2009 yapımı bu distopik dünya hikayesi ingiliz yazar, oyuncu, yönetmen ve komedyen ricky gervais'in filmin hem senaryosunu yazdığı hem yönettiği hem de başrolünde yer aldığı bir komedi/drama. daha önce hiç yalan söylenmemiş kurgusal bir düzende ilk yalanın söylenmesini ve peşi sıra yaşanan absürt olayları konu alan film gişede oldukça büyük bir başarı elde etmiştir.
yönetmenler: ricky gervais, matthew robinson
oyuncular:
ricky gervais
jennifer garner
jonah hill
louis c.k.
jeffrey tambor
fionnula flanagan
oyuncular:
ricky gervais
jennifer garner
jonah hill
louis c.k.
jeffrey tambor
fionnula flanagan
öne çıkanlar | diğer yorumlar
başlık "abuzer" tarafından 20.01.2021 15:55 tarihinde açılmıştır.
1.
hiç kimsenin yalan söylemediğin, daha doğrusu söyleyemediği bir dünyada mark( (gbkz: ricky gervais) ) abimiz yalan söylemeyi keşfediyor ve olaylar gelişiyor. güzel, eğlenceli bir film.
ayrıca; nasa, göklerdeki adamı arıyor gazete manşeti en sevdiğim kısımdı.
ricky gervais abimiz dünyanın en meşhur ateistlerinden biri. senaristi ve baş rolü kendisi olduğu için yalan söylemeyi beceren mark abimiz dini de icat ediyor. (evet, yalan söyleyerek)
ayrıca; nasa, göklerdeki adamı arıyor gazete manşeti en sevdiğim kısımdı.
ricky gervais abimiz dünyanın en meşhur ateistlerinden biri. senaristi ve baş rolü kendisi olduğu için yalan söylemeyi beceren mark abimiz dini de icat ediyor. (evet, yalan söyleyerek)
devamını gör...
2.
herkesin dürüst olduğu bir dünyada birinin yalan söylemeyi keşfetmesiyle başlayan hikaye.
ben bayağı beğendim. tabi beğenmemin altında yatan temel sebep ricky gervais'de (mark bellison) olabilir. çünkü senaryo harika. insanların ölümden sonra yaşamı merak etmesi üzerine mark'ın uydurduğu maddeler de dinlere iyi sallamış diyorum.
ben bayağı beğendim. tabi beğenmemin altında yatan temel sebep ricky gervais'de (mark bellison) olabilir. çünkü senaryo harika. insanların ölümden sonra yaşamı merak etmesi üzerine mark'ın uydurduğu maddeler de dinlere iyi sallamış diyorum.
devamını gör...
3.
konu: insanların yalan ve yalan söylemek hakkında hiçbir şey bilmediği, karşısındaki kişi ya da durumlar hakkında aklından ne geçiyorsa onu söylediği, kısacası tüm diyalogların ve davranışların tamamen yalandan arındırılmış bir şekilde gerçekleştiği bir dünya hayal edin. işte böylesi sek gerçekliğe dayanan bir dünyada, mark bellison isimli bir adam olmayan şeyleri olmuş gibi söylemeye başlıyor ve pek de farkında olmadan yalanı icat ediyor. yalanın icadından sonra ise, filmin komedi tarafı başlıyor.
ateist kimliğiyle öne çıkan ricky gervais'in tanrı, peygamber, din ve kutsal kitap gibi kavramlarla adeta dalga geçtiği filmdir. allah'ın varlığına inanan bir müslüman olarak oldukça beğendim, izlerken de keyif aldım. mark'ın bir günde peygamber kabul edilmesi filmin kırılma anıydı diyebilirim.
ateist kimliğiyle öne çıkan ricky gervais'in tanrı, peygamber, din ve kutsal kitap gibi kavramlarla adeta dalga geçtiği filmdir. allah'ın varlığına inanan bir müslüman olarak oldukça beğendim, izlerken de keyif aldım. mark'ın bir günde peygamber kabul edilmesi filmin kırılma anıydı diyebilirim.
devamını gör...
