yoldan geçen ata üf derken kızın üzerine alınması
başlık "başımıza icat çıkarma denilen çocuk" tarafından 23.04.2021 03:08 tarihinde açılmıştır.
1.
devamını gör...
2.
daha beterini yaşamıştım,arkadaslarla kampüste yürürken cok güzel bir kız gördük ben kizin duyamayacagi ama yanimdakilerin duyacagi sekilde ıslık çaldı ama tam ben ıslık çalarken önümüzden otobüs geçtiği için bir ses koridoru olusturdu,resmen ıslığım otobüsten sekip kiza çarptı ve kiz duydu.normalde böyle seyler yapan biri olmadigim icin baya utanmistim.
devamını gör...
3.
ata üf demek zooseksüellik mi oluyor.
devamını gör...
4.
aslında kıza söylesen ve at üstüne alınsa daha etkileyici olurdu.
devamını gör...
5.
vicdan gelişimi. antisosyal kişilik bozukluğu. daha küçük bir çocuğu sopalarla vurarak öldürüp "çok zevkliydi vurmak" diyebilen çocuk çeteleri. kendisinden başkasının acı çekebildiğini istese de algılayamayan çocuk çeteleri. 9 ilâ 11 yaşından küçük çocukların vicdan olgusunun olmayışı. vicdanın bol bol verilen sevgiyle değil de belli bir yaştan sonra yanlışın doğru yöntemlerle cezalandırılmasıyla oluşması falan işte.
biraz da uzaktan eğitim nedeniyle okul ortamından uzakta büyüyen ve bir çoğu toplumsal yaptırımdan azade manyaklara dönüşen veletler. öğretmenlerin tatillerde maaş alması, diye çemkiren çok bilmiş ebeveynlerin yetiştirdiği s***ların anca bu kadar olması. bunların başımıza fena bela olacak olması...evlerde süs olsun diye yetişkinler var ama çocuklar adeta sineklerin tanrısı adlı muhteşem eserde olduğu gibi: kendi aralarında kendi kurallarını yarattıkları kendi medeniyetlerini(!) kuruyorlar pandemi sürecinde.
ek: şuraya lafı uzatan bir ilave yapmak istedim. naçizane bilebildiğim kadarıyla.
diğer canlıları ve tüm dünyayı başlangıçta kendisiyle bir bütün gibi algılayan çocuğun, herhangi bir canlıya zarar verdiğinde bunun neden kötü bir şey olduğunu anlaması imkansızdır. çünkü her şey benim uzantım bunu yaptığımdaysa kendi canım yanmıyor demek ki sorun da yok der. henüz kendisi dışındakilerin bir canı olduğunu bile anlayamayacak kadar küçük yaşlardaki bir çocuğa; yasak, ayıp, günah, kötü gibi toplumsal bakış açılarını öğretmek de bu nedenle neredeyse olanaksızdır. mesela 4 yaşındayken karıncaları ayağıyla ezen bir oğlana "yapma onlara da yazık" demek beyhudedir. anlamaz çünkü. 4 yaşındaki bir talihsiz çocuğa yakınlarının ölümünü de anlatabilmek imkansızdır. çünkü kendisiyle birleşik algılıyor koca dünyayı.
9-11 yaş aralığında yasak, ayıp, günah, kötü vesaire gibi kavramlar üzerinden çocuğa doğru davranışlar öğretilebilir çünkü dünyanın kendi uzantısı olmadığının ayrımına varmıştır artık. başka canlıların da acı duyabildiğini anlayabilir. dahası hatalı bir şey yaptığında başkalarının onu "kınaması" bir anlam ifade eder çünkü başkalarından ayrı biri olduğunun yavaş yavaş ayırdına varabilmektedir. yahut başkalarından takdir görmeyi de kavrayabilir.
işte böyle böyle; davranışlarımıza verdiği tepkilerle iyi ve kötü olanı öğretir bize ebeveynimiz. zamanla bunları içselleştirip tutumlara dönüştürürüz. kimse söylemese de yanlış olduğu bize öğretilen bir şeyi yaptığımızda suçluluk duyarız: yani vicdanımız oluşmuştur sonunda! başımızda annemiz olmasa bile kediye vurmayız. hatta 11-12 yaşında evrensel olarak kötü kabul edilen bir çok şeyi ayıplamayı, kınamayı da öğrenmiş oluruz.
