atun amara yazar profili

atun amara kapak fotoğrafı
atun amara profil fotoğrafı
rozet
karma: 2806 tanım: 244 başlık: 10 takipçi: 54
Hiçbir yere ait olamayıp her yere ait olan kadından, sevgilerle... memento mori, memento vivere ?

son tanımları | başucu eserleri


sinema-tv kulübü

eyy ahali, açılın! sözlüğünüzün delisi, ayağınıza geldi. halı, film, dizi kenarına.. pardon, pardon karıştırdım.

merhaba sözlüğün sevgili üyeleri. bu deli ne oldu da bize sesleniyor diyorsanız hemen size ufak bir açıklama yapmak isterim. bildiğiniz üzere günler önce sözlükte film dizi kulübü için eş başkan arayışında olduğumu duyurmuştum. sizlerden gelen destekler sayesinde bir eş başkan buldum ve müjde! film dizi kulübümüzü kurmak için harekete geçmiş bulunmaktayız. sevgili @düş ölüsü bu macerada bana eşlik edecek yegane destekçim oluyor ve biz sizler için muhteşem etkinlikler, bolca eğlence içeren bir kulübün ilk temellerini atmış bulunmaktayız.
hayat, bizim için çok yorucu geçebilir. bazen düşüp kalkamadığımız anlar, sarılacak bir dal arayışına gireriz. biz kulüp olarak sizlere sadece sarılacak bir dal değil, kendinizi evinizde, bir sinema salonunda, huzur bulduğunuz o ağacın altında gibi hissettirmek istiyoruz. neşemiz, eğlencemiz daim olsun ve biraz da olsa hayatın bize yüklediği sorumluluklardan kurtulalım/ kurtaralım istiyoruz.
ünlü gerilim filmleri yönetmeni alfred hitchcock der ki "sinema sıkıcı yerleri makaslanmış hayattır."
gerçekten de öyledir. bazen youtube'da video izlerken öyle alışırız ki sıkıcı yerlerini ileri sarmaya, sinemada ya da televizyonda izlerken elimizin hemen altında bir ileri tuşunun olmasını isteriz.
eğer her birimizin hayatlarının filmleri yapılacak olsaydı ve yapılsaydı, izlemek için bir başka ömrü feda etmek gerekirdi. oysa sadece sıkıcı yerlerinin çıkarıldığı, durup dururken sizi gülümseten anılarınızın olduğu kısa bir film şeridi sizi keyiflendirmez miydi?
bu kulüpte sizi bekleyen birbirinden güzel ve eğlenceli birçok etkinlik bulunuyor. sürprizi kaçsın istemem ama size birkaç ipucu bırakabilirim.
size özel bir sinema salonu, afiş galaları, sözlüğün kendine ait film- dizi listeleri, perde arkası haberleri ve daha niceleri.
jasques tati bir keresinde ‘’ben istiyorum ki; film, siz sinema salonunu terk ettikten sonra başlasın.’’ diyor. biz de sizin için, filmleri perde arkasına taşıyor ve asıl filmi yaşamanızı sağlamak istiyoruz. sizler istediniz, biz de bu yola baş koyduk.
e hadi o zaman! siz de bu güzel eğlencenin bir parçası olmaya hazırsanız, başvurularınızı bekliyor olacağız!

davet linkimizi buraya bırakıp toz oluyorum!
discord.gg/MzrSMVeQyv

sözlüğünüzün delisi, gururla sundu...
devamını gör...

