1.
insanın aşık olacağı, evleneceği ya da ne bileyim kendisine aşık olan kişiyi ('kısmetini') rüyasında görmesine yardımcı olacağı iddia edilen davranış biçimi. bir nevi yaşam hilesi.
ben oldum olası ateistim. ateist olmadığım bir zaman aralığı hatırlamıyorum. her günümü ateist olarak yaşadım. inanç dünyasına, eski kültürlere (antropolojik açıdan) meraklı biriydim, gizemli şeylerden (hikayelerden) hoşlanırdım, onları ciddiye alır, hiç aşağılamaz, alay etmez ama asla da inanmazdım. etkilenirdim, açıklaması olmayan şeyden etkileniyordum aslında. zaman içerisinde (yaşlandıkça) açıklanamaz denilen şeylerin bilimsel açıklamaları, ispatlı ya da olasılık halinde mantıklı senaryoları bir bir ulaşabildiğim çok daha ilginç şeyler oldu. arşivlemedim, şimdi karşına çıksalar internette falan, oldukça taze bir heyecanla yeniden incelerim hurafeleri ve açıklamalarını. ateistlerin ve diğer bilimcilerin bu konuda sorumlu davranmadıklarını da düşünüyorum ayrıca, çok boşluyorlar, insanların başları kendine buyruk.
ömrümün en enteresan (ve tek) öngörülebilir denilen (yani klasik olarak halk arasında olabilirliği/doğruluğu sıklıkla konuşulan hurafelerinden demek istiyorum) hurafe tecrübesine geleceğim şimdi;
bir gün (sıradan kendi başına buyruk, maksatsız bir gün): anahtarlarımı aramaya başladım, eskiden çok sık anahtar kaybederdim, panik oldum, anahtarlar yok, her yere baktım, huyumdur, pimpirikli olmak, yatağın altına da bakayım dedim, orda da yok, bazayı kaldırdım, anahtarları yatağın bazasında unutmuşum. gece gördüğüm rüyayı hatırladım, daha bir kaç gün önce bu hurafeyi düşünüyordum, anahtarlar nasıl girdi oraya. rüyamda kadın - kız görmem kırk yılda bir olan şeylerdendir, genellikle tanımadığım birini tanıdığım ve kim olduğunu bildiğim biri olarak görürüm, birkaç kez de tanıdığım ve önemsediğim (klasik olarak) kızı rüyamda görmüştüm. ama rüyamda gördüğüm bu kız türk bile değildi. tanıyordum onu, yurt dışında tanıdım, çok hoşlandığım biri, ona hiç aşık olmadım buna eminim, yine tanıdığım başka biriyle evlendi yıllar sonra. kız ne zaman onu düşünseniz karşınıza çıkan cinsten, hızlı bir tip, sevimli, zeki olduğu her halinden, hatta gözlerinden/yüzünden belli olan, ilgi çekici olmayan, olmaya da çalışmayan yine de incelediğimizde çok güzel olduğunu farkettiğiniz, yanınızdan geçse bir şey geçti diye düşünüp ne geçti diye sora sora etrafınıza bakmanıza sebebiyet veren türden fenomen tipler vardır ya, öyle biri. ilk karşılaşmamız markette olmuştu, çarptı geçti o gün beni. (anlatamayacağım özel bazı şeylere şahit oldum o gün markette) türk mü yoksa diye düşündüm, hiç türk tipi yok, bedeni türk ölçülerinde, tanıdık da değil. aşık olmayı erteleme /iptal tuşuna bastım kafamın içinde. (bunu yapabiliyorum, başlatma tuşu da var, istersem uygun kişiyi algıladığımda aşık da olurum, yaptığımı bildiğim için söylüyorum, iddia değil bunlar) kız benimle aynı yerde işe girdi, inanamadım. yok artık devenin nalı dedim! mesleğini öğrenince biraz daha anlaşılır oldu hali tavrı gözümde. zeki fırlama. bir dengesizlik yaşanmadı sonraki yıllarda, yine yurt dışında işim olduğunda karşılaştım, 'ne tesadüf' bile demedim içimden. paranormal değildi artık benim için, alıştım ona. ruh ikizi tabirinden bile hoşlanmam. bu kız benim kayıp kardeşim gibi hissettiriyordu, ezoterik olarak değil, bildiğin can yoldaşım, akrabam gibiydi. hiç yakınlaşması, ne anahtar olayı ne başka tesadüfler, o evlenmeden önce ya da sonra hiç yavşamadım.
insanları özleyerek beklemek türü (yaşayan ya da ölmüş) davranışlara sahip olsaydım, bu kız çıkıp gelmesini beklediğim kişi olurdu. onu tanıyordum sanki. benimle ilgili biriydi o.
neyse her zaman olduğu gibi, özlemedim, ilgilenmedim konuyla, istifimi bile bozmadım. annemi özlemem gerektiğinde bile zihnimde bulunan ilgili tuşa basıp gereğini yapan biriydim, hala öyleyim. her şeyi çok seven ve sanki asker olarak doğmuş biri gibi. askerliği hep biliyormuşum da bırakmışım, emekli olmuşum. öngörülebilir biri olamadım, olmayı da istemedim.
