bana_göre - en beğenilen tanımları (1. sayfa)
4.
sözlük yazarlarının nicklerinin anlamı
koskocaman bir hikayesi yok nickimin. kimsede merak etmedi açıkcası. fakat paylaşmak istiyorum. günlük hayatımda, çevreme göre farklı fikirlerim kendimi sürekli tartışma ortamında bulmama sebep oluyor. bazen bu seviyeli tartışmalar hoşuma gitsede beni sıkmaya başladığı an o mühim sözcük geliyor “bana göre dedim fazla abartma” , “bana göre…”. bir bakmışım susmuş karşımdaki. bir kurtarıcı gibi. hem ‘kime göre neye göre?’ sorusununda en net cevabı.
devamını gör...
5.
yazarların itiraf köşesi
ben iflah olmam. yaşadıklarımdan gram ders çıkarmıyorum. hata yapma fetişim var. bile bile hataya yürüyorum ve daha çok üzüleceğiminde farkındayım. ama tutamıyorum kendimi.
devamını gör...
6.
yazarların itiraf köşesi
tüm insani ilişkilerimizde bir çıkar olduğunu düşünüyorum. bu ilişkilere anne, baba, ailevi ilişkilerde dahil.
yetişkin birey neden bir çocuğunun olmasını ister? soy devamı, aile kurumunun tamamlanması, bazen evliliğin kurtarılması, sevmek, yaşlılık hayatındaki bakımı garantiye almak… bunların hepsi bireyin çıkarı. aslında karşımızdakine sevgiyi bile geri ödemeli veriyoruz. her şeyi kendi çıkarımız için yapıyoruz.
biz karşımızdakini çıkarımız olmadan sevemiyoruz bile.
yetişkin birey neden bir çocuğunun olmasını ister? soy devamı, aile kurumunun tamamlanması, bazen evliliğin kurtarılması, sevmek, yaşlılık hayatındaki bakımı garantiye almak… bunların hepsi bireyin çıkarı. aslında karşımızdakine sevgiyi bile geri ödemeli veriyoruz. her şeyi kendi çıkarımız için yapıyoruz.
biz karşımızdakini çıkarımız olmadan sevemiyoruz bile.
devamını gör...
7.
kütüphanede ders çalışmak
iki yıl önce kütüphane ve ben sonsuz bir dostluğun temelini attık.
eğer bireyin kendi iradesiyle ilgili sorunları varsa çalışmaktan başka şans bırakmayan bu mekanda bulunması yeterli oluyor. bir kere yeni nesil tüm kütüphanelerde sınırsız internet var, eğer türkiye genelinde bir sınava hazırlanıyorsan seni hırslandıracak bir sürü rakibin, bilgisayarın yoksa bilgisayar erişimin var. benim gittiğim kütüphanede kahve ve su ikramı da var aynı zamanda. yani bol kafein bol çalışma.
tabi tüm bunların yanında bu aralar musallat olan vıcık vıcık insanlar da var. kütüphanede kısık sesle bile olsa sohbeti uzatmaması gerektiğini bilmeyen, durdan sustan anlamayan. sabırlı olmak tüm bu sorunları çözüyor. deneyimle sabittir.
kütüphanede ders çalışmak bir nimettir dostlar. doldurun çantaları atın kendinizi kütüphane yoluna.
eğer bireyin kendi iradesiyle ilgili sorunları varsa çalışmaktan başka şans bırakmayan bu mekanda bulunması yeterli oluyor. bir kere yeni nesil tüm kütüphanelerde sınırsız internet var, eğer türkiye genelinde bir sınava hazırlanıyorsan seni hırslandıracak bir sürü rakibin, bilgisayarın yoksa bilgisayar erişimin var. benim gittiğim kütüphanede kahve ve su ikramı da var aynı zamanda. yani bol kafein bol çalışma.
tabi tüm bunların yanında bu aralar musallat olan vıcık vıcık insanlar da var. kütüphanede kısık sesle bile olsa sohbeti uzatmaması gerektiğini bilmeyen, durdan sustan anlamayan. sabırlı olmak tüm bu sorunları çözüyor. deneyimle sabittir.
kütüphanede ders çalışmak bir nimettir dostlar. doldurun çantaları atın kendinizi kütüphane yoluna.
devamını gör...