insanlığımı yitirirken

bir kitap beni bu kadar mı etkiler üstelik daha yarısına geldim!
hadi gelin sizinle bir ilk yapalım ve atun amara kitap entrysi girerken sizde benim şahitlerim olun.
insanlığımı yitirirken, birçok defa karşıma çıkan bir kitap son zamanlarda. nihayet okuma fırsatı yakaladığımda * beni bu kadar etkileyeceğini hiç düşünmemiştim.
intihar etmeden önceki son mektup olarak bilinen bu kitap, yazarın bir karakter aracılığıyla aktardığı hayat öyküsünü içeriyor.
beğendiğim yerlere gelmeden önce sadece ilk 50 sayfada benim belki de çevirmen hatası olarak gördüğüm şeylerden bahsedeceğim. kitap bir japon klasiği, muhtemelen orijinalinde ağır bir dili vardır diye tahmin ediyorum ki japonca bilmiyorum. ona rağmen elimde tuttuğum ithaki yayınlarına ait basım, gerek tekrar eden cümleleri ve gerekse uzun uzadıya anlatılan farklı betimleme cümleleriyle 128 sayfalık kitabı bana zor yarılattı.
not : daha iyi bir kafayla okumak ve kitabı tam olarak anlayabilmek için yarıda bıraktım.

sizlere bu 50 sayfalık kısımda beni en çok etkileyen paragrafı göstermek istiyorum.



"o aslan maskesini hiç mi hiç istemiyordum. onun yerine kitap daha iyi olurdu. fakat babamın bana maskeyi almak istediğini fark edip onun bu niyetine karşılık olarak gönlünü almak için gecenin o saatinde böyle bir maceraya çıkmıştım."



bu kısım beni en çok etkileyen paragraf oldu. birini mutlu etmek, böyle bir çaba için kendini zorunlu kılmak. anlamadığın bir dünya da bir piyon olarak yaşamak ya da yaşamaya çalışmak...

50 sayfada kendimden bir çok şey buldum ve bu beni bir hayli korkuttu. insanlar, dış görünüşe gerçekten aldanıyor. ve siz bir maskeyle onları idare edebiliyorsunuz...

yerin dibi not: kitap bittiğinde entry düzenlenecektir.

18.07.23

kitabı en nihayetinde bitirdim ve yine kendimi burada buldum. kitabın ağırlığı, konunun derinliği, yazarın hislerini tercüme etme şekli beni o kadar çok yordu ki bunu size ifade edemem. beklediğim gibi bitmedi, hoş nasıl bir son beklediğimi ben de bilmiyorum.
en beğendiğim kısım iki sayfalık şiir kısmıydı, anlamı derin, sözleri içine çeken cinstendi. üst kısımda da bahsetmiştim, kendimi bulduğum birçok paragraf oldu. her birini yazmaya kalksam sanırım direkt kitabı yazmış olacağım. sona yine biraz spoi bırakacağım ama, bu da benden size ön uyarı!

genel olarak ithaki yayınlarına özgü mü yoksa çevirmenlerden kaynaklanan bir durum mu bu bilmiyorum. fakat bazı cümleleri anlamak için ekstra bir mesai harcamam gerekti. hatta öyle ki kitaba bir gün ara vermek istedim. kendini sürekli tekrar eden bağlaçlar, cümlenin anlaşılmaz derecede uzun olması ve farklı betimlemelerle hikayenin anlatılması beni asıl yoran etmenlerden biriydi. sanırım kitap için yapabileceğim tek olumsuz eleştiri buydu.

ben bir intihar mektubu okumadım arkadaşlarım, ben gencecik yaşta yitip giden bir adamın hikayesini okudum ve birçok kez bunun gerçek olmamasını diledim. bu yaşanılanların kitaba özel kalmasını ve gerçekte hiç olmamasını...
ilk defa böyle bir kitap okudum, böyle bir öykü, hikaye ya da şaheser... siz ne demek isterseniz. kendimi değişik bir ruh hali içerisinde hissediyorum. kitap küçük ve az oysa ki bende bıraktığı etki bir ton demirle eş değer.


"mutluydular... ve ben, bir aptal gibi aralarına dalıp her şeyi mahvediyordum."