4.
bol göndermeleri olan bir ricky gervais filmi.
yalanın olmadığı bir dünyanın nasıl bir yer olduğunu gösteriyor izleyiciye. çok güzel bir film. güzel bir konusu var. zaman zaman filmin akmadığı yerler var. şimdilerde çekse çok daha iyi işleyebilir bence bu konuyu.
7/10.
yalanın olmadığı bir dünyanın nasıl bir yer olduğunu gösteriyor izleyiciye. çok güzel bir film. güzel bir konusu var. zaman zaman filmin akmadığı yerler var. şimdilerde çekse çok daha iyi işleyebilir bence bu konuyu.
7/10.
devamını gör...
5.
izlerken hem güldüren hem de düşünmeye sevk eden, ricky gervais'in hem yönetmenlik hem de senaristliğini üstlendiği harika film. "kara mizah nedir? nasıl yapılmalıdır?" sorusuna cevap niteliğindedir.
devamını gör...
6.
orjinal adı: (bkz: the invention of lying)
imbd: 6,4
izleme tavsiye düzeyi: kesin izle
süper mi, off o neydi ya dermisin sanmıyorum ama kesinlikle memnun olucaksın izleyince, olaylara çok güzel yaklaşmışlar.
bu tarz sağlam farklı bakış açısına sahip filmler ender bulunuyor ve bu filmde güzel bir konuya değiniliyor.
darısının dizi olması dileğiyle, bize böle şeylerle gelin, gülücük.
esenlike kalın.
imbd: 6,4
izleme tavsiye düzeyi: kesin izle
süper mi, off o neydi ya dermisin sanmıyorum ama kesinlikle memnun olucaksın izleyince, olaylara çok güzel yaklaşmışlar.
bu tarz sağlam farklı bakış açısına sahip filmler ender bulunuyor ve bu filmde güzel bir konuya değiniliyor.
darısının dizi olması dileğiyle, bize böle şeylerle gelin, gülücük.
esenlike kalın.
devamını gör...
7.
tüm dünyaya hitap edebilen nadir komedyenlerden ricky gervais'in ilginç ve güzel filmidir.
öyle bir dünya düşünün ki beyaz yalanın dahi olmadığı. işte öyle bir dünyada yalanı keşfeden ana karakterimizin serüvenlerini seyrediyoruz. yalansız bir dünya ne kadar garip ve eğreti dururdu bunu görebiliyorsunuz. bunu tam detaylarıyla tahayyül etmek zor, biliyorum ama ben filmde bir açık bulamadım. o kadar ince düşünülmüş ki size spoiler olmayacak şekilde şu ufak detayla açıklayayım. filmin bir bölümünde özellikle vurgulanan sinema var. sinemada sadece tarih filmleri var. çünkü insanların yalansız beyni, gerçek olmayan ve kurgulardan oluşan filmleri yapacak donanıma sahip olamıyor haliyle. filmi izledikçe, yalanın hayatımız için ne denli bir buluş olduğunu anlıyorsunuz. günlük hayatınızda yalan kullanmadan insanlarla neredeyse iletişim kuramayacak durumda olduğunuzu görüyorsunuz. din eleştirisi de gayet iyi olmuş. zaten ricky gervais yapımlarında alışık olduğumuz şeylerdir ama burada daha bir hoş olmuş. insanların bir şeylere inanmaya ne kadar meyilli olduklarına değinilmiş. filmin sonlarına doğru olan ibadethanemsi yapı hoşuma gitti. bu filmi izlemenizi öneririm.