8.
türk kızı kitaplığı
birileri yine cinsiyetçi başlıklar açıp akışta kalmaya çalışıyor.
devamını gör...
9.
kadınların akşam tek başına yürüyüşe çıkamaması
bugün iliklerime kadar hissettiğim duygudur. saat çok geç değil, yürüdüğüm yolun kalabalığa yakın olmasına dikkat ediyorum. bir şey olursa sesim hızlı duyulsun diye. yanıma biber gazı almadım diye üzülüyorum. neden peki? neden ben kafam esince yürüyüşe, nerden yürüdüğüme nasıl yürüdüğüme dikkat etmeden çıkamıyorum. neden ben çıkmadan önce evdekilere haber verip ne giydiğime dikkat etmelerini istiyorum. ne giydiğim önemli çünkü olurda eve dönemezsem yol kenarında ki cesetin ben olduğumu anlasınlar diye. psikopatça düşünüyorum bunları çünkü bunları tek düşünen ben olmadığım için. ben yürüyüşe ölme taciz, tecavüz edilme ihtimalini düşünerek çıkıyorum, ben yanımda araba yavaşladığında korkudan titreyerek telefonumu sıkıyorum, ben yürürken sürekli arkama dönüyorum olurda takip ediliyorsam farkına varıp hızlanayım diye. ben niye bunu yaşıyorum, çok mu korkağım, çok mu stres yapıyorum, çok mu etkileniyorum gündemden. ben niye böyleyim biliyor musunuz, çünkü bana değebilecek ellerin korktuğu bir adalet yok. çünkü bu ülkede hayalleri alınıp yerine adalet bile konulamamış onlarca kadın, çocuk var. bana bir saatlik bir yürüyüşte bile bunu hissettiren bir sistem var.
devamını gör...
10.
anın fotoğrafı
14.
kadınların ekonomik krizi umursamaması
off cidden tek erkekler yaşıyor bu ülkede hepsi sizin sorununuz. anlıyorum harika düşünceli varlıklarsınız. cidden bu konuda bile nasıl ötekileştirme yaptığınıza şaşırıyorum. sen yaşıyorsun ya bu ülkede inanmayacaksın ama bende yaşıyorum. senin almak zorunda olduğun her şeyi bende alıyorum. farklı bir gelire sahip değilim. bir kriz varsa ortada kundaktaki çocuk bile etkileniyor. bu tanımda sanırım yüzyıl öncesinden girildi “iş hayatına atılma oranı düşük” diyerek kanıtlanmış oluyor.
cidden yoruyorsunuz
cidden yoruyorsunuz
devamını gör...
15.
sayısalcı kadınların çok sıkıcı olması
niye öyle diyorsunuz beyfendi? alındım, gücendim.
devamını gör...
16.
yazarların en çok özlemini duyduğu şey
geceleri bisiklet binmeye çıkardım çok küçükken. bir düşüşümde her yerim parçalanınca izin vermemişlerdi bir daha. ‘bisiklet mi binilirdi gece gece, tabi göremezdim önümü, çokta uzaklaşıyordum zaten’. şimdilerde kulaklığımı alıp kendimi dışarı atsamda eski zevkini vermiyor. bisikletim mi büyüdüğü için sokak mı değiştiği için yoksa bisikletleriyle beni bekleyen arkadaşlarım olmadığı için mi, bilemiyorum ama çok özlüyorum.
devamını gör...
