#netflix filmleri
komedi / romantik
5 / 10
puan ver

öne çıkanlar | diğer yorumlar

ilk netflix yapımı türk filmidir. ankara’dan izmir’e doğru bir yolculuk sırasında birbirine rastlayan iki yabancının romantik hikayesini konu alıyor. belirli yerlerde ses sıkıntısı var ve bazı yerlerde gerçekten sıkılıyorsunuz. izleyecek pek bir şey kalmadıysa izlenebilir.
devamını gör...
başrolündeki yakışıklı oyuncunun poposunu gördüğüm berbat bir filmdir.
berbat kötü filmdir.
içine bir sürü güzel müzik koyup kaka bir senaryo yazmışlar.
--! spoiler !--

oğlum edebiyat yapa yapa kişilere aşık iki birey ne ara birbirinin üstüne bindi sevişmeye başladı
nasıl bir yarın bu yahu anlamadım.
ayrıca içki alınma sahnesi içki içme sahneleri çok ucuz ve kötü olmuş kötü diyaloglar yazılmış
beğenecekler olacaktır ama beğenmedim.
--! spoiler !--
devamını gör...
ozan açıktan'in yönettiği, başrollerini dilan çiçek deniz ve metin akdülger'in paylaştığı türk romantik komedi filmidir. oldu bitti dilan'ın oyunculuğunu beğenmemişimdir ama yine de izleyeyim dedim. ama keşke sorun sadece oyunculuk olsaymış ortada doğru düzgün bir senaryo yok. beklentiye girip izleyecekseniz zaten en baştan izlemeyin.
devamını gör...
ilk bölümde karakterlerin trende aynı kompartımana gelme hikâyelerini izliyoruz. filmin fragmanı yayınlandıktan sonra senarist ve teknik kadronun her konuda fikri olan sinema severlerin eleştirilerine nasıl maruz kaldığını hatırlıyorsanız cevap vermek için yaklaşık 1, 1.5 dakika ayırmışlar bu kısma gülmeden edemedim. ali’nin meraklı soruları karşısında diğer karakterin soğuk ve tersleyici cevaplarını izlediğimiz bir sahnede aslında negatif olmam gerekirken hafiften bir gülümse yayılmasını metin akdülger’in gülüşünün sempatikliğine bağlıyorum. ilk bölüm ali’nin ismini söylemesi ve leyla’nın kusmasıyla bitiyor.

2.bölüm başında leyla’nın okuduğu kitaptan ali’nin alıntılama yapması var intikam yolculuğuna çıkacaksan kendin içinde bir mezar kaz. ilişkilerin ilk safhasında çiftlerin karşılıklı olarak birbirlerini tanıma süreçleri ve bu sürecin karşı konulmaz bir cazibesi başlarda alinin sürekli soruları ve şakaları .. ‘’ben merak ediyorum insanlar merak etmiyor’’ cümlesi. yanında taşıdığı 89 yıllık keman aslında leyla’nın eskiye olan bağlılığı, değişime kapalı olması sahiplendiği şeylere verdiği değeri simgeliyor. 2.bölümün ilerleyen kısımlarında ali’nin düğüne davetsiz gittiğini ve eski sevgilisi gerçekten sevenin o olduğunu vazgeçmesini istediğini öğreniyoruz. 2.bölüm sonunda leyla ismini söylüyor ve aradaki buzlar hafifte olsa eriyor.

3. bölümde tarafların karakterleriyle alakalı ufak çaplı detaylar belirmeye başlıyor. leyla durumun farkına varıyor ve ali’ye gelinle tanışma hikâyesini soruyor bu noktada leyla’nın yüzündeki o sabırsız ve merak dolu bakışları kaçırmak neredeyse imkânsız. içten içe bu hikâyenin onunla bir alakası olduğu hissine kapılıyorsunuz ki yönetmende bunu amaçlamış olmalı. leylanın nasıl başladı aşkınız sorusuna ali’nin ‘’ neden nasıl başladı aşkınız? neden nasıl gitti değil de nasıl başladı aşkınız’’ ve devam eden sahnede ‘’insanlar aşkın bir anda olan bir şey olduğunu düşünüyorlar yani aşkı başlangıçla ilgili sanıyorlar sürdürülmesiyle ilgilenen yok cümlesi bana aslında bir özeleştiri gibi görünmüştü filmin içinde sanki bir şeyleri sürdürebilmek, akışına kapılabilmek gibi konularda eksiklik hissettiğini düşündüm. ali burcuyu tanımlarken hissettiklerimi tanımlamam gerekirse bir mağazanın vitrininde o mağazada bulunan en nadide eseri koyarsınız ve o eseri anlatırken müşterilere sürekli övülür. bütün müşteriler beğenir ve almak isterler. ama eser sahibi bütün bu övgülerin yanında eserin eksikliklerini, kötü yanlarını da bilir fakat bahsetmez, göstermez daha doğrusu göstermek istemez çünkü dışarıdan bakıldığında kusursuz bir güzelliğe sahiptir ve müşterinin o eksiklikleri görmesi için o eseri objektif olarak çok yakından tanıması gerekir. bunun içinde o eseri alman değil satman gerekir. işte ali burcudan bahsederken satın aldığı bir eseri anlattı bana belli ki eser sahibi de çok güzel betimlemiş kendi eserini. devam eden sahnelerde leyla’nın ali-burcu ilişkisini ve ali’nin davranışlarını irdelemesini izliyoruz. ben ilerleyen diyalogları sıkıcı bulmadım açıkçası. ayrıca bölüm geçişlerindeki şarkılar çok çok güzel seçilmiş.