"tanrıya soruyorum. güvenmek bir suç mudur?"
"masum güven, nihayetinde suçun özü müydü?"
"tanrıya soruyorum. direnmemek suç mu?"


dazai bir paragrafta "acı çekenler başkalarının acı çektiğini hissederler." diyor. yo-çan çektiğin acıyı bilemem ama kalbimde bir yer bu tarifsizliği hissettiğini bağırıyor. ben hissediyorum...
devamını gör...

ailem robotlara karşı

merhabalar efendim, yine ben ve yine bir film entrysi..
öncelikle animasyon aşığı biri olarak, kaç yaşına gelirsem geleyim bıkmadan usanmadan kendimi bu filmlerin arasında, onları hayran hayran izlerken buluyorum. iki gündür de, hazır tatildeyken kendimi yine bir animasyon filmi ararken buldum.

kullanıcı tarafından yüklenmiş görsel


bu kez, sizlere biraz spoiler içerikli bir entry gönderiyorum, en başından uyarımı yapayım, lütfen kusuruma bakmayın canlar.

bu animasyona başlamadan önce, oldukça umutsuz ve hatta sırf zaman öldürmek için izlediğimi belirtmek isterim. fakat film, içerisinde yer alan gerek görsel efektler ile gerekse konu itibarı ile beni bir hayli içerisine çekti doğrusu.
film, 2021 yapımlı olup, gerçek ailelerin, gerçek bireylerinden esinlenerek oluşturulmuştur.

kullanıcı tarafından yüklenmiş görsel


-dikkat! buradan sonra, yüksek olmasa da bir miktar spoiler içerir.-


ailemiz, toplam 4 üye ve 1 köpekten oluşuyor ve her biri farklı düşünce yapısına, farklı ilgi alanlarına sahip. film de aslında tam olarak burada başlıyor. aile bağları güçlü de görünse aslında ne kadar zayıfmış diyorsunuz.
yeri geliyor ailenizle konuşmayı unutarak onlara vakit dahi ayırmadan günleriniz geçiyor. hani derler ya;

ertelemek yaşamın mayasını kaçırır.
işte tam olarak bu sözü size hatırlatan bir animasyon filmi.


güzel klişelere atıflarda bulunan, içerisinde mizahla karışık ders veren, öğreten ve bunu yaparken biraz da güldüren animasyon filmi.

hatta sizinle aklımda kalan bir repliği paylaşmak isterim.

bu replik ailemizin babası ve bir robot arasında geçmektedir.


+bip bop bip bop
-hey, ne yapıyorsun?
+bip bop bip bop, ben sadece bir robotum.
-seni bilgilendireyim, bu incitici bir klişe.


e tabi bir de, asıl kızımız bir şeyler anlatırken uyku moduna geçen pal adlı uygulamamız.. beni epeyce güldürdü maalesef.


kullanıcı tarafından yüklenmiş görsel


film hakkında yazmak istediğim o kadar çok şey var ki, küçük bir çocuk gibi size heyecanlı heyecanlı anlatmak istiyorum bütün detayları. sonra, spoiler vermeyi ve duymayı sevmeyen ben geliyor aklıma, hemen vaz geçiyorum.

uzunca bir entrynin sonuna gelirken, buraya kadar okuyan herkese sonsuz teşekkürler. son olarak birkaç şey ekleyip toz olacağım buradan, söz!

film genel itibarı ile, benim gözümde bir çocuk filmi olmaktan oldukça uzak.
izlerken, bir çok bakış açısına sahip olduğunuz için çoğu karakter ile empati kurup, onları anlayabiliyorsunuz.
tatlı efektler ve yapılan kelime oyunları şahsım adına güldürdü. kısacası ben filmi izlerken eğledim, umarım sizler de izler ve benim yaşadığım duygulara ev sahipliği yaparsınız!
devamını gör...

