#ödüllü filmler
festival filmleri / korku / gerilim
1 / 10
puan ver

öne çıkanlar | diğer yorumlar

julia ducournau'nun yazıp yönettiği film. - kendisi altın palmiye kazanan ikinci kadın yönetmen oldu bu filmle.-türüne internette vücut korku denmiş. ben gerim gerim gerildim izlerken. başrole küçükken geçirdiği bir kazadan sonra titanyum plaka takılıyor ve daha sonra onun gençliğini izliyoruz. ben ilk elli dakika bolca gerildim, izlerken içim gıcıklandı ama sonrasında beğendim. vincent ve alexia'yı canlandıran oyuncular harika iş çıkarmış. toplumsal cinsiyet rolleri ve aile ile ilgili mesajlarını da beğendim. ancak filmin sonuna geldiğimde "bunun rakipleri neymiş de altın palmiye'yi bu filme vermişler." dedim. kötü bir film değil tabii ki ama bu ödülün filmi de değil bence. akılda kalıcı, farklı bir film ama güzel mi emin değilim. lantimos filmleri gibi izlerken yoruyor, geriyor ama kafanıza çakılıyor bazı sahneleri.

ilk ailesiyle seri katil olması ama daha sonra onu koşulsuz seven babasına iğne yapması, hayat kurtarması çok tatlı bir detaydı. filmde tatlı diyebileceğim tek şey de oydu sanırım.
devamını gör...
2021'de cannes'da altın palmiye alan film.

başından itibaren babası ile geçinemeyen bir kız çocuğu var. ama sonradan itfaiye şefi ile kurduğu ilişkide görüyüroz ki babası ile geçinemesinin asıl sebebi babasının suçu. baba ilgisiz, sevgisiz vb. sonra kız çocuğu bir kaza geçiriyor ve beynine titanyum takılıyor. bu titanyum yüksek ihtimaelle nörolojik bir takım mekanizmaları tetikleyerek kızımızın makinelere aşık olmasına sebep oluyor. bu sebeple kızımız araba fuarlarında orada burada makineler üzerinde dans etmeye başlıyor. boş zamanlarında arabalar ile sevişiyor, onlar ile cinsel ilişkiye giriyor. niye illa cinayete meyli var tam olarak anlayamıyoruz? insanlardan gerçekten sıcak ve samimi bir ilgi görememesinde sanırım. yalnızca cinsel manada bir istek gördüğü için insanlardan onları öldürme isteği uyanıyor kızımızda çünkü kendisi makinelere aşık, onlara ilgi duyuyor. burada transhumanist bir takım mesaj verme kaygıları devreye giriyor. kızımız bir arabadan hamile kalıyor ve filmin sonunda insan-makine karışımı bir ucube dünyaya getiriyor. filmlerde ve medyada pompalanan ideolojiye baktığımızda artık insan-makine karışımlarına ucube demek ırkçılık olarak anlaşılacak sanırım. son matrix filmi ve şimdi de altın palmiye alan bu film, insan makine dostluğu, insan makine karışımının arzu edilebilirliği ve hayal edilebilirliği açısından bir propaganda işlevi görüyor. allah sonumuzu hayır etsin.
devamını gör...
20 dakika önce izlediğim muhteşem film. genelde olaysız ve diyaloglara dayanan filmleri sevmeme rağmen bu filmi oldukça etkileyici buldum. enteresan bir konusu var. ama arkadaşlar konusu ile ilgili bilgiler verildiği için ben daha çok detaylara değinmek istiyorum. full spoiler.

bir defa film bana göre oldukça başarılı. neden diye soracak olursak: arabayla cinsel bir bağ kuran ve bu şekilde hamile kalan bir kadını seyrederken bir an bile gerçekliğini sorgulamamak, filmin yarattığı gerçekliğin içine girerken zorlanmamak bence oldukça kıymetli. sinemanın nimetlerinden biri.

ayrıca filmin konusu ilk defa da işlenmiyor. david cronenberg'in crash filmini izleyenler insanın metal (araba) ile kurduğu ilişkiyi kolayca hatırlayacaktır. bu açıdan film, sıklıkla rastlamadığımız ama öncesinde az da olsa bilgimiz olan bir şeyi pekiştiriyor diyebiliriz. zaten temas edilen nesne elbette değişebilir. insan-robot, insan-makine veya insan-algoritma, android gibi ilişkiler de en temelde insan-insan bağından farklı olarak başka bir tatmin yolunu kazımıyor mu? bu tarz temalar bana gelecekte ilişkilerin çeşitlenebileceğini düşündürüyor nedense. en nihayetinde insanlar olarak biz hayal gücümüzü kullanıyor, fikirler üretiyor, sonra da bu fikirlere yönelik ilişkiler veya teknolojiler oluşturuyoruz, ve bunlara dayanarak yaşıyoruz. neye inanmayı seçersek, gerçek de o oluyor. filmin elbette vurguladığı şeyin bu olduğunu düşünmüyorum ama buna ufak göndermeler de yapılmıyor değil. vincent'in "konuşmuyor musun, bak telefon bile yapabiliyor" diyerek telefona komut verdiğinde konuşturması, gelecekte teknolojilerden beklentimizin yalnızca konuşturmak ile sınırlı kalmayacağını da ifade ediyor diye düşünüyorum.

