zur lehre vom inhalt und gegenstand der vorstellungen
başlık "elminster the wise" tarafından 04.02.2025 22:27 tarihinde açılmıştır.
1.
polonyalı fikir adamı kazimierz twardowski tarafından 1894 yılında yayınlanmış olan düşünce anatomisi. twardowski'nin, bir bakıma bu çalışmayla birlikte brentano’nun yönelimsellik -intentionalität- fikrini geliştirerek analitik felsefe ile fenomenolojiyi birbirine bağlayan bir köprü kurduğunu söylemek abartılı olmayacaktır. felsefe tarihinde bazı düşünürler var ki isimleri sıklıkla zikredilmese de -ne kadar kapsamlı olduğu düşünülürse çok yadsınamayacaktır- fikirleri, modern düşüncenin temel taşlarını oluşturacak öneme sahip. kazimierz twardowski de tam olarak böyle bir noktada yer alıyor. zur lehre vom inhalt und gegenstand der vorstellungen -düşüncelerin içeriği ve nesnesi üzerine öğreti- isimli eseri, yayımlandığı dönemden itibaren analitik felsefe, fenomenoloji ve dil felsefesini derinden -burada bana kalırsa ibaresi eklememem görece ham bir küstahlıktan olacaktır- etkilemiş bir çalışma. tabii bazı kimseler için mutlaka acemi eğlendirir noktasında eleştiriye tabi tutulacaktır ancak okurken keyif almadığımı söylemek yalan olur. benno erdmann üzerine okuma yapıyorsanız da yine öneririm zira twardowski sıklıkla kendisinin fikirlerine de değinmekte ve onun eksiklerini gidermeye çabasına girmekte.
twardowski'nin çalışması günümüzde gottlob frege'nin anlam ve gönderim ayrımı -sinn und bedeutung-, edmund husserl’in fenomenolojisi, hatta ludwig wittgenstein ve bertrand russell gibi filozofların dil ve mantık -logik- üzerine düşüncelerini şekillendiren temel unsurlardan biri olarak kabul edilebilir. ancak burada önemli bir noktayı gözden kaçırmamak gerekiyor. bu filozofların doğrudan twardowski’den etkilendiğini söylemek alexius meinong haricinde daha çok dolaylı yoldan gerçekleştiği için kısmi olarak kesin bir bilgiden ziyade varsayım olarak -zira benzer unsurlar birbirini mutlaka besleyecektir- kabul edilmeli. çünkü frege ve russell onunla aynı dönemde, benzer meseleler üzerine düşünmüş olsalar da, doğrudan bir etkileşim içinde olduklarına dair kesin bir ifadeye daha önce rastlamadım. öte yandan, husserl’in twardowski’den doğrudan etkilendiğini biliyoruz çünkü husserl, brentano ekolü içinde yer alan ve twardowski’nin yönelimsellik anlayışını genişleten isimlerden biri olarak felsefe tarihinde yerini alıyor. tabii yazının kalanında konusu geçtikçe mutlaka değineceğim.
twardowski’nin üzerinde durduğu temel argüman, düşüncelerimizin içeriği -ınhalt- ile gerçek dünyadaki nesnelerin -gegenstand- aynı olup olmadığını sorgulamaktan yola çıkıyor. eğer bir nesne gerçekten yoksa, biz onu nasıl düşünüyoruz? zihnimizde oluşan tasarımlar -vorstellungen- ile onların fiziksel dünyadaki karşılıkları arasında nasıl bir ilişki var? bir şeyin zihinsel olarak var olması -geistige existenz-, onun gerçekten var olduğu anlamına mı gelir?
twardowski, düşüncenin doğasını analiz ederken, zihinsel süreçleri üç temel bileşene ayırıyor. düşünme eylemi -akte des vorstellens-, zihinsel içerik ve nesne arasındaki farkı ortaya koyarak, düşüncenin yalnızca zihinsel bir süreç olmadığını, aynı zamanda belirli kurallara göre işleyen bir yapı olduğunu gösterdi. ona göre, bir şeyi düşünmek ile onun gerçekten var olması arasında net bir fark vardı.
