burayakimbakıyor - en çok favorilenen tanımları (1. sayfa)
1.
babaya rağmen yapılan şeyler
saçlarımı özgürce savurabilmektir!
evet 1993 doğumlu bir gencin gözlerini açtığı andan itibaren doğduğu coğrafyaya karşı verdiği savaş bu.
ortaokula geçmemle bayramdan bayrama alınan pantolonları alınmamaya başlandı önce, sonra yeni bir tshirt bakmadık hiç.. olanlara da eskisin diye bakılıyordu, sistematik olarak bir çocuğun zorunlu başının örtülüşüydü bu aslında.kimse bu konuda fikrimi sormuyordu sormasına ama ne annem ne de babam islamiyet için değil adeta köydeki rutin bir süreç için başımın kapalı olmaısını istiyorlardı. bunu yıllar sonra artık başımı kapatmayacağımı söylediğimde" köye geldiğinde kapat bari"dediklerinde daha iyi anlayacaktım..zamana ihtiyacım vardı, 3-5 yıl değil üstelik eğitim hayatıma devam edebilmem için şarttı başımın kapalı olması.. yetti mi? yetmedi işe başlamak için şehir değiştirmemden tutun,kendi paramı kazanıyor olduğumda dahi korkumdan açamıyorum başımı.alıştığım, başka ihtimalim olmadığını sandığım için, korktuğum için istemeye istemeye hergün başımı örtmeye devam ediyordum.. çünkü 11 yaşımdan 21 yaşıma kadar gördüğüm sistematik baskının kölesi olmuştum.dahası benim o istemeyerek başımı örttüğüm örtüyü çıkarırsam köye gidemeyeceğimi düşünüyordum..lise son sınıfta başım açık olursa okula göndermeyeceğini söyleyen,her itirazımda ölümüne dayaklar yediğim babamın telefonunda iğrenç mesajlar yakaladım defalarca tanımadığı kadınlarla pis muhabbetlere giriyordu ki o zamanlar görüntülü arama vs yok, muhtemelen karşıdakinin kadın olduğunu sanıp annemi aldatıyordu, ağzından küfür kesilmiyor sağa sola uçan kuşa küfrediyordu ama benim başımın kapalı olmasını istiyordu. kendi belki benden 2 yaş büyük bir kız düşürme hayali yaşarken onun kızı edep, ahlak abidesi olacak hatta mümkünse aldığı eğitimler dini taraftan seçilecekti(hafızlık okulu , imamhatip lisesi vs).
ne büyük hayal ama ne büyük günahlardan arınma projesi.. çocuk değil adeta onu cennete götürecek amellerdik(!)ilkokul mezunu olmaları değil yaşama, ahlaka bakışlarının yanlış olmasıydı sorun.. evet benim kendi babam mini etek giydiysen tecavüzü hakedensin fikrine sahip, evet o ayıplayıp değiştirmeye çalıştığımız zihniyetin elinde esir büyüdüm ben.. onun kanından dünyaya geldim.. makyaj yaparsam erkek aradığımı söylerdi çünkü kendi bakımlı kadınlara düşüyordu.. aslında kendiyle, sapık zihniyetiyle savaşıyordu.. neyse ki tek kızdım.. bir ablam ölmüş daha 20 günlükken kim bilir benim kadar katlanamayacak,belki de daha asi olup daha çok eziyet görecekti.. şimdi düşününce ona hep kurtulmuş gözüyle baktığımı hatırlıyorum.. evet istemediğim bir yaşam tarzıyla nefes alıp veriyorken ölümü kurtuluş kabul ediyordum.. okumak için üstelik.. tüm çabam, gayretim o evden, köyden koşarak uzaklaşmaktı.. babamın her bakımlı kadının potansiyel tacizcisi olduğu evden olabildiğince uzakta yaşamak için çabalıyordum.. başardım da, gittim ama bir türlü kafamı açamıyordum babamın anlattığı gibi saçımı açınca, makyaj yapınca bir erkek için değil kendim için istediğimi biliyor ama yinede ikna edemiyordum kendimi.. sonra eşimle tanıştım,kendimi anlattım, istediklerimi başımın neden kapalı olduğunu vs.. öyle şefkatli öyle anlayışlıydı ki yadırgamadan uzun uzun anlattı, nasıl istiyorsan öyle yaşa ahlak bir başörtüden ibaret değil, seni ahlaklı yapmadığı gibi çıkarınca da ahlaksız olmayacaksın dedi.. kırmadan incitmeden.. çünkü problem asla başörtüsü değildi problem babamın tavrıydı.. gördüğüm baskıydı.. aldığım tehditler, kafamı yere vurarak yediğim dayaklardı.onca