4.bölümün başında leyla’nın anlatımlarıyla vitrindeki eseri tanımaya başlıyoruz. satın aldığınız, üstüne titrediğiniz hatta evinizin başköşesine yerleştirdiğiniz eserin aslında hiçte göründüğü gibi olmadığını anladığınız o an.
ilişkilerin sona ermesinden sonra kendimizi en çok sorguladığımız hatta acaba hata bende mi diye düşündüğümüz o inkâr aşamasını sevdiği insana kendinden fazla değer veren herkes bilir. ‘’hiç tanıyamamışım’’ , ‘’başlarda böyle biri değildi’’ , ‘’ bu tanıdığım insan olamaz’’gibi cümleler içimizdeki fırtınaların bir nebzede olsa dışavurumudur. insan hayal kırıklığıyla böyle mücadele etmeye çalışır hatta bazen çalışmaya çalışır. ali farklı bir yol izlemeyi seçiyor, bu gerçekle ilk yüzleşmesi ve sonrasında verdiği tepki kaçmak oluyor. neden kaçtığını bilmemek için ya da gerçeklerden korktuğu için kaçmak. çoğu insanın yaptığı veya yapacağı gibi… bu bölümün sonunda leyla’nın itirafı ile aslında ‘’bütün’’ bir hikâyenin ‘’farklı’’ parçaları olduklarını fark etmelerini izliyoruz.

5. bölümü geçiş bölümü olarak kurguladıklarını düşündüğüm için ufak bir ayrıntıyı vererek

6.bölümle devam etmek istiyorum. ali ve leyla’nın taksiyle treni sonraki durakta yakalamaya çalıştıkları bu bölümde ali aslında kendisine bahsedildiği kadarıyla berke’nin sorunlu sevgilisinin leyla olduğunu anlıyor. 6. bölümde ali burcu’nun ihanetini öğreniyor. devamında yaşanan olaylar bana şunu anımsattı: etki-tepki ilkesine göre, fizikte her etki karşılığında bir tepki yaratır, insanda da öyledir. bunun bir sonucu olarak ali ve leyla öğrendikleri karşısındaki tepkilerini alkol, müzik ve dans üçlemesiyle ortaya koyuyor. bu noktada belirtmeden edemeyeceğim dilan çiçek deniz ve metin akdülger uyumunu sevdim. bundan sonrası için düzenlemeler yapacağım bu kadarı şimdilik yeterli.
devamını gör...
hollywood filmi klişeleriyle giriş yapan, yer yer arabeske bağlayıp türk filmi standartlarında devam eden netflix filmi.
sıkı bir film olan silsile'nin yönetmeni ozan açıktan'ın yönettiğini görünce sorgusuz sualsiz izledim ama maalesef beklentimi karşıladığını söyleyemeyeceğim.

hatırı sayılır birkaç cümle dışında fark yaratacak hiçbir yönü olmayan iki kişilik film, hayatlarının gidişatını aşklarına göre kurgulayan bir kadın ve erkeğin hikayesini konu ediniyor.
tüm geleceğini tek bir kişi üzerinden planlayan ve sahip olduğu o tek şeyi kaybedince de öylece kalakalan, her yeni insanda o tek kişiden bir şey aradığı için yerine koyabilecek bir "şey" de bulamayan ve anlam yitimine uğrayan iki kişinin, kendilerini terk eden sevdiklerinin düğününe giderken yaşadıkları tanışıklık ve kesişen hayatlarının sorgulamasını içeren bir yol hikayesi.

anlamsız şekilde, başlıklandırılmamış epizotlar şeklinde anlatılan film, iddialı başlayıp sonu başından belli olan ağlak bir aşk hikayesine dönüşmek yerine keşke, öz güveni yerinde karşı cinsten iki entelektüelin hemen her konuda keyifli muhabbetini içeren 303 filmi gibi bir içerikle çekilseymiş.
devamını gör...

bu başlığa tanım girmek için olabilirsiniz.

zaten üye iseniz giriş yapabilirsiniz.

"yarına tek bilet" ile benzer başlıklar

normal sözlük'ü kullanarak 3. parti dahil tarayıcı çerezlerinin kullanımına izin vermektesiniz. Daha detaylı bilgi için çerez ve gizlilik politikamıza bakabilirsiniz.

online yazar listesini görmek için lütfen giriş yapın.
zaman tüneli köftehor rehberi portakal normal radyo kütüphane kulüpler renk modu online yazarlar puan tablosu yönetim kadrosu istatistikler iletişim