beni beni bihterini yazar profili

bugün yıllık yağmur kotasını doldurmaya yemin etmiş gibi yağıyor.

ikinci kontrol noktasına kadar 100 ml ve üzeri hiçbir sıvıyı götüremediğiniz ama gate'in önündeki reçelciden yarım kiloluk turunç reçelini alıp uçağa sokabildiğiniz harika yerler.

yüce allahım ananasla şeftaliyi karıştırıp mükemmel meyveyi yaratmış gibi bir meyve. mevsimi gelse de yesek.

böyle şeyler çok poker face olmayı gerektiriyor ya. i̇stemediğim, kırıldığım, kızdığım -herhangi bir duygu durumu- bir şey olduğunda suratıma o kadar yansıyor ki yüzümde karton kutuyla gezme isteği hasıl oluyor bende. bihter n'oldu? n'oldu şimdi dudağını büzecek ne söyledim ben? ne dedim de deli gibi bakıyosun bana?
vallahi bir şey olduğu da yok mesele edecek, o an geldiğinde kafamı beş on saniye yere gömebilsem tüm sorunları kafamla birlikte halının altına süpürebilirim. olur böyle şeyler, olsun, insandır evresine hemen geçebilirim. ama duygularımın yansıtma kuvveti sağ olsun bana o on saniyeyi çok görüyor.
nefes alıp vericem, herkes her şeye bunu öneriyor.

en güzel serdar ortaç şarkılarından biri, derdo günlerimde loopa alır dinlerim.

hastanede sıra beklemek.

(bkz: aşk-ı memnu)

yeterli puanı almak için kesinlikle ingilizce bilmek gerekmeyen sınav. ben ileri seviye her şeyi mağaradan yeni çıkmışım gibi çeviriyorum, lugatımda neredeyse altı bin kelime var ancak onları içime yedirmek yerine yük eşeği gibi beynimde taşıdığım için pek faydasını göremiyorum. bunlara rağmen puan alınabilen bir sınav yani.

alper kamu’muzun 3. macerası. beni ilk iki kitap kadar doyurmadı. ne cinayetin kurgusundan ne alper’in güzellemelerinden keyif alabildim.

bir ahtır.