ben yazar profili

çocukluk kahramanım, denizin çocuğu kısaca şair ceketli çocuk.
hayatımın her evresinde varlığını hissettiğim gerçek sanatçı. 16 sene bir yaz günü gözlerini kapatsa da dünyaya öyle güzel bir iz bırakmış ki şarkılar söylediği dünyaya eserleriyle yaşayacak sevenleri tükenene dek.

küçük bir çocukken bir dizide tanıdım kazım abiyi. çocukluğumdan beri karadeniz'e olan gönül bağım kendisiyle öyle güçlenmişti ki... ne zaman stresli bir evreye girsem yaptığı potporileri açar, dinler ve kendimi kemençeyle kazım'ın güzel sesine bırakırdım. stres yerini bir rahatlığa bırakırdı kazım'ın sesini duyunca... sonra büyük bir aşka düşünce daha farklı geldi kazım'ın sesi. ona giderken kazım'la gittim, geri dönerken kazım'la döndüm. bir sevdayı alevlendiren sanatçılardan daha ölümsüz ne olabilir ki? biz yaşadıkça, dünya üzerinde sevdalar sürdükçe yaşayacaksın kazım ve her sabah sana selam vererek güne başlayacağım. iyi ki var oldun.

yakından gözlemlediğim kadarıyla diğer takım taraftarlarından oldukça farklı olan taraftarlardır.
trabzonspor onların gözünde yalnızca bir takım değil, gerçek bir aşktır. günlük ruh hallerini dahi etkileyebilecek bir semboldür. başlangıçta fazla garipsemiştim bu kadar değerli olmasını da zaman geçtikçe aynı sevdanın kıvılcımları yakıyor insanı

günaydın sözlük.
güneydoğu'nun bereketli topraklarından heepinize günaydınnnn

finali ile efsanenin içine eden dizidir.
özellikle ilk 4 sezonu izleyen herkesin farklı favori bölümlerinin olmasına neden olacak kadar efsaneviyken kitap serisinin tükenmesi ile birlikte büyük bir ivme kaybederek son bölümüyle "lanet olsun yapacağınız işe. bir daha da gelmem westeros'a" dedirtmiştir.
popüler kültürün dayatmalarından tiksinen bir insan olarak tabularımı yıkıp başlamıştım oysaki sana...
tüm hayallerimi altüst ettiniz zalım d.b. weiss&david benioff...

kendisini hayranlık derecesinin bir tık üstünde takip edip sevdiğim kanadalı aktör.
isminin anlamı "dağlardan esen rüzgar" olan bu şahane varlık dağlardan esen rüzgarlar gibi insana huzur vermektedir. yer aldığı projelerde 8 farklı filmde "john" isimli bir karaktere can vermiştir.
mimik yapmayı sevmeyen, genellikle abartısız ve akılda kalıcı bir oyunculuk performansı sergileyen ve gerçek hayatta yaşadığı tüm zorluklara rağmen karakterini ve çizgisini koruyabilmiş bir efsanedir benim için. ki hayat hikayesi hakkında bilgi sahibi olduğunuz zaman yaşadığı şeylerin her insanın kaldıramayacağı şeyler olduğunu görürsünüz. kazandığı paralarla çevresindeki insanları mutlu etmeyi seven bir mizacı da olduğu için kalbimizde yeri ayrıdır.
tam manasıyla bir başak burcu erkeğidir. aşırı derecede samimiyet kurmadığınız sürece kendisi hakkında sadece yüzeysel bilgilere sahip olabilirsiniz. muazzam genleri ile uzun bir ömür dilerim kendisine.

"ömür boyunca izleyeceğiniz tek filmi seçin." deseler adını sayıklayacağım harikulade film.
filmin verdiği mesajdan ziyade atmosferi, keanu reeves'in kusursuz melezliğini gözlerimizin içine içine sokması, türkçe dublajında keanu reeves'i murat şen'in seslendirmesi nedeniyle dublajının bile harikulade oluşu, constantine'in her sigara içtiğinde sizin de sigaraya sarılmak isteyişiniz... övdükçe izleyesi geliyor insanın.

ciddi manada bir hastalıktır.
ağlayamayan insan ağladıktan sonra yaşanan o rahatlama hissini, bazı şeyleri artık geride bırakması gerekliliği hususunda yaşanan o aydınlığı hissedemez. hissedemedikçe içinde biriken o yorgunluk hissi büyük bir öfkeye dönüşür ve bunun acısını çevresindeki insanlardan çıkarma çabası içine girer. hem çevresindeki insanları hem kendini yıpratan bu süreçten kurtulamadıkça çekilmez bir vaziyet alır.

benim için tanımlaması en zor olan şairdir.
leyla erbil'e yazdığı mektupları okuduktan sonra hele bambaşka sevdiğimdir. bir insan zarar vermeden, hiçbir ümit beslemeden ve uzaktan uzağa nasıl böyle sevebilir?

