1.
o ana kadar hep bir bira iki bira içmiştim. arkadaşım aklıma girdi gel dedi gin içelim. tamam dedim gittik migrostan beefeater gin aldık b*k yiyecek gibi. yanına da sprite. başladık içmeye güzel gidiyordu ama oturduğun yerden kalkan kadarmış. eve varana kadar kaç kez kustum hatırlamıyorum. tabi evde anneden yenilen fırça da cabası.
devamını gör...
2.
gerçekten sarhoş olduğum ilk an , ilk tekila deneyimim sonrası yaşadığım anlardı.
devamını gör...
3.
yıl 2009.
devamını gör...
4.
babam evde içiyordu. lisedeyim sanirim.bir de ben deneyeyim mi dedim. tabi kızım dedi. annem "yok artık napiyorsun" dedi. babam " içsin de ne pis bir şey görsün". bira, rakı ve viski içtik. sabaha kadar saçma sapan baya sesli sayiklamisiz. annem de ne yapsın garip bizi susturmaya çalışmış. sayıklamam söyleymis: "yok ben yatağa çiş yapmam çünkü biliyorum yapılmaz yapmam yani " sürekli çiş muhabbeti yani .ama yatağa yapmamisim. he o günden sonra ben ne pis bir şey gördüm mü? pek değil aslında. sonra sonra görecektim o ayrı.
devamını gör...
5.
hiç içmediğim için sarhoş da olmadım.
nasıl bir şey bilmiyorum.
gerek görmedim.
yapar mıyım güvendiğim, sevdiğim kişilerle belki ilerde.
pişman mıyım? hiç değilim.
merak ediyor muyum? etmiyorum.
nasıl bir şey bilmiyorum.
gerek görmedim.
yapar mıyım güvendiğim, sevdiğim kişilerle belki ilerde.
pişman mıyım? hiç değilim.
merak ediyor muyum? etmiyorum.
devamını gör...
6.
geçen sene, antidepresan kullandığım zamanlar.
devamını gör...
7.
ortaokulda evet.
daha dün gibi hatırlıyorum o rezaleti, lanet olsun.
efenim ben o zamanlar 13-14 yaşlarında bir ortaokul bebesiydim; vakti zamanında okuduğum okulun geleneksel bilim fuarı olurdu halka açık, stantlar kurulur, işte çeşitli sınıflardan öğrenciler, çeşitli bilim projeleriyle, ne bileyim saçma sapan şeylerle gelene gidene şebeklikler sergilerdi. aman güya geleceğin bilim insanlarıyız, tanrım ne havalar. ula kıçı kırık üç beş saçma deneyi, velilerin, ziyaretçilerin önünde yapıyoruz. gelene geçene fen derslerinde gördüklerimizden anlatıveriyoruz.
neyse efenim, o sene ilk kez fuara katılacaktım, birkaç arkadaş heves edince öğretmenlerimizle konuştuk, zaten parlak öğrencilerdik de, hemen bizi de dahil ettiler ve bize de kimya standında kolonya yapmak işi düştü. basit olay zaten, belli oranda su ile seyrelttiğin etil alkolün içerisine birkaç damla da limon esansı ekliyorsun, al sana kolonya. bunu da fuara gelen ziyaretçilere, işte protokole filan sunuyoruz "hoşgeldiniğğz" diyerek.
bu hıyartolar, bize kolonya yapımı için gerekli araç gereçleri verirken efenim, puar denilen o manuel, basınçla sıvı çekmenize yarayacak basit aleti vermemişler.
şu yani:
bu ne halta yarıyor bilgi olsun hemen; dereceli cam pipetlere gerekli miktarda su ve etil alkolü bidonların içinden vakumlayarak çekmenize yarıyor. sonra da işte karışımı hazırlıyorsunuz ve ta taaam kolonya.
eh haliyle bu alet olmayınca, biz 13lük bebeler ağzımızla pipetlerin ucuna asılıp, kendimiz puar oluverdik; tüm gün boyunca kolonyaları defalarca ve defalarca böyle hazırladık. kaç kere ağza geldi o etil alkol, kaç kere yutuldu, buharına da maruz kaldıkça zaten biz ömründe alkol görmemiş ortaokul bebeleri hafiften kafayı bulduk. karnımız da aç öğle arasına gideceğiz. başım bi döner, bi değişiklik var bende ama tahlil edemiyorum kendimi, keza yanımdaki arkadaş da öyle. ota boka gülüyoruz filan. bi gevşeme hasıl olmuş bünyeye, farkında değiliz.
neyse efenim, öğle arası geldi çattı; bi fastfoodcuya girdik, siparişleri verdik bekliyoruz. geldi, yemeye koyulduk. zaten hangi ara yemişim belli değil, hamburger önüme geldi ve direkt yok oldu. o sıra bir arkadaş var, narindir az "ayyy içinden kıl çıktı" dedi. biz de "vay efendim bu nasıl rezalet, zaten her şey iğrençti"ye bağladık. ne biçim bir haldeyim belli değil, öyle bir gaza gelme potansiyeli var bende o an.
gidip "müdürünüzü çağırın burayağğ!" diye atar yapmanın eşiğine gelmişken, duvardaki dilek-şikayet kutusunu ve kartlarını fark ettik ve onlardan doldurarak memnuniyetsizliğimizi belirtmeye karar verdik.