soul

yine bir gün, kendimi şehirler arası otobüs terminalinde, bir otobüsün içinde hareket etmeyi beklerken buldum. tabi uzun yolculukların olmazsa olmazı, ya müzik dinlemek ya da dizi/film izlemektir benim için. açtım interneti, bir animasyon delisi olarak uzun zamandır spoiler yediğim bir filmi gördüm. işte dedim tam zamanı, aç bakalım oradan soul'u.

bir film düşünün güçlü bir alt metni olsun, o filmi biraz komik biraz da müzikal yapın. e yapmışken, izleyiciler bunu çocuklar için sansın, diyeceğim o ki, animasyon olsun. hah! buldum buldum, 2020 yılında zaten yapılmış bu.

o zaman filmimize geçelim mi, bakalım bu animasyon kimmiş, kimlerdenmiş.

kullanıcı tarafından yüklenmiş görsel

filmimiz pete docter'ın yönetmenliğinde seyirciyle buluşturulmuştur. söylemeden geçemeyeceğim, kendisi yukarı bak, ters yüz gibi birçok muhteşem filme imzasını atmış olan ünlü bir animatör ve yönetmendir. ayrıca kendileri birçok ödüle de ev sahipliği yapmaktadır. yani arkadaşlarım, gidin bu filmi izleyin, izlettirin. sadece animasyon diyip geçmeyin.*
başrollerimiz 22 ve joe; tina fey ve jamie foxx tarafından seslendirilmektedir. aynı zamanda filmimiz bafta, oscar gibi ödüllere layık görülmüştür. *

ek olarak pixar, ilk defa başrolünde bir afrika-amerikalı'ya yer veriyor. işin güzel yanı şu ki, dizideki çoğu karakterde başrolümüzle aynı.

kullanıcı tarafından yüklenmiş görsel


kullanıcı tarafından yüklenmiş görsel


uyarı; bu kısımdan sonrası bir nebze spoiler içerir.

biz insanlar sizce de çok tuhaf varlıklar değil miyiz? yaşadığımız şu hayata bilinçli olarak belki de yalnızca bir defa geliyoruz ve kendimizi öylesine kapatmışız ki yaşadığımız süreden bırakın keyifi, tat bile alamıyoruz. hemen hemen herkesin bir ideolojisi, bir hedefi var. fakat o ideoloji ya da hedefler bizlerin istediği asıl şey mi? bizim kayıp parçalarımız o ideolojilerde mi saklı? ne zaman tam anlamıyla kendimizi bulup, şu hayatın tadını çıkaracağız? ne zaman biz, asıl biz olacağız?

film, joe adında bir karakterin etrafında dönen olaylar silsilesini anlatmaktadır. joe, bir orta okulda yarı zamanlı müzik öğretmeni olarak çalışmaktadır. fakat az önce üst paragrafta bahsettiğim gibi, joe'nun hedefleri farklıdır. o kayıp parçasının jazz olduğuna inanmaktadır ve asıl isteği bir grupta * jazz piyanistliği yapmaktır.

sanırım hayat tam da bu noktada devreye giriyor. olmaz denilen oluyor, olansa elinden kayıp gidiyor. hayat, sen neyi çok istersen onu senin elinden alıyor. seni sabretmeye itiyor, çabalamaya ya da... ama bunların hepsini kanlı, pis oyunlarla sürdürüyor. belki de bu yüzden biz hayatı pek de sevemiyoruz.*

spoiler içerir dikkatli açın.


asıl hikayemiz ise bundan sonra başlıyor. joe, trajedik bir kazanın ardından kendini farklı bir evrende buluyor. yeniden hayata tutunmasının tek yolu ise o dünyadan biri gibi hareket etmekten geçiyor. *) işte 22 ile de orada tanışıyor.