öyle bir dünya düşünün ki beyaz yalanın dahi olmadığı. işte öyle bir dünyada yalanı keşfeden ana karakterimizin serüvenlerini seyrediyoruz. yalansız bir dünya ne kadar garip ve eğreti dururdu bunu görebiliyorsunuz. bunu tam detaylarıyla tahayyül etmek zor, biliyorum ama ben filmde bir açık bulamadım. o kadar ince düşünülmüş ki size spoiler olmayacak şekilde şu ufak detayla açıklayayım. filmin bir bölümünde özellikle vurgulanan sinema var. sinemada sadece tarih filmleri var. çünkü insanların yalansız beyni, gerçek olmayan ve kurgulardan oluşan filmleri yapacak donanıma sahip olamıyor haliyle. filmi izledikçe, yalanın hayatımız için ne denli bir buluş olduğunu anlıyorsunuz. günlük hayatınızda yalan kullanmadan insanlarla neredeyse iletişim kuramayacak durumda olduğunuzu görüyorsunuz. din eleştirisi de gayet iyi olmuş. zaten ricky gervais yapımlarında alışık olduğumuz şeylerdir ama burada daha bir hoş olmuş. insanların bir şeylere inanmaya ne kadar meyilli olduklarına değinilmiş. filmin sonlarına doğru olan ibadethanemsi yapı hoşuma gitti. bu filmi izlemenizi öneririm.
devamını gör...
8.
izlemeden bile bir noktada işin dinlere bağlanacağı tahmin edilse de, bunu bu kadar ani ve net yapması gayet başarılıydı bence. acaba dindar insanlar izleyince ne hissetti,ne düşündü gerçekten merak ediyorum.
devamını gör...
9.
2009 yapımı, içinde bir çok ünlü oyuncu barındıran komesi filmi. jennifer garner,ricky gervais,rob lowe,jonah hill,jason bateman,philip seymour tanınmış oyunculardan bazıları. çoğu küçük rollerde olsa da, renk katmışlar diyebilirim.
girizgahı yaptığıma göre,asıl konuya dönebilirim. bir dünya düşünün ve orada kimse yalan söylemiyor ve hatta yalanın ne demek olduğunu bile bilmiyorlar. kulağa hoş geliyor değil mi? hepimiz, yalanın ne kadar kötü olduğundansürekli bahseder dururuz. filmdeki bu ütopik dünya, aslında distopik bir dünya olabilir mi? mesela yalan her zaman kötü müdür? bir hasta size ‘ölecek miyim’ diye sorduğunda , ‘iyi olacaksın’ mı demek daha iyi ,yoksa ‘bu akşam ölecek gibi görünüyorsunuz’ demek mi? film aslında bu ikilemi işliyor.
mark, bir şirkette senaryo yazarı olarak görev yapıyor. mark’ı şöyle tarif edeyim , 40’lı yaşlarında, iyi kalpli, ama hafif tombul ve filmde sürekli dile getirilen patlıcan burunlu bir adam. patlıcan burunlu ifadesi filmde bir çok defa geçiyor; yani kendi benzetmem değil bu. bana göre de burnu öyle değil de neyse. mark güzel bir kız olan anna ile randevulaşıyor. anna, üzerinde annesinin etkisi fazlaca olan, iyi kalpli ama evleneceği erkekte genetik özellikleri önemseyen bir kadın. haliyle ilk buluşmada mark’tan etkilenmiyor. bu arada mark işten kovuluyor ve kirayı ödemediği evi boşaltmak için bankadaki son 300 usd’yi çekmeye gittiğinde, hayatın ‘bug’ını buluyor.
düşünün, kimse yalan söylemediği için, herkes sen ne diyorsan inanıyor. o an bankada,sistem gitti diyen görevliye 800 usd param var deyince, görevli sorgusuz sualsiz parayı ödüyor*.
