zaman tüneli

lisans düzeyinde öğretim yapan, türkolog yetiştirmeyi amaçlayan bölüm.

edebiyattan ziyade dil ağırlıklıdır, geçmiş ve günümüzdeki türk dillerini dilbilimsel açıdan inceler ve öğretir. doğal olarak okuldan okula disiplini değişir, kimi okullar her dilden biraz biraz şeklinde öğretim yaparken kimileri de temel düzeyde yapılan öğretim sonrası branş seçtirir.

üniversite sınavında sözel alandan alım yaparlar, türkiye'de 13 okulda olması lazım yanılmıyorsam.

multidisipliner çalışma ile karıştırılma ihitimali yüksektir. multidisipliner : ortak bir konuda, herkesin bir diğerinin ne yaptığı ile ilgilenmesine gerek kalmadan kendi işini yapmasıdır . multi disipliner yaklaşımda her uzmanın yaklaşımı ve hedefi bireysel ve bağımsızken interdisiplinlerde birleştirilmiş bir çalışma yaklaşımı vardır , hedef ortaktır.
interdisipliner yaklaşıma şöyle bir örnek verebiliriz ; sağlıkta kalite ve hasta güvenliği alanında sağlık yönetimi, iç hastalıkları, hemşirelik,
farmakoloji ve halk sağlığı disiplinlerinin bir arada çalışması

tahin ve pekmez ikilisi bana çok ağır geliyor. bence standart- her bünyenin kaldırabileceği bir karışım değil bu. ikiside yoğun ve baskın tadlara sahip yiyecek türleridir. bu sebeple zaten genelde ekmek eşliğinde tüketiliyor ki ekmek tadı biraz yumuşatsın.

tahin ve pekmez birleşince vücuda ultimatom göndermene sebep oluyor. bünyesi alışık olmayan birinin dengesini ciddi şekilde bozabilir. tam bir pekmez hastası olsam da, tahini hiç karıştırmam.

nutella'ya gelince, tadını çok seviyorum. genelde extra yoğun tad almak için, nutellayı kaymakla beraber ekmeğe üst üste sürerek tüketirim. çikolatanın yoğun tadını kaymağın kremamsı tadı harika hale getiriyor.


tahinsiz pekmez, nutella ve kaymak. harika üçleme! :)

bana kalırsa diksiyon bir sanat değildir, kişisel bir yetenektir ve kişiye doğumuyla gelir. diksiyonun iyi olması durumu fazlasıyla abartılıyor ve üstüne toplumda yüksek statü sahibi olmakla eş değer tutuluyor. kapital dünyada burjuvazinin belirme yollarından biri de bu.

zerre eğitimini almadım, çocukluğumdan beri herkes harika ve akıcı konuştuğumu söyler. üstelik tüm hayatım ingilizce ile geçmesine rağmen( amerikan kültürü ve edebiyatı mezunuyum ve akademik kariyerim bu yönde şekilleniyor) telaffuzum sadece minimal düzeyde bozuldu. bunun için ne eğitim aldım ne de teknik uyguladım. telaffuz nedense dünya da hep bir kompleks meselesi. nasıl konuşursanız konuşun, yeter ki iyi niyetle, güzel şeyler konuşun.

---! alıntı !---

"yurtta tahin, dünyada pekmez"

---! alıntı !---

*

türk işaret dili kursu.
türk diyorum çünkü bizim ülkemizde i ile evrensel olan arasında ciddi fark varmış meğer.
ama kurs çok zevkli lan.

gece ve gündüz.

marvel vs universe

karı vs koca
dolar vs tl

tam ismi gorlin-goltz sendromudur. gen mutasyonuna bağlı dişeti tümörü.
haa pardon yanlış başlıkmış yaaa.
ama dur iki konuyu bağlamaya çalışayım:
bazı yazarlar dişeti tümörü gibidir, erken yaşta habisleşir ve girdikleri her yere metastas * yaparlar.
fakat aşk yemyeşil bir ağrıdır , gelir oturur dişinin kovuğuna, bakmaz ne yaşına , ne göz yaşına.

