#netflix dizisi
tam adı the woman in the house across the street from the girl in the window olan, 2022 yılında netflix platformunda yayınlanan dizinin 1 sezonu ve 8 bölümü vardır. dizi, trajik bir hikayeye sahip olan anna'nın, her gün camdan dışarıyı izlemesiyle bir cinayete tanıklık etmesini konu alır. imdb: 6.4
öne çıkanlar | diğer yorumlar
başlık "miteherik" tarafından 19.03.2022 21:20 tarihinde açılmıştır.
1.
ilk defa bu kadar uzun bir adla başlık açmayı denedim: the woman in the house across the street from the girl in the window
olmadı tabii.
bu işte bir yanlışlık var diyerek başlayalım yazmaya.
başrolde biricik kristen bell var. bu kadının hastası olanları çok iyi anlıyorum. güzellik desen onda, yetenek desen onda, şans desen onda, iyi evlilik, çocuklar, mutlu bir aile hepsi onda. üstelik bir de başarılı bir kariyer.
yazarken nazar değecek diye korktum.
neyse gelelim, netflix'teki tamamını yazamadığımız son işine. bu bir miniseri. öyle yazıyor ama sonu öyle demiyor, başka bir hikayeye girişle bitti, sevilirse devamı gelecek demek bu.
hollywood filmlerinde taa sessiz film dönemlerinden kalma şablonlar vardır. alfred hitchcock'un rear window'undan bu filme kadar, komşularını gözetleyen meraklı komşu teması sürekli işlenir. (aslında çok güzel bir araştırma konusu benim şu anda yazdığım satır ama bir sözlüğe birkaç satır eklemek adına bu araştırmayı, ben, şimdi burada yapamıyorum.)
evet, sevgili kristen bell, bu yarı absürt dizide, siyahi kocasından olma biricik kızını yine absürt bir biçimde kaybetmiş, bu nedenle kafayı yemiş bir kadını canlandırmakta. işi gücü, kendini şaraba vurmak, şarapla birlikte kafa yapıcılarını içmek ve pencerenin karşısına oturup bütün gün mahallede ne olup bittiğini gözetlemek.
bekleyen derviş belasını bulurmuş misali o da araya araya belasını buluyor. zaten bulmuş bulacağı kadar ama bu amerikan dizisi ya, belalar öyle kolaycacık bitmiyor, mutlu sona erişinceye kadar kahramanımızın geçeceği çok yol, içeceği çok şarap var.
dizide karabasanlı karakterimizin hastalıklı zihnine uygun olarak, seyirciye atılan çok yem var. örneğin haftada bir kez yağmursuz günlerde kızının mezarını ziyaret eden kahramanımızın, her ziyaretinde mezar taşındaki yazının değişmesi gibi.
yönetmenimiz kahramanımızın allak bullak zihninin gelgitlerini seyirciye de geçirmek istemiş. peki başarılı olmuş mu? izleyen ve yazan kişi olarak ben hayır diyorum.
film klasik 'katil kim' kıskacında, dönelirken, aaaa, bir de ne görelim, absürt zihnin absürt gelgitlerinde bir son nokta. ya, ya, beklenmeyen son! dizinin sonu olduğu için spoiler veremiyorum ama gülmekten izleyemedim, o kadar söyleyeyim.
haa, dizi izlenir, bal gibi de izlenir. bir kere dediğimiz gibi kristen bell var. sonra güzel amerikan evleriyle dolu mahalleler, sanat, renkler, ne ararsanız. bir de gizem ve gerilim eklediniz mi üzerine, bundan iyisi şamda kayısı.
başka izleyenler de yazar umarım da neyi eksik bıraktığımı okuyabilirim.
olmadı tabii.
bu işte bir yanlışlık var diyerek başlayalım yazmaya.
başrolde biricik kristen bell var. bu kadının hastası olanları çok iyi anlıyorum. güzellik desen onda, yetenek desen onda, şans desen onda, iyi evlilik, çocuklar, mutlu bir aile hepsi onda. üstelik bir de başarılı bir kariyer.
yazarken nazar değecek diye korktum.
neyse gelelim, netflix'teki tamamını yazamadığımız son işine. bu bir miniseri. öyle yazıyor ama sonu öyle demiyor, başka bir hikayeye girişle bitti, sevilirse devamı gelecek demek bu.
hollywood filmlerinde taa sessiz film dönemlerinden kalma şablonlar vardır. alfred hitchcock'un rear window'undan bu filme kadar, komşularını gözetleyen meraklı komşu teması sürekli işlenir. (aslında çok güzel bir araştırma konusu benim şu anda yazdığım satır ama bir sözlüğe birkaç satır eklemek adına bu araştırmayı, ben, şimdi burada yapamıyorum.)
evet, sevgili kristen bell, bu yarı absürt dizide, siyahi kocasından olma biricik kızını yine absürt bir biçimde kaybetmiş, bu nedenle kafayı yemiş bir kadını canlandırmakta. işi gücü, kendini şaraba vurmak, şarapla birlikte kafa yapıcılarını içmek ve pencerenin karşısına oturup bütün gün mahallede ne olup bittiğini gözetlemek.
bekleyen derviş belasını bulurmuş misali o da araya araya belasını buluyor. zaten bulmuş bulacağı kadar ama bu amerikan dizisi ya, belalar öyle kolaycacık bitmiyor, mutlu sona erişinceye kadar kahramanımızın geçeceği çok yol, içeceği çok şarap var.
dizide karabasanlı karakterimizin hastalıklı zihnine uygun olarak, seyirciye atılan çok yem var. örneğin haftada bir kez yağmursuz günlerde kızının mezarını ziyaret eden kahramanımızın, her ziyaretinde mezar taşındaki yazının değişmesi gibi.
yönetmenimiz kahramanımızın allak bullak zihninin gelgitlerini seyirciye de geçirmek istemiş. peki başarılı olmuş mu? izleyen ve yazan kişi olarak ben hayır diyorum.
film klasik 'katil kim' kıskacında, dönelirken, aaaa, bir de ne görelim, absürt zihnin absürt gelgitlerinde bir son nokta. ya, ya, beklenmeyen son! dizinin sonu olduğu için spoiler veremiyorum ama gülmekten izleyemedim, o kadar söyleyeyim.
haa, dizi izlenir, bal gibi de izlenir. bir kere dediğimiz gibi kristen bell var. sonra güzel amerikan evleriyle dolu mahalleler, sanat, renkler, ne ararsanız. bir de gizem ve gerilim eklediniz mi üzerine, bundan iyisi şamda kayısı.
başka izleyenler de yazar umarım da neyi eksik bıraktığımı okuyabilirim.
devamını gör...