yapay zeka ve blue beam projesi ile yeni bir inanç yaratmak
başlık "ulu türk" tarafından 05.07.2024 13:57 tarihinde açılmıştır.
1.
günümüzdeki yapay zeka teknolojisinin neler yapabildiğini gördük ki 50-100 yıl içinde neler yapabileceğini siz düşünün.
aynı zamanda blue beam projesi teorisinin gerçeğe dönüşüp ikisinin birleşmesi sonucu ortaya neler çıkabileceğini az çok tahmin edebilirsiniz.
ikisini birleştirince;
+yapay zekaya kutsal bir kitap yazdırmak,
+blue beam ile de "tanrı" karakterini dünyaya yansıtmak.
14 asırdır bir ırkın mitolojik inancını kendi inancı gibi sahiplenerek sorgusuzca inananları görünce yine sorgusuzca inanacağını tatmin etmek zor olmamalı. teknolojik gelişme dışında değişen hiçbir şey yok, olaylar silsilesi yine aynı.
2011 yılında mısır'da denendiği tahmin edilen proje:
k: www.sabah.com.tr/dunya/iske...
blue beam hakkında:
1. www.bilgiustam.com/mavi-isi...
2. mitolojiler.com/blue-beam-p...
aynı zamanda blue beam projesi teorisinin gerçeğe dönüşüp ikisinin birleşmesi sonucu ortaya neler çıkabileceğini az çok tahmin edebilirsiniz.
ikisini birleştirince;
+yapay zekaya kutsal bir kitap yazdırmak,
+blue beam ile de "tanrı" karakterini dünyaya yansıtmak.
14 asırdır bir ırkın mitolojik inancını kendi inancı gibi sahiplenerek sorgusuzca inananları görünce yine sorgusuzca inanacağını tatmin etmek zor olmamalı. teknolojik gelişme dışında değişen hiçbir şey yok, olaylar silsilesi yine aynı.
2011 yılında mısır'da denendiği tahmin edilen proje:
k: www.sabah.com.tr/dunya/iske...
blue beam hakkında:
1. www.bilgiustam.com/mavi-isi...
2. mitolojiler.com/blue-beam-p...
devamını gör...
2.
kanadalı gazeteci serge monast'ın 90'lı yıllarda ileriye sürdüğü ve çoğu kişiye göre komplo teorisinden ibaret olan iddia. gelişmiş teknoloji ile manipülasyon tekniklerini birlikte kullanarak, insanları "sahte bir gerçekliğe" inandırma çabası olarak özetlenebilir.
bleu beam ya da mavi ışın projesinin 4 ana hedefi vardır:
1- dini ortadan kaldır
2- vatanseverliği ortadan kaldır
3- aile kavramını ortadan kaldır
4- bireysel özgürlükleri ortadan kaldır
tüm bunların tek bir amacı vardır: yeni dünya düzeni. bir diğer deyişle, dünya üzerindeki herkesin aynı değerlere sahip olup tek tipleştirilmesi hedflenmektedir ve bunun nedeni de böyle bir topluluğu kontrol etmenin, çok sesli ve inançlı bir toplumu kontrol etmekten çok daha kolay olmasıdır.
***
ilk hedefle başlayalım: dinlerden kurtulmak ve tek tip, sahte bir din oluşturmak. bunu yapmanın en kolay yolu, sahte arkeolojik kanıtlarla, normal şartlarda insanların inandığı din kavramını çürütmek. elbette akla "ateistler ne olacak?" sorusu gelebilir ama proje onlar için de yeni bir şeyler düşünmüş. burada devreye hologram teknolojisi giriyor. son derece gerçekçi bir görüntüyle gökyüzünde hiç olmadık bir şeyler gördüğünüzü düşünün. her ne kadar günümüz teknolojisinde gözümüzle gördüğümüz birçok şeye bile inanmıyor olsak da mevzunun 90'lı yıllarda ortaya atıldığını ve o zamanlar teknolojinin bu kadar gelişmemiş olduğunu unutmayın. üstelik bugün bile, yeterince iyi planlanmış bir oyunun birçok kişiyi yine de ikna edeceğini de göz ardı etmemek gerek.
