1.
bir alejandro zambra isimlendirmesidir.
bir arkadaşı yazar alejandro zambra’dan çok sevdiği yazar maurico wacquez’in toda la luz del medioda (öğle vaktinin tüm ışığı) isimli kitabını ödünç alır. bu ilk baskı kitabı ödünç alıp okuyan ve çok çok seven natalia kitabı bir daha geri getirmez ve alejandro zambra’ya göre geri gelmeyen bu kitap tutsak kitaptır artık.
silinmiş bir okur isimli yazısının başında bu anıyı okuyunca fark ettim ki alejandro zambra çok haklı, ödünç verip geri alamadığımız kitaplar başka insanların büyük ihtimalle vasat olan kütüphanelerinde esaret altında.
sonra ödünç verdiğim kitapların esaretini düşündüm. onların akıbetinin ne olduğunu. ve düşündükçe bir bulantı hissettim hayata karşı. tam da jean paul sartre’ın bahsettiği türden bir bulantı.
kitapları düşündükçe zihnim kirli suların aktığı bir kanalizasyona döndü. öyle karanlık öyle korkutucu. çocukluğu kemalettin tuğcu okuyarak geçmiş biri için gayet normal bir düşünce tarzıydı bu.
ya ödünç verdiğim kitaplar daha önce şahit olduğum gibi bir mousepad olarak kullanılıyorsa? ya bir başkasının zavallı kütüphanesinde arkada bir yerlerde tozlanıyorsa? ya elif şafak ve kişisel gelişim kitaplarının tam arasında acı çekmeye terk edildiyse? ya yazları plaja giderken güneş yağının yanında dekor olarak kullanılıyorsa? ya okuyan, kitaptan hiçbir şey anlamayıp kitap hakkında ne düşündüğü sorulduğunda “ilginç bir kitap” diyorsa? düşünmemeliyim.
şu an ödünç kitaplarımı tutsak olarak tutanlara büyük bir kinle doluyum. çayımı bitirir bitirmez sırtıma fortis fortuna adiuvat yazdırıp yanıma bir kurşun kalem alacağım ve excommunicado’yu göz alıp kitaplarımın intikamını alacağım.
bir arkadaşı yazar alejandro zambra’dan çok sevdiği yazar maurico wacquez’in toda la luz del medioda (öğle vaktinin tüm ışığı) isimli kitabını ödünç alır. bu ilk baskı kitabı ödünç alıp okuyan ve çok çok seven natalia kitabı bir daha geri getirmez ve alejandro zambra’ya göre geri gelmeyen bu kitap tutsak kitaptır artık.
silinmiş bir okur isimli yazısının başında bu anıyı okuyunca fark ettim ki alejandro zambra çok haklı, ödünç verip geri alamadığımız kitaplar başka insanların büyük ihtimalle vasat olan kütüphanelerinde esaret altında.
sonra ödünç verdiğim kitapların esaretini düşündüm. onların akıbetinin ne olduğunu. ve düşündükçe bir bulantı hissettim hayata karşı. tam da jean paul sartre’ın bahsettiği türden bir bulantı.
kitapları düşündükçe zihnim kirli suların aktığı bir kanalizasyona döndü. öyle karanlık öyle korkutucu. çocukluğu kemalettin tuğcu okuyarak geçmiş biri için gayet normal bir düşünce tarzıydı bu.
ya ödünç verdiğim kitaplar daha önce şahit olduğum gibi bir mousepad olarak kullanılıyorsa? ya bir başkasının zavallı kütüphanesinde arkada bir yerlerde tozlanıyorsa? ya elif şafak ve kişisel gelişim kitaplarının tam arasında acı çekmeye terk edildiyse? ya yazları plaja giderken güneş yağının yanında dekor olarak kullanılıyorsa? ya okuyan, kitaptan hiçbir şey anlamayıp kitap hakkında ne düşündüğü sorulduğunda “ilginç bir kitap” diyorsa? düşünmemeliyim.
şu an ödünç kitaplarımı tutsak olarak tutanlara büyük bir kinle doluyum. çayımı bitirir bitirmez sırtıma fortis fortuna adiuvat yazdırıp yanıma bir kurşun kalem alacağım ve excommunicado’yu göz alıp kitaplarımın intikamını alacağım.
devamını gör...
"tutsak kitap" ile benzer başlıklar
tutsak
7