1.
türkçenin dünyanın ilk dillerinden biri olduğunun savunulduğu (bkz: sözde) bilimsel teori. türkiyenin hangi kafa yapısıyla kurulduğunu göstermesi bakımından mühimdir. devlet ilk kurulduğunda atatürk ve dostları türkçenin içinde bulunan arapça ve farsça kelimeleri çıkarıp yerine öz türkçe kelimeleri koymaya çalıştılar. uzun süren bu çabalar (türkçeyi doğu dillerinin etkisinden kurtarmak) başarısız kalınca işte bu teori uyduruldu. teoriye göre tüm dillerin anası türkçe’dir, bütün yabancı diller türkçeden türemiştir. madem bütün diller adeta türkçenin bir koludur o halde bu dillerden türkçeye geçmiş olan kelimeleri atmamıza gerek yok. hatta bu yabancı lisanlardan yeni kelimeler dahi alabiliriz. zira hangi kelimeyi alırsak alalım özü türkçedir. örnek vermek gerekirse asya bozkırlarından göç edip amerika’yı keşfeden türkler (evet amerika’yı türkler keşfetti!) gördükleri bir nehir karşısında hayran olup “amma uzun” deyivermişler, bu kelime amerikalı türklerin (bkz: kızılderililer) ağzında dönüp dolaşıp amazon haline döndü. işte bu kafa yapısıyla hem istedikleri halkları türk ilan edebiliyorlar hemde türk dilini diğer dünya dillerinin üzerine çıkararak kendi şovenist mastürbasyonları için malzeme çıkarmış oluyorlardı. zamanın beyin yakan iddalarından bir diğeri için (bkz: mu kıtası).
devamını gör...
2.
atatürk zamanında türkleri dünya tarihinde daha etkin bir konuma yerleştirmek amacıyla hazırlanmış teoridir. ancak oldukça eskimiş ve hiçbir zaman ciddi bir kabul görmemiştir. bugün hala tarihi geçmiş türk tarih tezi'ne inanıp, gördüğü her dili bilinmeyen kavmi türk yapmaya çalışanlar var. örn. rahmetli (bkz: kazım mirşan), (bkz: cengiz özakıncı) vs. onlar ise ayrı bir konu.
devamını gör...
3.
tarihi kendi koşulları içerisinde değerlendirdiğinizde; ulus devlet ve ulus yaratmanın türkiye'deki enstrümanlarından bir tanesi.
devamını gör...
4.
dil bilim konusunda herhangi bir dayanağı yoktur. yok hükmündedir. dalga konusu olmuştur.
devamını gör...
5.
sanıldığının aksine tüm dillerin türkçeden kaynaklandığının değil, türkçenin en eski dillerden biri olduğunun iddia edildiği teoridir. türkçenin latinceyle, sümerceyle ve dahi birçok dille olan benzerliğinin bir sözcük alışverişi olmadığını, hepsinin ortak bir atadan geldiğini savunur. bu benzerlikler doğrultusunda latince, yunanca, türkçe, arapça ve farsça gibi kök dillerin ortak bir dilden ya da dillerden günümüzdeki hale geldiklerini iddia eder. tüm dillerde birincil kişiyi tanımlayan sözcüğün benzer olması (ben, men, me, mne, moi, mou) iddiayı destekleyen kanıtlardan biridir. (bkz: eleştirel bakışla güneş-dil kuramı ve ilk güneş-dil sözlüğü)
devamını gör...
6.
neresinden tutsan elinde kalan bilimsellikten uzak çalışmadır.
devamını gör...
7.
toplanın arkadaşlar, tc tarihi bilim uzmanı olarak kısaca açıklayacağım.
