zaman zaman benim de yaptığım fakat neden yaptığımı bilmediğim bir cenderedir. mesela bir dostla konuşurken başıma şu şu geldi der. hemen oğlum o bir şey mi bana bu bu oldu da bunu yaptım triplerine girilir. sonra arkadaş ihaleyi yükseltir.

bir sonsuzluk savaşına döner bu. sonunda bakmışız ikimizin de öpülmedik bir kulak memesi kalmış da ne gerek var. bu nasıl psikoloji diye sordurur bazen. belki psikolojide de karşılığı vardır. yok yani en kötüsünü sen yaşasan ne olacak?
devamını gör...
seninki de dert mi be? gibi bir söylemle başlayan sidik yarıştırma şeysidir.
devamını gör...
beterin beteri vardır her zaman.
ama hayat hikâyem, dinleyene 1 paket bitirtmiştir.
devamını gör...
özgüvensiz bireylerin, her durumun en kötüsünü de en iyisini de sadece kendinin yaşadığını iddia edip, ahlaksızca kendini parlatma kıyaslamasıdır. zalim ve mazlum rollerini aynı anda oynamak isterler.
devamını gör...
belli bir zamandan sonra farkında olunmadan yapılır.
devamını gör...
bir olay.

dert malum organ gibidir, herkes en buyugu kendisinde zanneder.
akil sagligini koruyabilmek adina, “en” olmak isteyen kisiye istedigini verip, usulca bulunulan yeri terk etmek gerekir. buyur agam sahne senin.
devamını gör...
bir şekilde karşı tarafı dinlemek istemeden sadece kendisinin dinlenmesini isteyen insanların da davranış şeklidir. kanımca derdini anlatan bir kişiyi en iyi susturma yöntemlerinden de biridir.
devamını gör...
bir dönem çokça yaptığım kıyaslamadır. aslında bunun sebebi “ben daha kötüsünü yaşadım.” gibi basit bir yarıştan ziyade “bak ben de yaşadım ama çok da önemli değil.” mesajı verip karşındakini rahatlatmaktır. en azından benim için öyleydi.

şimdi ise benzer durumlarda daha çok “ya oğlum senin/benim yaşadıklarımız da bir şey mi, ne hayatlar var?” kafasındayım ve buna gerçekten de inanıyorum. böyle bir muhabbetle karşı karşıya kalınca içten bir şekilde yaşadıklarımızı hafife almaya çalışıyorum ve evet, gerçekten çok büyük acılar var. kendimize acımayı bırakalım.
devamını gör...
kedinin bir yerini görünce yara zannetmesidir.
devamını gör...
herkesin bir derdi var, durur içerisinde...
devamını gör...
napsın bir kendi var kendini de pek anlayamıyor hep konuşmak anlamak, tanımlamak istiyor kendini. insanız işte hep gözlerin üzerimizde olmasını, ana karakter olmayı umuyoruz ama naparsınız hepimiz ucuz bir romanın kalitesiz sayfalarına işlenmiş ana karakterleriz.
devamını gör...
herkese göre kendi yaşantısı daha zordur, herkesin derdi başkadır kimse kimseyi anlayamaz.
devamını gör...
kendine acıyanlardan nefret ediyorum. en dertli benim edebiyatı da bazılarının diline dolanmış her gün bir şeylere yakınıyorlar. çözüm odaklı düşünmeye teşvik ediyorsun, teşvik olmuyorlar. allah bir gün beterin beterini verecek de neyse.
devamını gör...
en kötüsü değilde en değersiz hissedebiliyor insan yaşadıklarına karşı.
devamını gör...
her insan kendi derdini büyük sanar ve bu kendinden başkasını görememe körlüğüdür.
bu tarz insanlarla muhabbet etmek çok zordur. başım ağrıyor dersin "benim de" der, yaşadığın kötü bir olayı anlatırsın "daha önce bana da olmuştu yaa" der, ailevi problemlerinden falan bahsedersin o da kendi derdini anlatmaya başlar. yani kısacası bu insanlarla düzgün iletişim kuramazsınız, her şeye verecekleri bir "ben" cevapları vardır.
devamını gör...
her insan hayatında en az bir kere yapmıştır bu kıyaslamayı. fakat bakış açısı ve empati yeteneği geliştikçe yavaştan etkisini yitiren bir özellik olduğuna inanıyorum.

kimi zaman birisi başından geçen bir olayı anlattığında ben de benzerini yaşamışsam anlatırım ama bu 'benim yaşadığım daha beter.' anlamında değil, 'benzerini yaşadım ve şu durumda şunu yaptım, sen de deneyebilirsin.' veya 'benzerini yaşadım ve seni gerçekten anlıyorum.' anlamındadır genelde.
devamını gör...
özellikle kadınlarda ayyuka çıkan durumdur.

neredeyse hepsi bergen. hepsi feleğin çemberinden dümbelek çalarak geçmiş.
devamını gör...
(bkz: yav he he)
devamını gör...
fenomenolojik yaklaşımda, fenomenal alan kavramı vardır. fenomenal alan, kişinin öznel dünyasıdır. bu alanda kişi, dış dünyayı olduğu gibi algılamaz. dış dünyadaki fenomeni kendi algı süzgecinden geçirerek değerlendirir. bu nedenle ne yaşandığı ya da ne olduğu değil, kişinin bunu nasıl algıladığı önemlidir. bu nedenle her insan bir dünyadır klişesi yanlış sayılmaz.

bu yaklaşımda danışman, danışanın dış dünyayı nasıl algıladığını görmeye çalışır. yani bir nevi onun dünyasını gözlemlemek ve bu dünyaya özgü sorunlarla baş edebilecek duygu ve düşünceleri geliştirmektir.

elbette bu durumun ergenlik döneminde de karşılığı vardır. rahmetli piaget, gelişim kuramında ergenlik dönemine tekabül eden soyut işlemler dönemine ayrıca vurgu yapar. bu dönemde omnipotent düşünme ve kişisel efsaneler dediğimiz kavramlar vardır. kişisel efsanelerde ergen her şeyin en iyisini, en kötüsünü yani "en"ini kendi yaşadığını ifade eder.

klasik tabirle ergenlik dönemi 12-18 yaş arası gibi algılansa da, aslında çok geniş bir aralığı kapsar. özellikle de kızlar, ergenliğe erkeklerden daha erken girer. günümüzde ise ergenlik yaş sınırlarının epey yüksek olduğunu savunan uzmanlar vardır. yani bu dönem 20'li yaşların sonuna kadar uzanabilir. bu nedenle yetişkin bireylerde de bu tür düşünceler hakim olabilir. deneyim ve düşünce yapısının değişmesiyle beraber yavaşça ortadan kaybolur.
devamını gör...
dert dediğin ç*k gibidir.herkes kendininkini büyük sanar.
devamını gör...

bu başlığa tanım girmek için olabilirsiniz.

zaten üye iseniz giriş yapabilirsiniz.

"insandaki en kötüsünü ben yaşıyorum kıyaslamaları" ile benzer başlıklar

normal sözlük'ü kullanarak 3. parti dahil tarayıcı çerezlerinin kullanımına izin vermektesiniz. Daha detaylı bilgi için çerez ve gizlilik politikamıza bakabilirsiniz.

online yazar listesini görmek için lütfen giriş yapın.
zaman tüneli köftehor rehberi portakal normal radyo kütüphane kulüpler renk modu online yazarlar puan tablosu yönetim kadrosu istatistikler iletişim