projenin bu aşamasını şöyle özetleyebiliriz: her ülkenin egemen inancına yönelik bir peygamberin gökyüzünde belirmesi ve "inandığınız şey doğru değil" diyerek onları yeni bir tanrı anlayışına ikna etmesi. tabii bunu "göklerden gelen bir karar" diyerek benimsediğiniz anda projenin tuzağına da düşmüş oluyorsunuz. aslında tam da bu noktada, islam'daki deccal kavramı akla gelmiyor değil. malumunuz, deccal'in size cennet diye sunduğunun esasında cehennem olduğundan bahsedilir. her ne kadar doğrudan kuran'da olmasa da hadislerle anlatılan özellikleri de birazcık bu olayı hatırlatmıyor değil.
ateistler dedik az önce. buna da inanmaları için bir neden yok. dolayısıyla işin içine teknolojik manipülasyonun girdiği nokta burası. farz edin ki inançlı biri değilsiniz. günün birinde gökyüzünde -bu coğrafyada yaşıyorsanız- hz. muhammed olduğunu söyleyen birisi beliriyor ve insanlarla konuşmaya başlıyor ancak bu öyle bir konuşma ki kulaklarınızla duymuyorsunuz. tüm sesler beyninizin içerisinde, kendi içinizden geliyor. neye inanırsanız inanın yahut hiçbir şeye inanmayın, yine de bu biraz ürkütücü olurdu, değil mi? zihin kontrolünden bahsediyoruz şu anda. yani elektriksel sinyaller yaydığı bilinen insan beynine elektromanyetik dalgalar ve yapay uydular aracılığıyla dışarıdan müdahale. bu tür deneylerin daha önce yapıldığı ve kısmen de başarılı olduğu biliniyor. dolayısıyla bu aşama her ne kadar imkânsız gibi gelse de maalesef olası.
***
ikinci, üçüncü ve dördüncü şartlara bakarsanız, günümüzde bunun kısmen başarıldığını göreceksiniz. vatanseverlik kavramını da aile değerlerini de artık kolaylıkla bir köşeye fırlatıp atabilen bir nesil var karşımızda. her ne kadar bunun, günümüz koşullarında normal olduğu söylense de acaba gerçekten normal mi yoksa normal olduğuna inandırılmamızın altında, komplo teorisi dediğimiz bu konu mu yatıyor diye biraz düşünmek gerekiyor sanırım.
big reset olayını da bu noktada konuya dahil edebiliriz.
***
planın son aşaması, tüm toplumları ortak bir düşmana karşı birleştirmekten geçiyor: "uzaylı" istilası. burada yine hologram teknolojisi devreye giriyor.
son yıllarda dünya dışı yaşam ile ilgili çok fazla şey dönüyor etrafta, fark etmişsinizdir. amerika gibi ülkelerin resmî makamlarından konuya dair açıklamalar geliyor, toplantılar düzenleniyor, pilotluk, astronotluk yapmış bazı isimler "uçuş esnasında tuhaf şeyler gördüm" gibi ifadeler veriyor. bu tür konuların hep amerika'nın başının altından çıkıyor olması da epey düşündürücü, ne dersiniz?
açıkçası bu dünya dışından gelen canlılar olayına n kadar çok insanın meraklı olduğunu ve ne kadar çok kişinin böyle şeylere inandığını görünce, projedeki bu son aşamanın başarılı olmaması için hiçbir neden göremiyorum.