öncelikle, bu teorinin 'bilimsel' amaçlarla yapılmadığını anlamak gerekmektedir. o zaman ne için yapılmıştır? birçok sebep vardır. ancak bunlardan en önemlisi, lozan antlaşması ile elde edilen bağımsız türk topraklarında, türk ulusunun yaşam hakkının, kendisine 'bilimsel' bir dayanak bulma çalışmasıdır. yani bunun avrupa'da başlayan 'ırkçılık' cereyanıyla çok ilgisi yoktur. neden? çünkü osmanlı'dan itibaren başlayan bir süreç vardır. orta çağ'da her şey din ve toprak üzerine kuruluyken ilerleyen yıllar, avrupa'da ve daha da batısında işleri iyice değiştirmiştir. fransız devrimi'nden sonra, imparatorluklar (imparatorluk zaten çok uluslu olur, ayrıca 'çok uluslu' imparatorluklar demeye gerek yoktur) bundan çok zarar gördü. bunlar zaten klişe. napolyon savaşları ve sonrası asıl mesele. napolyon savaşlarından sonra mutlak monarşi yönetiminde olan devletler (rusya, prusya, avusturya), mutlak monarşiyi korumaya karar verdi. ne kadar avrupalı görünmese de korunmasına karar verilen diğer bir devlet osmanlı idi. ancak pratikte bu çok mümkün olmadı malum. yine de öyle ya da böyle bu devam etti. ancak mutlak monarşilerin iyice sallanmaya başladığı yıllarda, ki bizdeki yansıması 1876 yılında olanlardır, artık önü alınamaz bir savaş silsilesi başladı. osmanlı 93 harbinden 1897 yunan savaşına kadar belirli bir durgunluğa girdi. ancak sonrasında, yemen isyanları, trablusgarp, balkan ve birinci dünya savaşı, dört beş nesli yok etti. hani bugün diyoruz ya bizim neslin görmediği bir şey yok diye, 1880, 81, 82... doğumlular ne yapsın acaba? on yıllar süren savaşlar, ispanyol gribi, tifüs, sıtma, frengi... neler görmediler ki... neyse. türkler balkanlardan sonra, avrupalıların 1699 yılından itibaren arzuladıkları noktaya geldiler. son dakikada edirne kurtarıldı, ancak edirneden de atılarak türklerin avrupa'ya tamemen veda etmesi için çok az bir gayret kaldı. işte birinci dünya savaşı, bu gayreti avrupa'ya vermiştir. ancak anadolu'da millî bir direnişin başlaması, bütün hesapları alt üst etti. şimdi, savaşı kazananlar, mağlup olan türklerle kendi belirledikleri bir antlaşmayı (sevr) imza ederek türkleri anadolu'ya inanılmaz derecede sıkıştırmak istiyordu. fakat bu burada da kalmayacaktı. çünkü 1699'da tamamıyla başlayan avrupadan itme, 1920'li yıllarda anadoluya sıkıştırmaya kadar gelmiştir. devam eden süreçte de orta doğuya, iran taraflarına kadar bir sürgün başlayacaktı. çünkü, bizim arşivlerimizden ziyade, abd arşivleri, bk arşivleri, özellikle nüfus çoğunluğu meselesinde, açık arayla türklerin ve/veya müslümanların çoğunluğu olduğu yerlerde sübjektif davranıyorlar ve çoğunluğun türklerde ve/veya müslümanlarda olmadığını belirten rapolar yazıyorlardı. elbette yalan beyanda bulunmayan dürüst görevlilerde vardı. ancak onların 'idealistliği', diğerlerinin 'emperyalizmine' galip gelemiyordu. sonuç olarak, millî mücadele kazanıldı ve dört yıllık savaşta mağlup olan türkler, osmanlıyı devirerek cumhuriyeti kurdu. lozanın temeli de zaten buradadır. şimdi gelelim güneş dil teorisine. güneş dil teorisi, avrupalıların o dönemde sürekli olarak iddia ettiği, türklerin anadolu'da işgalci olduğu, anadolu'nun türklerin olmadığı, türklerin anadolu'dan gitmesi gerektiği tezine karşılık, cumhuriyet: hayır, kardeşim gel bak, güneş dil teorisi bile bizim binlerce yıldır burada olduğumuzu gösteriyor, demek gibi bir şeydi. bilimsel değil, evet. ama siyasi ve tarihî bir geleneğe sahip. dilim döndüğünce anlatmaya çalıştım işte. ilgilenen olursa devam edebilirim.
