#ödüllü filmler
1925 yılında izleyici ile buluşan korku türünde bir filmdir.
erik'in, yüzü diğer insanlardan oldukça farklı olduğundan kendini saklayan ve herkesten uzak mahzenlerde yaşayan birisidir. christine adında genç bir kadının ilk tiyatro sahnesinden etkilenir ve onu ünlü yapmak için elinden gelenini yapar.
erik'in, yüzü diğer insanlardan oldukça farklı olduğundan kendini saklayan ve herkesten uzak mahzenlerde yaşayan birisidir. christine adında genç bir kadının ilk tiyatro sahnesinden etkilenir ve onu ünlü yapmak için elinden gelenini yapar.
yönetmenler:
rupert julian
lon chaney
ernst laemmle
edward sedgwick
oyuncular:
lon chaney
mary philbin
norman kerry
arthur edmund carewe
gibson gowland
rupert julian
lon chaney
ernst laemmle
edward sedgwick
oyuncular:
lon chaney
mary philbin
norman kerry
arthur edmund carewe
gibson gowland
*ulusal film koruma kurulu ödülü (1998)
*ofta film onur listesi ödülü (2019)
*ofta film onur listesi ödülü (2019)
öne çıkanlar | diğer yorumlar
başlık "moderatör 2" tarafından 31.10.2022 22:04 tarihinde açılmıştır.
1.
yönetmen koltuğunda rupert julian bulunan, müziklerini sam perry'nin üstlendiği, gaston leroux'nün romanından esinlenerek beyazperdeye taşınmış, 1925 yılında amerika birleşik devletlerinde vizyona girmiş, gotik-korku filmi.
filmin konusundan kısaca bahsedeyim, hayır spoiler yok.
1890'ların paris'ine gidiyoruz, her şey çok iyi, çok hoş. opera binasına tuhaf mektuplar gelmeye başlar, bu mektuplar en büyük hayali opera sanatçısı olmak olan christine ablamızın yıldızının parlaması için tehdit mektupları içermektedir... insanlar bu mektubu gönderenin kim olduğunu merak ederler ama en ufak bir iz bulamazlar, e hal böyle olunca ister istemez hayalet dedikoduları yayılmaya başlar, insanlar opera binasında bir hayaletin dolaştığını söylemeye başlarlar... yavaş yavaş yıldız olma yolunda ilerleyen christine ise çoktan hayalet ile iletişime geçmiş, geceleri duvarların arkasından onunla konuşmaya başlamıştır...
gotik korku dendiği vakit insanın aklına gelen birkaç klasik var, işte bu klasiklerden birisidir bu film. her kısmıyla insanı gizemin içerisine çekiyor, ilerleyen zamanlarda yerini hoş bir korku alıyor ve yavaş yavaş korku yerini gerilimin en iyisine bırakıyor. oyunculuklar tiyatral olmasına rağmen *tabi, döneminde çok normal* hiç sırıtmadan gayet güzel göz dolduruyor, hayalet'i oynayan kişi gerçekten bir hayaletmiş gibi izlenim veriyor insana, dahası da film 1 saat 30 dakika olmasına rağmen bir içim su gibi 20 dakikada bitiyor sanki, her kısmıyla hem geçtiği dönemi göstermesi, hem de günümüz sinema anlayışını takdir edilesi biçimde tatmin ediyor.
müzikal kısım ise şa-ha-ne! tekrar tekrar izlenilecek ve hatta boş zamanlarda soundtracki dinlenecek nadir eserlerden birisi benim için. geçirdiği restorasyon da filmi birkaç kat öteye taşımış adeta, fena halde insanı içine çeken bir atmosfer oluşturmuş.
benden 10/8.6 aldı, boşuna şaheser demiyorlar.
filmin konusundan kısaca bahsedeyim, hayır spoiler yok.
1890'ların paris'ine gidiyoruz, her şey çok iyi, çok hoş. opera binasına tuhaf mektuplar gelmeye başlar, bu mektuplar en büyük hayali opera sanatçısı olmak olan christine ablamızın yıldızının parlaması için tehdit mektupları içermektedir... insanlar bu mektubu gönderenin kim olduğunu merak ederler ama en ufak bir iz bulamazlar, e hal böyle olunca ister istemez hayalet dedikoduları yayılmaya başlar, insanlar opera binasında bir hayaletin dolaştığını söylemeye başlarlar... yavaş yavaş yıldız olma yolunda ilerleyen christine ise çoktan hayalet ile iletişime geçmiş, geceleri duvarların arkasından onunla konuşmaya başlamıştır...
gotik korku dendiği vakit insanın aklına gelen birkaç klasik var, işte bu klasiklerden birisidir bu film. her kısmıyla insanı gizemin içerisine çekiyor, ilerleyen zamanlarda yerini hoş bir korku alıyor ve yavaş yavaş korku yerini gerilimin en iyisine bırakıyor. oyunculuklar tiyatral olmasına rağmen *tabi, döneminde çok normal* hiç sırıtmadan gayet güzel göz dolduruyor, hayalet'i oynayan kişi gerçekten bir hayaletmiş gibi izlenim veriyor insana, dahası da film 1 saat 30 dakika olmasına rağmen bir içim su gibi 20 dakikada bitiyor sanki, her kısmıyla hem geçtiği dönemi göstermesi, hem de günümüz sinema anlayışını takdir edilesi biçimde tatmin ediyor.
müzikal kısım ise şa-ha-ne! tekrar tekrar izlenilecek ve hatta boş zamanlarda soundtracki dinlenecek nadir eserlerden birisi benim için. geçirdiği restorasyon da filmi birkaç kat öteye taşımış adeta, fena halde insanı içine çeken bir atmosfer oluşturmuş.
benden 10/8.6 aldı, boşuna şaheser demiyorlar.
devamını gör...