1.
çok severek dinlediğim bir türküdür kendileri. özellikle(bkz: haramiler) grubu tarafından çok güzel söylenmektedir.
devamını gör...
2.
şarkı, askerken kendisine eziyet eden komutanını öldürüp firar eden debreli hasan'ı anlatmaktadır. hasan her ne kadar sonradan pişman olsa da memleketine dönüp anasını son kez görüp helallik aldıktan sonra dağa çıkıp eşkıya olmaktan başka çaresi kalmamıştır.
halka zulmeden bir eşkıyadan ziyade diğer zalim eşkıyaların tepesine çöken, yardıma muhtaç olanlara yardım eden bir eşkıya olmuştur hasan. dağa çıkarken ardında bıraktığı sevdiğine kavuşamayacağını bildiği için, yardımına ihtiyacı olan sevenleri kavuşturmak için de elinden geleni yapar. zaman içerisinde eşkıya olarak değil insanların hayran olduğu bir figür olarak anılmaya başlar hasan.
yıllar geçtikçe hasan sevdiğine kavuşmasının artık imkansız olduğunu anlar ve kendisini hala beklediğini bildiği sevdiğine kendisini beklememesini ve evlenip mutlu olmasını istediğinin haberini salar.
bir süre sonra sevdiğinin düğünü olacağının haberini alır ve yıllar sonra ilk defa çeker en güzel kıyafetlerini üzerine, kellesini koltuğuna alıp şehre iner ve sevdiği kızın düğününe katılır. sevdiği kıza yedi altın bilezik takar ve gözlerine son kez bakıp bir daha dönmemek üzere dağlara geri döner. aradan yıllar geçse de sevdiği kız hasan'ı unutamaz ve onun için bu türküyü yakar...
halka zulmeden bir eşkıyadan ziyade diğer zalim eşkıyaların tepesine çöken, yardıma muhtaç olanlara yardım eden bir eşkıya olmuştur hasan. dağa çıkarken ardında bıraktığı sevdiğine kavuşamayacağını bildiği için, yardımına ihtiyacı olan sevenleri kavuşturmak için de elinden geleni yapar. zaman içerisinde eşkıya olarak değil insanların hayran olduğu bir figür olarak anılmaya başlar hasan.
yıllar geçtikçe hasan sevdiğine kavuşmasının artık imkansız olduğunu anlar ve kendisini hala beklediğini bildiği sevdiğine kendisini beklememesini ve evlenip mutlu olmasını istediğinin haberini salar.
bir süre sonra sevdiğinin düğünü olacağının haberini alır ve yıllar sonra ilk defa çeker en güzel kıyafetlerini üzerine, kellesini koltuğuna alıp şehre iner ve sevdiği kızın düğününe katılır. sevdiği kıza yedi altın bilezik takar ve gözlerine son kez bakıp bir daha dönmemek üzere dağlara geri döner. aradan yıllar geçse de sevdiği kız hasan'ı unutamaz ve onun için bu türküyü yakar...
devamını gör...
3.
drama-iskeçe yolu üzerinde bulunan drama köprüsü drama’dan 17 km, iskeçe’den ise 67 km mesafededir. nikiforos (nusratlı) köyünün 500 metre doğusundadır.
devamını gör...
4.
türkünün aslına en uygun formu büyük klarnet virtüözlerinden olan dolapdere'li cüneyt sepetçi tarafından icra edilmiştir.
devamını gör...
5.
devamını gör...
6.
halk kahramanı eşkıya debreli hasan için yazılmıştır.
drama köprüsü hasan dardır geçilmez
soğuktur suları hasan bir tas içilmez
at martinini de bre hasan dağlar inlesin
drama mahpusunda hasan dostlar dinlesin
sözlük radyosunda yer verilmesi gülümsetmiştir.
drama köprüsü hasan dardır geçilmez
soğuktur suları hasan bir tas içilmez
at martinini de bre hasan dağlar inlesin
drama mahpusunda hasan dostlar dinlesin
sözlük radyosunda yer verilmesi gülümsetmiştir.
devamını gör...
7.
türkülerle pek aram olmasa da bu en sevdiğim türküdür.
hikayesini bilmeseniz ve sadece "aaaa aaa" diye aynı şekilde söylense bile bi acıtır insanın içini. değişik bir havası var. özellikle haramiler versiyonunu çok severdim. dur koyayım şuraya :
hikayesini bilmeseniz ve sadece "aaaa aaa" diye aynı şekilde söylense bile bi acıtır insanın içini. değişik bir havası var. özellikle haramiler versiyonunu çok severdim. dur koyayım şuraya :
devamını gör...
