inci sözlüğün kapatıldığını bu gece fark ettim. 1 ay öncesinde görmüştüm ama o kadar hayatımdan çıkmıştı ki bendeki yerini anımsamamıştım bile.
bu gece 6 sene öncesinde bıraktığım başka bir anımı stalkladım. en mutlu günümüzde, ayrılsak bile 3 sene sonra 10 mayıs 2021 de burada tekrar buluşalım diye sözleştiğimiz sokağı twitterda paylaşmış birini rtlediğini gördüm. sokağı hatırladım, orada geçirdiğimiz anları hatırladım, hayatımda yaşadığım en saf ve içten duyguları hatırladım, sonra bahsettiğimiz sözden emin olmak için inciye girmek istedim, inci sözlükte ikimizin de hesabı ve ortak bir başlığı vardı oraya not almıştım baktım ki sözlük uçmuş.
tarihi zaten tam anımsayamıyorum 10 mayıs 11 mayıs ikisinden biri muhtemelen 2017 de oradaydık ama 2019 da ayrıldık ve ben o gelir diye onu bekledim oraya gitmeden bekledim. gidemeyecek kadar ümitsiz, o gitse beni bir şekilde bulur inancıyla umutluydum. o yüzden 2017 de olamazdı, ama 5 sene de demiş olabilirdik 2016 yılında, pazarlık yapmıştık çünkü bunu hatırlıyorum. unutabilirdik, tekrardan gelip o en mutlu günü yad etmek isteğiyle tarihi çok ileri atmamıştık.
anılarım o kadar silikleşmiş ki sadece birkaç görsel, onun gülüşü, içtiğimiz kahve, pilli bebek, ankara kale.. onun rt yaparken benim kadarını bile hatırladığını, sözleştiğimiz günü ise ayrıldıktan sonra beklediğini sanmıyorum. ama insan hayatında en iz bırakıcı duyguları asla unutmuyor, her mutluluğun, özlemin, öfkenin, acının ayrı bir tadı, numarası oluyor beyninde. silik anlarımızı anımsadıkça o numaralar bana ne hissetmem gerektiğini söylüyor. ama ne hissedeceğimi bilemiyorum.
ona, o zamanlarda duyduğum tutku ve aşka baktığımda şimdi bundan korkuyorum gerçekten hayret edilesiymiş bir insanın başka bir insanı bu derece sevmesi. -ki bu tutku içimde sönmemiş ki hala umut ediyor ve bunu onun okumasını ister bir şekilde yazdıklarımı estetize ettiriyor bana- yabancı birisinin hikayesi gibi geliyor ve üzülüyorum. içimi burkan şey gelişen olaylar değil sadece al-ver dengesinin, elde etmek, kazanmak denen şeyin o zamanki duygularımla bir alakası olmaması. dünyanın ilüzyonu da bu galiba hislerle kazanabileceğimizi düşlediğimiz ama öyle olmasına asla müsaade etmediğimiz bir yer.. insanlığın organize ederek her zaman başardığı ender şeylerden.
uzun zamandır böylesine boşluğa konuşmamıştım bana iyi geldi, çıkıp sigarayla kar yağışını izledim, seninle de izlemiştik ama en güzelini sen de seçebilirsin yine ankarada, kalede, o köşk otelde fısıldaşıyor, üşüyüp birbirimizi ısıtıyor, gülüşüyorduk. gençtik, gençliğin gücünü sadece yaş sanacak kadar da tecrübesizdik. bize tüm yaşamımız boyunca sunulacak en nadir bağların o anlarda bahşedildiğini bilemedik. ve ikimize ait olan her şeyi dünyanın diğer nimetleriyle takas ettik.
sonra da unuttuk, birbirimizi, ankarayı, gezdiğimiz diğer şehirleri, şarkılarımızı, en zor günlerimizde birlikte durmamızın onurunu ve ileride bizi biz yapacak tüm kıymetli şeyleri.
insanlar kadar anıların silinmesi de üzücüymüş, her şeyi öğrendim derken ve hayatıma -matah bir şey sanılan- duygusuzca devam ederken, yeni bir şey öğrendim.
edit: yıllarca seni affetmeye, beni affetmene, o anlara geri dönüp onları düzeltmek için kendimi düzeltmeye çalıştım. çünkü bu kadar değerli bir şeyi o 20 yaşındaki çocuğa emanet etmemem gerektiğini düşündüm. ama şimdi görüyorum ki sadece kendimi affedemiyorum ve hatalarımla, kendimle barışamıyorum. bundan sonrasında kendimle barışmayı deneyeceğim.
devamını gör...