bu noktada, twardowski’nin ele aldığı en önemli konulardan biri de nesnesiz tasarımlar -gegenstandslose vorstellungen- meselesidir. gerçek dünyada bir karşılığı olmayan ama zihinde var olabilen tasarımlar nasıl mümkün olur? twardowski, nesnesiz tasarımların var olmadığını değil, yalnızca bir nesneye karşılık gelmediğini söyler. örneğin, bir özelliği düşündüğümüzde -beyazlık gibi-, onun bir nesne olarak var olması gerekmez ama zihinde bir içerik olarak bulunabilir. benzer şekilde, bir yargıyı düşündüğümüzde, bu yargının kendisi bir nesne değildir ama zihinsel bir varlığa sahiptir.
bu ayrım, frege'nin dil felsefesinde yaptığı anlam ve gönderim ayrımı ile de büyük ölçüde benzerlik taşıyor ancak burada kritik bir nokta var: frege'nin 1892 tarihli makalesi, twardowski’nin 1894 tarihli çalışmasından önce yayımlandığı için, frege’nin doğrudan twardowski’den etkilendiğini söylemek mümkün değil. fakat benzer kavramsal ayrımları yaptıklarını not düşebiliriz sanıyorum. hesperus ve phosphorus üzerine okuma yapmak vardı şurada ama onu frege hakkında konuşurken başka bir tanımda yaparız.
bir başka önemli mesele de yargılar -urteile- ile ilgili. düşünmek tarafsız bir süreçtir ama yargılar, bir doğruluk iddiası taşır. yani, “bir şey beyazdır” cümlesi, doğruluğu tartışılabilir bir yargıdır, ama “beyazlığı düşünüyorum” demek, yalnızca bir düşünme sürecini ifade eder. işte bu ayrım, bilgi -wissen- ve gerçeklik -realität- arasındaki sınırları belirleme noktasında büyük bir önem taşıyor. örnek tam istediğim gibi olmadı ama olsundu.
bu noktada, husserl’in fenomenolojiyi nasıl geliştirdiğini anlamak da önemli elbette. husserl, twardowski’nin içerik-nesne ayrımını temel alarak, kendi noesis-noema kavramlarını geliştirdi. noesis, bilincin yönelimsel eylemidir; noema ise bilincin yöneldiği içeriktir. yani, husserl’in fenomenolojisinin temellerinden biri, doğrudan twardowski’nin içerik ve nesne ayrımıdır. karşılıklı okuma yapma fırsatınız olursa gözden kaçmayacak kadar net olduklarını görebilirsiniz.
russell ise twardowski’den doğrudan etkilenmiş olmasa da, onun geliştirdiği mantıksal analiz yöntemleri jan łukasiewicz ve polonya mantık okulu üzerinden dolaylı olarak russell’ın çalışmalarına zemin hazırladığını söyleyebiliriz. russell’ın tanımlama teorisi theory of descriptions, twardowski’nin nesnesiz tasarımlar fikriyle de epey benzerlik gösteriyor.
bir başka ele alınan mesele de hafıza -gedächtnis- ve zihinsel temsillerle -mentale repräsentationen- ilgili. bir şehri hatırladığımızda -erinnerung-, onu gerçekte olduğu gibi mi hatırlıyoruz, yoksa zihnimizde yeniden mi inşa ediyoruz? hafızamızda oluşan imgeler, gerçekliğin birebir kopyası mı, yoksa bir tür yorumlanmış versiyonu mu? twardowski, zihinsel temsillerin, fiziksel gerçeklikten bağımsız bir yapı olduğunu ve hafızamızın da bu temsiller üzerinden işlediğini gösteriyor.
on beş temel başlık üzerinden, benim kabaca bahsettiğim fikirlerin temeline inen; okuması basit ve keyifli -ingilizce çevirisinin olduğunu anımsamaktayım- semiyoloji alanında sıklıkla ufak tefek referans ve alıntılara rastlanabilecek -ki bu sebeple okunması taraftarıyım- şahane, vakit geçirmelik bir eser. acemi eğlendirir denmesine bakmadan okuyun okutturun.