8.
drama köprüsü günümüzde yunanistan topraklarında bulunan bu türküye konu olan köprüdür. ayrıca türkünün içerisinde geçen "debre" şehri de makedonya'da bulunmaktadır. balkanlar ve rumeli'nin dışında da bu türkünün samsun yöresinde benimsendiği görülmektedir.
devamını gör...
9.
türküde geçen martini; martini–henry tüfekleri olup osmanlı ordusunda 93 harbinde kullanılmaya başlanmıştır.
mevut tüfek, winchester tüfekleri ile birlikte plevne savaşında da kullanılmıştır. bunu da plevne marşını dinlerken okumuşturm.
türküler ve tüfekler diye birisi çalışma yapsa keşke.
mevut tüfek, winchester tüfekleri ile birlikte plevne savaşında da kullanılmıştır. bunu da plevne marşını dinlerken okumuşturm.
türküler ve tüfekler diye birisi çalışma yapsa keşke.
devamını gör...
10.
devamını gör...
11.
başlığa denk geldikten sonra dinlerken beni ağlatan türküdür.
devamını gör...
12.
farklı bir tat, farklı bir tarzı da şöyle bıraktım;
devamını gör...
13.
trt de arif şentürk yorumu ile aklımıza kazınmış türkü. drama köprüsü
devamını gör...
14.
pinhani ve suavi'nin çok güzel yorumladığı sevdiğim bir türküdür.
pinhani;
suavi;
pinhani;
suavi;
devamını gör...
15.
hikayesini öğrenince türküyü dinlerken gözlerim dolmuştu. hala her dinleyişimde dolar. hasan ve sevdiği umarım diğer tarafta birbirlerini bulmuşlardır.
memoli gibi "e be hasan" demek isterim. bir dayak uğruna firar edilir mi? kendini, geleceğini ve sevdiğini yaktın.
memoli gibi "e be hasan" demek isterim. bir dayak uğruna firar edilir mi? kendini, geleceğini ve sevdiğini yaktın.
devamını gör...
16.
ne zaman drama köprüsü çalsa hep aklıma dedem gelir. her duyduğumda bu dedemin en sevdiği şarkıdır derim.
babaannem vefat edipte dedemin psikolojik rahatsızlıkları artınca bizde kalmaya başlamıştı. bizimle beraber 5 sene yaşadı. hayatının son 1 ayını saymazsak hep kuvveti yerindeydi. upuzun bir boy, sanki hiç gam keder görmemiş gibi duran saçları ve üzerinden hiç çıkarmadığı ceketi vardı. hava 40 derece bile olsa ceketini çıkarmaz, kış için ceplerine sıcak hava biriktirdiğini söylerdi. çalışmayan köstekli saati ve belediyenin seneler önce köydeki tüm yaşlılara yolladığı mektubu vardı. üzerinde ismi yazıyor diye kendine yollandığını zannediyordu. savaşta kazanılmış bir madalya gibi çıkarır gösterirdi.
40 sene boyunca dağlarda taş kırıp balyoz sallamış. hatta gücü kuvveti ve çalışkanlığı devlet karayollarına kadar gidince gel devlette çalış demişler. 2 gün çalışıp geri gelmiş. ondan sonrada yakın çevrede nerde iş varsa onu yapmış. duvar yıkılacaksa yıkmış, taş kırılacaksa kırmış. kim şurda iş var dediyse gitmiş. bazen para bile almayıp iki tas çorbayla yetinmiş.
çocuklarına babalık yaptığı hiç olmamış. amcamı bayıltana kadar dövdüğü bir anısını anlatırdı mesela. öldü diye çok korkmuş. niye dövdüğünü soruncada erik çalmış bahçeden derdi. kahvehanede biri "pi*ine sahip çık erik çalıyor" demiş. bu da direğe bağlayıp bayıltana kadar dövmüş.
dedem ne kadar uzunsa babaannemde o kadar kısaydı. babaannem dedeme hep gevur adam der dedemde hep gülerdi. kaçırmış babaannemi, bir gece atmış eşeğin arkasına götürmüş. üstüne bide büyü yapmış baba evine kaçmasın diye. seneler sonra muskaları bir dereye atmış. keşke yapmasaydık ama yaptık o zaman işte derdi.
eli yüzü düzgün yakışıklı bir adamdı. kadınlarla muhabbet edip zamparalık peşinde koşmaya bayılırdı. o yaşına rağmen zamparalık yapabilecek özgüveni hep vardı. işin garibi cebinde beş kuruş parasıda yoktu. bazen orasını burasını ellediği, kuytu köşelerde sıkıştırdığı kadınları anlatırdı bana. şöyle yaptım böyle yaptım derdi. babaannem öldüğünde ise çok ağlamıştı.