şikayet kartlarından aldık dolduruyoruz, masada rahat bi 8-10 kişi varız, ikimizin kafası az iyi gibi.
öyle bir şikayet formu doldurulamaz yani, bir insan, bir ortaokul çocuğu.... artık kelime haznemiz neye yettiyse, öylesi hakaretler filan. belki de kıl çıkmadı bile kızın hamburgerinden. nanemollanın tekiydi arkadaş yani soğanları didiklerken kıl zannetmiş bile olabilir, artık neyse hatırlamıyorum.
yaklaşık 10 kişinin şikayeti tek tek dolduruldu, hepimiz zaten adamlara vermiş veriştirmişiz. dedik "kimse bilgisini vermesin he. öyle isimsiz kutudan atalım bak biz fena şeyler yazdık."
arkadaşımız tüm formları topladı ve hepsini kutuya atmaya gitti.
bu akıllım da düzgün düzgün eleştirmiş adını, tel numarasını filan vermiş, bizim gibi coşmamış. bir de hepsini, tüm yazdığımız formları iç içe 3-4 kez katlayıp atmış.
neyse günler geçti, bir telefon; bu arkadaş arıyor:
-mortica boku yedik morticia!
-nooldu, nooldu?!
-adamlar bizi dava edecekmiş, özür dilememiz lazım.
-ne adamı, nooluyor? şaka mı yapıyorsun ne diyorsun?
...derken döküldü bizimki.
şikayet formları iç içe katlanınca adamlar bunun tel nodan ulaşmışlar, haliyle zincirleme olarak hepimize de ulaşmış oluyorlar. durduk yere adama "bezefenk müdürler kıllı hamburgeri görmüyorlar" filan da dedim yani. sülalelerine de sövmüş olabilirim tam hatırlamıyorum ashsh
neyse adama numaramı da vermiş arkadaş, adam nuh diyor peygamber demiyor. içerlemiş o bezefenk lafına. ya çocuğuz işte duymuşuz, bi yerde de kullanmışız. ayıp ettik haklı da, ne bileyim çok korkutmuştu, kafa da iyiydi zaten o an ne yazdım onu da kestiremedim.
artık utana sıkıla babama açtım konuyu. biz elin heriflerine, kadınlarına böyle böyle dedik filan...
babam bi azar kaydı zaten "hiç beklemezdim senden, ne büyük ayıp morticia! çok ayıp!" diye, ben yerin dibi. sonra adamla görüşmeye gitti genel bir özür olsun, kızlar da korkmasın daha fazla diye.
ve...
adam babamın arkadaşı çıktı.
al buyur buradan yak ahsh
babam ne biçim utanmıştır hayal dahi edemiyorum. babam bi azar daha kaydı eve gelince. ayy... durduk yere olanlara ahsh.
daha dün gibi hatırlıyorum o rezaleti, lanet olsun.
efenim ben o zamanlar 13-14 yaşlarında bir ortaokul bebesiydim; vakti zamanında okuduğum okulun geleneksel bilim fuarı olurdu halka açık, stantlar kurulur, işte çeşitli sınıflardan öğrenciler, çeşitli bilim projeleriyle, ne bileyim saçma sapan şeylerle gelene gidene şebeklikler sergilerdi. aman güya geleceğin bilim insanlarıyız, tanrım ne havalar. ula kıçı kırık üç beş saçma deneyi, velilerin, ziyaretçilerin önünde yapıyoruz. gelene geçene fen derslerinde gördüklerimizden anlatıveriyoruz.
neyse efenim, o sene ilk kez fuara katılacaktım, birkaç arkadaş heves edince öğretmenlerimizle konuştuk, zaten parlak öğrencilerdik de, hemen bizi de dahil ettiler ve bize de kimya standında kolonya yapmak işi düştü. basit olay zaten, belli oranda su ile seyrelttiğin etil alkolün içerisine birkaç damla da limon esansı ekliyorsun, al sana kolonya. bunu da fuara gelen ziyaretçilere, işte protokole filan sunuyoruz "hoşgeldiniğğz" diyerek.
bu hıyartolar, bize kolonya yapımı için gerekli araç gereçleri verirken efenim, puar denilen o manuel, basınçla sıvı çekmenize yarayacak basit aleti vermemişler.
