1.
japonlar bir eşyanın yüz yılı devirmesiyle birlikte ruhani özellikler kazanacağına inanıyorlarmış. genel olarak bu arkadaşlar iyi özelliklere sahiplermiş fakat kendisine kötü davranılan, kırılan, bir köşeye atılan eşyaların âraz çıkarma potansiyeli varmış. yani eşya deyip geçmemek lazım. içinde biriktiriyor. dile kolay 100 sene boyunca yaptıklarınızı hafızaya kaydediyor. bir yerden sonra da bardak taşıyor ve gelsin ''intikam soğuk yenen bir yemektir!'' sloganları. benim açımdan mevzu sıkıntılı, dede yadigârı yığınla eşyamız var. tevellütleri asrı aşkın olanı da var asra dayanmış olanı da, bu olayı duyduktan sonra eşyalarla aramızda manidar bakışmalar yaşanmaya başladı. ulan diyorum; acaba şu ahşap oyma koltuğa zamanında bir kötülük ettik mi? üzerinde otururken bilmeden bir eşeklik ettik mi? kafamda türlü türlü sorular. misal, el oyması tavla var bir tane. kıyamadığımız için kapağını açmıyoruz. dokunmuyoruz bile. ondan yana sıkıntı yoktur diye düşündüm ama sonra içime kurt düştü. bu da kalkıp, ''benimle hiç ilgilenmediler, arada açıp oynamadılar bile!'' diyerek bizi kafaya takmış olmasın? netice itibarıyla kendisini değersiz hissetmiş olabilir. malum değersizlik hissini azımsamamak lazım. yarattığı fırtınalar büyük, oluşturduğu hortumlar devasa olabiliyor. herkesi içine alıp yok edebiliyor. bu aralar üzerimde ciddi anlamda bir tekinsizlik hissi var. hangi eşya nereden taarruza geçer diye teyakkuz halindeyim. hayır şimdi bunları kaldırıp bir depoya falan koysak bu seferde terk edildik diye kafayı kırabilirler. yani çok fena bir çoklu değnek problemi ile karşı karşıyayız.
oysa hiç birine bilerek ve isteyerek zarar vermedik. yani en azından ben vermedim. annem vermiş olabilir. * onun içinde ekstra endişeleniyorum. böyle birkaç tane yadigarı zamanında sürgüne yollamıştı. umarım bizim eşyalar idrak, izan ve suhulet sahibidir de oradan yırtarız. ha bir de kuran-ı kerim ve rahle var. şimdi bunlar benim ateist olduğumu biliyorlardır. dile gelip tebliğe falan kalkarlarsa o noktada başımıza iş aldık demektir. belki mevzuyu diyalogla çözeriz. netice olarak kendilerine her daim saygılı davrandık. kafam iyice allak bullak oldu. tsukumogami aşkına! umarım dedemin istiklal madalyası gecenin bir yarısı, ülkeyi ne hale getirdiniz diye boğazıma yapışmaz. yapışırsa da hakkı ama ona gözümüz gibi baktık. bizi anlar diye düşünüyorum. anlamazsa da canı sağ olsun. üzerimizde hakkı çoktur...
oysa hiç birine bilerek ve isteyerek zarar vermedik. yani en azından ben vermedim. annem vermiş olabilir. * onun içinde ekstra endişeleniyorum. böyle birkaç tane yadigarı zamanında sürgüne yollamıştı. umarım bizim eşyalar idrak, izan ve suhulet sahibidir de oradan yırtarız. ha bir de kuran-ı kerim ve rahle var. şimdi bunlar benim ateist olduğumu biliyorlardır. dile gelip tebliğe falan kalkarlarsa o noktada başımıza iş aldık demektir. belki mevzuyu diyalogla çözeriz. netice olarak kendilerine her daim saygılı davrandık. kafam iyice allak bullak oldu. tsukumogami aşkına! umarım dedemin istiklal madalyası gecenin bir yarısı, ülkeyi ne hale getirdiniz diye boğazıma yapışmaz. yapışırsa da hakkı ama ona gözümüz gibi baktık. bizi anlar diye düşünüyorum. anlamazsa da canı sağ olsun. üzerimizde hakkı çoktur...
devamını gör...
2.
çiğköfteci adı.
devamını gör...