ne yaparsa yapsın sürekli alkışlanan bir çocuğun maalesef iyi ve kötünün ayırdına varması çok zordur. tutarsız bir şekilde ebeveynin bir davranışı keyfine göre kah onaylayıp kah yerdiği durumlardaysa çocuk yine öğrenemez neyin doğru olduğunu. ana ve babanın aynı davranışa farklı tepkiler vermesi ise bu anlamda tam bir faciadır çünkü zihninde yoğun bir karmaşaya neden olur çocuğun. doğru bulunan davranışları öğrenip kendi tutumlarını yani kendi vicdanını oluşturamazsa bir daha yaşamı boyunca suçluluk duygusu hissetmeyen biri olabilir. salt kendi varlığı üzerinden dünyayı yorumlayan bir adet dr.lecture çıkabilir o şanssız çocuktan.
biraz da uzaktan eğitim nedeniyle okul ortamından uzakta büyüyen ve bir çoğu toplumsal yaptırımdan azade manyaklara dönüşen veletler. öğretmenlerin tatillerde maaş alması, diye çemkiren çok bilmiş ebeveynlerin yetiştirdiği s***ların anca bu kadar olması. bunların başımıza fena bela olacak olması...evlerde süs olsun diye yetişkinler var ama çocuklar adeta sineklerin tanrısı adlı muhteşem eserde olduğu gibi: kendi aralarında kendi kurallarını yarattıkları kendi medeniyetlerini(!) kuruyorlar pandemi sürecinde.
ek: şuraya lafı uzatan bir ilave yapmak istedim. naçizane bilebildiğim kadarıyla.
diğer canlıları ve tüm dünyayı başlangıçta kendisiyle bir bütün gibi algılayan çocuğun, herhangi bir canlıya zarar verdiğinde bunun neden kötü bir şey olduğunu anlaması imkansızdır. çünkü her şey benim uzantım bunu yaptığımdaysa kendi canım yanmıyor demek ki sorun da yok der. henüz kendisi dışındakilerin bir canı olduğunu bile anlayamayacak kadar küçük yaşlardaki bir çocuğa; yasak, ayıp, günah, kötü gibi toplumsal bakış açılarını öğretmek de bu nedenle neredeyse olanaksızdır. mesela 4 yaşındayken karıncaları ayağıyla ezen bir oğlana "yapma onlara da yazık" demek beyhudedir. anlamaz çünkü. 4 yaşındaki bir talihsiz çocuğa yakınlarının ölümünü de anlatabilmek imkansızdır. çünkü kendisiyle birleşik algılıyor koca dünyayı.
9-11 yaş aralığında yasak, ayıp, günah, kötü vesaire gibi kavramlar üzerinden çocuğa doğru davranışlar öğretilebilir çünkü dünyanın kendi uzantısı olmadığının ayrımına varmıştır artık. başka canlıların da acı duyabildiğini anlayabilir. dahası hatalı bir şey yaptığında başkalarının onu "kınaması" bir anlam ifade eder çünkü başkalarından ayrı biri olduğunun yavaş yavaş ayırdına varabilmektedir. yahut başkalarından takdir görmeyi de kavrayabilir.
işte böyle böyle; davranışlarımıza verdiği tepkilerle iyi ve kötü olanı öğretir bize ebeveynimiz. zamanla bunları içselleştirip tutumlara dönüştürürüz. kimse söylemese de yanlış olduğu bize öğretilen bir şeyi yaptığımızda suçluluk duyarız: yani vicdanımız oluşmuştur sonunda! başımızda annemiz olmasa bile kediye vurmayız. hatta 11-12 yaşında evrensel olarak kötü kabul edilen bir çok şeyi ayıplamayı, kınamayı da öğrenmiş oluruz.
ne yaparsa yapsın sürekli alkışlanan bir çocuğun maalesef iyi ve kötünün ayırdına varması çok zordur. tutarsız bir şekilde ebeveynin bir davranışı keyfine göre kah onaylayıp kah yerdiği durumlardaysa çocuk yine öğrenemez neyin doğru olduğunu. ana ve babanın aynı davranışa farklı tepkiler vermesi ise bu anlamda tam bir faciadır çünkü zihninde yoğun bir karmaşaya neden olur çocuğun. doğru bulunan davranışları öğrenip kendi tutumlarını yani kendi vicdanını oluşturamazsa bir daha yaşamı boyunca suçluluk duygusu hissetmeyen biri olabilir. salt kendi varlığı üzerinden dünyayı yorumlayan bir adet dr.lecture çıkabilir o şanssız çocuktan.
devamını gör...