blue yazar profili

genelde dijital sanatlarla ilgili programların firması, hakkında çok iyi bir türkçe podcast yayını için open.spotify.com/episode/1d...

postmodernite kendinden önceki dönemlerin değer yargılarını ortadan kaldırmaya, boş göstermeye çalışır. bu anlayış neoliberal ekonomi ile desteklenir. yani içeriğin anlamı postmodernite ile sıfırlandıktan sonra devreye neoliberal anlayış girer ve herşeyin değerini piyasaya bırakır. en geniş kitlenin karar alıcı konuma gelmesi sağlanır. bu yüzden postmodernitede bir rasyonalizmden ziyade, kitlelerin o andaki psikolojisiyle nereye yönlenmek istiyorsa yada yönlendirilmeye açık bulunmasıyla "manipülasyonlarla mesela" bir tarafa gitmesidir. fakat sabit, yerleşik değerleri olmadığı için sık görüş değiştirebilir. bugün beyaz dediğine yarın da beyaz deme mecburiyeti yoktur, geçişler hızlıdır ve siyah da diyebilir. yalın alpaydan..

www.youtube.com/c/KheyPard/...

haritada ülkelerin, imparatorlukların mö sinden şimdiye dek kapladığı alanları yıl yıl sayaçla gösteren faydalı bir kanal.

kültürel yozlaşma biraz göreceli bence. her dönemi kendi içinde değerlendirmeli. 100 yıl önce ne kadar yozlaşmış insan varsa şimdi de zamanın şartlarına göre benzer oranda var gibi. ilginç olan imkanlar müthiş artmasına rağmen seviyenin artmaması. enes batur yüzünden yozlaşan büyük bir genç kitle yok mesela, öyle bir kitle olduğu için enes batur var.

ileri düzeyde olanları kastetmiyorum, vasat işlerdeki memurlar için, yine istisnalar hariç, bir yeteneği, sanatı, mesleği olmayıp, risk almayayım maaşım garanti olsun diye kapak atılan meslek. dijitaleşme ile 50 yıl içinde böyle bir sınıf neredeyse yok olacaktır.

anladığım kadarıyla stok fotoğrafçılıkla geçinen, ,hem gezmek hem de kendine malzeme çıkması amacıyla dünyayı gezen biri.
gezdikleri yerlerin en iyi kısımlarını göstererek fantastik kurgular yapanların aksine, klasik turist güzergahları dışına çıkması ve her şeyi tüm çıplaklığıyla yansıtması hoş. bana yavaş geldiği için 2x le izliyorum videolarını.

rusyada genelde herkesin bir hobisi olur. ya bir müzik aleti çalmayı bilir, ya bir spor dalında iyidir, ya iyi ressam, ya da iyi bir satranç oyuncusu. tabi birkaçı birden de olabilir. nedeni, bunlar eğitim sisteminde ciddi anlamda işlenir, öğretilir. yani bizdeki gibi formalite müzik dersleri yoktur. illa bir iki enstrüman çalmayı iyi kötü öğretirler. formalite beden eğitimi yoktur, genelde olimpik dallardaki branşlara öncelik verilir, futbol basketbol değil, jimnastik, koşu, kayak, boks vs. tabi rusyada devlet politikası halka eşit imkanla gelişim sağlama dışında, halkı sistemle uğraşmasın diye bir şeylerle meşgul etme amaçlı da yapılıyor diyenler olabilir.
sonuçta işi sadece aileye bırakmadan, bir devlet geleneği, sistemi haline dönüştürürseniz hemen olmasa da bir iki nesilde çağ atlanır. güney kore de olduğu gibi.
tanım. kısmen doğru ama hızlı çözüm adına tepeden çözümle aşılacak sorunsal.

tiny house dünyada gittikçe artan bir aıkma dönüşmüştü. pandemi döneminde ise tam anlamıyla patlama oldu. bence bu ve benzeri girişimlerin geleceği çok parlak görünüyor.

the greatest showman - never enough

buranın iyi yanlarındandır.
zaten ülkede gerçekten kaliteli futbol var mı ki

ingilizceden gelmis olup, avantajlı, uygun, henüz yeni, gelişmekte olan, potansiyel, bakir pazar, iş, yer vs. aslında dilimizde her alan için kullanılıyor. özel kitleye hitap eden butik iş anlamında da kullanan var.

ebruya sanat değil diyen arkadaş ünlü sanatçı garip ay i hiç bilmiyor demektir.

ama ebrucularin çoğu arkadaşın dediği gibidir orasi dogru

bu kadar önemli konular varken, onlarca tartışma programında reyting kaygılı içi boş meselelerle insanları meşgul edenleri görünce üzülüyor insan.

(link: )

serdar kuzuloğlu tavsiye edince keşfettiğim, çok başarılı bir podcast.

tarih tekerrürden ibarettir. şu an gelişmiş ülkeler her alanda nasıl gelşiyor ve biz bu esnada hiç durmadan türban, kadına şiddet, din istismarı, yolsuzluk, kayırmacılık vs tartışıp duruyoruz.

bu tartışma cenderesi tıpkı silindirde dönüp duran, bir türlü yol kat edemeyen farenin durumuna sokuyor bizi.

başa gelip gidenler sürekli ortaya kısır konular atıp, toplumu kutuplaştırıp kendi yollarını buluyor ama halk kısır döngü içinde birbirini yiyiyorsa, o eski dönemlerde de bundan farklı olmamış.

bu konuda epey yol kat etmiş milletlere bakmalı. yani hazır uygulamış ve sonuç elde etmiş yerler varken yeniden çözüm aramak vakit kaybı olur.

almanya, ingiltere, g.kore vs. hepsinde ortak özellikler nedir, nasıl tarihsel süreçlerden, uygulamalardan geçilmiş, aynısını yaşamadan bizde de olması mümkün değil.

inançlı arkadaşlar, oralarda istismar edilecek bir din kalmadığı için olabilir, biz onlar gibi dini silikleştirmek istemiyoruz diyebilirler.
ama bilimin öncül olduğu ve katı değil, özgür bir laik bir toplum dışında istismarın yok olacağını düşünmüyorum.
bu iki maddenin dinin önüne geçmesi de inançlı insanlar için ters bir durum. yani çoğu müslüman olan bizim ülkemiz için bu durum bir paradoks.

bakamayacaksan çocuk yapmanın sonuçlarını, gerçekçi olarak yansıtmış, kamu spotu niteliğinde film.

bir norveçli, isviçreli yada alman olduğunuzu düşünün. gerçekten türkiyenin birliğinize katılmasına nasıl bakardınız. ben bizi abye almak istediklerini düşünmüyorum ve haksız da bulmuyorum.

ama ab ye girmek için gereken maddeler ülkemizin her anlamda gelişmesi için de çok önemli.

gerçekçi olup asil üye değil de, farklı ama işe yarar bir statü belirleyip öyle devam etmeli. tüm gerekli maddeler de yine takip edilmeli.

dinlediğim bir videoda, asıl sanatın, gerçekliğin bir yapıta yansıtılması yerine, gerçeği geçip, gerçekte olmayanı sanatla tasarlayıp yaratmaktır görüşü vardı. yani ilki sanatçıdan çok, mükemmel bir zanaatkardır.

evet, bence güzel bir yaklaşım olmakla birlikte, böyle bir tasnif gerçeğe yakın sanat icra edenlere biraz haksızlık olur.