öyle.
sakın yatağınızın/yastığınızın altına anahtar koymayın.
ben oldum olası ateistim. ateist olmadığım bir zaman aralığı hatırlamıyorum. her günümü ateist olarak yaşadım. inanç dünyasına, eski kültürlere (antropolojik açıdan) meraklı biriydim, gizemli şeylerden (hikayelerden) hoşlanırdım, onları ciddiye alır, hiç aşağılamaz, alay etmez ama asla da inanmazdım. etkilenirdim, açıklaması olmayan şeyden etkileniyordum aslında. zaman içerisinde (yaşlandıkça) açıklanamaz denilen şeylerin bilimsel açıklamaları, ispatlı ya da olasılık halinde mantıklı senaryoları bir bir ulaşabildiğim çok daha ilginç şeyler oldu. arşivlemedim, şimdi karşına çıksalar internette falan, oldukça taze bir heyecanla yeniden incelerim hurafeleri ve açıklamalarını. ateistlerin ve diğer bilimcilerin bu konuda sorumlu davranmadıklarını da düşünüyorum ayrıca, çok boşluyorlar, insanların başları kendine buyruk.
ömrümün en enteresan (ve tek) öngörülebilir denilen (yani klasik olarak halk arasında olabilirliği/doğruluğu sıklıkla konuşulan hurafelerinden demek istiyorum) hurafe tecrübesine geleceğim şimdi;
bir gün (sıradan kendi başına buyruk, maksatsız bir gün): anahtarlarımı aramaya başladım, eskiden çok sık anahtar kaybederdim, panik oldum, anahtarlar yok, her yere baktım, huyumdur, pimpirikli olmak, yatağın altına da bakayım dedim, orda da yok, bazayı kaldırdım, anahtarları yatağın bazasında unutmuşum. gece gördüğüm rüyayı hatırladım, daha bir kaç gün önce bu hurafeyi düşünüyordum, anahtarlar nasıl girdi oraya. rüyamda kadın - kız görmem kırk yılda bir olan şeylerdendir, genellikle tanımadığım birini tanıdığım ve kim olduğunu bildiğim biri olarak görürüm, birkaç kez de tanıdığım ve önemsediğim (klasik olarak) kızı rüyamda görmüştüm. ama rüyamda gördüğüm bu kız türk bile değildi. tanıyordum onu, yurt dışında tanıdım, çok hoşlandığım biri, ona hiç aşık olmadım buna eminim, yine tanıdığım başka biriyle evlendi yıllar sonra. kız ne zaman onu düşünseniz karşınıza çıkan cinsten, hızlı bir tip, sevimli, zeki olduğu her halinden, hatta gözlerinden/yüzünden belli olan, ilgi çekici olmayan, olmaya da çalışmayan yine de incelediğimizde çok güzel olduğunu farkettiğiniz, yanınızdan geçse bir şey geçti diye düşünüp ne geçti diye sora sora etrafınıza bakmanıza sebebiyet veren türden fenomen tipler vardır ya, öyle biri. ilk karşılaşmamız markette olmuştu, çarptı geçti o gün beni. (anlatamayacağım özel bazı şeylere şahit oldum o gün markette) türk mü yoksa diye düşündüm, hiç türk tipi yok, bedeni türk ölçülerinde, tanıdık da değil. aşık olmayı erteleme /iptal tuşuna bastım kafamın içinde. (bunu yapabiliyorum, başlatma tuşu da var, istersem uygun kişiyi algıladığımda aşık da olurum, yaptığımı bildiğim için söylüyorum, iddia değil bunlar) kız benimle aynı yerde işe girdi, inanamadım. yok artık devenin nalı dedim! mesleğini öğrenince biraz daha anlaşılır oldu hali tavrı gözümde. zeki fırlama. bir dengesizlik yaşanmadı sonraki yıllarda, yine yurt dışında işim olduğunda karşılaştım, 'ne tesadüf' bile demedim içimden. paranormal değildi artık benim için, alıştım ona. ruh ikizi tabirinden bile hoşlanmam. bu kız benim kayıp kardeşim gibi hissettiriyordu, ezoterik olarak değil, bildiğin can yoldaşım, akrabam gibiydi. hiç yakınlaşması, ne anahtar olayı ne başka tesadüfler, o evlenmeden önce ya da sonra hiç yavşamadım.
insanları özleyerek beklemek türü (yaşayan ya da ölmüş) davranışlara sahip olsaydım, bu kız çıkıp gelmesini beklediğim kişi olurdu. onu tanıyordum sanki. benimle ilgili biriydi o.
neyse her zaman olduğu gibi, özlemedim, ilgilenmedim konuyla, istifimi bile bozmadım. annemi özlemem gerektiğinde bile zihnimde bulunan ilgili tuşa basıp gereğini yapan biriydim, hala öyleyim. her şeyi çok seven ve sanki asker olarak doğmuş biri gibi. askerliği hep biliyormuşum da bırakmışım, emekli olmuşum. öngörülebilir biri olamadım, olmayı da istemedim.
öyle.
sakın yatağınızın/yastığınızın altına anahtar koymayın.
devamını gör...
2.
dolar koyarsam,dolar çıktıkça ilerideki çocuk sayısı falan artacak sanırım?
devamını gör...
3.
(bkz: maskotlu mu maskotsuz mu)
devamını gör...