- tek tek yazmaya üşendim, çevirisi hemen aşağıda yer almakta.
"her zihinsel tasarım içeriğinde, birinci dereceden maddi bileşenler üç gruba ayrılır. ilk grup, nesnenin birinci dereceden maddi bileşenleri hakkındaki tasarımlardan oluşur. ikinci grup, nesnenin özellikleri arasındaki ilişkileri kapsayan tasarımları içerir. bu ilişkiler, nesnenin bütünlüğü ile onun birinci dereceden maddi bileşenleri arasındaki bağı ifade eder. üçüncü grup ise, nesnenin ikinci dereceden biçimsel bileşenlerine dair tasarımlardan oluşur." s.75
twardowski'nin çalışması günümüzde gottlob frege'nin anlam ve gönderim ayrımı -sinn und bedeutung-, edmund husserl’in fenomenolojisi, hatta ludwig wittgenstein ve bertrand russell gibi filozofların dil ve mantık -logik- üzerine düşüncelerini şekillendiren temel unsurlardan biri olarak kabul edilebilir. ancak burada önemli bir noktayı gözden kaçırmamak gerekiyor. bu filozofların doğrudan twardowski’den etkilendiğini söylemek alexius meinong haricinde daha çok dolaylı yoldan gerçekleştiği için kısmi olarak kesin bir bilgiden ziyade varsayım olarak -zira benzer unsurlar birbirini mutlaka besleyecektir- kabul edilmeli. çünkü frege ve russell onunla aynı dönemde, benzer meseleler üzerine düşünmüş olsalar da, doğrudan bir etkileşim içinde olduklarına dair kesin bir ifadeye daha önce rastlamadım. öte yandan, husserl’in twardowski’den doğrudan etkilendiğini biliyoruz çünkü husserl, brentano ekolü içinde yer alan ve twardowski’nin yönelimsellik anlayışını genişleten isimlerden biri olarak felsefe tarihinde yerini alıyor. tabii yazının kalanında konusu geçtikçe mutlaka değineceğim.
twardowski’nin üzerinde durduğu temel argüman, düşüncelerimizin içeriği -ınhalt- ile gerçek dünyadaki nesnelerin -gegenstand- aynı olup olmadığını sorgulamaktan yola çıkıyor. eğer bir nesne gerçekten yoksa, biz onu nasıl düşünüyoruz? zihnimizde oluşan tasarımlar -vorstellungen- ile onların fiziksel dünyadaki karşılıkları arasında nasıl bir ilişki var? bir şeyin zihinsel olarak var olması -geistige existenz-, onun gerçekten var olduğu anlamına mı gelir?
twardowski, düşüncenin doğasını analiz ederken, zihinsel süreçleri üç temel bileşene ayırıyor. düşünme eylemi -akte des vorstellens-, zihinsel içerik ve nesne arasındaki farkı ortaya koyarak, düşüncenin yalnızca zihinsel bir süreç olmadığını, aynı zamanda belirli kurallara göre işleyen bir yapı olduğunu gösterdi. ona göre, bir şeyi düşünmek ile onun gerçekten var olması arasında net bir fark vardı.
bu noktada, twardowski’nin ele aldığı en önemli konulardan biri de nesnesiz tasarımlar -gegenstandslose vorstellungen- meselesidir. gerçek dünyada bir karşılığı olmayan ama zihinde var olabilen tasarımlar nasıl mümkün olur? twardowski, nesnesiz tasarımların var olmadığını değil, yalnızca bir nesneye karşılık gelmediğini söyler. örneğin, bir özelliği düşündüğümüzde -beyazlık gibi-, onun bir nesne olarak var olması gerekmez ama zihinde bir içerik olarak bulunabilir. benzer şekilde, bir yargıyı düşündüğümüzde, bu yargının kendisi bir nesne değildir ama zihinsel bir varlığa sahiptir.