annesi ölüm döşeğinde olan mark’ın annesiyle son konuşmasında ilginç bir gönderme var. annesinin ölümden korktuğunu ve hiçliğe gideceğini söylemesi üzerine, ‘anne ölümden sonra sonsuzluk ve sonsuz mutluluk var. tüm sevenlerin seni orada bekliyor’ demesi ve buna kulak verenler yüzünden, herkes buna inanmaya başlıyor. en ilginç bölümü de burasıydı. düşünün herkes hiçliğe inanırken, biri annesini teselli amaçlı söylediklerine herkes tarafından inanılıyor. kimse doğruluğunu sorgulamıyor, çünkü kimse yalan söylemiyor. akabinde hemen kilisenin ortaya çıkması da ilginç bir detay olmuş.
kahkahayla güleceğiniz bir film değil; hayata karşı ince bir eleştiri var. gülümseyerek izlemeniz garanti olsa da kahkahayla gülünecek bir film değil. izleyecek olana iyi seyirler.
girizgahı yaptığıma göre,asıl konuya dönebilirim. bir dünya düşünün ve orada kimse yalan söylemiyor ve hatta yalanın ne demek olduğunu bile bilmiyorlar. kulağa hoş geliyor değil mi? hepimiz, yalanın ne kadar kötü olduğundansürekli bahseder dururuz. filmdeki bu ütopik dünya, aslında distopik bir dünya olabilir mi? mesela yalan her zaman kötü müdür? bir hasta size ‘ölecek miyim’ diye sorduğunda , ‘iyi olacaksın’ mı demek daha iyi ,yoksa ‘bu akşam ölecek gibi görünüyorsunuz’ demek mi? film aslında bu ikilemi işliyor.
mark, bir şirkette senaryo yazarı olarak görev yapıyor. mark’ı şöyle tarif edeyim , 40’lı yaşlarında, iyi kalpli, ama hafif tombul ve filmde sürekli dile getirilen patlıcan burunlu bir adam. patlıcan burunlu ifadesi filmde bir çok defa geçiyor; yani kendi benzetmem değil bu. bana göre de burnu öyle değil de neyse. mark güzel bir kız olan anna ile randevulaşıyor. anna, üzerinde annesinin etkisi fazlaca olan, iyi kalpli ama evleneceği erkekte genetik özellikleri önemseyen bir kadın. haliyle ilk buluşmada mark’tan etkilenmiyor. bu arada mark işten kovuluyor ve kirayı ödemediği evi boşaltmak için bankadaki son 300 usd’yi çekmeye gittiğinde, hayatın ‘bug’ını buluyor.
düşünün, kimse yalan söylemediği için, herkes sen ne diyorsan inanıyor. o an bankada,sistem gitti diyen görevliye 800 usd param var deyince, görevli sorgusuz sualsiz parayı ödüyor*.
annesi ölüm döşeğinde olan mark’ın annesiyle son konuşmasında ilginç bir gönderme var. annesinin ölümden korktuğunu ve hiçliğe gideceğini söylemesi üzerine, ‘anne ölümden sonra sonsuzluk ve sonsuz mutluluk var. tüm sevenlerin seni orada bekliyor’ demesi ve buna kulak verenler yüzünden, herkes buna inanmaya başlıyor. en ilginç bölümü de burasıydı. düşünün herkes hiçliğe inanırken, biri annesini teselli amaçlı söylediklerine herkes tarafından inanılıyor. kimse doğruluğunu sorgulamıyor, çünkü kimse yalan söylemiyor. akabinde hemen kilisenin ortaya çıkması da ilginç bir detay olmuş.
kahkahayla güleceğiniz bir film değil; hayata karşı ince bir eleştiri var. gülümseyerek izlemeniz garanti olsa da kahkahayla gülünecek bir film değil. izleyecek olana iyi seyirler.
devamını gör...
10.
ricky gervais'in başrolde oynadığı, yalan söylemeyen bir dünyada ilk kez yalanı icat eden adamı konu edinen absürt komedi filmi. dine ve politikaya sağlam göndermeler bulundurmaktadır.
devamını gör...