filmde bana etkileyici gelen başka bir şey ise yine vincent'in etrafındakilere "ben sizin tanrınızım, bu da oğlum olduğuna göre onu isa olarak görün" tarzındaki konuşmasına rağmen adrien'in filmin sonunda aslında meryem'e dönüşmesi epey ironik ve izlemesi keyifli. yine vincent'in oğlu zannettiği kişiyi çıplak olarak görmesine rağmen hala bu inanışı sürdürmesi de duygularımız hakkında aslında çok şey söylüyor.

bence başarılı bir film.
devamını gör...
yönetmenin ilk filmi olan raw'u izleyen, bu filmin neden kötü olduğunu anlar. üstelik bu filme altın palmiye vermek akıl tutulmasıdır. diyecek bir şey bulamıyorum. şayet drive my car varken akademiyi de alırsa dükkanı kapatıp gidelim.
devamını gör...
festival, fransız ve rahatsız edici kategorilerine ait filmleri genelde hayranlıkla izlerim bu filmi ise evet baştan sona tek saniyesinde bile sıkılmadan izledim ama nedense sevemedim.
filmde baştan sona şiddet o kadar fazla ki bir sebebi bu bir de baba figürüne oluşturulmak istenen sempati de beni itmiş olabilir, tam olarak bilemiyorum. oyunculuklar mükemmel özellikle alexia ve adrieni canlandıran agatha rousselle’nin çektiği acıyı, korkuyu, tiksinmeyi, şaşkınlığı çok net hissediyorsunuz. beden üzerinde şiddetin sınırlarını zorlayan sahneler çokça mevcut, bu sahneler beni zorladı diyebilirim. titanyumun alexia’nın bedeniyle tepkimesinde ise arabayla orgazm gibi absürt sahneler görmenize sebep olabiliyor. günümüz cinsiyet algılarını yıkmak isteyen he/she/they tanımlamalarına bu filmde de yer verilmiş ama anlatılmak istenen çokça konudan çok derine inildiğini düşünmüyorum. ana konu daha çok sevgisiz, değersiz büyüyen kız çocuğu ve bir yere ait olmayı isteme ve sevgiyi arama ile ilgili bence.
yine de çok şiddet anneciğim diyeceğim maalesef.
yönetmen bununla da bi mesaj vermek istemiştir ama algılarımı ne kadar zorlarsam zorlayayım bu tarz bir şiddeti görmek tercihim olmazdı. alexia’nın adrien’e dönüşmesiyle şiddet daha çok kendi bedenine yöneliyor ki sebebi karakterin nasıl zavallı ve değersiz hissettiğini seyirciye yansıtmak için olabilir.
titanyum transplantasyonu sonrası ise filmin bu şekil bir yönde ilerleyeceğini asla düşünmemiştim. sıradışı ve ikonik bir film olmuş.
zamanı akılca kullanan, bazı sahnelerde anlam aranmaması gereken, ilk sahnelerde oha noluyor diyeceğiniz, kaliteli oyunculukların olduğu bir film.
şiddet hassasiyetiniz yoksa bu filmi keyifle izleyebilirsiniz.
devamını gör...
rezil bir film. rezil. başka açıklaması yok. bunun yerine 2005'li yıllarda çekilen hababam sınıfını izlemek daha eğlenceli olabilir.

beş para etmez senaryo, anlatım bozuklukları, ne olduğu belli olmayan ilginç olay örgüsü ve birtakım zırvalıklar. çıktığı dönem sinemada izlemediğim için şanslı sayıyorum kendimi.

nasıl oldu da cannes film festivali'nde altın palmiye kazandı bilmiyorum ama, tüm güvenimi aldı götürdü cannes'ın seçimlerine karşı.

sinema böyle bir şey değil arkadaşlar.

tanım; arabayla girdiği cinsel ilişki sonrası hamile kalan bir kadın içeren film. hahahahahaha. bayılıyorum lan size çakma enteller. bu filme sanat filmi diyen, duvara yapıştırılan muza da 'üstadım sanat budur' diyen tiplerdir. sizi kınıyorum ve size laflar hazırladım.
devamını gör...

bu başlığa tanım girmek için olabilirsiniz.

zaten üye iseniz giriş yapabilirsiniz.

normal sözlük'ü kullanarak 3. parti dahil tarayıcı çerezlerinin kullanımına izin vermektesiniz. Daha detaylı bilgi için çerez ve gizlilik politikamıza bakabilirsiniz.

online yazar listesini görmek için lütfen giriş yapın.
zaman tüneli köftehor rehberi portakal normal radyo kütüphane kulüpler renk modu online yazarlar puan tablosu yönetim kadrosu istatistikler iletişim