bir zamanlar kimselerle paylaşmayacak kadar özeldi bizim için, ikimiz arasındaydı.. sonra öğrendim ki özelmiş ama sadece 'benim' için, ya da o 'biz' benim düşündüğümden daha kalabalıkmış.
neyse, ne demiştik? 'artık sarhoşken bile aklıma gelmiyorsun.' devam.
bir dönem çokça yaptığım kıyaslamadır. aslında bunun sebebi “ben daha kötüsünü yaşadım.” gibi basit bir yarıştan ziyade “bak ben de yaşadım ama çok da önemli değil.” mesajı verip karşındakini rahatlatmaktır. en azından benim için öyleydi.
şimdi ise benzer durumlarda daha çok “ya oğlum senin/benim yaşadıklarımız da bir şey mi, ne hayatlar var?” kafasındayım ve buna gerçekten de inanıyorum. böyle bir muhabbetle karşı karşıya kalınca içten bir şekilde yaşadıklarımızı hafife almaya çalışıyorum ve evet, gerçekten çok büyük acılar var. kendimize acımayı bırakalım.
kendime karşı en dürüst olduğum an olan kafam yastıkta, cenin pozisyonu almış şekilde geçirdiğim üç beş geceden sonra karar verdim ki gerçekten de hayatta şu ana kadar küçük birkaç hata dışında kimsenin canını yakmamışım sözlük. yani bu adına karma mı diyorsunuz ne diyorsunuz işte onu eliyorum. yok eğer o birkaç hatam yüzündense bütün bu olanlar karma çevremde sadece bana işliyor demektir.
evet tüm hayatım boyunca her alanda yapabileceğimin en azıyla yetindim. çaba eksikliğim var yani net bir şekilde. hiçbir şey için yeterince çabalamadım fakat “neden olmuyor?” diye sorunca aklıma gelen şeyler sadece benim çabama bağlı şeyler de değil. bu sebeple cevap çaba ya da emek de olamaz.
daha da uzatıp her seçeneği tek tek elerim ama sonuçta yine olmayacak.
kurmaca metinli kitap okumayı pek sevmem ama olur da okursam cümlelerin altını çizmemeye özen gösteririm. ille de yapmam gerekirse cümlenin başına ve sonuna tırnak işareti atarım.
kitap bilgi verme üzerineyse durum biraz farklı, sonradan aradığımı bulabilmek için cümle altlarına operasyon çekmek elzem oluyor maalese. hatta şu renkli sayfa ayraçları falan...
bazen bu söz kalıbının sebebinin türkçenin dil yapısı olduğunu düşünürüm.
örnek bir hikaye yaratalım: bir arkadaşımız bizi doğum gününe davet etmiş olsun ve biz de ona gelemeyeceğimizi söyleyecek olalım.
şimdi de bu durumu türkçe ve ingilizce olarak anlatalım:
tr: yarınki final sınavıma çalışmam gerektiği için doğum gününe gelemeyeceğim.
ing: ı can't come to your birthday because ı have to study for my final exam tomorrow.
cümleler uzatılabilir. bizde yüklem sonda olduğu için bıdı bıdı konuşuyoruz ve karşı taraf da 'sadede gel' diyor. ya da belki de millet olarak bu kadar 'geri' kalmamızın sebebi de budur.
bilemiyorum sözlük.
'gelemem çünkü sınavım var.' diyebilirsin diye çıkıntılık yapmayın lütfen. ana fikri anladınız.
normal sözlük'ü kullanarak 3. parti dahil tarayıcı çerezlerinin kullanımına izin vermektesiniz.
Daha detaylı bilgi için çerez ve
gizlilik politikamıza bakabilirsiniz.
online yazar listesini görmek için lütfen giriş yapın.