11.
film başlangıçta yalan söylemenin var olmadığı henüz icat edilmediği modern dünyada geçer. teknik olarak yalan veya hayal ürünü olan hiçbir şey yoktur. örneğin televizyonda film yerine tarihte yaşanmış heyecanlı olayların hiçbir ilave katılmadan birebir gerçekliğe bağlı kalarak anlatıldığı gösterimler vardır. gösterimden kasıt sandalyede oturan bir adam kitaptan okur gibi şu tarihte böyle olmuş diye anlatır, çünkü yalanın olmadığı bir evrende gerçekte sezar olmayan biri sezar gibi davrandığı bir film yapılamaz. film arasında giren reklamda ekrana çıkan başka bir adam elindeki kutu kolayı gösterip; "bu coca cola, aslında sizi hasta edecek derecede şeker ve asit içerir, formülünü de yıllardır değiştirmedik, sadece sizde yeni bir tad deniyormuş hissi oluşturmak için şişesinin rengini değiştirdik. bir de daha sevimli olur diye üzerine bir kutup ayısı koyduk. aslında sizin hasta olup olmamanızla ilgili çok düşünmüyoruz, sadece siz daha fazla satın alırsanız, biz daha çok para kazanırız. o yüzden biz daha zengin olabilelim diye almanızı öneriyoruz" der.
film bir süre bu evrenin gariplikleriyle yüzleştirir bizi. sonra birden mark bellison denen adamın beyninde bir şey olur ve gerçekte olmayan şeyleri söyleyebildiğini farkeder. ama gerçekte olmayan şeylerin söylenemediği bir evrende hiç kimse onun söylediklerinin ger çekte var olmayan şeyler olduğuna inanmaz.
özellikle din ve insanların tanrı tasavvuru hakkındaki bölümü müthişti benim için. bir çok yahudi ve hristiyan dindar bu sahneler'in dinle alay ettiği ve inkar içerdiği iddiasıyla tepki göstermiş. ancak tam tersi ben o sahnelerin basit bir mizah unsuru olmadığını, insanların inanç biçimlerinin nasıl şekillendiği, hangi motivasyonla inandıkları ve tanrıyı nasıl algıladıklarını gösteren bir derinlik içerdiğini düşünüyorum.
film bir süre bu evrenin gariplikleriyle yüzleştirir bizi. sonra birden mark bellison denen adamın beyninde bir şey olur ve gerçekte olmayan şeyleri söyleyebildiğini farkeder. ama gerçekte olmayan şeylerin söylenemediği bir evrende hiç kimse onun söylediklerinin ger çekte var olmayan şeyler olduğuna inanmaz.
özellikle din ve insanların tanrı tasavvuru hakkındaki bölümü müthişti benim için. bir çok yahudi ve hristiyan dindar bu sahneler'in dinle alay ettiği ve inkar içerdiği iddiasıyla tepki göstermiş. ancak tam tersi ben o sahnelerin basit bir mizah unsuru olmadığını, insanların inanç biçimlerinin nasıl şekillendiği, hangi motivasyonla inandıkları ve tanrıyı nasıl algıladıklarını gösteren bir derinlik içerdiğini düşünüyorum.
devamını gör...
12.
bir dünya hayal edin, sıfır yalan. beyaz yalan dediğimiz insanların birbirlerini hoş tutmak için söylediği tarzda yalanlar dahi yok. fazla ütopik geldi değil mi. film tam da bu ütopyayı anlatıyor. sıfır yalan bir dünya.
dizide beni en çok etkileyen şeylerden biri kola reklamı sahnesiydi. şekerli su, kutu dışında bir değişiklik yok, onu da kırmızı tonunu bile değiştirmedik ama siz yine de alın gibi birşey ile reklam yapmışlar buda satış stratejilerinin yalan, göz boyama üzerine kurulu bir sektörün sert eleştirisi olarak geldi bana. sonra insanların ikili ilişkilerinin şeffaflığı. bu kadar sert ve net bi dünya hoş olur muydu diye sorguladım izlerken. ve tüm bu doğruluk arasında olmayan şeyleri de söyleyebildiğini farkeden mark. tabiki iyiye de kullanıyor kötüye de. bankadan para da aşırıyor, ölüm döşeğindeki annesine iyi hissetsin diye varlığını bilmediği bir öte dünya da anlatıyor.