22 o kadar yaşlı bir ruh ki, rahibe teresa'ya kadar birçok ünlü ile konuşma ve zaman geçirme fırsatı olmuş. filmde en sevdiğim kısım da, o ünlü ruhlar ile konuştuğu kısa sahnelerdi.

kullanıcı tarafından yüklenmiş görsel

kullanıcı tarafından yüklenmiş görsel

kullanıcı tarafından yüklenmiş görsel

kullanıcı tarafından yüklenmiş görsel

tabi ki de filmi gidin izleyin diye görseller paylaşmıyorum, saçmalamayın.


sizinle en çok sevdiğim birkaç sahneyi paylaşmak istiyorum. spoiler içerir dikkatli açın.

[[spoiler]]

"merak etme, iyiler. burada ruhları incitemezsin, o dünyadaki hayatın amacı."


kullanıcı tarafından yüklenmiş görsel


"biz ilham vermek için buradayız joe ama bize ilham verildiği çok nadirdir.... peki hayatını nasıl geçireceksin?"

"emin değilim ama şunu biliyorum, hayatta her anın tadını çıkartacağım."

kullanıcı tarafından yüklenmiş görsel

[[/spoiler]]


entry çok uzun oldu, hemen genel bir toparlama yapıyorum. gerek alt metni, gerek göndermeleri, gerekse animasyon çizimlerine kadar her şeyiyle beni içine çeken bir filmdi. uzun zaman sonra yediğim onca spoilera değdi ve ben ilk defa neden bu kadar geç kaldım bunu izlemekte diye kendime sordum. kendimi sorguladım, ben kimim, benim eksik parçam ne, diye. seslendirmenlerin uyumundan her şeyine 10/10'luk bir filmdi benim için. umarım, izleme fırsatı bulur ve benimle aynı duyguları paylaşırsınız...

yine, yeni ve yeniden buluşuncaya dek, bize biçilen kısıtlı zamanın tadını çıkaracağımız güzel günlere...
devamını gör...

elemental

ba-yıl-dım!!!!!
sözlüğünüzün delisi ayağınıza geldi efenim, yine, yeni ve yeniden ben! hem de bir animasyonla!
daha yeni tapteze bir animasyon kendileri, 2023 peter sohn yönetmenliğinde, üstelik pixar yapımı. tadından yenmez bir film neticede.
sinemada izlemediyseniz çok şey kaçırdınız ben gibi. zira film başlamadan önce yukarı bak animasyonundan bir kesit gösterilmiş. onu izleyemediğim için bir miktar buruğum elbette. fakat bu film, bu animasyon.... tamam dedim ya, işte senin beklentini karşıladı. beklemene değdi!
geleneğim olan "kimmiş kimlerdenmiş" kısmına girmeyeceğim zaten yukarıda yeterince bahsettim diye umuyorum. geçelim bol spoilerlı kısma. bakın uyarıyorum bol bol spoilerlı!!!!

kullanıcı tarafından yüklenmiş görsel




birilerine karşı duyduğumuz sorumluluklar, bilmeden sırtlandığımız yükler var sırtımızda. korktuğumuzu bilmesek de hani o taşın altına elimizi koyarız ya, öyle ağır sorumluluklar. ember, hiç bilmeden ve aslında hiç de istemeden bir taşın altına elini koymuş. bu ona o kadar ağır gelmiş ki öfkesiyle dışa vurmuş ama kimse görmemiş, kimse duymamış işte.
tanıdık gelmedi mi? oysa bana hiç yabancı değildi. belki de bu yüzden her replikte bir şeyler buldum kendime.

kullanıcı tarafından yüklenmiş görsel







"bazen öfkeme hakim olamadığımda kendime, duymaya hazır olmadığım bir şey söylüyorum gibi geliyor"




ember ve wade, zamanlaması mükemmel bir anda tanışıyorlar. biri suyken biri ateş... ne kadar da imkansız ama...

kullanıcı tarafından yüklenmiş görsel



peki ya aslında, olmaz dediklerimiz olur da bir mucize bizi kucaklarsa? ince ince işlenen bir aşk hikayesi, zıt kutuplar kuramı ya da en basitinden "biz ayrı dünyaların insanıyız cevdet" cümlesi. öyle güzel işlenmiş ki.... yahu ben daha ne diyeyim.