"sabah gözlerimi sana açarım. akşam, uykularımı senden alırım. nereye, ne yana dönsem karşımda mutluluğun o harikulade baş dönmesini bulurum. böyleyken gene de şükretmem halime, hergelelik, açgözlülük eder, seni üzerim. aklıma gelmez ki seni usandırır, sana gına getiririm. sana dert, sana ağırlık, sana sıkıntı olurum. nemsin be? sevgili, dost, yar, arkadaş...hepsi. en çok da en ilk de leyla-sın bana. bir umudum, dünya gözüm, dikili ağacımsın. uçan kuşum, akan suyumsun. seni anlatabilmek seni. ben cehennem çarklarından kurtuldum, üşüyorum kapama gözlerini."

bir daha hangi ana doğurur ahmed arif'i?

an itibariyle 5-6 sene önce hayalini kurduğum yerdeyim.
büroda işlerle boğuşurken çay içmekteyim.

kafa dengi insanlarla yapıldığı zaman mümkün olandır.
diğer türlü karşıdaki insanın ne dediğini anlamaya çalışmanız bile yorucu gelebilir. ayrıca ülkemizde tartışma kültürü sesini yükselterek ve vurgulu bir şekilde konuşma olarak algılandığı için bu zevki baltalayan insan sayısı oldukça fazla.

hayatın yolunda gitmediği bir dönemde takip edilerek "benden daha kötü durumda olan insanlar da varmış be tek salak ben değilmişim." sevinci yaşamanıza neden olabilecek bir uygulama.
diğer türlü pek de bir numarası yok.

izleyicisine göre farklı kimlikler kazanan, benim için ülkenin en iyi dizileri arasında yer alan dizi.
dizinin efsanevi ilk 97 bölümü boyunca bir karakterin intiharı üzerine intihar edenler oldu, bir karakterin ölmesi üzerine ülke genelinde gıyabi cenaze namazı bile kılındı. dizi boyunca "mafya evreninden" etkilenen kişilerin çoğu gördüğü her şeyden etkilenebilecek düzeyde insanlardır. aşk-ı memnu izlediği için yengesi ile ilişki düşünen tipler nedeniyle bu dizinin kara listeye alınması bana oldukça saçma geliyor.
ilk 97 bölüm hem oyuncular hem senaryo bakımından üst düzeydi. ülkemizde yıllarca tiyatroculuk yapmış pek çok kıymetli isim bu yapımda yer aldı. başrol oyuncusu olarak tanınmamış birinin seçilmesi dizinin tanınan yüzlerle ilerlemesinden ziyade senaryosu ile ilerlemesine katkı sağladı.
öyle bir diziydi ki kktc cumhurbaşkanı rauf denktaş bile konuk oyuncu olarak yer almıştı. elbette dizinin eleştirilecek noktaları vardır; lakin bu diziyi basit bir mafya dizisi olarak görmek ciddi manada hakarettir. tekrar izleyesim geldi...

uzak mesafe ilişkisi yaşayan çiftlerde ayrılık öncesi görülebilecek durum.
özellikle bir otogarda sarıldığınız zaman daha fazla ağlayasınız geliyor.

öyle bir içerde kalmışız ki nerede yeşillik görsek hayranlıkla izliyoruz...

hedeflediği ve "bu mesleğe sahip olursam daha çok mutlu olurum." diye düşündüğü bir bölüm olanların yapabileceği, 1 sene boyunca mide ağrısı ve kalp rahatsızlıklarına yol açabilecek eylem.
vakti zamanında ben de bunu yaptım. çevremdeki herkes "lise sonunda kazanamadın, bir sene daha bekledin olmadı, şimdi 2. kere mezuna kalacaksın. bilgilerin köreliyor. geçen seneden daha kötü bir sonuç almaya hazır ol." tarzında demeçler verdi.
kendimi dış dünyaya kapatıp bir ideal uğruna 1 senemi feda ettim. yine olsa yine yaparım.
şimdi o feda senesinin üzerinden 5 sene geçti. stajım bitti ve işime başladım. kendimi hiç olmadığım kadar huzurlu ve mutlu hissediyorum. farklı bir tercih yapsaydım daha rahat bir hayat beni beklerdi muhtemelen ama ben bu zorlukları çok seviyorum.

televole kültürü ile büyümüş bireylerin bünyesine aşırı iyi gelecek youtuber.
90'lar ve milenyumun başlarında yaşanan o aşırı derecede çiğ ve kafa boşaltıcı magazin figürlerini gördükçe insan pek bir mutlu oluyor...

benim için aşırı derecede:
chandler bing- joey tribbiani (bkz: friends)

atmosferi ile insanı boğan dizi.
o kadar gerçekçi bir şekilde yansıtmışlar ki kendinizi orada öldürülmek zorunda kalınan hayvanların yerine bile koyarken bile bulabilirsiniz.
dizinin gerçekle bağlantısı hususunda her ne kadar farklı sesler çıksa da böyle bir faciayı iliklerinize kadar hissedebilmek adına vakit kaybetmeden izlemelisiniz.

en sevdiğim şarkı.
zuğaşi berepe grubunun en temiz şarkısıdır aynı zamanda.