1.
içinde yer alan betimlemeleri çok sevdiğim ahmet arif şiiri.
birden
kurşun yemiş gibi susar
gözbebeklerime karşı
susar da
açılıp yol verir şehir
sade radyolarda bir gamlı hava
"elaziz uzun çarşı"
firarda gözüm yok
namussuzum yok
yok pişmanlık bir halim
yaslanıp
bir cigara yakmak isterim
dumanı cevahir değer
mağlup mu desem mahcup mu
ama ikisi de değil
ben garip sen güzel
dünya umutlu
öyle bir tuhafım bu akşamüstü
sevgilim
canavar götürür gibi
iki yanım
iki süngü
ve tabi ki aynı zamanda mükemmel ötesi sezen aksu şarkısı.
buradan
birden
kurşun yemiş gibi susar
gözbebeklerime karşı
susar da
açılıp yol verir şehir
sade radyolarda bir gamlı hava
"elaziz uzun çarşı"
firarda gözüm yok
namussuzum yok
yok pişmanlık bir halim
yaslanıp
bir cigara yakmak isterim
dumanı cevahir değer
mağlup mu desem mahcup mu
ama ikisi de değil
ben garip sen güzel
dünya umutlu
öyle bir tuhafım bu akşamüstü
sevgilim
canavar götürür gibi
iki yanım
iki süngü
ve tabi ki aynı zamanda mükemmel ötesi sezen aksu şarkısı.
buradan
devamını gör...
2.
sezen aksu'nun "adı bende saklı albümü çıktığında yıllar 1998'i gösteriyordu.
ve başında kavak yelleri esen her türk genci gibi benim de bir flörtüm vardı *. daha cep telefonu yaygınlaşmamış ev telefonlarından haberleşiyoruz , bildiniz mi? o kadar eski bir zaman...
o zamanlar kadıköy halk eğitim merkezi'nde klasik gitar eğitimi alıyorum. kursta tanıştığım dünya tatlısı, benden bir iki yaş küçük, güzel kız arkadaşımla * kurs bitince kadıköy 'de, pasajlarında geziyoruz...
onunla da o pasajlardan birisinde tanışıyoruz, tesadüfen. her zamanki gibi hiç tipim olmayan, sarışın, mavi gözlü, yakışıklı bir çocuk...
bense mahlasımdan da anlaşılacağı üzere küçük boyutlarda ve bence dikkat çekmeyen bir insanım.
sırtımda neredeyse benim kadar olan, zor bela taşıdığım gitardan sebep dikkatini çektiğime yemin edebilirim ama kanıtlayamam. bizi gitarlarla görünce yanımıza geliyor. "kızlar" diyor, "bizim bir grubumuz var, solist arıyoruz, aranızda sesi güzel olan var mı?" diye soruyor.
çok dikkate almıyorum. sadece "okulda korodaydım" diyorum. "yarın stüdyoya gidelim" diyor. korkuyorum çünkü ben hep çekingen, korkak birisi oldum. kız arkadaşıma bakıyorum beraber gider miyiz diye? emin değiliz. sessiz kalıyoruz.
ama sevgili kişisi daha o andan bazı şeyleri kafaya koymuş olacak ki biz ondan kurtulamıyoruz.
şu an anımsamadığım bir şekilde sonraki günlerde hiç üstüme alınmasam da onunla buluşup çay içiyoruz, sadece ikimiz ama ben hala aslında onun benim arkadaşımdan hoşlandığını, ona ulaşmak için benimle iyi arkadaş olma çabasında olduğunu düşünüyorum.
değilmiş efendim o gün söylüyor bunu bana, "daha nasıl belli edebilirdim" diyor.
ve ben bilmiyorum bir insan daha nasıl belli eder birisinden hoşlandığını...
biz sevgili oluyoruz sonra, sonra gel zaman git zaman 14 şubat yaklaşıyor. sevgililerin korkulu rüyası, hediyeyi alırsın önceden, sonra olmaz ya ayrılırsın, atsan atamazsın saklasan canın yanar saçma sapan işler. bizde de tam böyle oldu, tam ayrılmadık ama bi soğuduk birbirimizden. ben asıl hediye ile beraber bu cd'yi almıştım ona. bir süre bende kaldı. sonra biz bir gün barıştık, o zaman verdim hediyelerini... alırken çok anlamlı gelen hediyeler verirken aslında pek de anlamlı gelmemişti bana çünkü ben onda "tutuklu" kalmamıştım hiç... belki üzülmüştüm ama geri gelmesi için dualar falan etmemiştim. günler geceler boyunca onu düşünmemiştim, düşlememiştim.
sonra sonra insan gerçekten birisini canından bile çok sevince tutuklu kalmak ne demek anlıyor.
o aşka tutulmadan bilmiyor insan, kendini bilmeden oradan oraya savrulmak ne demek...
velhasılıkelam tutuklu şarkısı aşk acısını çok çok iyi anlatan müthiş bir şarkıdır. çaresiz ve imkansız iç içe geçmiştir bu şarkıda. insan bilmiyor o derde düşmeden canı ne kadar yanabilir. daha ne kadar umut edebilir ya da ne kadar kırılabilir.
kimse avutamaz artık sizi, ölseniz bile olur o yoksa artık. zaman geçer gider ama siz hep onda kalırsınız.
