1.
yine her zaman ki köşeme çekildim bir şeyler okuyordum. burası, ne zaman bir şeyleri hatırlamak istesem, ne zaman pekiştirmek istesem o anıların bana yaşattığı duyguları, her ayrıntıyı aynı anda görebileceğim bir köşesi bu şehrin. başkaları için oldukça sıradan, hiçbir anlam ifade etmeyen bir kaldırımın taşlarında saatlerce bir intikam senaryosu yazıp, defalarca prova edebilirmiş insan. veyahut yirmi beş saniyelik bir kırmızı ışıkta, yirmi beş seneyi yeniden yaşayabilir, yeşil yandığında devam etmeyebilirmiş. şu yüksek apartmanları işaret edip " bu yükseklikten düşsem ölür müyüm " diye sorulan sorular pek bir manasız gibi gelirdi bana. sonradan anlıyorum ki, her insanın aklının bir köşesinde hep erken final var. maksat ölüm değil, kaçmak. kaçmak, bir saniye sonrasının bilinmezliğinden, geçmiş ile tutarsızlığından. bir sonraki adımı hep korkutur insanı ama bir yandan da umut etmeye mecbur bırakır. umut ve korkunun arasında sıkışıp kalmaktansa, kaçmak daha makul olan mıdır ?
tüm bunları aklımdan geçirirken uzun süre donup kalmış olmalıyım ki, sigaramın külü parmaklarıma düşüp kısa süreliğine bir acı verdiğinde ancak kendime gelebildim. bir nefeslik ömrü kalmış sigaranın izmaritini hayal kırıklığı ile attım. ağzımda kalan kuruluk hissini gidermek için kahvemden bir yudum almak istedim, o da zaten buz gibi olmuştu. şekersiz, soğuk bir kahve yudumunu ağzımdan geri tükürmemek için kendimi zor tuttum ve mecburen yuttum. ağzımın kuruluğu gitti fakat bu seferde midem bulandı. ve istemsizce tebessüm ettim.
biz daha atmadığımız adımları bataklıktan kurtarmaya çalışırken, bir sokağın daha köşesini dönmeden farklı yollar ararken, henüz provasında sevdiğimiz karakterlerin finalde ki ölümünü düşünürken, nefesimiz de sigarımız gibi tükenmiş, hayatımız da kahvemiz gibi buz gibi olmuş.
"zaman elbette yerinde saymaz, biz dursak o akar.
fakat yarın yağacak yağmur için,
bugün ki güneşte ne kadar ısındı içimiz."
@anektodia
tüm bunları aklımdan geçirirken uzun süre donup kalmış olmalıyım ki, sigaramın külü parmaklarıma düşüp kısa süreliğine bir acı verdiğinde ancak kendime gelebildim. bir nefeslik ömrü kalmış sigaranın izmaritini hayal kırıklığı ile attım. ağzımda kalan kuruluk hissini gidermek için kahvemden bir yudum almak istedim, o da zaten buz gibi olmuştu. şekersiz, soğuk bir kahve yudumunu ağzımdan geri tükürmemek için kendimi zor tuttum ve mecburen yuttum. ağzımın kuruluğu gitti fakat bu seferde midem bulandı. ve istemsizce tebessüm ettim.
biz daha atmadığımız adımları bataklıktan kurtarmaya çalışırken, bir sokağın daha köşesini dönmeden farklı yollar ararken, henüz provasında sevdiğimiz karakterlerin finalde ki ölümünü düşünürken, nefesimiz de sigarımız gibi tükenmiş, hayatımız da kahvemiz gibi buz gibi olmuş.
"zaman elbette yerinde saymaz, biz dursak o akar.
fakat yarın yağacak yağmur için,
bugün ki güneşte ne kadar ısındı içimiz."
@anektodia
devamını gör...
2.
yeşil gözlerin zamanı durdurması gibi bir özelliği vardır. o gözlerin içindeki kara deliğe düşersiniz ve zaman bükülür. orada mutlu bir şekilde yaşarsınız. gözlerin sahibi ne zaman gözlerini sizin üzerinizden alır dünyaya tekrar düşersiniz adem gibi. tekrar o gözlere bakabilmek için bütün zamanınızı hayatınızı vermek istersiniz. havvayı bulana kadar. yeşil gözlere bir kere tutulan onlardan vazgeçemez bu doğanın bir kanunudur. tekrar o bakışları yakaladığınızda çoktan aşık olup zamandan soyutlanmışsınızdır. yeşil gözler sizde boşluk bırakmaz içinizi doldurur sonsuza kadar..
yeşil gözler tanrının zamansız armağanlarıdır,
yeşil gözler tanrının zamansız armağanlarıdır,
devamını gör...
3.
onu durdurmak için ölmemiz gerek.
devamını gör...