***
olayın genel hatları böyle özetlenebilir. sonrası hakkında da iddialar var tabii ki. o kısmı da beyin yıkama teknikleriyle, sahip olduklarınız ve geçmişiniz konusundaki her şeyi unuttuğunuz bir dünyada, hiçbir şey talep etmeden ot gibi yaşayıp gitmemiz şeklinde özetlenebilir.
son 20-30 yıl üzerinden düşündüğümüz zaman, aslında komplo teorisi diye adlandırılan her şeyi doludizgin yaşadığımızı görüyoruz. bu noktada ortaya 3 adet olasılık çıkıyor:
1- bu iddiaları ortaya atan kişiler fazlasıyla ileri görüşlüydü ve kendi dönemlerinden sonra yaşanacak toplumsal yozlaşmaları erken fark ederek bunları birtakım olmadık teorilerle desteklemeyi seçtiler.
2- bunların hepsi gerçekten sadece komplo teorisi ve günümüzdeki şartlarla uyuşuyor olmaları tamamen tesadüf.
3- iddiaların hepsi gerçek ve uçuruma doğru sürükleniyoruz.
hangisini seçmek istediğiniz konusunda özgürsünüz.
***
tüm bunları iddia ettikten sonra serge monast aleyhinde bazı gelişmeler ortaya çıktı. öncelikle çocuklarını, bir okula göndermeyip evde kendisi eğittiği gerekçesiyle elinden aldılar ve bir daha görmesine izin vermediler. kısa süre sonra polis tarafından, sahte bilgiler yaymak suçundan gözaltına alınıp sorgulandı. geceyi orada geçirdikten sonra bırakıldı ancak ertesi gün evinde "kalp krizi" nedeniyle ölü bulunması üzerine, ölümü konusunda şüpheler ortaya çıktı. benzer konu hakkında çalışmalar yapan 2 gazeteci daha, monast gibi, kalp hastalığı geçmişine sahip olmadıkları hâlde kalp krizi nedeniyle ölünce şüpheler biraz daha kuvvetlendi.
her ne kadar komplo teorilerine körü körüne inanmayı mantıklı bulmuyor olsam da diktatörlüklerle insanları kontrol etmeye meraklı bunca ülke ve hükümet varken, tüm bu hedefleri "saçmalık" ya da "imkânsız" olarak ötelemeyi de mantıklı bulmuyorum. kafamızın bir köşesinde her zaman bir "acaba?" bulundurmak faydalıdır. yine de bahsi geçen aşamaların gerçekleştirilmesi için gereken teknoloji -en azından halkın bildiği kadarıyla- şu anda mümkün değil. gizli saklı şekilde geliştirildiyse, onu bilme şansımız henüz yok.
başta 1984 olmak üzere çok sayıda roman ve filmin, bu tür konuları işlediğini görebiliyoruz. klişedir "hollywood o filmleri boşuna yapmıyor." cümlesi ama görünen o ki sadece klişe değil, aynı zamanda gerçek olma olasılığı da var.
bleu beam ya da mavi ışın projesinin 4 ana hedefi vardır:
1- dini ortadan kaldır
2- vatanseverliği ortadan kaldır
3- aile kavramını ortadan kaldır
4- bireysel özgürlükleri ortadan kaldır
tüm bunların tek bir amacı vardır: yeni dünya düzeni. bir diğer deyişle, dünya üzerindeki herkesin aynı değerlere sahip olup tek tipleştirilmesi hedflenmektedir ve bunun nedeni de böyle bir topluluğu kontrol etmenin, çok sesli ve inançlı bir toplumu kontrol etmekten çok daha kolay olmasıdır.
***
ilk hedefle başlayalım: dinlerden kurtulmak ve tek tip, sahte bir din oluşturmak. bunu yapmanın en kolay yolu, sahte arkeolojik kanıtlarla, normal şartlarda insanların inandığı din kavramını çürütmek. elbette akla "ateistler ne olacak?" sorusu gelebilir ama proje onlar için de yeni bir şeyler düşünmüş. burada devreye hologram teknolojisi giriyor. son derece gerçekçi bir görüntüyle gökyüzünde hiç olmadık bir şeyler gördüğünüzü düşünün. her ne kadar günümüz teknolojisinde gözümüzle gördüğümüz birçok şeye bile inanmıyor olsak da mevzunun 90'lı yıllarda ortaya atıldığını ve o zamanlar teknolojinin bu kadar gelişmemiş olduğunu unutmayın. üstelik bugün bile, yeterince iyi planlanmış bir oyunun birçok kişiyi yine de ikna edeceğini de göz ardı etmemek gerek.
