the truman show

bazen ciddi ciddi bu filmin başrol karakterinin psikolojisine giriyorum. acaba beni izleyen biri mi var yoksa birileri bana oyun mu oynuyor gibisinden paranoyalar. sanki koca dünyada herkes bana rol yapıyor gibi. yoksa bir güç hayatımda değişiklikler mi yapıyor? sorular sorular gereksiz sorular.

''good morning and in case i don't see ya, good afternoon, good evening, and good night.'' bu replik sayesinde hafızamdan çıkması neredeyse imkansıza dönüşmüş, canım jim carrey filmidir kendisi.
filmi izleyenler için bilinmeyen ama sonrasında şok eden birkaç bilgi bırakmak istiyorum

bir insanın; hayatının tamamının bir gösteri, kameralar önünde bir şov olduğunu farkettiği andan itibaren bundan kurtulmak için elinden gelen her şeyi yapan truman'ın hikayesidir. günümüz insanının tam tersi. günümüzde ise hayatının her noktasını, hatta yatak odasında uyurken yaptıklarına kadar canlı yayınlayan insanların olduğu bir döneme nasıl gelindi anlaşılmış değil.

filmde d vitamini ile ilgili ilginç bir detay vardır. aslında filmi ilk kez izleyenler için sonunu tahmin etmeye yönelik bir ipucu.

izleyenlerin bildiği üzere, truman, kendisi için dizayn edilmiş, herkesin oyuncu olduğu, sahte bir dünya içerisinde yaşıyor. bu dizayn edilen evrende güneş dahil her şey sahte. truman, güneş ışınına hiç maruz kalmadığı için (truman bunun güneş ışını olmadığının farkında değil), bu eksikliği kapatmak üzere d vitamini kullanıyor. filmde bir sahnede de bu d vitaminini görürüz.

insanlar filmi aradıklarını buldukları için beğenmişler.

5000 kamerayla izlenen devasa bir yapay şehir, ne için? malın birinin rutin hayatını kayıt altına almak için. adam ne yapıyor ki? sabah tıraş oluyor, işe gidiyor, akşam arkadaşıyla iki bira yuvarlıyor. güneş bile yapay bir it enciği için çekilen çileye bak. ki kürenin içinde yaşayan binlerce insanın da bir hayatının olmaması lazım.

şu filmi izleyip truman sendromuna giren bir insan aşırı bencildir. dünya kendi etrafında dönüyor sanıyordur. kimse ben kimim demiyor. en basiti helaya gidip çıkarttığınıza bakın. bize komedyen diye yutturdular beş kuruşluk tipleri.

ama yine de şu film nuri zartzurtceylan ya da zeki depırtkartkurtbuz'un elinden çıksa nasıl olurdu diye düşünüyorum bazen.

jean baudrillard' a göre asıl simülasyon budur. matrix filmini beğenmediğini ve kendi simülakra-simülasyon düşüncelerini asıl anlatan filmin truman show olduğunu belirtir şeytana satılan ruh kitabında.

kendisine matrix 2'de mimar rolünü oynaması teklif edilmiş ancak reddetmiştir. keşke truman show'da oynaması için de bir teklif götürselerdi de baudrillard'ı kendi silahıyla vursaydık.