bu ayrım, frege'nin dil felsefesinde yaptığı anlam ve gönderim ayrımı ile de büyük ölçüde benzerlik taşıyor ancak burada kritik bir nokta var: frege'nin 1892 tarihli makalesi, twardowski’nin 1894 tarihli çalışmasından önce yayımlandığı için, frege’nin doğrudan twardowski’den etkilendiğini söylemek mümkün değil. fakat benzer kavramsal ayrımları yaptıklarını not düşebiliriz sanıyorum. hesperus ve phosphorus üzerine okuma yapmak vardı şurada ama onu frege hakkında konuşurken başka bir tanımda yaparız.
bir başka önemli mesele de yargılar -urteile- ile ilgili. düşünmek tarafsız bir süreçtir ama yargılar, bir doğruluk iddiası taşır. yani, “bir şey beyazdır” cümlesi, doğruluğu tartışılabilir bir yargıdır, ama “beyazlığı düşünüyorum” demek, yalnızca bir düşünme sürecini ifade eder. işte bu ayrım, bilgi -wissen- ve gerçeklik -realität- arasındaki sınırları belirleme noktasında büyük bir önem taşıyor. örnek tam istediğim gibi olmadı ama olsundu.
bu noktada, husserl’in fenomenolojiyi nasıl geliştirdiğini anlamak da önemli elbette. husserl, twardowski’nin içerik-nesne ayrımını temel alarak, kendi noesis-noema kavramlarını geliştirdi. noesis, bilincin yönelimsel eylemidir; noema ise bilincin yöneldiği içeriktir. yani, husserl’in fenomenolojisinin temellerinden biri, doğrudan twardowski’nin içerik ve nesne ayrımıdır. karşılıklı okuma yapma fırsatınız olursa gözden kaçmayacak kadar net olduklarını görebilirsiniz.
russell ise twardowski’den doğrudan etkilenmiş olmasa da, onun geliştirdiği mantıksal analiz yöntemleri jan łukasiewicz ve polonya mantık okulu üzerinden dolaylı olarak russell’ın çalışmalarına zemin hazırladığını söyleyebiliriz. russell’ın tanımlama teorisi theory of descriptions, twardowski’nin nesnesiz tasarımlar fikriyle de epey benzerlik gösteriyor.
bir başka ele alınan mesele de hafıza -gedächtnis- ve zihinsel temsillerle -mentale repräsentationen- ilgili. bir şehri hatırladığımızda -erinnerung-, onu gerçekte olduğu gibi mi hatırlıyoruz, yoksa zihnimizde yeniden mi inşa ediyoruz? hafızamızda oluşan imgeler, gerçekliğin birebir kopyası mı, yoksa bir tür yorumlanmış versiyonu mu? twardowski, zihinsel temsillerin, fiziksel gerçeklikten bağımsız bir yapı olduğunu ve hafızamızın da bu temsiller üzerinden işlediğini gösteriyor.
on beş temel başlık üzerinden, benim kabaca bahsettiğim fikirlerin temeline inen; okuması basit ve keyifli -ingilizce çevirisinin olduğunu anımsamaktayım- semiyoloji alanında sıklıkla ufak tefek referans ve alıntılara rastlanabilecek -ki bu sebeple okunması taraftarıyım- şahane, vakit geçirmelik bir eser. acemi eğlendirir denmesine bakmadan okuyun okutturun.
- tek tek yazmaya üşendim, çevirisi hemen aşağıda yer almakta.
"her zihinsel tasarım içeriğinde, birinci dereceden maddi bileşenler üç gruba ayrılır. ilk grup, nesnenin birinci dereceden maddi bileşenleri hakkındaki tasarımlardan oluşur. ikinci grup, nesnenin özellikleri arasındaki ilişkileri kapsayan tasarımları içerir. bu ilişkiler, nesnenin bütünlüğü ile onun birinci dereceden maddi bileşenleri arasındaki bağı ifade eder. üçüncü grup ise, nesnenin ikinci dereceden biçimsel bileşenlerine dair tasarımlardan oluşur." s.75
devamını gör...
"zur lehre vom inhalt und gegenstand der vorstellungen" ile benzer başlıklar
el âlem ne der
124
der
3