su başında durmuşuz; çınar, ben, kedi, güneş, bir de ömrümüz.
suda suretimiz çıkıyor; çınarın, benim, kedinin, güneşin, bir de ömrümüzün. suyun şavkı vuruyor bize; çınara, bana, kediye, güneşe, bir de ömrümüze.
normal sözlük kitap kulübü'nün cıvıl cıvıl, düşünceli, kibar ve sevdiğim bir rengi. ne zamandır nickaltına uğramak aklımda olsa da bugüne kısmetmiş.
alttaki şarkı senin içinn.
fake hesap açanların fake hesapları uçurulurken asıl hesaplarının da uçurulması gereken sözlük. sadece fake hesap uçtuğunda yeni hesap açmak birkaç dakika sürüyor sonuçta, yalnızca fake hesabın uçurulması yeterli bir yaptırım değil. hem adil bir sözlük deneyimi sunmuyor hem de moderasyon yetersiz yaptırımdan cesaret alınarak açılan türlü türlü fake hesaplarıyla uğraşmak zorunda değil bence.
(bkz: bana yazarı söyle sana kaç fake hesabı açacağını söyleyeyim)
(bkz: fake hesap aça aça göl olur)
(bkz: fake hesabın mumu yatsıya kadar yanar)
dahlcığımm yakaladım seni ihihi, ayrıntıcı, doğru anlaşılmaya önem veren, çalışkan ve özündeki iyiliğin anlaşılması kolay bir insan. sevdiğim ve hep burada görmek istediğim bir dostum, birlikte çalışmayı sevdiğim editörbuddym.
bunu yazar kimliğimle yazıyorum, olaylar hakkında konuşmayacağım hem ilgimi çekmiyor ve beni ilgilendirmiyor, hem de zaten iki taraf da haksız. benim değinmek istediğim konu, ne olursa olsun bir insanın anne babası konuya dahil edilmez. insan ilişkilerinde geçilmemesi gereken bir çizgi vardır ve bu da o çizgilerden biri. düşmanım dahi olsa olaya ailesi katıldığında bu fikrimi yine savunurum. önemli olan bu konuya değinmek istedim, gerisi dediğim gibi beni ilgilendirmiyor.
fazla makyaj yapan biri değilim fakat dans gösterilerine çıktıkça sahne makyajının daha belirgin tonlarda olması gerektiğinden hem makyaj malzemelerim hem de makyaj yapma kabiliyetim gelişti. kullandığım markaların hayvanlar üzerinde deney yapmadığını biliyorum ama umarım yanlış bilmiyorumdur ve gözden kaçırdığım yoktur.
revolution far paletini duymayan yoktur, gerçekten güzel renkleri var, sahne makyajında daha uçuk renkler ve özellikle pembe kullanmamız gerektiğinden bendeki ''bird of paradise'' serisi. içerisindeki hot tropik rengi aşşırı güzel bir sim barındırıyor. çok kullandığımdan az kaldı bu yüzden o kısmı çekmedim. simini şu şekil tarif edebilirim, aşırı doğal duruyor küçük sim şeklinde. iri duranlar bence yapay duruyor bu öyle değil. ama bu far paletinde not düşmem gereken bir nokta var, göz kapağımı kurutuyor gibi geliyor, birkaç kez alerji de yaptı gibi. yani birkaç kez gözlerim aşırı kaşınmıştı. benim alerjik bir bünyem var belki ondandır, başka kullanan arkadaşlarımda duymasam da not düşmek isterim.
nyx'in allığı da son zamanlarda çok popüler. ben çok allıktan da anlamam aslında ama açık ten rengine güzel gidebilecek bir allık olduğunu düşünüyorum. pigmenti çok iyi, azıcık kullansanız bile renk veriyor.
pure beauty'nin cc kremi bendeki 02 natural ancak tenime koyu geliyor. fakat bazen sivilcem olduğunda üzerine sürüyorum bence cc krem olmasına rağmen kapatıcılığı iyi.
