türkiye ile japonya'yı kıyaslamak

bi şu japonlarla bir de iskandinav devletleriyle karşılaştırır dururuz sürekli kendimizi.
bizde olsa şöyle, bizde olsa böyle...

iyi tamam da, japonya ile türkiye, aynı coğrafik koşullara mı sahip?
bir kere biz, ada ülkesi miyiz japonya gibi?
değiliz.
iç anadolu, doğu anadolu, güney doğu anadolu gibi bölgeler var bizde bir kere, nasıl olacak o iş?
haydi şartları eşitleyelim o zaman.
japonya büyüklüğünde bir ada devleti haline gelelim;



ben kafamda böyle bir şey canlandırdım, sizce nasıl olmuş?
komple deniz yaptım, iç, doğu ve güneydoğu anadolu bölgelerini.
ana karayla bağlantıyı kesmek için, artvin, edirne, kırklareli, osmaniye, k.maraş, kilis ve antep'in bir bölümünü de suların altında bırakmak zorunda kaldım.
nevşehir ve tunceli'yi ada yaptım, elleşmedim mesela. lazım o bölgelerde iki ada.
birkaç tane de volkanik yanardağ adası ekledim en doğuya...

ölçtüm, biçtim, hemen hemen japonya kadar olduk işte, yüzölçümü olarak.
yalnız, nüfus olayı var bir de işte.
sular altında kalan yerleşim yerlerinde yaşayan herkesi adalara aldık, yetmedi.
üstüne 40 milyon kişi daha eklememiz lazım!
amanın..
şu gördüğünüz toprak parçalarına, 125 milyon insanı sığdırmamız lazım.

olur mu öyle hasan?
söyle olur mu hasan?

oldu diyelim...
o zaman işte sen, mülteci de almazsın ülkeye hatta istersen turist de!
o zaman işte, sınırlarını daha rahat koruyabilirsin.
o zaman, kendi kendine yetmeni sağlayacak bir şeyler üretmek zorunda hissedebilirsin kendini
ve o zaman işte, tek kimlikli bir toplum oluşturabilirsin.

o zaman, o zaman...
harita böyle olmadıkça, bu muhabbetler de tamamen yalan.

japonya'nın türkiye'den daha gelişmiş olmasının tek sebebinin coğrafya olduğunu iddia etmek, iskandinav ülkelerindeki refahı nufüs sayısına bağlamak kolaycılığa kaçmaktır. bu düşünce yapısına göre ingiltere'de sanayi devrimi gerçekleşirken almanya'nın, fransa'nın " ama abi adamlar ada ülkesi biz yapamayız." demesi gerekirdi.

her ülkenin kendisine has avantajları dezavantajları vardır. ve eğer gelişmek istersen bunları araştırman gereklidir. çözüm bulmak için amerika'yı tekrar keşfetmene gerek yok. gelişmiş ülkelere bakarsın. onlarla kendi ülkeni karşılaştırırsın. onların doğru yaptıklarını kendi geleneklerine, kendi yaşam tarzına uyarlarsın. zaten kimse sizden deniz olmayan bölgede balık tutmanızı beklemiyor ama hiç bir ülke bugüne kadar sadece bahane üreterek sadece "coğrafya kaderdir" anlayışıyla gelişmemiştir.

son olarak hadi diyelim japonya, almanya ve iskandinav ülkeler çok şanslı(!) dört dörtlük bir coğrafyaya sahip, daha onlar leb demeden allah leblebiyi veriyor bu ülkelere. hiç çalışmalarına falan gerek yok. adamlar 24 saatlik bir günün 25 saati laylaylom geçiyor. peki güney kore'yi ne yapacağız. nufüsu bize benzer * adamların ülkesi ikiye bölünmüş, adamlar çin'in dibinde ve japonya ile bölgedeki adalar yüzünden anlaşmazlık yaşıyor. buna rağmen bizden daha iyiler. japonya gibi ada ülkesi değil, iskandinav ülkeleri gibi nüfusu düşük değil amerika'dan yardım aldılar ama nerdeyse aynı yardımı biz de aldık. ee kore'ye ne diyeceğiz şimdi yine coğrafya kaderdir mi diyeceğiz. bahane üretmenin bir mantığı yok. kimse elini taşın altına sokmayacak, herkes yattığı yerden zengin olmaya çalışacak sonra ülkesi için endişelenenler bak şu ülkeler gelişmiş biz neden gelişemiyoruz deyince "ama coğrafya kaderdir" diyecekler. ne güzel dünya be!

ayrıca yazmadan edemeyeceğim "hudut namustur" dediğin halde sınırların kevgire dönüyorsa sorun ülkenin bulunduğu coğrafyada değildir.

japonlardaki saygı, disiplin ve kültüre bağlılığın onda biri bizde olsaydı gidip cami duvarı yemezdik.
işçiyi çalıştırıp maaşını geciktirmezdik.
milleti dolandırmazdık.
ülke ekonomisi kötüyken çakallık yapıp gariban kiracıya siktir çekmezdik.
daha da merak eden varsa yazsın anlatayım.

ufak bir örnek verebiliriz, bu arada biz daha eğlenceliyiz o kesin.