yıl sonunda ilk kez eşimle(ki o zaman sözlenmiştik) başım açık köye gidebildim.. başımı o zamanlar açsam arkamdan o***u olmuş diyecek dedikodunun allahını yapıp yediğimiz ekmeği boğazımızdan getirecek köy halkı şimdi kocası düşünsün artık onun sözü geçer diye lafını etmiyor..ne büyük ikiyüzlülük (!) başörtmeyi din dışında kullanan başka yerleşim yeri/topluluk var mı bilemiyorum ama geçen yaz katıldığım bir nikah töreninde yine kendi köyümde başı açık reşit olmuş 3 kadından biriydim.. koca köy ve bir diğerinin misafir olduğunu varsayarsak geriye başörtü mücadelesini kazanmış genc bir kız kalıyordu.. hiç tanımadığım halde gidip tebrik ettim bile :) ben başaramamıştım çünkü.. biraz zaman geçince ortamdan bulunan 7-8 kız "abla bizde evlenince açılacağız" dedi.. yapmayın bunu insanlara! diye bağırasım geldi..neden bu ısrarcılık, insanlar istemeye istemeye başını neden kapatsın ki.. ahlak, edep, başörtü ile kazanılan yahut kaybedilen birşey değil ki... niye bu kadar cahiliz, anadolunun bağrında nasıl bu kadar geride kalabildik hayret ediyorum.. ne olurdu medeni bir köy olsak, babam ç*küne sahip çıkmadığı için ben cezalandırılmasaydım mesela.. ne olurdu bu ortadoğu cahiliyetine denk gelmeden çocukluğumu yaşayabilseydim.. çok mu zor yahu bu seviyeye gelmek.. yüce yaradan alplerin eteğine serpiştirecek kadarda mı sevmiyor bizi. ne için bu kadar bilimsiz, eğitimsiz kaldık böyle ve yıllar geçmesine rağmen hala aynı anlayış devam ediyor.. baskıyla, dayakla, sistematik eziyetlerle darbelerle büyüyoruz.. sizin adını dahi duymadığınız şehrin bir köyünde kızlar doğmasaydım keşke diye uyanıyor sabahlara.. 2021 yılında hala evlenince başımı açacağım umudu taşıyorlar.. siz, pis iğrenç ruhlu sapık adamlar yüzünden kadınlar daha çocukken sen suçlusun sen kapan diye azarlanıyor..
evet 1993 doğumlu bir gencin gözlerini açtığı andan itibaren doğduğu coğrafyaya karşı verdiği savaş bu.
ortaokula geçmemle bayramdan bayrama alınan pantolonları alınmamaya başlandı önce, sonra yeni bir tshirt bakmadık hiç.. olanlara da eskisin diye bakılıyordu, sistematik olarak bir çocuğun zorunlu başının örtülüşüydü bu aslında.kimse bu konuda fikrimi sormuyordu sormasına ama ne annem ne de babam islamiyet için değil adeta köydeki rutin bir süreç için başımın kapalı olmaısını istiyorlardı. bunu yıllar sonra artık başımı kapatmayacağımı söylediğimde" köye geldiğinde kapat bari"dediklerinde daha iyi anlayacaktım..zamana ihtiyacım vardı, 3-5 yıl değil üstelik eğitim hayatıma devam edebilmem için şarttı başımın kapalı olması.. yetti mi? yetmedi işe başlamak için şehir değiştirmemden tutun,kendi paramı kazanıyor olduğumda dahi korkumdan açamıyorum başımı.alıştığım, başka ihtimalim olmadığını sandığım için, korktuğum için istemeye istemeye hergün başımı örtmeye devam ediyordum.. çünkü 11 yaşımdan 21 yaşıma kadar gördüğüm sistematik baskının kölesi olmuştum.dahası benim o istemeyerek başımı örttüğüm örtüyü çıkarırsam köye gidemeyeceğimi düşünüyordum..lise son sınıfta başım açık olursa okula göndermeyeceğini söyleyen,her itirazımda ölümüne dayaklar yediğim babamın telefonunda iğrenç mesajlar yakaladım defalarca tanımadığı kadınlarla pis muhabbetlere giriyordu ki o zamanlar görüntülü arama vs yok, muhtemelen karşıdakinin kadın olduğunu sanıp annemi aldatıyordu, ağzından küfür kesilmiyor sağa sola uçan kuşa küfrediyordu ama benim başımın kapalı olmasını istiyordu. kendi belki benden 2 yaş büyük bir kız düşürme hayali yaşarken onun kızı edep, ahlak abidesi olacak hatta mümkünse aldığı eğitimler dini taraftan seçilecekti(hafızlık okulu , imamhatip lisesi vs).
