under the shadow

yönetmen koltuğunda iranlı yönetmen babak anvari bulunan, oyunculuklarıyla bizi etkilemiş gibi gözükse de olması gerekenden yirmi kat daha yavaş akan senaryosuyla güzelim öyküyü hiç eden bu doğaüstü korku filmi temalı metafor yığınını filmden biraz bahsetmek istiyorum size.

iran islam devrimi sonrası üniversite hayatı yanmış, doktor olabilme hayalleri suya düşen bir kadının düşünceleri ile başlıyor bu film. bu kadın akademik kariyer planlamaya çalışırken bir anda kendisiyle pek ilgilenmeyen bir eş ve iyi bir ebeveyn olamadığı kız çocuğuyla baş başa kalıyor...

iran - ırak savaşı sonrası başlayan kaosun içerisinde stresle başa çıkmaya çalışan bu kadının, bir gün ansızın evlerine düşen roket sonrası tüm binanın terk edilmeye başlamasıyla, kızıyla yapayalnız bir biçimde evinde ısrarla kalmaya devam etmesini izliyoruz. tüm bunlar olurken küçük kızı evde bir şeylerin olduğunu söylemesiyle de gerilim biraz tırmanıyor gibi gözükse de tırmanmıyor. en sonuna kadar eleştiri temalı bir şeyler izletiyor bize. cinler, periler temasının altında yatan islam devrimi metaforlarıyla da bir süre ekrana bakıp sıkılıyorsunuz ister istemez...

bu filme yakın bir dostum can sungur ve yakın evren kanalındaki bir tavsiyeden yola çıkarak önermişti bana. neden herhangi bir youtuberın film önerisinin ciddiye alınmaması gerektiğini çok daha iyi anlamama sebep oluyor bunlar... youtube'da film önerisi gördüğünüz vakit kaçmanız gerekiyor diye düşünüyorum.

iran devrimi olmuş şeriat gelmiş, yetmemiş kadın kahramanımız tıp eğitimi alırken sol görüşlü örgütlerde aktif rol alması sebebiyle okuldan atılmış ve çok istediği doktorluk mesleğini yapamamış, yetmemiş iran ırak savaşı çıkmış, yetmemiş doktor olan kocası savaşta cephede görevlendirilmiş ve kadın küçük kızıyla bir başına kalmış... buraya kadar ki kısmı bile adamı darlamaya, boğmaya yeterken yine az gelmiş olacak ki kadınla kızına cin musallat olmuş.

80'li yıllarda geçen güzel bir dönem filmi olmuş. iran'ın yaşadığı siyasal devrim ve savaş sürecinin kadınları nasıl etkilediği cin metaforu üzerinden sembollerle güzel ve etkili bir şekilde anlatılmış. cin var diye korku klasmanına da almışlar ama korkudan ziyade gerilim filmi demek daha doğru. sürekli bir şey olacak diye bekliyorsun ve bunun gerilimi daha çok etkiliyor insanı. mesela bu filmi türkler çekse muhtemelen sahne başı yüksek sesler, cin fısıltıları ve bir anda böö diye çıkan karartılarla sözümona korkuturlardı. ama bu film bu yönüyle daha çok hoşuma gitti. sadece bir cin filmi değil içinde siyaset, şeriat, kadın hakları var. ha bir de saçma salak kadın inadı ve dik başlılığı özgürlük sanan aptallık da bolca mevcut.

binnur kaya'nın küçüklüğüne benzeyen küçük kızın oyunculuğu da harika. ben çok beğenerek izledim filmi. savaş, politika, şeriat ve cin kombinasyonu farklı ve güzel olmuş. galiba önereceğim, önerdim...