robert eggers'ın yazıp yönettiği, 2015 yılında gösterilmiş olan, amerikan ve ingiliz ortak yapımı film.
1630'larda new england'da bir aile büyücülük, kara büyü ve ele geçirme güçleri tarafından parçalanır.
1630'larda new england'da bir aile büyücülük, kara büyü ve ele geçirme güçleri tarafından parçalanır.
sundance film festivali - en iyi yönetmen (drama)
öne çıkanlar | diğer yorumlar
başlık "eyisa" tarafından 15.01.2021 21:23 tarihinde açılmıştır.
1.
2015 abd- kanada ortak yapımı gerilim, korku filmi. başrolünde anya taylor-joy, ralph ıneson, kate dickie gibi yer alıyor. film olaylardan çok atmosferiyle germekte. dönem filmi olması nedeniyle 17. yy kostümleri, renk kullanımı filmin artıları. 5 çocuklu william ve katherine çifti, oldukça dindar bir hayat yaşamaktadırlar. ıssız bir ormanın yanında tüm dünyadan uzak bir çiftliğe taşındıktan sonra beklenmedik olaylar ve kayıplar başlar.
--! spoiler !--
thomasin rolünde izlediğimiz anya taylor -joy başarılı oyunculuğuyla filmi sırtlanmış. oyuncu kadrosu çok az olan filmde genel olarak çocuk oyuncular yetişkinlerden başarılı. bir de başrolde ve filmin afişinde de gördüğümüz keçi gayet başarılı. özellikle aksiyonun arttığı son on beş dakikasında kızın şeytanla pazarlığıyla gerilim zirve noktasına ulaşıyor. film shaylaman'ın village filminin atmosferine benzeyen bir ortam sunuyor. village 'de olayların mantıklı açıklaması final bölümünü güzel sırtlansa da bu filmde düğüm o kadar sağlam atılmadığından güzel bir final de sunmuyor.
--! spoiler !--
aşırı korkutucu olmasa da bilinçaltı için yorucu olabilir. benim yaptığım gibi yalnızken gece yarısı izleyip gecenizin geri kalanını iç etmeyin der ve 5/10 puanımla entarimi sonlandırırım efenim. iyi seyirler.
--! spoiler !--
thomasin rolünde izlediğimiz anya taylor -joy başarılı oyunculuğuyla filmi sırtlanmış. oyuncu kadrosu çok az olan filmde genel olarak çocuk oyuncular yetişkinlerden başarılı. bir de başrolde ve filmin afişinde de gördüğümüz keçi gayet başarılı. özellikle aksiyonun arttığı son on beş dakikasında kızın şeytanla pazarlığıyla gerilim zirve noktasına ulaşıyor. film shaylaman'ın village filminin atmosferine benzeyen bir ortam sunuyor. village 'de olayların mantıklı açıklaması final bölümünü güzel sırtlansa da bu filmde düğüm o kadar sağlam atılmadığından güzel bir final de sunmuyor.
--! spoiler !--
aşırı korkutucu olmasa da bilinçaltı için yorucu olabilir. benim yaptığım gibi yalnızken gece yarısı izleyip gecenizin geri kalanını iç etmeyin der ve 5/10 puanımla entarimi sonlandırırım efenim. iyi seyirler.
devamını gör...
2.
henüz filmin başına konulan keman sesi ile kulakları tırmalıyor.
gereksiz yavaş ama sanat filmi gibi uzun ve anlamsız kadrajları olmayan ve şaşırtan film yine de pek izlenesi değil hani ancak 1 ay hiç evden çıkmazsan artık şunu da izleyeyim diyebileceğin bir film.
en bomba olayı ise film bittikten sonra sonunda yapılan bilgilendirme.
gereksiz yavaş ama sanat filmi gibi uzun ve anlamsız kadrajları olmayan ve şaşırtan film yine de pek izlenesi değil hani ancak 1 ay hiç evden çıkmazsan artık şunu da izleyeyim diyebileceğin bir film.
en bomba olayı ise film bittikten sonra sonunda yapılan bilgilendirme.
devamını gör...
3.
art house tadında film, favori karakterim, flip'di.
gerçek hristiyanlık bu değil, diyen bir dindarın, köyden ve dinden afaroz edilmesiyle gelişiyor olaylar, 1 eş ve 5 çocukla ormanda tekil komün hayatı yaşamakla.
gerçek hristiyanlık bu değil, diyen bir dindarın, köyden ve dinden afaroz edilmesiyle gelişiyor olaylar, 1 eş ve 5 çocukla ormanda tekil komün hayatı yaşamakla.
devamını gör...