ne büyük hayal ama ne büyük günahlardan arınma projesi.. çocuk değil adeta onu cennete götürecek amellerdik(!)ilkokul mezunu olmaları değil yaşama, ahlaka bakışlarının yanlış olmasıydı sorun.. evet benim kendi babam mini etek giydiysen tecavüzü hakedensin fikrine sahip, evet o ayıplayıp değiştirmeye çalıştığımız zihniyetin elinde esir büyüdüm ben.. onun kanından dünyaya geldim.. makyaj yaparsam erkek aradığımı söylerdi çünkü kendi bakımlı kadınlara düşüyordu.. aslında kendiyle, sapık zihniyetiyle savaşıyordu.. neyse ki tek kızdım.. bir ablam ölmüş daha 20 günlükken kim bilir benim kadar katlanamayacak,belki de daha asi olup daha çok eziyet görecekti.. şimdi düşününce ona hep kurtulmuş gözüyle baktığımı hatırlıyorum.. evet istemediğim bir yaşam tarzıyla nefes alıp veriyorken ölümü kurtuluş kabul ediyordum.. okumak için üstelik.. tüm çabam, gayretim o evden, köyden koşarak uzaklaşmaktı.. babamın her bakımlı kadının potansiyel tacizcisi olduğu evden olabildiğince uzakta yaşamak için çabalıyordum.. başardım da, gittim ama bir türlü kafamı açamıyordum babamın anlattığı gibi saçımı açınca, makyaj yapınca bir erkek için değil kendim için istediğimi biliyor ama yinede ikna edemiyordum kendimi.. sonra eşimle tanıştım,kendimi anlattım, istediklerimi başımın neden kapalı olduğunu vs.. öyle şefkatli öyle anlayışlıydı ki yadırgamadan uzun uzun anlattı, nasıl istiyorsan öyle yaşa ahlak bir başörtüden ibaret değil, seni ahlaklı yapmadığı gibi çıkarınca da ahlaksız olmayacaksın dedi.. kırmadan incitmeden.. çünkü problem asla başörtüsü değildi problem babamın tavrıydı.. gördüğüm baskıydı.. aldığım tehditler, kafamı yere vurarak yediğim dayaklardı.onca yıl sonunda ilk kez eşimle(ki o zaman sözlenmiştik) başım açık köye gidebildim.. başımı o zamanlar açsam arkamdan o***u olmuş diyecek dedikodunun allahını yapıp yediğimiz ekmeği boğazımızdan getirecek köy halkı şimdi kocası düşünsün artık onun sözü geçer diye lafını etmiyor..ne büyük ikiyüzlülük (!) başörtmeyi din dışında kullanan başka yerleşim yeri/topluluk var mı bilemiyorum ama geçen yaz katıldığım bir nikah töreninde yine kendi köyümde başı açık reşit olmuş 3 kadından biriydim.. koca köy ve bir diğerinin misafir olduğunu varsayarsak geriye başörtü mücadelesini kazanmış genc bir kız kalıyordu.. hiç tanımadığım halde gidip tebrik ettim bile :) ben başaramamıştım çünkü.. biraz zaman geçince ortamdan bulunan 7-8 kız "abla bizde evlenince açılacağız" dedi.. yapmayın bunu insanlara! diye bağırasım geldi..neden bu ısrarcılık, insanlar istemeye istemeye başını neden kapatsın ki.. ahlak, edep, başörtü ile kazanılan yahut kaybedilen birşey değil ki... niye bu kadar cahiliz, anadolunun bağrında nasıl bu kadar geride kalabildik hayret ediyorum.. ne olurdu medeni bir köy olsak, babam ç*küne sahip çıkmadığı için ben cezalandırılmasaydım mesela.. ne olurdu bu ortadoğu cahiliyetine denk gelmeden çocukluğumu yaşayabilseydim.. çok mu zor yahu bu seviyeye gelmek.. yüce yaradan alplerin eteğine serpiştirecek kadarda mı sevmiyor bizi. ne için bu kadar bilimsiz, eğitimsiz kaldık böyle ve yıllar geçmesine rağmen hala aynı anlayış devam ediyor.. baskıyla, dayakla, sistematik eziyetlerle darbelerle büyüyoruz.. sizin adını dahi duymadığınız şehrin bir köyünde kızlar doğmasaydım keşke diye uyanıyor sabahlara.. 2021 yılında hala evlenince başımı açacağım umudu taşıyorlar.. siz, pis iğrenç ruhlu sapık adamlar yüzünden kadınlar daha çocukken sen suçlusun sen kapan diye azarlanıyor..