(bkz: sonradan pişmanlık yaratan entry girme durumu)
(bkz: aman ne pişman olucam yaa)

galiba önyargılarımız , peşin hükümlerimiz , çarpık ahlak anlayışımız , edepsiz fikirlerimiz , sapkın zihinlerimizle ancak bir insan oluyoruz.

iyi niyetli ve kibar olmanın suç olduğunu öğrenmek.

ruhani olarak kırılgan ve hassas bir yapım var. duygusal olarak çok fazla geçirgen bir anne figürüm yoktu. maalesef herkes içine doğduğu doğmatik yapının hayat boyu kölesi olduğu için, beni büyütürken; kendi büyüyüş şeklini aşırı yansıttı. dominant, kontrol konusunda takıntılı ve asla duygusal olarak geliştirmeyi hedeflemeyen bir tarzı vardı. - ki hala öyle kendisi.-

dolayısıyla onda eksik olan şeyleri kendime fazlasıyla ekledim sanırım. bilmiyorum belkide ona benzemek, insanların benimle ilgili böyle düşünmesini engellemek için olabildiğince yardımsever, sevgi dolu ve hoşgörülü olmaya çalıştım. tabi bunun tamamı suni bir çaba değildi. zaten bende var olan bir olguyu daha biçimlendirdim ve sonunda anneme zerre benzemeyen bir karakterim oldu. tabi sahip olduğum bu iyi niyet, kibarlık çoğu zaman suistimal edildi. insanlar sizin iyi kalabilen tarafınızı gördüğünde, bunu sömürüyor. oysaki tek derdim insanlara saldıran, öfkesinin hedefi haline getiren dümdüz bir kadın olmamaktı. - annemin aksine-

bana kötülük yapan insana dahi iyilikle gitmenin çevremdeki insanlar tarafından yanlış anlaşıldığını gördüm. insanları iyilikle değiştirmeyi ve zaman alsa dahi, kibarca önlerini keserek onlara kendi çizgilerini öğretmeyi prensip haline getirmiş olsam da, bu nedense " flörtözlük ya ilgi açlığı" olarak algılanabiliyor. sanırım dümdüz kötü olmak, herkesin içinden geçmek gerekiyor. annemin olduğu kadın olmaktan itinayla geri durmuş çocukluğum şu can çekişiyor. çocukluğumda bunca çabayı sonunda böyle anlaşılmak için mi verdim? acaba diye düşünüyorum çayımı içerken bu sabah.

içsel dünyamla her zaman kavga ederdim hatta kendime karşı sadizmim çok yüksektir. hatalarımı, başarısızlıklarımı kendi yüzüme tekrarlamamak için çok vururum ve işin garip tarafı insanlarda kendime çok yüklendiğimi ve kendime karşı çok gaddar olduğumu söyler.

bugün ilk kez çocukluğuma kadar inip, kendimi sadistçe yargılıyorum. iyi olmak büyük güç ama yanlış anlaşılmaların altından kalkabiliyorsan ve yoluna devam edebiliyorsan.

p.s. ne olursa olsun, hala annemi haklı bulmuyorum. doğru olan tavır bu değildi. iyi ki farklıyım ve bu fark ikimizi de tanıyan herkes tarafından çok anlaşılıyor.

kendime göre evet, evrene göre hayır. yaratıcıya göre kim bilir...

pdf olarak hediye etsek kabul olur mu? caiz midir ?

siz hayırdır ? shrek abimizi hangi akla hizmet aşağılama benzetmesine meze edersiniz. resmen akıl tutulması yaşıyor bu muhalefet yazarları. emin olun sözlükte bir savaş çıksa ilk bunlar terki diyar ederler. eyyy israil...

2. baharını yaşıyor olabilirler sjsjjs.

ya da yalancı bahar

günaydın sözlük. önceki iki gün toplam 5 saat uyumuştum. dün sözlü çıkışı evet gelip 13 saat uyudum. sabah 5’ten beri ayaktayım. yarın 10’daki sınavıma kadar uyumamayı hedefliyorum, malum konular anca yetişecek.

tasarruf.

"para harcanmak için kazanılır" mottomdan birazını biriktirme yönetime geçtim yakın zamanda. her gün meyhaneyi kaldıracak kadar kazanmadığımı daha yeni yeni farkediyorum. bu yönden bakınca eski işimi öyle çok sevmesem de özledim. belki de o dönem param daha bereketliydi emin olamadım bak şimdi.

sevgilisinden yeni ayrılmış kızın etrafındaki etçiler.

salmaya.
aslında yeni denemez, bir kaç yıldır insanlara katlanmaya çalışıyordum.
eskisi gibiyim artık, uğraşmıyorum.
memnun değil misin? git abi.
bir şeyimi mi sevmedin? olabilir, saygı duyarım ama git.
omzun mu çirkin? sen zaten gidenlerin önünde flama tut*

voca.ro/1ijZBE0IBCM6

olur da dinlemek isteyen olursa lütfen kısık sesle dinleyebilir mi teşekkürler