oldukça eğlenceli geçecek bir kaç saat için izlenir ama aşırı mantık beklemeyin. benden söylemesi. şimdiden keyifli seyirler.
dizide beni en çok etkileyen şeylerden biri kola reklamı sahnesiydi. şekerli su, kutu dışında bir değişiklik yok, onu da kırmızı tonunu bile değiştirmedik ama siz yine de alın gibi birşey ile reklam yapmışlar buda satış stratejilerinin yalan, göz boyama üzerine kurulu bir sektörün sert eleştirisi olarak geldi bana. sonra insanların ikili ilişkilerinin şeffaflığı. bu kadar sert ve net bi dünya hoş olur muydu diye sorguladım izlerken. ve tüm bu doğruluk arasında olmayan şeyleri de söyleyebildiğini farkeden mark. tabiki iyiye de kullanıyor kötüye de. bankadan para da aşırıyor, ölüm döşeğindeki annesine iyi hissetsin diye varlığını bilmediği bir öte dünya da anlatıyor.
oldukça eğlenceli geçecek bir kaç saat için izlenir ama aşırı mantık beklemeyin. benden söylemesi. şimdiden keyifli seyirler.
devamını gör...
13.
inzivasından pizza kutuları ile çıktığı sahnede, museviliğin tevratta inandığı şekilde h.z musa'nın tur dağından elinde üzerinde 10 emir yazan tabletlerle dönüşü tasvir edilmiş ve museviler tarafından baya tepki görmüştür.
benzer bir sahne monty python'ın life of brian filminde hz.isa için var.
devamını gör...
14.
2009 yapımı komedi filmi.
komedi filmi demişler lakin filmin komedi ile yakından uzaktan alakası yok.
birincisi komik değil, ikincisi ise eleştirel bir film.
film, hristiyanlık ve diğer dinleri eleştiriyor. sadece bu amaçla çekilmiş ve sadece bu konu işlenmiş.
film, kimsenin yalan söylemeyi bilmediği bir dünya'da geçiyor.
başrolümüz yalan söylemeyi öğreniyor ve insanlara tanrı, ahiret, günah, sevap, cennet, cehennem gibi kavramları yalan söylemek yoluyla anlatıyor.
film tam tersi bir konuyu anlatmış olsaydı o zaman hristiyan propogandası yapmış olurdu.
komikmiş gibi görünmesi durumu değiştirmezdi.
bu haliyle de ateizm propogandası yapmış oluyor.
araya serpiştirilmiş saçma sahneler filmi komedi filmi yapmıyor.
kaldı ki komik denebilecek sahneler komik bile değil.
komedi filmi demişler lakin filmin komedi ile yakından uzaktan alakası yok.
birincisi komik değil, ikincisi ise eleştirel bir film.
film, hristiyanlık ve diğer dinleri eleştiriyor. sadece bu amaçla çekilmiş ve sadece bu konu işlenmiş.
film, kimsenin yalan söylemeyi bilmediği bir dünya'da geçiyor.
başrolümüz yalan söylemeyi öğreniyor ve insanlara tanrı, ahiret, günah, sevap, cennet, cehennem gibi kavramları yalan söylemek yoluyla anlatıyor.
film tam tersi bir konuyu anlatmış olsaydı o zaman hristiyan propogandası yapmış olurdu.
komikmiş gibi görünmesi durumu değiştirmezdi.
bu haliyle de ateizm propogandası yapmış oluyor.
araya serpiştirilmiş saçma sahneler filmi komedi filmi yapmıyor.
kaldı ki komik denebilecek sahneler komik bile değil.
devamını gör...