maybelline'in kapatıcısı orta düzey bir kapatıcı bendeki pembe alt tonlu olan 05 numara. pek çizgilere dolmuyor daha doğrusu kuru bir cildiniz varsa tercih edebilirsiniz. kapatıcı konusunda ben de henüz keşfetme aşamasındayım eskiden kullanmıyordum çünkü. ancak çook büyük şeyleri kapatabileceğini sanmıyorum. doğal dursun, zaten sorunlu bir cildim yok diyorsanız rahatlıkla kullanabilirsiniz.
ben pek gloss sevmem açıkçası, çünkü saçım dudağıma gelince bozuluyor. ancak kiko'nun simli gloss'u aşşıırı iyi. renk tonu da simi de çok kararında. özel günlerde kullanmak için biçilmiş kaftan. yanındaki sephora da idare eder ama onu pek kullanmıyorum sevemedim.
flormar skin lifting fondöteni sorunlu olmayan ciltler için güzel bence. benim alerjik bir bünyem var, bir sorun oluşturmadı.
gelelim enn sevdiğim kısma; ojeleerrr. keşke size tümmm ojelerimi gösterme fırsatım olsaydı ihihi. oje sürmeyi de satın almayı da çok seviyorum. flormar, pastel ve golden rose'un ojelerini kullanıyorum ağırlıkla. memnunum açıkçası.
bu başlığı sevdim, daha önce kozmetik ürünleriyle ilgili başlık açmadığımı veya açılan başlıklara yazmadığımı/denk gelmediğimi fark ettim. ileride yazarım belkii.
edit: maybelline'in vinyl ink rujundan bahsetmeyi unutmuşum. kalıcılığı da duruşu da aşırı iyi. 110 ve 10 numaralarını kullanıyorum, ikisinin de tonu çok güzel. ilk kullanırken renk pigmenti çok canlı oluyor, biraz kullandıktan sonra daha soft, güzel bir renge dönüyor bence.
göz kalemi olarak flormar extreme tattoo 04 confetti göz kalemini şiddetle öneririm. akma yapmıyor, kalıcılığı güzel. simli ve bence yeşil göz rengine çok yakışıyor :d ela, kahverengiye de yakışır. maviden emin değilim.
aslında tam da mahlasım gibi bir profil çizdiğimi düşünüyorum. army benim haksızlıklar karşısında susmadığım, yeri gelince sivrilen, çekinmeden düşüncelerimi ifade ettiğim yönümü temsil ediyor. suzy ise sevecen, esprili, enerjik ve düşünceli yanımı. kitap, film/dizi, psikoloji, tarih, edebiyat, müzik, güncel konular vb. gibi geniş yelpazede yazdığımı ve eh bir de editörlük görevimi de düşünürsek sözlükteki personamı alttaki görselin yansıttığını düşünüyorum.
ülkemizde bir hayli fazla, sözlük de nasibini alıyor ister istemez.
birçok kişi okuduğunu anlamak yerine kendi anlamak istediğini anlıyor genelde. kusura bakmayın ama sadece yazdıklarımdan ve asıl demek istediğimden sorumluyum; sizin anlamak istediğiniz, hayal ettiğiniz veya ima edildiğini düşündüklerinizden değil.
şimdi bu tanımıma da alınganlık yapıp ''ben okuduğumu anlıyorum neden bana patladı olay'' diyenler çıkabilir.* bakın ''birçok kişi'' demişim, herkes dememişim. adım adım okuyalım, okuduğumuzu doğru anlayalım :d
birçok insandan daha akıllı, birçok insandan -özellikle erkeklerden- tuvalet konusunda daha eğitimli olduklarını düşünürsek yanlış tespit. evcil hayvanların insanların psikolojisinde olumlu etkileri olduğu araştırmalarla kanıtlanmış. yani bence birçok insandan daha yarayışlılar, ayrıca bir işe yaramalarına da gerek yok. sırtlarında taş taşımak için yaratılmadılar sonuçta:d
nazar değer diye atamıyorum kedimi de mi buğulasam ne yapsam :d bu tanımı yazarken gidip buğuladım valla sajdj yeşil boncuk gözlerini görememek sizin için büyük kayıp ama maalesef boncuğuma nazar değsin istemem. darwin'imle tanışınnn.