sohbet muhabbet etmeyi çok severdi. nam salmaya bayılırdı. "boşver be aganın nam olsun yeter" derdi. kalabalık ortamlarda sigarayı tersten içme numarasını yapardı mesela. hayatı boyunca hiç sigara içmemişti ama sigaranın yanan kısmını ağzına sokar, sigarayı o şekilde içerdi. insanlar o harekete gülüp eğlenince zafer kazanmış kadar mutlu olurdu. bense o numarayı yüzlerce kez izlememe rağmen her seferinde gülerek izlerdim onu.
parası yoktu belki ama çok bonkördü. gördüğü her çocuğa muhakkak 1 lira para verirdi. hiç es geçtiğini görmedim. köye gittiğimiz dönemlerde eve her zaman cebinde cips, çekirdek ve gazozla gelirdi. boş geldiğini hiç hatırlamam. özellikle sucuk veya etle gelirdi eve.yemek pişerkende yemeğin dibinden ayrılmazdı.
hayatının son 15 senesi psikolojik sorunlarıyla geçti. birilerinin onu öldürmek istediğini, geceleri yatağının altında zeytin, meşe ve odun gibi ağaçların yandığını, odanın duman koktuğunu söylerdi. defalarca gecenin 3'nde sokaktan eve getirdiğimi hatırlarım. bazende apartmanın bodrumuna saklanırdı. bodruma indimi eve sokması daha zor oluyordu niyeyse. orda nöbet tutup yatağın altına ateş yakanları bulmak istiyordu. uzun boylu kalıplı ve sakallı inatçı bir çocuk gibiydi. ölümden çok korkardı.
11 çocuğu olmuştu ve öldüğünde sadece babam hayattaydı. babamla dedem çokta barışık değillerdi ama yinede babam dedeme baktı. ölmesinin üzerinden 7-8 sene geçmesine rağmen köyde hala herkesin tanıdığı ve sevdiği bir adamdır. şunun torunuyum dediğim zaman köyde bütün kapılar bana halen daha açıktır.
babaannem vefat edipte dedemin psikolojik rahatsızlıkları artınca bizde kalmaya başlamıştı. bizimle beraber 5 sene yaşadı. hayatının son 1 ayını saymazsak hep kuvveti yerindeydi. upuzun bir boy, sanki hiç gam keder görmemiş gibi duran saçları ve üzerinden hiç çıkarmadığı ceketi vardı. hava 40 derece bile olsa ceketini çıkarmaz, kış için ceplerine sıcak hava biriktirdiğini söylerdi. çalışmayan köstekli saati ve belediyenin seneler önce köydeki tüm yaşlılara yolladığı mektubu vardı. üzerinde ismi yazıyor diye kendine yollandığını zannediyordu. savaşta kazanılmış bir madalya gibi çıkarır gösterirdi.
40 sene boyunca dağlarda taş kırıp balyoz sallamış. hatta gücü kuvveti ve çalışkanlığı devlet karayollarına kadar gidince gel devlette çalış demişler. 2 gün çalışıp geri gelmiş. ondan sonrada yakın çevrede nerde iş varsa onu yapmış. duvar yıkılacaksa yıkmış, taş kırılacaksa kırmış. kim şurda iş var dediyse gitmiş. bazen para bile almayıp iki tas çorbayla yetinmiş.
çocuklarına babalık yaptığı hiç olmamış. amcamı bayıltana kadar dövdüğü bir anısını anlatırdı mesela. öldü diye çok korkmuş. niye dövdüğünü soruncada erik çalmış bahçeden derdi. kahvehanede biri "pi*ine sahip çık erik çalıyor" demiş. bu da direğe bağlayıp bayıltana kadar dövmüş.
dedem ne kadar uzunsa babaannemde o kadar kısaydı. babaannem dedeme hep gevur adam der dedemde hep gülerdi. kaçırmış babaannemi, bir gece atmış eşeğin arkasına götürmüş. üstüne bide büyü yapmış baba evine kaçmasın diye. seneler sonra muskaları bir dereye atmış. keşke yapmasaydık ama yaptık o zaman işte derdi.
eli yüzü düzgün yakışıklı bir adamdı. kadınlarla muhabbet edip zamparalık peşinde koşmaya bayılırdı. o yaşına rağmen zamparalık yapabilecek özgüveni hep vardı. işin garibi cebinde beş kuruş parasıda yoktu. bazen orasını burasını ellediği, kuytu köşelerde sıkıştırdığı kadınları anlatırdı bana. şöyle yaptım böyle yaptım derdi. babaannem öldüğünde ise çok ağlamıştı.
