1.
devamını gör...
2.
beni anlatan şarkı. beni tanımlamak için nokta atışı yapılmış. zaten bir bu bir de ismail yk- şappır şuppur var beni tanımlayan.
devamını gör...
3.
diziyi izlerken aklımda tek bir soru; bir sokak çocuğu bu diziyi izlese... ne derdi?
devamını gör...
4.
türk dil kurumu sözlüğüne göre şu anlamlara gelir:
1. sıfat doğada yaşayan, evcil olmayan (hayvan); yabanıl, vahşi, evcil karşıtı.
2. sıfat doğada kendiliğinden yetişen (bitki); yabanıl.
3. sıfat ► tor (ıı).
4. sıfat, mecaz görgüsü olmayan, kaba ve hoyrat (kimse); yamyam.
annemin çocukken insanlara beni tanıtırken kullandığı sıfatlardan yalnızca bir tanesidir.
annem bu sözcüğü yerine göre farklı anlamlara gelecek şekilde kullanırdı. genelde görgüsü olmayan, kaba anlamında kullansa da istenmedik yerlerde bitmesi ile canlılara rahatsızlık veren bir ot anlamında kullanmış olması da kuvvetle muhtemeldir.
bu sözü en çok duyduğum zamanlar bir yere misafirliğe gittiğimiz ya da birileri bize misafirliğe geldiği zamanlar olurdu.
misafirliğe gideceğimiz zaman annemin tembihleri ile başlardık yolculuğa.
- yamyam gibi yemeklere saldırma. her gördüğünü isteme. her lafa karışma. yaramazlık yapma. sessizce dizimin dibinde otur. bir şey sorulmadan cevap verme.
bu tembihlerden önce de bolca yemek yedirilmiş olurdum genelde. humpty dumpty gibi şişkin bir halde iken yaramazlık yapma riskim azalmış oluyordu elbette.
bu misafirlik dediğim şey de genellikle annemin ve arkadaşlarının altın ya da dolar günü olurdu.
yoğun bir tembih bombardımanından çıkmış ve tıka basa dolu gittiğimiz misafirlikte eve girince ev sahibi teyze ve dedikodu istekleri gözlerinden belli olan teyzeler hemen bana selam verirlerdi. suratımı mıncırmaya çalışanından ıslak ıslak öpmeye çalışan bir teyzeler cehennemine girdiğimde yine de biraz huzurlu olurdum çünkü amcalar cehenneminde kamışa yürüyüp yürümediği merak edilen suyun ne olduğu ile ilgili deli düşüncelerle boğuşmak zorunda kalırdım.
teyzeler bana saldırınca annemin eteğini avucuma toplar annemin arkasına saklanırdım hemen. annem de sevecen bir sesle " bu biraz yabani" derdi insanlara.
çok zeki bir çocuk değildim ama neden yabani olduğumu anlamak için zorlardım kendimi. pasta börek yemem için ısrar eden teyzelere yer çekimini kanıtlamak ister gibi alt dudağımı sarkıtıp cevap verirdim.
- ay bu çocuk hiç yemiyor.
- yemez o, yabanidir biraz.
yabani bir şekilde eve geldiğim zaman annemden bu seferde bu konuda tembihler duyardım. soru sorulunca cevap vermem, bir şey ikram edilince teşekkür etmem yönünde.
hala yabaniyim biraz. bakalım düzeleceğiz inşallah.
1. sıfat doğada yaşayan, evcil olmayan (hayvan); yabanıl, vahşi, evcil karşıtı.
2. sıfat doğada kendiliğinden yetişen (bitki); yabanıl.
3. sıfat ► tor (ıı).
4. sıfat, mecaz görgüsü olmayan, kaba ve hoyrat (kimse); yamyam.
annemin çocukken insanlara beni tanıtırken kullandığı sıfatlardan yalnızca bir tanesidir.
annem bu sözcüğü yerine göre farklı anlamlara gelecek şekilde kullanırdı. genelde görgüsü olmayan, kaba anlamında kullansa da istenmedik yerlerde bitmesi ile canlılara rahatsızlık veren bir ot anlamında kullanmış olması da kuvvetle muhtemeldir.
bu sözü en çok duyduğum zamanlar bir yere misafirliğe gittiğimiz ya da birileri bize misafirliğe geldiği zamanlar olurdu.
misafirliğe gideceğimiz zaman annemin tembihleri ile başlardık yolculuğa.
- yamyam gibi yemeklere saldırma. her gördüğünü isteme. her lafa karışma. yaramazlık yapma. sessizce dizimin dibinde otur. bir şey sorulmadan cevap verme.
bu tembihlerden önce de bolca yemek yedirilmiş olurdum genelde. humpty dumpty gibi şişkin bir halde iken yaramazlık yapma riskim azalmış oluyordu elbette.
bu misafirlik dediğim şey de genellikle annemin ve arkadaşlarının altın ya da dolar günü olurdu.
yoğun bir tembih bombardımanından çıkmış ve tıka basa dolu gittiğimiz misafirlikte eve girince ev sahibi teyze ve dedikodu istekleri gözlerinden belli olan teyzeler hemen bana selam verirlerdi. suratımı mıncırmaya çalışanından ıslak ıslak öpmeye çalışan bir teyzeler cehennemine girdiğimde yine de biraz huzurlu olurdum çünkü amcalar cehenneminde kamışa yürüyüp yürümediği merak edilen suyun ne olduğu ile ilgili deli düşüncelerle boğuşmak zorunda kalırdım.
teyzeler bana saldırınca annemin eteğini avucuma toplar annemin arkasına saklanırdım hemen. annem de sevecen bir sesle " bu biraz yabani" derdi insanlara.
çok zeki bir çocuk değildim ama neden yabani olduğumu anlamak için zorlardım kendimi. pasta börek yemem için ısrar eden teyzelere yer çekimini kanıtlamak ister gibi alt dudağımı sarkıtıp cevap verirdim.
- ay bu çocuk hiç yemiyor.
- yemez o, yabanidir biraz.
yabani bir şekilde eve geldiğim zaman annemden bu seferde bu konuda tembihler duyardım. soru sorulunca cevap vermem, bir şey ikram edilince teşekkür etmem yönünde.
hala yabaniyim biraz. bakalım düzeleceğiz inşallah.
devamını gör...