- seni tanıyan insanlara karşı salağa yatma şansının olmaması.
- yakın çevrenin çok alakasız konularda bile senden yüksek beklentileri olması.
- ayıkken beyninin sürekli bir şeylerle meşgul olması, kafanın içinde hiç susmayan düşüncelerle yaşamak.
- bir olayın, işin, ilişkinin sonucunu veya nereye varacağını çok erken kestirebilmenin sonucu olarak, o yolda yaşanacak heyecanın ve sürprizin ortadan kalkması.
- insanlar bir çok konuda kendinden eminken, sürekli kendinden ve bildiklerinden şüphe duymaktan, sorgulamaktan yorulmak.
- aptallığa ve aptal insanlara tahammülün olmadığı için insanların geneline nazaran daha küçük bir çevreye sahip olmak.
- genel insan profiline bakıp, dünyaya ve insanlığa olan inancını kaybetmek.
- içinde bulunduğun grup, çevre, aile vb. içerisinde zeka gerektiren konuların sorumluluğunun hep sana bırakılması, hiçbir zaman sorumluluğu veya kararları başkasına bırakabilme rahatlığına sahip olamamak.
- çevrendeki insanların kendi çevrelerinde yaşanan sorunlar ve/veya bilgi gereksinimleri konusunda "ya bizim x bilir kesin" diyerek sana gelmeleri ve nezaket gereği tanımadığın insanların saçma sapan konularıyla da ilgilenmek zorunda kalmak.
ayrıldıktan 1 ay sonra falan bir şeyler içip sohbet etmek için görüştüğümüzde onda kalan pijamalarımı yıkayıp getirmişti. ben de evin altını üstüne getirerek aylar önce evde kaybolan en sevdiği küpesinin tekini bulup götürmüştüm.
ikimiz de bunları benim sende şuyum kaldı buyum kaldı konuşmasını yapmadan kendi irademizle yapmıştık. bir insanın gerçek yüzünü ve karakterini en net şekilde ayrılık sürecinde görebilirsiniz. ayrılırken bile ne kadar doğru bir insanla beraber olmuş olduğumu göstermişti bana.
sadece kitap okuyana değil. eğitimli, medeni, topluma ve bireylere saygılı, kanunlara uyan, nezaket sahibi, düşünen, sorgulayan, hakkını arayan, kendisinin ve aynı topraklar üstünde yaşayan herkesin insanca yaşaması için çabalayan, ülkesinin sözde değil gerçekten gelişmesini isteyen, yaşadığı topluma katma değer sağlayan insanlara düşman olunan tek ülkede yaşıyoruz.
mesaj atmanız durumunda gerçekleşebilecek en pozitif senaryoyu bir tarafa, haysiyetinizi ve onurunuzu bir tarafa koyun. hangi taraf ağır basıyorsa ona göre ilerleyin.
şarkı, askerken kendisine eziyet eden komutanını öldürüp firar eden debreli hasan'ı anlatmaktadır. hasan her ne kadar sonradan pişman olsa da memleketine dönüp anasını son kez görüp helallik aldıktan sonra dağa çıkıp eşkıya olmaktan başka çaresi kalmamıştır.
halka zulmeden bir eşkıyadan ziyade diğer zalim eşkıyaların tepesine çöken, yardıma muhtaç olanlara yardım eden bir eşkıya olmuştur hasan. dağa çıkarken ardında bıraktığı sevdiğine kavuşamayacağını bildiği için, yardımına ihtiyacı olan sevenleri kavuşturmak için de elinden geleni yapar. zaman içerisinde eşkıya olarak değil insanların hayran olduğu bir figür olarak anılmaya başlar hasan.
yıllar geçtikçe hasan sevdiğine kavuşmasının artık imkansız olduğunu anlar ve kendisini hala beklediğini bildiği sevdiğine kendisini beklememesini ve evlenip mutlu olmasını istediğinin haberini salar.
bir süre sonra sevdiğinin düğünü olacağının haberini alır ve yıllar sonra ilk defa çeker en güzel kıyafetlerini üzerine, kellesini koltuğuna alıp şehre iner ve sevdiği kızın düğününe katılır. sevdiği kıza yedi altın bilezik takar ve gözlerine son kez bakıp bir daha dönmemek üzere dağlara geri döner. aradan yıllar geçse de sevdiği kız hasan'ı unutamaz ve onun için bu türküyü yakar...
normal sözlük'ü kullanarak 3. parti dahil tarayıcı çerezlerinin kullanımına izin vermektesiniz.
Daha detaylı bilgi için çerez ve
gizlilik politikamıza bakabilirsiniz.
online yazar listesini görmek için lütfen giriş yapın.