kullanıcı tarafından yüklenmiş görsel







"ateşçede bir kelime var; tishok. ışığı yanarken kucakla çünkü sonsuza dek yanmayacak anlamına geliyor."






kullanıcı tarafından yüklenmiş görsel


herbiri muazzam detaylardı. sanırım aşık oldum a dostlar, hem de bir filme. ben hem türkçe hem de alt yazılı versiyonunu izledim. filmde kötü bulduğum tek detay isimlerin türkçeleştirilmesiydi. ember olmuş ateş, wade olmuş deniz... ne alaka bebeğim ne alaka? özel isimlerin çevrildiği hangi evrende görülmüş?
onun dışında ateş ailesini abartı bulanlar olmuş fakat ben baba karakterini hiç yadırgamadım. öte yandan ember'ın annesi müthiş tatlıydı. özellikle ona aşk falı baktırmaya gelenlere uyguladığı tarife, kahkaha attım.
evet, mizah eksikliği olabilir fakat film bana daha çok dram tadı verdi. bu yüzden de hiç umursamadım. daha doğrusu varsa bir eksiklik fark etmedim bile. gözümden bir iki damla yaş akıttığı gerçeğini de es geçemem. *
az kalsın unutuyordum, seni sevmiyorum dediği kısımda, o sahneyi kim tasarladıysa getirin alnından öpeceğim. bulun bana o dehayı....



velhasıl kelam, beklentilerimi karşılayan, yüzümde gülümseme bırakan tatlı bir yapımdı. hatta bana film bitiş sahnelerini * bile izlettirdi. sanki onlar bize "devamında bunlar oldu" deme şekilleriydi. şu dakika deseler ki, atun bu filmin ikincisi çıkıyor, yana yakıla beklerim.
demem o ki, izleyin izlettirin.
yine yeni ve yeniden buluşuncaya dek, bol film izlemeli günler dilerim.
-sözlüğünüzün delisi!




"ne tuhaf, bunca zaman seni güçlü biri sanmıştım. meğerse korkuyormuşsun."




dip not: nasıl ama, sonda alıntıyı verir kaçarım, hiç anlamazsınız.
devamını gör...

minyonlar 2

aman aman, taptaze animasyon çıktı dediler koştum. uzun zamandır çıkmasını beklediğim fakat gösterimdeyken sinemaya gidemediğim film olur kendileri. bugün kalan vaktim sayesinde izleme fırsatı buldum. biraz spoilerlı entrymize başlayalım o halde!

minyonlar benim çok severek izlediğim bir animasyondu, haliyle ikincisi çıkacak haberleri gelince dört göz ve birazda yüksek bir beklenti ile vizyona giriş zamanını beklemeye başladım.

baştan söylemeliyim ki benim için, beklentinin ne altı ne de üstündeydi. tam karşılamadı ama kötü de değildi anlayacağınız.

öncelikle bir inceleyelim, kimmiş bu minyonlar?
minyonlar ilk 2010 yılında orijinal adı; despicable me olan çılgın hırsız filmiyle ortaya atıldı. minyonlar adıyla ise ilk kez 2015 yılında spin-off* olarak vizyona girdi.
koca bir ordudan en çok duyduğumuz isimler kevin, stuard ve bob oldu. bu tatlı mı tatlı karakterlere hayat veren kişi ise pierre coffin.

kullanıcı tarafından yüklenmiş görsel


minyonlar, kendi yöneticilerini arayan bir nevi kayıp ordu aslında. gru ise onlar için bulunmaz bir nimet oluyor. tamam.. bu konularla sizi daha fazla sıkmadan asıl filmimizin konusuna geçiyorum. bu kadar tarihçe yeterli.