devamını gör...
2.
karı koca arasındaki ideal yaş aralığı
7 yıl aralıktan bildiriyorum, erkekler geç olgunlaşan canlılar.(istisnalar kaideyi bozmaz) o yüzden genellikle kadınlar yaşca büyük olan erkeklerden yana kullanıyor tercihlerini.
ama aşk kural tanımaz sevgili yazarlar.. aşk bambaşka birşeydir.. yaşa,başa hatta aradaki olumsuzluklara bile bakmaz, görmez. göstermez.. 8 yıllık evliyim hala mesaj gelince kalbimin atışı hızlanıyor. 8 yıl bakın artık "eve ekmek soğan alır mısın?" deme yılı. ve diyoruz da. ama heyecan, duyduğun ilgi "soğan alır mısın?" derken azalmıyor.. her sabah yastıktaki kokusulya uyansan dahi içini gıdıklıyor..
2.980 gündür birlikte olduğunuz yer yer fikir olarak ters düştüğünüz bir insanı mıncırıp, göğsünüze basma hissi hala nasıl geçmez aklım almıyor. kalbim taşıyor mesela iş çıkışı buluşmak için beklerken. bizim 2 insan yavrumuz var evde bakın yarı benden yarı ondan genlerle donanmış iki yavru insan ama mesajını okuduktan sonra hala salak salak gülümserken buluyorum kendimi.
annemlerden almaya gelirken mesela ayrı bir özeniyorum babamın bir kaç kez "görende kocası değil sanacak" diye dalga geçmişliği bile var ama bilmiyor ki eşim de her gelişinde en sevdiğim parfümüyle gelir.. sekmez yani. ha ilerde ne olur ne yaşanır bilmek zor her şey insan için bu dünyada.. bir bakmışız yollar ayrılmış olur başka hayatlarda kalırız bir bakmışız 70'ne merdiven dayayan tontiş bir çift.. bu duyguları hangi yaş aralığında yaşarım diye bir sekme yok malesef hayatta.. piyango kime çıktıysa ki bu senden 7 yaş küçük ya da 7 yaş büyük bir partner olabilir..
toparlayacak olursak 10-12 yaş bandını aşmamak belki fizyolojik olarak eşit şartlarda yaş almak için iyi bir sebep olabilir.. onun dışında gönül kimi severse eşin o oluyor.. ve gönül asla yaşa bakmıyor.. kesin bilgi, yayalım..
ama aşk kural tanımaz sevgili yazarlar.. aşk bambaşka birşeydir.. yaşa,başa hatta aradaki olumsuzluklara bile bakmaz, görmez. göstermez.. 8 yıllık evliyim hala mesaj gelince kalbimin atışı hızlanıyor. 8 yıl bakın artık "eve ekmek soğan alır mısın?" deme yılı. ve diyoruz da. ama heyecan, duyduğun ilgi "soğan alır mısın?" derken azalmıyor.. her sabah yastıktaki kokusulya uyansan dahi içini gıdıklıyor..