19.
bir idam mahkumunun son günü
yukarıda ki tanımlarda yeterince kitabın konusu anlatılmış. ben kendi deneyimimden bahsetmek istiyorum.
bu kitabı sebepsiz ve isteksizce sürekli erteliyordum. kitaplığımda “beni oku” diye bağıran bu kitap için doğru zamanın gelmesini bekliyordum.
kitaptan bağımsız olarak bir açık hava cezaevi müzesi gezme şansım oldu haftalar önce. yaklaşık üç saat tüm ruhuyla, orada yaşamış insanlarla empati yapmaya çalışarak, kendimi sürekli onların yerine koyarak, adım adım dolaştım tüm müzeyi. bazı belgeseller ve seslerle desteklenmiş bu müze olabildiğince düşünme kapısı açtı. müze çıkışındaki dar ağacına kadar düşüncelerimi toparlayabiliyordum fakat ordan sonra bir şeyler koptu.
yıllarca bazı suçların yeterince cezalandırılmadığını, gerçek suçsuzları veya kurbanları tatmin edecek adaleti sağlayacak şekilde olmadığını düşünmekteyim. birinin nefesini kesen bir insanın uzun yıllar boyu alabildiği nefes sinirime dokunmaktaydı.
konumuza dönecek olursam müze çıkışı kitabı okumaya başladım. empati yapabildiğim sesleri şimdi biri benim için canlandırıyordu. kitapta ne suçlunun suçundan ne dünyada ki ekonomik yerinden ne dilinden ne de ırkından bahsedilmekteydi. bu daha objektif yaklaşmamı sağladı. kitap sadece bir idam mahkumunu ele almıştı sadece idamın ne gibi bir psikolojiye soktuğunu. burda eleştirisi yapılan tek şey idamdı.
tarafsız bakabilme güdülerim yeterince çalıştıktan sonra idamın aslında bir cezadan çok daha fazlası olduğunu gördüm. idam bir toplumun aynası, insanlığın gelebildiği son seviyeydi. idam anlık bir şey olmaktan çok bir süreç bir işkence süreciydi.
şimdilerde çok daha kararsızım. bu kitap beni allak bullak etti. çünkü doğru bulduğum tabuların bir işkenceden ibaret olduğunu gösterdi.
bu kitabı sebepsiz ve isteksizce sürekli erteliyordum. kitaplığımda “beni oku” diye bağıran bu kitap için doğru zamanın gelmesini bekliyordum.
kitaptan bağımsız olarak bir açık hava cezaevi müzesi gezme şansım oldu haftalar önce. yaklaşık üç saat tüm ruhuyla, orada yaşamış insanlarla empati yapmaya çalışarak, kendimi sürekli onların yerine koyarak, adım adım dolaştım tüm müzeyi. bazı belgeseller ve seslerle desteklenmiş bu müze olabildiğince düşünme kapısı açtı. müze çıkışındaki dar ağacına kadar düşüncelerimi toparlayabiliyordum fakat ordan sonra bir şeyler koptu.
yıllarca bazı suçların yeterince cezalandırılmadığını, gerçek suçsuzları veya kurbanları tatmin edecek adaleti sağlayacak şekilde olmadığını düşünmekteyim. birinin nefesini kesen bir insanın uzun yıllar boyu alabildiği nefes sinirime dokunmaktaydı.
konumuza dönecek olursam müze çıkışı kitabı okumaya başladım. empati yapabildiğim sesleri şimdi biri benim için canlandırıyordu. kitapta ne suçlunun suçundan ne dünyada ki ekonomik yerinden ne dilinden ne de ırkından bahsedilmekteydi. bu daha objektif yaklaşmamı sağladı. kitap sadece bir idam mahkumunu ele almıştı sadece idamın ne gibi bir psikolojiye soktuğunu. burda eleştirisi yapılan tek şey idamdı.
tarafsız bakabilme güdülerim yeterince çalıştıktan sonra idamın aslında bir cezadan çok daha fazlası olduğunu gördüm. idam bir toplumun aynası, insanlığın gelebildiği son seviyeydi. idam anlık bir şey olmaktan çok bir süreç bir işkence süreciydi.
şimdilerde çok daha kararsızım. bu kitap beni allak bullak etti. çünkü doğru bulduğum tabuların bir işkenceden ibaret olduğunu gösterdi.
devamını gör...
20.
yazarların problemlerini çözme şekli
genelde ilk insanlardan uzaklaşıyorum. kendimle kalıyorum, yalnızlaşıyorum. sonra gelsin kıvranmalar, çözememeler, yeni sorunlar. hiç bir sorun tam anlamıyla çözülmüyor bende.
devamını gör...