şu yani:
bu ne halta yarıyor bilgi olsun hemen; dereceli cam pipetlere gerekli miktarda su ve etil alkolü bidonların içinden vakumlayarak çekmenize yarıyor. sonra da işte karışımı hazırlıyorsunuz ve ta taaam kolonya.
eh haliyle bu alet olmayınca, biz 13lük bebeler ağzımızla pipetlerin ucuna asılıp, kendimiz puar oluverdik; tüm gün boyunca kolonyaları defalarca ve defalarca böyle hazırladık. kaç kere ağza geldi o etil alkol, kaç kere yutuldu, buharına da maruz kaldıkça zaten biz ömründe alkol görmemiş ortaokul bebeleri hafiften kafayı bulduk. karnımız da aç öğle arasına gideceğiz. başım bi döner, bi değişiklik var bende ama tahlil edemiyorum kendimi, keza yanımdaki arkadaş da öyle. ota boka gülüyoruz filan. bi gevşeme hasıl olmuş bünyeye, farkında değiliz.
neyse efenim, öğle arası geldi çattı; bi fastfoodcuya girdik, siparişleri verdik bekliyoruz. geldi, yemeye koyulduk. zaten hangi ara yemişim belli değil, hamburger önüme geldi ve direkt yok oldu. o sıra bir arkadaş var, narindir az "ayyy içinden kıl çıktı" dedi. biz de "vay efendim bu nasıl rezalet, zaten her şey iğrençti"ye bağladık. ne biçim bir haldeyim belli değil, öyle bir gaza gelme potansiyeli var bende o an.
gidip "müdürünüzü çağırın burayağğ!" diye atar yapmanın eşiğine gelmişken, duvardaki dilek-şikayet kutusunu ve kartlarını fark ettik ve onlardan doldurarak memnuniyetsizliğimizi belirtmeye karar verdik.
şikayet kartlarından aldık dolduruyoruz, masada rahat bi 8-10 kişi varız, ikimizin kafası az iyi gibi.
öyle bir şikayet formu doldurulamaz yani, bir insan, bir ortaokul çocuğu.... artık kelime haznemiz neye yettiyse, öylesi hakaretler filan. belki de kıl çıkmadı bile kızın hamburgerinden. nanemollanın tekiydi arkadaş yani soğanları didiklerken kıl zannetmiş bile olabilir, artık neyse hatırlamıyorum.
yaklaşık 10 kişinin şikayeti tek tek dolduruldu, hepimiz zaten adamlara vermiş veriştirmişiz. dedik "kimse bilgisini vermesin he. öyle isimsiz kutudan atalım bak biz fena şeyler yazdık."
arkadaşımız tüm formları topladı ve hepsini kutuya atmaya gitti.
bu akıllım da düzgün düzgün eleştirmiş adını, tel numarasını filan vermiş, bizim gibi coşmamış. bir de hepsini, tüm yazdığımız formları iç içe 3-4 kez katlayıp atmış.
neyse günler geçti, bir telefon; bu arkadaş arıyor:
-mortica boku yedik morticia!
-nooldu, nooldu?!
-adamlar bizi dava edecekmiş, özür dilememiz lazım.
-ne adamı, nooluyor? şaka mı yapıyorsun ne diyorsun?
...derken döküldü bizimki.
şikayet formları iç içe katlanınca adamlar bunun tel nodan ulaşmışlar, haliyle zincirleme olarak hepimize de ulaşmış oluyorlar. durduk yere adama "bezefenk müdürler kıllı hamburgeri görmüyorlar" filan da dedim yani. sülalelerine de sövmüş olabilirim tam hatırlamıyorum ashsh
neyse adama numaramı da vermiş arkadaş, adam nuh diyor peygamber demiyor. içerlemiş o bezefenk lafına. ya çocuğuz işte duymuşuz, bi yerde de kullanmışız. ayıp ettik haklı da, ne bileyim çok korkutmuştu, kafa da iyiydi zaten o an ne yazdım onu da kestiremedim.
artık utana sıkıla babama açtım konuyu. biz elin heriflerine, kadınlarına böyle böyle dedik filan...
babam bi azar kaydı zaten "hiç beklemezdim senden, ne büyük ayıp morticia! çok ayıp!" diye, ben yerin dibi. sonra adamla görüşmeye gitti genel bir özür olsun, kızlar da korkmasın daha fazla diye.
ve...
adam babamın arkadaşı çıktı.
al buyur buradan yak ahsh
babam ne biçim utanmıştır hayal dahi edemiyorum. babam bi azar daha kaydı eve gelince. ayy... durduk yere olanlara ahsh.
devamını gör...
8.
daha olmadık çok şükür.*
devamını gör...
9.
tekel bayisinden babamın hesabına yazdırdığım venüs kutu bira yine böyle karlı bir havada çatıda içmiştim.
devamını gör...