2.980 gündür birlikte olduğunuz yer yer fikir olarak ters düştüğünüz bir insanı mıncırıp, göğsünüze basma hissi hala nasıl geçmez aklım almıyor. kalbim taşıyor mesela iş çıkışı buluşmak için beklerken. bizim 2 insan yavrumuz var evde bakın yarı benden yarı ondan genlerle donanmış iki yavru insan ama mesajını okuduktan sonra hala salak salak gülümserken buluyorum kendimi.
annemlerden almaya gelirken mesela ayrı bir özeniyorum babamın bir kaç kez "görende kocası değil sanacak" diye dalga geçmişliği bile var ama bilmiyor ki eşim de her gelişinde en sevdiğim parfümüyle gelir.. sekmez yani. ha ilerde ne olur ne yaşanır bilmek zor her şey insan için bu dünyada.. bir bakmışız yollar ayrılmış olur başka hayatlarda kalırız bir bakmışız 70'ne merdiven dayayan tontiş bir çift.. bu duyguları hangi yaş aralığında yaşarım diye bir sekme yok malesef hayatta.. piyango kime çıktıysa ki bu senden 7 yaş küçük ya da 7 yaş büyük bir partner olabilir..
toparlayacak olursak 10-12 yaş bandını aşmamak belki fizyolojik olarak eşit şartlarda yaş almak için iyi bir sebep olabilir.. onun dışında gönül kimi severse eşin o oluyor.. ve gönül asla yaşa bakmıyor.. kesin bilgi, yayalım..
devamını gör...
3.
raptiye rap rap
her cümle ayrı bir anlam ve eleştiri dolu şarkı
naif ama bir o kadar da derin eleştiri.
buyrun sizler için biraz araştırdım. internette böyle bir şey çıktı.
" hanimini hüppen dezigi banna rap rap
tefeşle kayyüş ille de kıtmir rap rap
(şair burada naşit özcan'a sesleniyor. naşit özcan bilindiği gibi türk tiyatrosunun önemli adamlarından. aslında cem karaca da tiyatro geçmişi olan bir amcaydı. babası mehmet karaca önemli tiyatrocuydu. annesi toto karacaise çoğu ermeni gibi doğuştan sanatçı bir insandı. cem baba da sahnede ve önemli tiyatrocuların arasında büyümüş bir çocuk. naşit özcan'ın küfür yerine kullandığı bu uydurma sözleri şarkı da açık açık küfredemeyeceğinden araya serpiştiriyor)
alavere dalavere kim ala da kim vere rap rap
köşeleri möşeleri dön baba dönelim rap rap
(1980 sonrası türkiye'de yaşanan değişim ve küçük amerika olma hayalleriyle başlayan, kısa yoldan köşeyi dönme hayallerine gönderme var. ülkenin yeşilçam romantizminden çıkıp fakir ama gururlu gençlerden sıkıldığı zengin olmak için her yolun mubah olduğu yeni dönemini işaret ediyor)
raptiye rap rap zaptiye zap zap rap rap
n’aber nitekim gene geldi şapka rap rap
(şarkının geneline hakim olan "rap rap" bildiğin asker ayak sesi. 60, 70 ve 80'li yılların başında askerin yönetime el koymasına, ama özellikle 1980'deki müdahaleye gönderme var. nitekim yönetime müdahale ederek devletin başına geçen kenan evrenin çok sık kullandığı ve kendisiyle özdeşleşen bir sözcük. şapkada 1980'li yıllarda müdahaleyle birlikte siyasi yasaklı olan ancak şarkının çıktığı dönemde yasağı sona eren hatta başbakan ardından cumhurbaşkanı olan süleyman demirel'i ifade ediyor. burada kişisel not; her ikisinin de adını yazmış olmayı dahi kendime yakıştıramıyorum. her ikisine de "hanimini hüppen dezigi banna" diye selam iletiyorum)
ben sana hayran
sen cama tırman
(bildiğin orhan veli şiiri ve deyim tabii ki)
yok içmeye bir şişe bile ayran
nene gerek senin taht-ı revan
(deyim. genel olarak lüks tutkusunu eleştiriyor)
maaşla gırtlak gırtlak gırtlağa rap rap
bir de kitap okuyor bakın şu çatlağa rap rap
(açık ve net. geçim sıkıntısı ve eğitim vs)
liberal, miberal malı kap, götür al rap rap
eriyor liralar mark al dolar al rap rap
bul bir kaşalot toriğini işlet rap rap