4.
yazacaklarıma ayrıca bir başlık verebilecek olsam, "tekinsiz bir masalın anatomisi" derdim muhtemelen.
robert eggers’ın ilk uzun metraj filmi imiş. film seyirciyi 17. yüzyılın yeni ingiltere’sine, karanlık bir ormanın kıyısına terk edilmiş bir ailenin içine çekiyor.
filmdeki en büyük başarı, seyirciyi adeta bir zaman makinesine sokarak 1630’ların dünyasına taşımayı başarması. eggers’ın, dönemin belgelerinden ve mahkeme kayıtlarından aldığı ilham, filmin her karesine yansımış. eski ingilizce’de yazılmış diyaloglar, zaman zaman anlaşılması güç olsa da, hikayeye otantik bir derinlik katıyor. çamurlu patikalar, derme çatma ahşap kulübeler ve karanlık orman görüntüleriyle film, izleyiciyi mekanın içine hapsediyor. görüntü yönetmeni jarin blaschke’nin griler ve kahverengilerle inşa ettiği soluk renk paleti de filmdeki anlatım diline çok güzel hizmet ediyor. güzel bir uyum yaratıyor. filmin merkezinde yer alan cadı figürü, somut bir düşman olmanın ötesine geçip inanç, suçluluk ve korkunun bir yansıması haline geliyor. film boyunca cadı fiziksel olarak oldukça sınırlı gösterilse de, varlığı her sahnede hissediliyor. bu da hikayenin odak noktasını korkunun nesnel bir tehditten ziyade insan zihnindeki ve toplumsal ilişkilerdeki çürümeye kaydırıyor. özellikle aile üyeleri arasındaki güvensizlik ve çatışma, filmin tansiyonunu sürekli yüksek tutuyor.
anya taylor-joy’un canlandırdığı thomasin'in masumiyet ile isyan arasındaki ince geçişleri o kadar güzel aktarılıyor ki, thomasin’in nihai dönüşümünü hem ürkütücü hem de kaçınılmaz buluruz. ralph ıneson ve kate dickie’nin ebeveyn rollerindeki performansları da şahane. karakterlerinin dini bağlılıklarını ve çaresizliklerini neredeyse elle tutulur bir gerçeklikte sunuyorlar. filmin atmosferine ve detaylarına o kadar odaklanılmış ki tempo artık çoğu zaman yorucu hale gelmiş artık. aksiyondan çok psikolojik gerilimle ilgilenen bir film olması, ana akım korku severlerin beklentilerini karşılayamaz muhtemelen.
robert eggers’ın ilk uzun metraj filmi imiş. film seyirciyi 17. yüzyılın yeni ingiltere’sine, karanlık bir ormanın kıyısına terk edilmiş bir ailenin içine çekiyor.
filmdeki en büyük başarı, seyirciyi adeta bir zaman makinesine sokarak 1630’ların dünyasına taşımayı başarması. eggers’ın, dönemin belgelerinden ve mahkeme kayıtlarından aldığı ilham, filmin her karesine yansımış. eski ingilizce’de yazılmış diyaloglar, zaman zaman anlaşılması güç olsa da, hikayeye otantik bir derinlik katıyor. çamurlu patikalar, derme çatma ahşap kulübeler ve karanlık orman görüntüleriyle film, izleyiciyi mekanın içine hapsediyor. görüntü yönetmeni jarin blaschke’nin griler ve kahverengilerle inşa ettiği soluk renk paleti de filmdeki anlatım diline çok güzel hizmet ediyor. güzel bir uyum yaratıyor. filmin merkezinde yer alan cadı figürü, somut bir düşman olmanın ötesine geçip inanç, suçluluk ve korkunun bir yansıması haline geliyor. film boyunca cadı fiziksel olarak oldukça sınırlı gösterilse de, varlığı her sahnede hissediliyor. bu da hikayenin odak noktasını korkunun nesnel bir tehditten ziyade insan zihnindeki ve toplumsal ilişkilerdeki çürümeye kaydırıyor. özellikle aile üyeleri arasındaki güvensizlik ve çatışma, filmin tansiyonunu sürekli yüksek tutuyor.
anya taylor-joy’un canlandırdığı thomasin'in masumiyet ile isyan arasındaki ince geçişleri o kadar güzel aktarılıyor ki, thomasin’in nihai dönüşümünü hem ürkütücü hem de kaçınılmaz buluruz. ralph ıneson ve kate dickie’nin ebeveyn rollerindeki performansları da şahane. karakterlerinin dini bağlılıklarını ve çaresizliklerini neredeyse elle tutulur bir gerçeklikte sunuyorlar. filmin atmosferine ve detaylarına o kadar odaklanılmış ki tempo artık çoğu zaman yorucu hale gelmiş artık. aksiyondan çok psikolojik gerilimle ilgilenen bir film olması, ana akım korku severlerin beklentilerini karşılayamaz muhtemelen.
devamını gör...