yazar: james joyce
yayım yılı: 1922
yayınlandığı günden günümüze kadar modern edebiyatın en çok konuşulan eserlerinden biri olan bu roman, 20.yüzyıl edebiyat dünyasına damgasını vurmuştur ve hatta kimi eleştirmenler son yazılan roman olduğunu dile getirmiştir. sadece tek bir günde geçen olayları konu alan eser, aynı zamanda ingilizce yazılmış en önemli eserlerden biri olarak kabul görüyor.
yayım yılı: 1922
yayınlandığı günden günümüze kadar modern edebiyatın en çok konuşulan eserlerinden biri olan bu roman, 20.yüzyıl edebiyat dünyasına damgasını vurmuştur ve hatta kimi eleştirmenler son yazılan roman olduğunu dile getirmiştir. sadece tek bir günde geçen olayları konu alan eser, aynı zamanda ingilizce yazılmış en önemli eserlerden biri olarak kabul görüyor.
öne çıkanlar | diğer yorumlar
başlık "anonim yazar 0001" tarafından 05.12.2020 00:44 tarihinde açılmıştır.
1.
kazım taşkent serisinden çıkan, nevzat erkmen'in bizlere adeta çevrilemez diye bir şeyin olmadığını kanıtladığı eser. henüz okumaya cesaret edemedim, ancak üzerine çok okuyup ettim. çeşitli sinema uyarlamaları da mevcuttur.
devamını gör...
2.
yakın arkadaşı bir gün joyce'u ziyarete gittiğinde konuşmasının henüz sonlandığı bir kadın ve adamı görür. joyce'un yabancılardan hoşlanmadığını bilen arkadaşı şaşırmıştır. onlar gittikten sonra ne istediklerini sorar joyce'a.
"ulysses'i tercüme etmek istediler."
"izin verdiniz mi?"
"evet."
"fakat onlar hakkında hiçbir şey bilmiyorsunuz. kim olduklarını ne olduklarını bilmiyorsunuz. neden onlara bu izni verdiniz?"
"birçok insan bana gelip ulysses'i tercüme etmek için iznimi ister, ben de her zaman veririm."
"her zaman!"
"evet" der gülümseyerek james joyce, "çünkü hiçbirinin bunu yapmayacağını bilirim."
sanatçının bir genç adam olarak portresi gençlik dönemi eserlerinden biridir. ulysses ise olgunluk dönemi eseridir. joyce iki eseri karşılaştırdığında ulysses'i daha tatmin edici bulduğunu ve daha iyi çözümlenebildiğini aktarmıştır. ona göre gençlik bir ıstırap dönemidir ve insan bu dönemde hiçbir şeyi net olarak göremez. "ulysses benim her zaman kahramanımdı. evet, ıstırapla geçen gençliğimde bile kahramanımdı fakat bunu söze dökmek için gerekli olan dengeye ulaşmak ömrümün yarısını aldı çünkü gençliğim son derece zorluydu, acılı ve zorluydu." ifadelerini söylemiştir.
kaynak
benim için ise üzerine okumalar yapıp okumak için zamana ihtiyacım olduğuna inandığım bir eser ulysses.
"ulysses'i tercüme etmek istediler."
"izin verdiniz mi?"
"evet."
"fakat onlar hakkında hiçbir şey bilmiyorsunuz. kim olduklarını ne olduklarını bilmiyorsunuz. neden onlara bu izni verdiniz?"
"birçok insan bana gelip ulysses'i tercüme etmek için iznimi ister, ben de her zaman veririm."
"her zaman!"
"evet" der gülümseyerek james joyce, "çünkü hiçbirinin bunu yapmayacağını bilirim."
sanatçının bir genç adam olarak portresi gençlik dönemi eserlerinden biridir. ulysses ise olgunluk dönemi eseridir. joyce iki eseri karşılaştırdığında ulysses'i daha tatmin edici bulduğunu ve daha iyi çözümlenebildiğini aktarmıştır. ona göre gençlik bir ıstırap dönemidir ve insan bu dönemde hiçbir şeyi net olarak göremez. "ulysses benim her zaman kahramanımdı. evet, ıstırapla geçen gençliğimde bile kahramanımdı fakat bunu söze dökmek için gerekli olan dengeye ulaşmak ömrümün yarısını aldı çünkü gençliğim son derece zorluydu, acılı ve zorluydu." ifadelerini söylemiştir.
kaynak
benim için ise üzerine okumalar yapıp okumak için zamana ihtiyacım olduğuna inandığım bir eser ulysses.
devamını gör...