:d hadi bakalım deneme tahtalarına bir yenisi eklendi. bu çocuklar sizin kobayınız değil. geniş çaplı düşünmeden o yıl canınız ne isterse onu yapamazsınız. azalta azalta yakında 1+1+1 yaparsınız artık. ne de olsa "zorunlu eğitim dayatılmamalı" di mi, eğitim verilmesinin istenmemesiyle ne alakası var canımm.
insanlar o sallantıda ''hmm acaba deprem kaç boyutta yaa, kesin küçüktür ben korkmayayım'' diyemiyor.
6 şubat depremlerinde afeti yaşayan herkes zaten çok etkilendi, ne olursa olsun yaşadıkları travmayı anlayabilmemiz mümkün olmasa da hem çevre illerde yaşayanlar hem de uzak illerde yaşasalar da olayı görenler ve çaresizlikten elleri kolları bağlananlar olarak hepimiz etkilendik. deprem farklı derecelerde olsa da herkes için travmatikti. zaten ülkemizde deprem yaşamayan birinin olması imkansız. deprem anında insanın aklına gelen tek şey ne kadar süreceği ve yıkıcı olup olmayacağı, insan korkarak sadece bu ihtimali düşünebiliyor. ne yazık ki o an ''6 şubat'ta depremden etkilenen kardeşlerimiz bu depremi hep yaşıyorlar, bizim şu an yaşadığımız ne ki'' diyemedik. hiçbir zaman da diyeceğimizi sanmıyorum. çünkü bu çok saçma. yaşanan acıyı/korkuyu hiçbir zaman unutmayacak olsak da bu bizim de acı yaşamayacağımız, korku duymayacağımız anlamına gelmez.
bu arada, bence de 3.5 hiçbir şey değil, hiçbir şey olmaması lazım. peki neden bu şiddetteki depremde bile baya sallandık ve derinlerden sesler geldi? yaşanan depremin tek artısı çok kısa sürmüş olmasıydı. kısa sürmeseydi çok daha fazla sallanmaya devam edecekti bu şiddette olmasına rağmen. kimse ay ölüyorduk, artık bu korkuyla yaşayamayız demiyor. ankara görece güvenli bir il denmesine rağmen neden bu büyüklükteki depremde bile binalar bu kadar sallanıyor diyor. cevabı basit, ankara da asla herhangi bir depreme hazır değil. birçok bölgedeki binalar tahmin edilebileceğinden de eski.
küt diye ses geldi, 3-4 saniye salladı. merkez üssü ankara diyorlar. 3.4 büyüklüğünde olduğu söyleniyor, bu şiddete rağmen böyle sallanıyorsa demek ki daha uzun sürse bu şiddette bile bazı evleri yıkabilir. ankara'da bazı bölgelerde çok eski binalar var çünkü. allah korusun.
kimse ezginin günlüğü'nden bahsetmemiş. hemmen bahsedelim. ebruli albümünde yer alan enfes şarkılarından biri. sözlerinde ismim de geçtiğinden daha bir hoş geliyor.
-adın ne?
+ıtır :d*
''babında'' :d
normalde nasılsam burada da öyleyim, hiçbir zaman kendimi olmadığım gibi göstermedim veya göstermeye çalışmadım. burada tepkili olduğum tüm konular normal hayatta da tepkili olduğum konular olmakla birlikte insanlarla iletişimim de normal hayatta nasılsam o şekilde. burada ekstra sabırlı olmayı öğrendim, o da hem yazarak iletişim kurmanın biraz daha zor olmasından, hem de editör olduğumdan ister istemez bir sorumluluk yüklenmesinden.
sözlükte zamanımın çoğunu dizi/film/kitap/bilgi başlıklarında geçiriyorum görevim gereği. genelde yeni insanlarla tanışamıyorum çünkü editör olduğumdan sözlük yazarı olarak görülmüyorum genelde. allahtan editör arkadaşlarım, kitap kulübü dostlarım ve daha önceden tanıştığım arkadaşlarım var. gerçi sözlükte 4 yıl geçirince ister istemez çook fazla kişiyle kısa da olsa iletişime geçtim veya gözlemledim. yani tanışıklığımız olmasa da çoğu kişiyi az çok biliyor sayılırım. bu da burada uzun süre geçirmenin artısı.