10.
asla kendimi bozacak kadar içmediğim için benimiçin olmayan andır.
devamını gör...
11.
kaldırıma minderde oturuyormuş gibi oturmuştum.
devamını gör...
12.
lise 1 ya da 2. sınıftaydım tam hatırlamıyorum. ablam imkb lisesinde okuduğu için extra işlerden haberi oluyordu neyse çağırdılar eleman eksik uzman sen de gel dediler tamam dedim gittim. gitmez olaydım.
ankara ato'da traktörcüler derneğinin kuruluş yıl dönümü kutlaması varmış, e alkollü kutlama tabii. garson ve barmen ekipten tanıdıklar olunca ve kanımızın hızlı aktığı zamanlar olunca durulur mu hiç?
hem servis yapıyorum hem içiyorum. sadece ben içsem neyse ama posta arkadaşım da içiyo ve işin kötüsü o benden daha çok kafayı buldu. neyse efenim servise başladık hiç unutmuyorum ara sıcakta top şeklinde kenarları garnitür ile sabitlenmiş bi köfte vardı. ben tepsiyi tutuyorum arkadaşım servis yapıyor. tabağı alıp tepsiye boşunu koyması arasında 2 saniye bile yoktu. misafir kadına bakıyordum allahtan o sırada yoksa ne olduğunu kaçıracaktım.
efendim arkadaşım dengesini kaybedip tabağı yamuk tutunca o top köfte tabaktan hoop kadının kafasından yuvarlanıp kucağına düşüyor. arkadaşım gülüyor ben dumur oluyorum gülsem mi özür mü dilesem şaşırıyorum. bir yandan kafam güzel olduğu için o an gerçek gibi gelmiyor ne olduğunu anlayamıyorum. neyse bi kendime gelir gibi oluyorum ve hemen misafirden özür dileyip arkadaşımı uzaklaştırıyorum. ben onu azarlıyorum o kahkaha atıyor, o kahkaha attıkça benim de gülesim geliyor. hem çok uzun hem de çok saçma bir geceydi.
ankara ato'da traktörcüler derneğinin kuruluş yıl dönümü kutlaması varmış, e alkollü kutlama tabii. garson ve barmen ekipten tanıdıklar olunca ve kanımızın hızlı aktığı zamanlar olunca durulur mu hiç?
hem servis yapıyorum hem içiyorum. sadece ben içsem neyse ama posta arkadaşım da içiyo ve işin kötüsü o benden daha çok kafayı buldu. neyse efenim servise başladık hiç unutmuyorum ara sıcakta top şeklinde kenarları garnitür ile sabitlenmiş bi köfte vardı. ben tepsiyi tutuyorum arkadaşım servis yapıyor. tabağı alıp tepsiye boşunu koyması arasında 2 saniye bile yoktu. misafir kadına bakıyordum allahtan o sırada yoksa ne olduğunu kaçıracaktım.
efendim arkadaşım dengesini kaybedip tabağı yamuk tutunca o top köfte tabaktan hoop kadının kafasından yuvarlanıp kucağına düşüyor. arkadaşım gülüyor ben dumur oluyorum gülsem mi özür mü dilesem şaşırıyorum. bir yandan kafam güzel olduğu için o an gerçek gibi gelmiyor ne olduğunu anlayamıyorum. neyse bi kendime gelir gibi oluyorum ve hemen misafirden özür dileyip arkadaşımı uzaklaştırıyorum. ben onu azarlıyorum o kahkaha atıyor, o kahkaha attıkça benim de gülesim geliyor. hem çok uzun hem de çok saçma bir geceydi.
devamını gör...
13.
ılk asik oldugum an.
hadi eyvallah.
hadi eyvallah.
devamını gör...
14.
ayık gezmiyoruz ki elleğam.
devamını gör...
15.
olabildiğince, sarhoş olmak için içmem. olabildiğince diyorum; çünkü nadiren de olsa olduğum da oldu. yaşadım..belirtmeliyim ki hatırlayamadığınız bir durum sizi değil ancak başkalarını eğlendirir. ve hatta eğlendirici bile olmayabilir, ki en kötüsü de odur.
devamını gör...
16.
rezil olduğu demek daha doğru olur.
lan mal balkondan kusmak ne demek, hele hele ben kendim giderim diyip atar yapıp çıkmak ne demek. mal seni...
lan mal balkondan kusmak ne demek, hele hele ben kendim giderim diyip atar yapıp çıkmak ne demek. mal seni...
devamını gör...
17.
lise 11. sınıfta parklarda şargoz yapardık hep aynı sarhoşlukla devam etmiştim.
devamını gör...
"yazarların ilk sarhoş olduğu an" ile benzer başlıklar
sarhoş olmak
145