çanakkale merkezden yenice ilçesine yaptığım haftalık yolculuklarda doksan kilometrelik yolun sıkıcılığı yüzünden aklıma üşüşen saçma düşüncelerden bir tanesidir.

bilenler bilir bahsettiğim yol bol inişli çıkışlı, bol virajlı, mevsimine göre de sisten gözün gözü görmediği bir yoldur. normal arabayla doksan kilometre kadar tutan yol ben arabamla 200 - 250 kilometreye kadar uzar.

bu sıkıcı yol boyunca ya kitap dinlerim ya da müzik. zaten başka seçim şansım da yok gibi. işte böyle yolculuklardan birinde, dönüş yolunda çok uzun zamandır aklımda olan bir planı mükemmelleştimeye karar verdim.

çocukluğumda bana ne olacağım sorulduğunda iki cevabım oldu bir süre. birincisi uzun yıllar verdiğim cevaptı. ben küçükken yazar olmak istiyordum. aklım fikrim yazar olmaktaydı. bir diğer cevabım ise annemden yediğim dayağa kadar yazarlığa ek olarak verdiğim cevaptı. ben hem yazar hem de seri katil olmak istiyordum. ama annemden yediğim dayakla bundan vazgeçtiğime ya da en azından bu fikri geri plana attığıma göre o kadar da çok istememişim.

bence annem planladığım birçok kariyeri yok etti. seri katil bir yazar olmak muazzam bir başarı getirebilirdi bana. insanları öldürüp onların hikayelerini yazmak değildi aklımdaki. tam tersi olacaktı benim planım. insanları öldürme hikayesini yazıp sonra öldürmek. olmadı.

zihnimde kaybolan bu kariyerin pişmanlığı volta atarken arabanın sol ön camını açtım. sigaramı yaktım ve konuyu başka bir açıdan düşünmeye başladım. bu esnada çok da uzun bir yol gitmediğimi fark edip biraz moralim bozuldu. daha çal köyüne yeni gelmiştim.

seri katillikle ilgili aklımdaki cinayetleri burada anlatmak istemiyorum. beni okuyacak olan binlerce insana kötü örnek olmak istemem. ama sadece şunu söyleyebilirim. bütün cinayetler farklı silahlarla işlenecek ve hepsinin edebiyatla bir bağlantısı olacak. en azından seri katil olursam bu böyle olacaktı. olmadı. sanırım hiç olmayacak.

işleyeceğim rastgele cinayetleri düşünürken ve cinayet sonrası peyzajı kafamda kurgularken yakalanmamak için de bir şeyler yapmam gerektiğini hissettim. altıncı hissim çok kuvvetlidir. hissederim böyle şeyleri. hatta bazen i see dead people.

her neyse işte. aklıma ilk gelen şey meksika sınırı oldu. sonuçta bir meksika sınırı lazım her memlekete. meksika’nın kendisine de. ama işte bizim memlekette yoktu. suriye sınırı zaten karışık. gürcistan çok uzak. bulgaristan falan da gittiğime değmez.

dolayısıyla kılık değiştirme fikri daha cazip geldi o an. son okuduğum kitaplardan biri olan bayan seninki kitabında da kadın kılık değiştiriyordu. yani aslında peruk ve güneş gözlüğü takıyordu. onun için işler iyi gittiyse benim için de gidebilirdi.

ama peruk bana yakışmaz diye düşündüm. ayrıca peruk taksam hemen yakalanma ihtimalim kuvvetli. dolayısıyla en iyi yöntemin saçımı sakalımı kesmek olduğu fikri aklıma gelir gelmez. ani bir fren yaptım. çan sapağına gelmiştim ve kırmızı ışık yanmak üzereydi. durdum. kırmızı ışıkta dururum. henüz seri katil değilim, olacağım da yok bu gidişle. o yüzden ceza yemenin de bir manası yok.

yeni bir sigara yaktım. saç kestirmek sorun değildi. zira üç haftada bir saç tıraşı oluyordum zaten ama sakalları kesmek bir an bana çok büyük bir zorluk gibi geldi. zaten yukarıdaki paragrafta bu düşünce yüzünden fren yaptım. kırmızı ışık yanmak üzere değildi. kırmızı ışık zaten yanıyordu.

yeşil ışık yanıp da arabayı tekrar hareket ettirdiğimde en son ne zaman sakallarımı tamamen kestiğimi düşündüm ve çok uzun zaman olduğunu fark ettim. bıyık bırakmayı denediğim bir sefer sakallarımı tamamen kesmiştim ve aynaya baktığımda aynadaki adam bana çarpık bir gülümseme ile her türlü halı kilim travel deyince hemen bıyıkları da kesip kurtulmuştum. sonra da bir süre humpty dumpty gibi dolaşmak zorunda kalmıştım. arif ışık ile humpty dumpty arasında bir seçim yapmak zorunda kalacaksam bu tıraş benim tıraşım değildir.

dikiz aynasında sakallarıma baktım. siyah beyaz bir ahenk içinde gayet güzel durduklarını düşündüm. kesip kesemeyeceğim konusunda çok da tereddüt edecek bir durum yok diye düşünürken yine bir ani fren yapmak zorunda kaldım. şişman bir amca kan ter içinde karşıdan karşıya geçmeye çalışıyordu. epey yavaşladım. rahat rahat karşıya geçsin diye. içimden i see fat people diye geçirdim. amerika devleşik birletleri şakasına çok gülen bir insan olarak söylediğim söz hoşuma gitti. bugün de güzel eğlendim.

yola devam ederken sakal tıraşının seri katil olma yolunda annemin dayağından daha etkili bir engel olduğuna ikna olmuştum. zaten şişman adam falan da yoktu yolda. i see dead people yazdıktan sonra böyle bir şey uydurmak geldi içimden. bence komik.

seri katil olmaktan yine vazgeçtim. yoluma devam ettim. spotify'dan bir şarkı açtım. zihnimin kontrolünü yeniden kazanmam için bu önemliydi. delale şarkısı çalmaya başladı. şu dövmeli, zayıf çocuğun söylediği şarkı. maybach dedi bir yerde:

merso maybach gibi kasa son model bomba
salla arka tampon çaça rumba


camdan dışarı sarkıttığım elimle araba kapısını dışında tempo tutarken bu seri katillik işini daha sonra tekrar düşünmeye karar verdim.
devamını gör...
arkadaş polisiye yazıyor galiba...
devamını gör...
fena bir yazı olmuş çok beğendim.
first traş seri katillik later tabii haklısın.
devamını gör...

bu başlığa tanım girmek için olabilirsiniz.

zaten üye iseniz giriş yapabilirsiniz.

"sakal tıraşı yüzünden seri katil olmaktan vazgeçmek" ile benzer başlıklar

normal sözlük'ü kullanarak 3. parti dahil tarayıcı çerezlerinin kullanımına izin vermektesiniz. Daha detaylı bilgi için çerez ve gizlilik politikamıza bakabilirsiniz.

online yazar listesini görmek için lütfen giriş yapın.
zaman tüneli köftehor rehberi portakal normal radyo kütüphane kulüpler renk modu online yazarlar puan tablosu yönetim kadrosu istatistikler iletişim