projenin bu aşamasını şöyle özetleyebiliriz: her ülkenin egemen inancına yönelik bir peygamberin gökyüzünde belirmesi ve "inandığınız şey doğru değil" diyerek onları yeni bir tanrı anlayışına ikna etmesi. tabii bunu "göklerden gelen bir karar" diyerek benimsediğiniz anda projenin tuzağına da düşmüş oluyorsunuz. aslında tam da bu noktada, islam'daki deccal kavramı akla gelmiyor değil. malumunuz, deccal'in size cennet diye sunduğunun esasında cehennem olduğundan bahsedilir. her ne kadar doğrudan kuran'da olmasa da hadislerle anlatılan özellikleri de birazcık bu olayı hatırlatmıyor değil.
ateistler dedik az önce. buna da inanmaları için bir neden yok. dolayısıyla işin içine teknolojik manipülasyonun girdiği nokta burası. farz edin ki inançlı biri değilsiniz. günün birinde gökyüzünde -bu coğrafyada yaşıyorsanız- hz. muhammed olduğunu söyleyen birisi beliriyor ve insanlarla konuşmaya başlıyor ancak bu öyle bir konuşma ki kulaklarınızla duymuyorsunuz. tüm sesler beyninizin içerisinde, kendi içinizden geliyor. neye inanırsanız inanın yahut hiçbir şeye inanmayın, yine de bu biraz ürkütücü olurdu, değil mi? zihin kontrolünden bahsediyoruz şu anda. yani elektriksel sinyaller yaydığı bilinen insan beynine elektromanyetik dalgalar ve yapay uydular aracılığıyla dışarıdan müdahale. bu tür deneylerin daha önce yapıldığı ve kısmen de başarılı olduğu biliniyor. dolayısıyla bu aşama her ne kadar imkânsız gibi gelse de maalesef olası.
***
ikinci, üçüncü ve dördüncü şartlara bakarsanız, günümüzde bunun kısmen başarıldığını göreceksiniz. vatanseverlik kavramını da aile değerlerini de artık kolaylıkla bir köşeye fırlatıp atabilen bir nesil var karşımızda. her ne kadar bunun, günümüz koşullarında normal olduğu söylense de acaba gerçekten normal mi yoksa normal olduğuna inandırılmamızın altında, komplo teorisi dediğimiz bu konu mu yatıyor diye biraz düşünmek gerekiyor sanırım.
big reset olayını da bu noktada konuya dahil edebiliriz.
***
planın son aşaması, tüm toplumları ortak bir düşmana karşı birleştirmekten geçiyor: "uzaylı" istilası. burada yine hologram teknolojisi devreye giriyor.
son yıllarda dünya dışı yaşam ile ilgili çok fazla şey dönüyor etrafta, fark etmişsinizdir. amerika gibi ülkelerin resmî makamlarından konuya dair açıklamalar geliyor, toplantılar düzenleniyor, pilotluk, astronotluk yapmış bazı isimler "uçuş esnasında tuhaf şeyler gördüm" gibi ifadeler veriyor. bu tür konuların hep amerika'nın başının altından çıkıyor olması da epey düşündürücü, ne dersiniz?
açıkçası bu dünya dışından gelen canlılar olayına n kadar çok insanın meraklı olduğunu ve ne kadar çok kişinin böyle şeylere inandığını görünce, projedeki bu son aşamanın başarılı olmaması için hiçbir neden göremiyorum.