3.
nevzat erkmen çevirisi ile beraber sözlüğü de aldıktan sonra zorluğu hakkında okuduğum, duyduğum onca şey yüzünden kitaplığa yerleştirdim ve bir buçuk sene boyunca elimi sürmedim. bir gün arkadaşım "ben yarısına kadar geldim ulysses'in, sen de mutlaka okumalısın" dedikten sonra başladım. öncesinde odysseia'yı tekrar okudum herkes tavsiye ettiği için -ki faydası da oldu.
meşhur bir soru vardır "bu kitabı anlamak için daha önce hangi kitapları okumak gerekiyor" diye. eğer akademik bir çalışma yapmıyorsak ya da eleştirel bir okuma yapmamız gerekmiyorsa, o kitabı anlamak için daha önceden başkalarını okumaya gerek yok. elbette ki okurun belirli bir seviyede olması gerekir ancak seviyeden kastım edebiyat olarak nitelendirebileceğimiz kitaplar okumuş olması. ulysses özelinde konuşursam da odysseia'nın okunmuş olması, ulysses'in bu destan ile paralel olarak kurgulanmış olması, karakterlerin ve olayların birbirleri ile bağlantılı olması açısından okura bir nebze yol gösterecektir. ancak odysseia'yı okumadan da ulysses'e paldır küldür girişilebilir.
çünkü her şeyi anlamak zorunda değiliz. hele ki yüz yıldır tüm dünyadan akademisyenlerin tonlarca çalışma yayınladığı ulysses söz konusu ise anlamayı bir kenara bırakabiliriz. anlamak istiyorsak da irlanda tarihini, mitolojisini ve edebiyatını, shakespeare'i, felsefeyi, ingiliz edebiyatını, teolojiyi ve daha birçok alana dair çok fazla şeyi bilmemiz gerekecektir.
kitapta gayet anlaşılabilir sayılabilecek espiriler de var bir bölüm boyunca geçen yoğun bir shakespeare tartışması da. bir bölümde bloom sahilde gördüğü kıza bakarak pantolonunun üzerinden mastürbasyon yapıyor başka bir bölümde de vitrinde gördüğü çay reklamıyla uzak doğuda bir adada yapılabilecek tatil hakkında hayallere dalıyor. bizden çok farkı olmayan insanların on sekiz saatte yaşadıklarını, gördüklerini düşündüklerini anlatıyor kitap kısacası. zor olmasından dolayı anlamayacağınızı düşünerek okumaktan vazgeçmeyin. her insanın seveceği yerleri var. bir kez yüzeysel olarak okuyup ne olup bittiğini öğrendikten sonra eğer ilginizi çektiyse ilerde detaylı araştırmalar, okumalar yaparak tekrar okursunuz. emin olun hiç okumazsanız kaçıracağınız şeyler var.
şunu da eklemek istiyorum: estetik zevk, bilgi ve tecrübe ile doğru orantılıdır. örneğin romanda bir şeyin neden öyle olduğunu daha önceki okuma deneyimlerimizden kaynaklı olarak anlayabiliyorsak alacağımız zevk de artacaktır. ancak romanda yapılan başka bir esere göndermeyi anlamak hissedeceğimiz şeyleri etkilemez. bu yüzden sanatı anlamak değil hissetmek için kullanalım. o zaman özü yakalayabiliriz...
meşhur bir soru vardır "bu kitabı anlamak için daha önce hangi kitapları okumak gerekiyor" diye. eğer akademik bir çalışma yapmıyorsak ya da eleştirel bir okuma yapmamız gerekmiyorsa, o kitabı anlamak için daha önceden başkalarını okumaya gerek yok. elbette ki okurun belirli bir seviyede olması gerekir ancak seviyeden kastım edebiyat olarak nitelendirebileceğimiz kitaplar okumuş olması. ulysses özelinde konuşursam da odysseia'nın okunmuş olması, ulysses'in bu destan ile paralel olarak kurgulanmış olması, karakterlerin ve olayların birbirleri ile bağlantılı olması açısından okura bir nebze yol gösterecektir. ancak odysseia'yı okumadan da ulysses'e paldır küldür girişilebilir.
çünkü her şeyi anlamak zorunda değiliz. hele ki yüz yıldır tüm dünyadan akademisyenlerin tonlarca çalışma yayınladığı ulysses söz konusu ise anlamayı bir kenara bırakabiliriz. anlamak istiyorsak da irlanda tarihini, mitolojisini ve edebiyatını, shakespeare'i, felsefeyi, ingiliz edebiyatını, teolojiyi ve daha birçok alana dair çok fazla şeyi bilmemiz gerekecektir.
kitapta gayet anlaşılabilir sayılabilecek espiriler de var bir bölüm boyunca geçen yoğun bir shakespeare tartışması da. bir bölümde bloom sahilde gördüğü kıza bakarak pantolonunun üzerinden mastürbasyon yapıyor başka bir bölümde de vitrinde gördüğü çay reklamıyla uzak doğuda bir adada yapılabilecek tatil hakkında hayallere dalıyor. bizden çok farkı olmayan insanların on sekiz saatte yaşadıklarını, gördüklerini düşündüklerini anlatıyor kitap kısacası. zor olmasından dolayı anlamayacağınızı düşünerek okumaktan vazgeçmeyin. her insanın seveceği yerleri var. bir kez yüzeysel olarak okuyup ne olup bittiğini öğrendikten sonra eğer ilginizi çektiyse ilerde detaylı araştırmalar, okumalar yaparak tekrar okursunuz. emin olun hiç okumazsanız kaçıracağınız şeyler var.
