#ödüllü filmler
2017 yılında izleyici ile buluşan ruben östlund yönetmenliğinde bir filmdir.
christian, bir modern sanat galerisinde baş küratördür. fakat hayatının akışı pek istediği gibi gitmemektedir. müzede yeni bir sergi yapılması ile işler daha da farklı bir boyuta gelecektir.
christian, bir modern sanat galerisinde baş küratördür. fakat hayatının akışı pek istediği gibi gitmemektedir. müzede yeni bir sergi yapılması ile işler daha da farklı bir boyuta gelecektir.
*sinema brezilya büyük ödülü (2019) / en iyi yabancı film
*goya ödülleri (2018) / en iyi avrupa filmi
*oklahoma film eleştirmenleri birliği ödülleri (2018) / en iyi yabancı film
*guldbagge ödülleri (2018) / en iyi yönetmen: ruben östlund
*guldbagge ödülleri (2018) / en iyi sinematografi
film, toplam 33 ödüle sahiptir.
*goya ödülleri (2018) / en iyi avrupa filmi
*oklahoma film eleştirmenleri birliği ödülleri (2018) / en iyi yabancı film
*guldbagge ödülleri (2018) / en iyi yönetmen: ruben östlund
*guldbagge ödülleri (2018) / en iyi sinematografi
film, toplam 33 ödüle sahiptir.
öne çıkanlar | diğer yorumlar
başlık "janjan" tarafından 05.06.2023 20:56 tarihinde açılmıştır.
1.
ruben östlund'un yönettiği ve cannes film festivali ödüllü filmidir. zaten ruben östlund denince artık kafada belli şablonlar oluşuyor bende. en bilinenler ve benim de izlediğim force majeure veya triangle of sadness'i izlediyseniz bunun da biraz yoracak ve sonra çok eğlendirecek sonunda da kafa karıştıracak ince bir karakomedi olacağını tahmin edersiniz.
the square "modern toplumu" dışarıdan bir gözlemci gibi değil de tam da onların bir parçasıymış gibi bize aktarıyor. modern toplumun veya entellektüel kesimin "bakın biz de sizden (halktan) biriyiz" diye bu halktan ilham alarak ürettiği eserlerin en sonunda aslında ne kadar dramatik ve bir o kadar da komik bir duruma düştüğünü bize aktarıyor.
spoiler vermeden filmi açacak olursam, dekor ne kadar değerli ve dikkat çekici olsa da hem ruben'in hem de izleyicinin ilgisini çeken farklı durumlarda insanın verdiği tepkiler oluyor dolayısıyla filmde bunlara odaklanıyorsunuz. zaten yönetmen sosyolojiye hayran bir adam, benim hazırlık döneminde zorunlu olarak okuduğum sosyoloji deneylerini adam keyif için okumuş, ki okunur aslında da, neyse sayfalarca okumuş, 2010 youtube'unun viral videoları izleyip durmuş ve aslında bunları topluca bi filmine uygulamak istemiş bence.
biraz uzun bir film bu arada 2 saat 31 dk uzunluğunda ki bu haline bile getirebilmek için çok fazla ve çok da sevdiği sahneleri atmak veya başka filmerinde kullanmak için saklamış. o yüzden bazı sahneler alakasız ve film gereksiz uzun kalıyor bence.
en en en güzel sahne ve bence cannes'da ödül alacağını kesinleştiren sahne oleg'in entellektüel topluma karışıp, kendi oyununu sergilediği sahnedir. çok çok güzel bunu nası düşünmüş bu yönetmen ya nasıl. bu sahneyi kalabalık kocaman bir ortamda izlemeyi çok isterdim. herkeste tüyler diken diken olurdu herhalde.
yaz yaz bitmiyor ya. ne yaptın bize ruben amca. yine parmaklarım ve türkçem yetmiyor.
o yüzden izleyin, tavsiyem yanınızda aileniz veya arkadaşlarınız olsun. bu tarz hem düşündürücü hem de komik filmleri birlikte izlemek daha eğlenceli oluyor hem gereksiz uzunluğa katlanmak için yanınızda bir motivasyon oluyor
filmi izlediyseniz metaforların büyük bir çoğunluğunun ve güzel akıcı bir eleştirinin yapıldığı videoyu izlemenizi tavsiye ederim buradan
the square "modern toplumu" dışarıdan bir gözlemci gibi değil de tam da onların bir parçasıymış gibi bize aktarıyor. modern toplumun veya entellektüel kesimin "bakın biz de sizden (halktan) biriyiz" diye bu halktan ilham alarak ürettiği eserlerin en sonunda aslında ne kadar dramatik ve bir o kadar da komik bir duruma düştüğünü bize aktarıyor.
spoiler vermeden filmi açacak olursam, dekor ne kadar değerli ve dikkat çekici olsa da hem ruben'in hem de izleyicinin ilgisini çeken farklı durumlarda insanın verdiği tepkiler oluyor dolayısıyla filmde bunlara odaklanıyorsunuz. zaten yönetmen sosyolojiye hayran bir adam, benim hazırlık döneminde zorunlu olarak okuduğum sosyoloji deneylerini adam keyif için okumuş, ki okunur aslında da, neyse sayfalarca okumuş, 2010 youtube'unun viral videoları izleyip durmuş ve aslında bunları topluca bi filmine uygulamak istemiş bence.
biraz uzun bir film bu arada 2 saat 31 dk uzunluğunda ki bu haline bile getirebilmek için çok fazla ve çok da sevdiği sahneleri atmak veya başka filmerinde kullanmak için saklamış. o yüzden bazı sahneler alakasız ve film gereksiz uzun kalıyor bence.
en en en güzel sahne ve bence cannes'da ödül alacağını kesinleştiren sahne oleg'in entellektüel topluma karışıp, kendi oyununu sergilediği sahnedir. çok çok güzel bunu nası düşünmüş bu yönetmen ya nasıl. bu sahneyi kalabalık kocaman bir ortamda izlemeyi çok isterdim. herkeste tüyler diken diken olurdu herhalde.
yaz yaz bitmiyor ya. ne yaptın bize ruben amca. yine parmaklarım ve türkçem yetmiyor.
o yüzden izleyin, tavsiyem yanınızda aileniz veya arkadaşlarınız olsun. bu tarz hem düşündürücü hem de komik filmleri birlikte izlemek daha eğlenceli oluyor hem gereksiz uzunluğa katlanmak için yanınızda bir motivasyon oluyor
filmi izlediyseniz metaforların büyük bir çoğunluğunun ve güzel akıcı bir eleştirinin yapıldığı videoyu izlemenizi tavsiye ederim buradan
devamını gör...