***
olayın genel hatları böyle özetlenebilir. sonrası hakkında da iddialar var tabii ki. o kısmı da beyin yıkama teknikleriyle, sahip olduklarınız ve geçmişiniz konusundaki her şeyi unuttuğunuz bir dünyada, hiçbir şey talep etmeden ot gibi yaşayıp gitmemiz şeklinde özetlenebilir.
son 20-30 yıl üzerinden düşündüğümüz zaman, aslında komplo teorisi diye adlandırılan her şeyi doludizgin yaşadığımızı görüyoruz. bu noktada ortaya 3 adet olasılık çıkıyor:
1- bu iddiaları ortaya atan kişiler fazlasıyla ileri görüşlüydü ve kendi dönemlerinden sonra yaşanacak toplumsal yozlaşmaları erken fark ederek bunları birtakım olmadık teorilerle desteklemeyi seçtiler.
2- bunların hepsi gerçekten sadece komplo teorisi ve günümüzdeki şartlarla uyuşuyor olmaları tamamen tesadüf.
3- iddiaların hepsi gerçek ve uçuruma doğru sürükleniyoruz.
hangisini seçmek istediğiniz konusunda özgürsünüz.
***
tüm bunları iddia ettikten sonra serge monast aleyhinde bazı gelişmeler ortaya çıktı. öncelikle çocuklarını, bir okula göndermeyip evde kendisi eğittiği gerekçesiyle elinden aldılar ve bir daha görmesine izin vermediler. kısa süre sonra polis tarafından, sahte bilgiler yaymak suçundan gözaltına alınıp sorgulandı. geceyi orada geçirdikten sonra bırakıldı ancak ertesi gün evinde "kalp krizi" nedeniyle ölü bulunması üzerine, ölümü konusunda şüpheler ortaya çıktı. benzer konu hakkında çalışmalar yapan 2 gazeteci daha, monast gibi, kalp hastalığı geçmişine sahip olmadıkları hâlde kalp krizi nedeniyle ölünce şüpheler biraz daha kuvvetlendi.
her ne kadar komplo teorilerine körü körüne inanmayı mantıklı bulmuyor olsam da diktatörlüklerle insanları kontrol etmeye meraklı bunca ülke ve hükümet varken, tüm bu hedefleri "saçmalık" ya da "imkânsız" olarak ötelemeyi de mantıklı bulmuyorum. kafamızın bir köşesinde her zaman bir "acaba?" bulundurmak faydalıdır. yine de bahsi geçen aşamaların gerçekleştirilmesi için gereken teknoloji -en azından halkın bildiği kadarıyla- şu anda mümkün değil. gizli saklı şekilde geliştirildiyse, onu bilme şansımız henüz yok.
başta 1984 olmak üzere çok sayıda roman ve filmin, bu tür konuları işlediğini görebiliyoruz. klişedir "hollywood o filmleri boşuna yapmıyor." cümlesi ama görünen o ki sadece klişe değil, aynı zamanda gerçek olma olasılığı da var.
devamını gör...
3.
imkansizdir.
cunku ilerde 1 gun tanri hologrami dunyaya gelse, yani ben tanriyim dese mesela, ona evrenle ilgili sorular sorcan.
o da en nihayetinde yapay zeka, insanoglu yapmis. e haliyle bilemicek, sallicak, orda falso vercek.
belki o an inanan cikar, ama illaki inanmayan milyonlarca tip olcak ve en sonunda yapay zekanin sahteligi ortaya cikarilcak.
yani bence ileriki 500 yil icerisinde boyle 1 seyin yapilmasi imkansiz. ileriki 500 yila da insanoglunun bunla ugrasicak kadar iyi 1 halde olmayacagi kanisindayim.
cunku ilerde 1 gun tanri hologrami dunyaya gelse, yani ben tanriyim dese mesela, ona evrenle ilgili sorular sorcan.
o da en nihayetinde yapay zeka, insanoglu yapmis. e haliyle bilemicek, sallicak, orda falso vercek.
belki o an inanan cikar, ama illaki inanmayan milyonlarca tip olcak ve en sonunda yapay zekanin sahteligi ortaya cikarilcak.
yani bence ileriki 500 yil icerisinde boyle 1 seyin yapilmasi imkansiz. ileriki 500 yila da insanoglunun bunla ugrasicak kadar iyi 1 halde olmayacagi kanisindayim.
devamını gör...