canı yanmadan dinleyebilenlere selam olsun.
unutmadan; o stüdyoya hiç gidilmedi, hiç beraber şarkı söylenmedi, sadece çocukça bir şey yaşandı ve bitti...
ne senden öncesi
ne senden sonrası
ayrılık aman
ölümden yaman
geçmiyor zaman geçmiyor
ne anam, babam
ne hoş hatıram
yetmiyor canım yetmiyor
ben sende tutuklu kaldım
kendi hayatımdan çaldım
yedi cihan dolandım
bana mısın demiyor
sakladım gözlerimi
sustum hep sözlerimi
yandım yar közlerimi
savur savur bitmiyor
ve başında kavak yelleri esen her türk genci gibi benim de bir flörtüm vardı *. daha cep telefonu yaygınlaşmamış ev telefonlarından haberleşiyoruz , bildiniz mi? o kadar eski bir zaman...
o zamanlar kadıköy halk eğitim merkezi'nde klasik gitar eğitimi alıyorum. kursta tanıştığım dünya tatlısı, benden bir iki yaş küçük, güzel kız arkadaşımla * kurs bitince kadıköy 'de, pasajlarında geziyoruz...
onunla da o pasajlardan birisinde tanışıyoruz, tesadüfen. her zamanki gibi hiç tipim olmayan, sarışın, mavi gözlü, yakışıklı bir çocuk...
bense mahlasımdan da anlaşılacağı üzere küçük boyutlarda ve bence dikkat çekmeyen bir insanım.
sırtımda neredeyse benim kadar olan, zor bela taşıdığım gitardan sebep dikkatini çektiğime yemin edebilirim ama kanıtlayamam. bizi gitarlarla görünce yanımıza geliyor. "kızlar" diyor, "bizim bir grubumuz var, solist arıyoruz, aranızda sesi güzel olan var mı?" diye soruyor.
çok dikkate almıyorum. sadece "okulda korodaydım" diyorum. "yarın stüdyoya gidelim" diyor. korkuyorum çünkü ben hep çekingen, korkak birisi oldum. kız arkadaşıma bakıyorum beraber gider miyiz diye? emin değiliz. sessiz kalıyoruz.
ama sevgili kişisi daha o andan bazı şeyleri kafaya koymuş olacak ki biz ondan kurtulamıyoruz.
şu an anımsamadığım bir şekilde sonraki günlerde hiç üstüme alınmasam da onunla buluşup çay içiyoruz, sadece ikimiz ama ben hala aslında onun benim arkadaşımdan hoşlandığını, ona ulaşmak için benimle iyi arkadaş olma çabasında olduğunu düşünüyorum.
değilmiş efendim o gün söylüyor bunu bana, "daha nasıl belli edebilirdim" diyor.
ve ben bilmiyorum bir insan daha nasıl belli eder birisinden hoşlandığını...
biz sevgili oluyoruz sonra, sonra gel zaman git zaman 14 şubat yaklaşıyor. sevgililerin korkulu rüyası, hediyeyi alırsın önceden, sonra olmaz ya ayrılırsın, atsan atamazsın saklasan canın yanar saçma sapan işler. bizde de tam böyle oldu, tam ayrılmadık ama bi soğuduk birbirimizden. ben asıl hediye ile beraber bu cd'yi almıştım ona. bir süre bende kaldı. sonra biz bir gün barıştık, o zaman verdim hediyelerini... alırken çok anlamlı gelen hediyeler verirken aslında pek de anlamlı gelmemişti bana çünkü ben onda "tutuklu" kalmamıştım hiç... belki üzülmüştüm ama geri gelmesi için dualar falan etmemiştim. günler geceler boyunca onu düşünmemiştim, düşlememiştim.
sonra sonra insan gerçekten birisini canından bile çok sevince tutuklu kalmak ne demek anlıyor.
o aşka tutulmadan bilmiyor insan, kendini bilmeden oradan oraya savrulmak ne demek...
velhasılıkelam tutuklu şarkısı aşk acısını çok çok iyi anlatan müthiş bir şarkıdır. çaresiz ve imkansız iç içe geçmiştir bu şarkıda. insan bilmiyor o derde düşmeden canı ne kadar yanabilir. daha ne kadar umut edebilir ya da ne kadar kırılabilir.
kimse avutamaz artık sizi, ölseniz bile olur o yoksa artık. zaman geçer gider ama siz hep onda kalırsınız.
canı yanmadan dinleyebilenlere selam olsun.
unutmadan; o stüdyoya hiç gidilmedi, hiç beraber şarkı söylenmedi, sadece çocukça bir şey yaşandı ve bitti...
ne senden öncesi
ne senden sonrası
ayrılık aman
ölümden yaman
geçmiyor zaman geçmiyor
ne anam, babam
ne hoş hatıram
yetmiyor canım yetmiyor
ben sende tutuklu kaldım
kendi hayatımdan çaldım
yedi cihan dolandım
bana mısın demiyor
sakladım gözlerimi
sustum hep sözlerimi
yandım yar közlerimi
savur savur bitmiyor
devamını gör...
3.
meyletmiş, eğilim göstermişsin. göstere göstere yetmez ama evet diye zalimi himaye etmişsin, deşifre edeceğine. artık sen de tutuklu olmuşsun, artık bunun üstüne kötü bir hüzünlü şarkı bestele.
devamını gör...