kullanıcı tarafından yüklenmiş görsel

başkarakterlerimizden biri olan gru'nun, bu filmde küçük halini ve aslında kötülük aşkının nasıl alevlendiğini görmekteyiz.
asıl macera ise vahşi altılı adında bir kötülük grubunun onlara ait olmayan bir mistik taşı çalması ile başlıyor.

kullanıcı tarafından yüklenmiş görsel


bizim küçük gru'muz durur mu? tabi ki hayır. bu kötülük grubunun biricik hayranlarından bir tanesi de gru. gru bir şekilde bu grubun parçası olmaya karar verir ve bir başvuru gönderir.

bundan sonrası ise aşırı spoiler içerdiği için izlemeniz gerekecek diyor ve sevdiğim bir kaç sahneye geçiyorum.

kullanıcı tarafından yüklenmiş görsel



en güzellerinden bir tanesi bob'un uçakta hostes olup bebeğin ağlamasını kesme çabasıydı. bob her zaman favori minyonum olacak!

kullanıcı tarafından yüklenmiş görsel

kevin ve stuard'ı unutmamak lazım...

kullanıcı tarafından yüklenmiş görsel




filmin asıl favorisi ise benim için rahibe ablamızdı. ışıklar arasında yükselişi sanırım en iyisiydi.


genel olarak baktığımızda, çılgın hırsız serisi ve minyonlar 1'in yanında ne yazık ki benim için sönük kalan bir filmdi. başlarda sıkıldığımı ''bu mevzu nereye bağlanacak yahu'' dediğimi üzülerek bildiriyorum. tekrar hatırlatmakta fayda var, izlenmeyecek kadar kötü bir filmdi kesinlikle demiyorum. aksine görseller, animasyonların tatlılığı çok hoştu, yeniden kalbimi çaldı! sadece sanırım benim beklenti fazlalığımdan dolayı bu seferki filmi pek beğenemedim.

kullanıcı tarafından yüklenmiş görsel

filmde hikaye açısından bazı kopukluklar hissettim, bazı kısımları tekrar ve tekrar izlemem gerekti hikaye akışını kaçırmamak için. tabi bunlar benim görüşüm arkadaşlarım. izleme fırsatı bulursanız şimdiden iyi seyirler dilemek de bana düştü. o zaman, herkese iyi seyirler!!

kullanıcı tarafından yüklenmiş görsel
devamını gör...

yazarların unutamadığı film replikleri


[[spoiler]]
ben uçarken senin kanatlarını kırdım, ben mutluluğu bilmiyorum füsun. korkuyu senin gözlerinde gördüğümde anladım. kendimi,
yapraklarını yiyen bir kurtçuk gibi hissediyorum. ben uzağa gidiyorum birtanem. sevgimin seni acıtamayacağı bir yere, seni acıtmadan inciltmeden sevebilecek bir yere.. bana delibal diyorsun ya delibal’ın fazlası zehirdir..  delibal zehir.. bana uzun bir aşk yaşattın. çok mutluyum giderken, sende mutlu ol. birde beni affet, şimdi değilse bile birgün affet.. sayamayacağın kadar öpücük yıldızlar kadar öpücük birtanem...
[[/spoiler]]


delibal.
devamını gör...

kitap alıntıları

birinin bizi evcilleştirmesini kabul edince, biraz da olsa göz yaşı dökmeyi göze almalıyız.

küçük prens - antoine de saint-exupéry
devamını gör...

normal sözlük'ü kullanarak 3. parti dahil tarayıcı çerezlerinin kullanımına izin vermektesiniz. Daha detaylı bilgi için çerez ve gizlilik politikamıza bakabilirsiniz.

online yazar listesini görmek için lütfen giriş yapın.
zaman tüneli köftehor rehberi portakal normal radyo kütüphane kulüpler renk modu online yazarlar puan tablosu yönetim kadrosu istatistikler iletişim