şunu da eklemek istiyorum: estetik zevk, bilgi ve tecrübe ile doğru orantılıdır. örneğin romanda bir şeyin neden öyle olduğunu daha önceki okuma deneyimlerimizden kaynaklı olarak anlayabiliyorsak alacağımız zevk de artacaktır. ancak romanda yapılan başka bir esere göndermeyi anlamak hissedeceğimiz şeyleri etkilemez. bu yüzden sanatı anlamak değil hissetmek için kullanalım. o zaman özü yakalayabiliriz...
devamını gör...
4.
şu kitabı ingilizce okuyup anlayan erkek olmuş erkektir. çünkü türkçe çeviriden okuyup anlayamayan, yarım bırakan ya da bu kitap beni aşar diyenleri gördü bu gözler. çerez niyetine okuma yapanların uzak durması gereken aşmış kitap.
devamını gör...
5.
bir edebiyat öğrencisi ya da bu kitap üzerinde çalışan araştırmacı değilsek çok da keyifli bir okuma olarak göremeyeceğimizi düşündüğüm bir kitap. okuması çok zor. yazar bambaşka bir anlatımın sınırlarını zorlamış. her bölüm farklı birinin ağzından anlatılıyor, her bölümde farklı bir anlatım tekniği, hatta farklı farklı aksanlar kullanılmış. birinde ağdalı bir dil varken diğerinden yöresel bir dil kullanılmış. bölümleri anlatan kişilerin ağzına göre.
kitapta en hoşuma giden şey çeviri, nevzat erkmen çeviride harikalar yaratmış. ayrıca bu kitap için bir de sözlük yazmış ki okuduğumuzdan bir şeyler anlayalım :) ben o sözlüğü edinmedim. onunla paralel okumadım. internete başvurdum sık sık. belki de bana biraz da bu yüzden yorucu geldi. kitapta yalnızca bir gün anlatılıyor yaklaşık 850 sayfa boyunca. leopold bloom'un sabah kahvaltı sonrası evinden çıkıp bir cenazeye katılımı ile başlıyor gibi olaylar. sonrası biraz olay, çokça zihin akışı. hani yolda yürürken gördüğünüz şeylere, kişilere karşı aklınızdan tonla düşünce akar geçer ya. işte onların hepsini kağıda dökmüş yazar. zor bir anlatım. bizde oğuz atay'ın ustalıkla kullandığı tarz. ancak bu kitapta bu zihin akışlarını takip etmek beni çok zorladı. bazı yerlerde şu an kim konuşuyor, kim düşünüyor diye tekrar tekrar okumak durumunda kaldım. sanırım kitap beni biraz aştı :) sözlüğü edinip, kitap üzerine farklı incelemeleri okuyup yeniden şans vereceğim ama uzunca bir süre sonra :)
kitapta en hoşuma giden şey çeviri, nevzat erkmen çeviride harikalar yaratmış. ayrıca bu kitap için bir de sözlük yazmış ki okuduğumuzdan bir şeyler anlayalım :) ben o sözlüğü edinmedim. onunla paralel okumadım. internete başvurdum sık sık. belki de bana biraz da bu yüzden yorucu geldi. kitapta yalnızca bir gün anlatılıyor yaklaşık 850 sayfa boyunca. leopold bloom'un sabah kahvaltı sonrası evinden çıkıp bir cenazeye katılımı ile başlıyor gibi olaylar. sonrası biraz olay, çokça zihin akışı. hani yolda yürürken gördüğünüz şeylere, kişilere karşı aklınızdan tonla düşünce akar geçer ya. işte onların hepsini kağıda dökmüş yazar. zor bir anlatım. bizde oğuz atay'ın ustalıkla kullandığı tarz. ancak bu kitapta bu zihin akışlarını takip etmek beni çok zorladı. bazı yerlerde şu an kim konuşuyor, kim düşünüyor diye tekrar tekrar okumak durumunda kaldım. sanırım kitap beni biraz aştı :) sözlüğü edinip, kitap üzerine farklı incelemeleri okuyup yeniden şans vereceğim ama uzunca bir süre sonra :)
devamını gör...
"ulysses (kitap)" ile benzer başlıklar
ulysses
2