öncelikle, bu teorinin 'bilimsel' amaçlarla yapılmadığını anlamak gerekmektedir. o zaman ne için yapılmıştır? birçok sebep vardır. ancak bunlardan en önemlisi, lozan antlaşması ile elde edilen bağımsız türk topraklarında, türk ulusunun yaşam hakkının, kendisine 'bilimsel' bir dayanak bulma çalışmasıdır. yani bunun avrupa'da başlayan 'ırkçılık' cereyanıyla çok ilgisi yoktur. neden? çünkü osmanlı'dan itibaren başlayan bir süreç vardır. orta çağ'da her şey din ve toprak üzerine kuruluyken ilerleyen yıllar, avrupa'da ve daha da batısında işleri iyice değiştirmiştir. fransız devrimi'nden sonra, imparatorluklar (imparatorluk zaten çok uluslu olur, ayrıca 'çok uluslu' imparatorluklar demeye gerek yoktur) bundan çok zarar gördü. bunlar zaten klişe. napolyon savaşları ve sonrası asıl mesele. napolyon savaşlarından sonra mutlak monarşi yönetiminde olan devletler (rusya, prusya, avusturya), mutlak monarşiyi korumaya karar verdi. ne kadar avrupalı görünmese de korunmasına karar verilen diğer bir devlet osmanlı idi. ancak pratikte bu çok mümkün olmadı malum. yine de öyle ya da böyle bu devam etti. ancak mutlak monarşilerin iyice sallanmaya başladığı yıllarda, ki bizdeki yansıması 1876 yılında olanlardır, artık önü alınamaz bir savaş silsilesi başladı. osmanlı 93 harbinden 1897 yunan savaşına kadar belirli bir durgunluğa girdi. ancak sonrasında, yemen isyanları, trablusgarp, balkan ve birinci dünya savaşı, dört beş nesli yok etti. hani bugün diyoruz ya bizim neslin görmediği bir şey yok diye, 1880, 81, 82... doğumlular ne yapsın acaba? on yıllar süren savaşlar, ispanyol gribi, tifüs, sıtma, frengi... neler görmediler ki... neyse. türkler balkanlardan sonra, avrupalıların 1699 yılından itibaren arzuladıkları noktaya geldiler. son dakikada edirne kurtarıldı, ancak edirneden de atılarak türklerin avrupa'ya tamemen veda etmesi için çok az bir gayret kaldı. işte birinci dünya savaşı, bu gayreti avrupa'ya vermiştir. ancak anadolu'da millî bir direnişin başlaması, bütün hesapları alt üst etti. şimdi, savaşı kazananlar, mağlup olan türklerle kendi belirledikleri bir antlaşmayı (sevr) imza ederek türkleri anadolu'ya inanılmaz derecede sıkıştırmak istiyordu. fakat bu burada da kalmayacaktı. çünkü 1699'da tamamıyla başlayan avrupadan itme, 1920'li yıllarda anadoluya sıkıştırmaya kadar gelmiştir. devam eden süreçte de orta doğuya, iran taraflarına kadar bir sürgün başlayacaktı. çünkü, bizim arşivlerimizden ziyade, abd arşivleri, bk arşivleri, özellikle nüfus çoğunluğu meselesinde, açık arayla türklerin ve/veya müslümanların çoğunluğu olduğu yerlerde sübjektif davranıyorlar ve çoğunluğun türklerde ve/veya müslümanlarda olmadığını belirten rapolar yazıyorlardı. elbette yalan beyanda bulunmayan dürüst görevlilerde vardı. ancak onların 'idealistliği', diğerlerinin 'emperyalizmine' galip gelemiyordu. sonuç olarak, millî mücadele kazanıldı ve dört yıllık savaşta mağlup olan türkler, osmanlıyı devirerek cumhuriyeti kurdu. lozanın temeli de zaten buradadır. şimdi gelelim güneş dil teorisine. güneş dil teorisi, avrupalıların o dönemde sürekli olarak iddia ettiği, türklerin anadolu'da işgalci olduğu, anadolu'nun türklerin olmadığı, türklerin anadolu'dan gitmesi gerektiği tezine karşılık, cumhuriyet: hayır, kardeşim gel bak, güneş dil teorisi bile bizim binlerce yıldır burada olduğumuzu gösteriyor, demek gibi bir şeydi. bilimsel değil, evet. ama siyasi ve tarihî bir geleneğe sahip. dilim döndüğünce anlatmaya çalıştım işte. ilgilenen olursa devam edebilirim.
devamını gör...
8.
atatürk tarafından ortaya konulan tdk'nın çalışma yürüttüğü ilk dilin hangi dil olduğu konusuna odaklanan dillerin temelini araştıran teoridir.
devamını gör...
9.
güneş dil teorisi hatalı bir teoridir ki o hatadan da dönülmüştür.
başlığı açan arkadaşın ise derdi başkadır ve bu dünya yok olana kadar o derdi çekmeye devam edecektir çünkü türkiye türklerindir.
başlığı açan arkadaşın ise derdi başkadır ve bu dünya yok olana kadar o derdi çekmeye devam edecektir çünkü türkiye türklerindir.
devamını gör...
10.
11.
türkçe'nin dünyadaki ilk dillerden biri olduğunu savunan teoridir.
atatürk tarafından da desteklenmiş olup dilbilimciler tarafından sıcak bakılmamıştır.
sıcak bakılmamıştır çünkü bu biraz da milliyetçiliğe giriyor, benim dilim en eski, benim milletim ilk millet, ben ilk insanım.*
tr.wikipedia.org/wiki/G%C3%...
atatürk tarafından da desteklenmiş olup dilbilimciler tarafından sıcak bakılmamıştır.
sıcak bakılmamıştır çünkü bu biraz da milliyetçiliğe giriyor, benim dilim en eski, benim milletim ilk millet, ben ilk insanım.*
tr.wikipedia.org/wiki/G%C3%...
devamını gör...
12.
"güneş dil teorisi" ile benzer başlıklar
evrim teorisi
154