sohbet muhabbet etmeyi çok severdi. nam salmaya bayılırdı. "boşver be aganın nam olsun yeter" derdi. kalabalık ortamlarda sigarayı tersten içme numarasını yapardı mesela. hayatı boyunca hiç sigara içmemişti ama sigaranın yanan kısmını ağzına sokar, sigarayı o şekilde içerdi. insanlar o harekete gülüp eğlenince zafer kazanmış kadar mutlu olurdu. bense o numarayı yüzlerce kez izlememe rağmen her seferinde gülerek izlerdim onu.
parası yoktu belki ama çok bonkördü. gördüğü her çocuğa muhakkak 1 lira para verirdi. hiç es geçtiğini görmedim. köye gittiğimiz dönemlerde eve her zaman cebinde cips, çekirdek ve gazozla gelirdi. boş geldiğini hiç hatırlamam. özellikle sucuk veya etle gelirdi eve.yemek pişerkende yemeğin dibinden ayrılmazdı.
hayatının son 15 senesi psikolojik sorunlarıyla geçti. birilerinin onu öldürmek istediğini, geceleri yatağının altında zeytin, meşe ve odun gibi ağaçların yandığını, odanın duman koktuğunu söylerdi. defalarca gecenin 3'nde sokaktan eve getirdiğimi hatırlarım. bazende apartmanın bodrumuna saklanırdı. bodruma indimi eve sokması daha zor oluyordu niyeyse. orda nöbet tutup yatağın altına ateş yakanları bulmak istiyordu. uzun boylu kalıplı ve sakallı inatçı bir çocuk gibiydi. ölümden çok korkardı.
11 çocuğu olmuştu ve öldüğünde sadece babam hayattaydı. babamla dedem çokta barışık değillerdi ama yinede babam dedeme baktı. ölmesinin üzerinden 7-8 sene geçmesine rağmen köyde hala herkesin tanıdığı ve sevdiği bir adamdır. şunun torunuyum dediğim zaman köyde bütün kapılar bana halen daha açıktır.
devamını gör...
17.
ne anlamasın hasan , drama köprüsü dardır geçilmez
devamını gör...
18.
maltepe'de demiryolu üzerinde bulunan, sahil yolunu ilçe merkezine ve minibüs yoluna bağlayan köprü.
devamını gör...
19.
aklıma maltepe'deki sahil yolu ile minibüs yolunu birbirine bağlayan köprüyü getiren türkü.
devamını gör...
20.
debreli hasan için söylenmiş, hikayesiyle de sözleriyle de her seferinde hüzüne boğan, yine de her seferinde daha da severek dinlediğim bir türkü.
birçok farklı kişi tarafından söylenmiş olsa da haramiler'in ve ruhi su'nun söyledikleri versiyon kalbimde yara bırakıyor resmen.
"drama köprüsü hasan dardır geçilmez
soğuktur suları hasan bir tas içilmez
anadan geçilir hasan yardan geçilmez
at martini debreli hasan dağlar inlesin
drama mahpusu'nda hasan dostlar dinlesin
mezar taşlarını hasan koyun mu sandın
adam öldürmeyi hasan oyun mu sandın
drama mahpusu'nu hasan evin mi sandın
at martini debreli hasan dağlar inlesin
drama mahpusu'nda hasan canlar dinlesin
drama köprüsü'nü hasan gece mi geçtin
ecel şerbetini hasan ölmeden mi içtin
anadan babadan hasan nasıl vazgeçtin
at martini debreli hasan dağlar inlesin
drama mahpusu'nda hasan dostlar dinlesin"
birçok farklı kişi tarafından söylenmiş olsa da haramiler'in ve ruhi su'nun söyledikleri versiyon kalbimde yara bırakıyor resmen.
"drama köprüsü hasan dardır geçilmez
soğuktur suları hasan bir tas içilmez
anadan geçilir hasan yardan geçilmez
at martini debreli hasan dağlar inlesin
drama mahpusu'nda hasan dostlar dinlesin
mezar taşlarını hasan koyun mu sandın
adam öldürmeyi hasan oyun mu sandın
drama mahpusu'nu hasan evin mi sandın
at martini debreli hasan dağlar inlesin
drama mahpusu'nda hasan canlar dinlesin
drama köprüsü'nü hasan gece mi geçtin
ecel şerbetini hasan ölmeden mi içtin
anadan babadan hasan nasıl vazgeçtin
at martini debreli hasan dağlar inlesin
drama mahpusu'nda hasan dostlar dinlesin"
devamını gör...