hayatta uğrunda asılacağımı bilsem susmayacağım konular oluyor. kendime göre bir çizgim ve inanışım var. sözlükte de fikrim neyse belirtmekten hiçbir zaman çekinmem. sadece yazarların birbirleriyle olan tartışmalarına katılmamayı tercih ediyorum çok ekstrem bir durum olmadığı müddetçe. o da, genelde belli kişiye bir anda herkes yüklenirken (aynı fikirde de olsam) aynı veya benzer bir şeyi yazmamın gerek olmadığını düşünmemden. bir taş atan da ben olmak istemem, linç kültürünü sevmiyorum. ve olaya hakim değilsem, konunun tamamını bilmiyorsam dahil olmak doğru gelmiyor. ama ortada bir haksızlık görürsem, beni susturmanız imkansıza yakındır.
normal hayatta da konfor alanını kolayca terk eden biri değilim. yeni şeyler denemeyi çook severim fakat sevdiğim ortamlara bağlıyımdır. sözlükte yıllarımı geçirmemin sebebi de bu. ilk sözlüğüm olduğu için bende yeri ayrı, hal böyle olunca durumlar el verdiği sürece varlığımı sürdürmek istiyorum ki sözlüğe ara veren veya gidip geri dönen dostlar, döndüklerinde tanıdık ve güvenilir bir isim görebilsinler*. yani normal sözlük ailesinde kapıyı açıp karşılayacak o tanıdık kişiymişim gibi geliyor.
birleştirici yönümün de olduğunu düşünüyorum. kin tutamıyorum, hal böyle olunca 5 dakika önce sinir olduğum birine benimle düzgün bir iletişimde bulunursa sinirimin devam etmesi imkansız. bu yüzden sözlükte beni günah keçisi seçip iftira atılan olaylar dışında tartışma içerisinde bulunduğum hiç olmadı. rahatsızlığımı özel mesajda belirtirim. iyi bir iletişimin birçok şeyi çözebileceğini, çözmüyorsa da iletişim kurulan kişide bir problem olduğunu düşünüyorum. birleştiricilik diyordum, burada yıllar geçirmenin bir sosyallik yönü oluyor. hal böyle olunca kitap kulübü olsun, diğer kulüpler veya editörlük grubu olsun, zaten tartışmalık bir ortam olmuyor ancak olsa dahi orta yolu bulabilecek yönümün olduğunu düşünüyorum.
sözün özü, sözlükte takılma babında kendimi normalde nasıl biriysem öyle tanımlarım.
kitap kulübü kurulduğundan beri ilk kez geleneksel yılbaşı çekilişimizi discord'un erişime kapalı olmasından dolayı yapamamıştık. tekrar bir araya gelip hasret giderdikten sonra ''neden 14 şubat sevgililer günü çekilişi yapmıyoruz ki?'' diye düşündük ve karşınızda normal sözlük kitap kulübü sevgililer günü çekilişi!
ilk kez melisa kesmez okumama vesile olacak sevgili @tropikalorman'a teşekkür ederim, hediyelerimi çok beğendimm. sevgilim yoksa ne olmuş benim kitap kulübüm var.s
benim sevdiğim karakterlerden biri bülbülü öldürmek'teki atticus. daha başlamadan çevresi tarafından kaybedeceği beklenen bir avukatın kazanmak için elinden geleni yapması, ırkçılığa ve çevresindeki ön yargılara karşı haklının yanında olması etkilemişti. çocukları için de iyi bir babaydı.
martin eden ve ruth'u da severim. ikisinin de eleştirdiğim yönü olsa da kalbime dokundukları anlar da olmuştu.
normal sözlük'ü kullanarak 3. parti dahil tarayıcı çerezlerinin kullanımına izin vermektesiniz.
Daha detaylı bilgi için çerez ve
gizlilik politikamıza bakabilirsiniz.
online yazar listesini görmek için lütfen giriş yapın.