
kocası ölen bir kadın bölümde yer alıyor.
ruhta ölüm adlı bölümde ise prag'da gezinen ve cebinde sadece 6 günlük parası kalan bir adamın hayatından kısa bir kesiti okuyoruz, iç dünyası oldukça sert gibi duruyor. belki de yazarın kendisidir o, bilemeyiz.
kitaba adını veren son öyküyü hafif irkiltici bulduğumu söyleyebilirim.
kitabımız hakkında fikrimi belirtecek olursam;
albert camus'nün öykülerin fonunda saçma olgusunu gizlice yerleştirdiği fikrindeyim. okurken böyle bir izlenime kapılmamak olanaksız.
intihar, yaşam, yaşamın saçma olması, insanın hayatta tam olarak ne halt ettiği, neden yaşadığı, yaşlılık ve ölüm, galiba kitabın en çok hissettirdiği şeylerdendi.
kitabı kötü bulmadım ama çok iyi de bulmadım, daha canlı olabilirdi.
bunalımı başlatan şeyi denetlemek hemen her zaman olanaksızdır.
konuşmuyorlardı kendisiyle. köşede kalmıştı, bir köpek gibi. ölmek daha iyiydi. öyle ya, birine yük olmaktansa, ölmeyi yeğ tutardı..
gençler deneyimin bir bozgun olduğunu, biraz bilgi edinmek için her şeyi yitirmek gerektiğini bilmezler.
birdenbire anlar ki yarın da böyle olacaktır, öbür gün de, tüm öteki günler de. ve bu çaresiz buluş ezer onu. işte böyle düşünce öldürür insanı. bunlara katlanamadığı için öldürür insan kendini ya da, gençse, tümceler kurar.
yaşıyor muyum, yoksa anımsıyor muyum, bilmiyorum artık.
devamını gör...