(özal sonrası liberal ekonominin memleketin çivisi çıkarması, kısa yoldan zengin olma hayalleri, yatırım yapmak yerine serbest kalan dövize hücum ederek türk lirasının değersizleştirilmesi, adamını bulup iş gördürme vs)
bir koy üç al üçünü de beşlet rap rap
raptiye rap rap zaptiye zap zap rap rap
(buradaki hikaye gerçekten ilginç. ırak’a saldıran bir abd başkanı vardı adı bush. bu kısım gençlere tanıdık geliyor. ama bush bildiğiniz bushun babası. yani babadan %oğla geçen bir çeşit hobi ırak’a saldırmak. işte bu baba bush ırak’a gireceğinde kankası özal'ı destek konusunda ikna etmesi gerekiyordu. daha doğrusu kankası özal'ın ülkeyi ikna etmesi gerekiyordu. irak’a abd saldırısının meşruluğu karşısında kendisi zaten çoktan ikna olmuş bir insandı.. işte milleti ikna etmek için bu büyük lafı etmişti. “bir koyup üç alacağız” dedi. yetmedi “kaşıkla verip kepçeyle alacağız” da dedi. bu gibi durumlarda tck’nın ilgili maddesini göz önünde bulundurarak “hanimini hüppen dezigi banna” diyoruz. )
n’aber nitekim gene geldi şapka rap rap
üf baba bu ne be fotoğraf makinesi
u, a, u, a, u, a
lambada markası
(nitekim diye söylenen kişi kenan evren, şapka da süleyman demirel oluyor. sen kalkıp yönetime el koyuyorsun, adama siyasi yasak getiriyorsun ama devran dönüyor adam hop yine çıkıyor. “ne oldu şimdi, ne anladım ben bu öpüşten?” mealli bir bölüm)
ben sana hayran
sen cama tırman
şarkıyı burda yasaklasak da mı saklasak
-oh george
şarkıyı yoksa yasaklamasak da mı saklasak
-oh george
(bildiğin sansür. ama özal’ın kankası baba bush’a –ki kendisinin adı george’tur- danışmadan şuradan şuraya adım atmayışını ifade ediyor.)
boşuna üstad olunmuyor.
naif ama bir o kadar da derin eleştiri.
buyrun sizler için biraz araştırdım. internette böyle bir şey çıktı.
" hanimini hüppen dezigi banna rap rap
tefeşle kayyüş ille de kıtmir rap rap
(şair burada naşit özcan'a sesleniyor. naşit özcan bilindiği gibi türk tiyatrosunun önemli adamlarından. aslında cem karaca da tiyatro geçmişi olan bir amcaydı. babası mehmet karaca önemli tiyatrocuydu. annesi toto karacaise çoğu ermeni gibi doğuştan sanatçı bir insandı. cem baba da sahnede ve önemli tiyatrocuların arasında büyümüş bir çocuk. naşit özcan'ın küfür yerine kullandığı bu uydurma sözleri şarkı da açık açık küfredemeyeceğinden araya serpiştiriyor)
alavere dalavere kim ala da kim vere rap rap
köşeleri möşeleri dön baba dönelim rap rap
(1980 sonrası türkiye'de yaşanan değişim ve küçük amerika olma hayalleriyle başlayan, kısa yoldan köşeyi dönme hayallerine gönderme var. ülkenin yeşilçam romantizminden çıkıp fakir ama gururlu gençlerden sıkıldığı zengin olmak için her yolun mubah olduğu yeni dönemini işaret ediyor)
raptiye rap rap zaptiye zap zap rap rap
n’aber nitekim gene geldi şapka rap rap
(şarkının geneline hakim olan "rap rap" bildiğin asker ayak sesi. 60, 70 ve 80'li yılların başında askerin yönetime el koymasına, ama özellikle 1980'deki müdahaleye gönderme var. nitekim yönetime müdahale ederek devletin başına geçen kenan evrenin çok sık kullandığı ve kendisiyle özdeşleşen bir sözcük. şapkada 1980'li yıllarda müdahaleyle birlikte siyasi yasaklı olan ancak şarkının çıktığı dönemde yasağı sona eren hatta başbakan ardından cumhurbaşkanı olan süleyman demirel'i ifade ediyor. burada kişisel not; her ikisinin de adını yazmış olmayı dahi kendime yakıştıramıyorum. her ikisine de "hanimini hüppen dezigi banna" diye selam iletiyorum)
ben sana hayran
sen cama tırman
(bildiğin orhan veli şiiri ve deyim tabii ki)
yok içmeye bir şişe bile ayran
nene gerek senin taht-ı revan
(deyim. genel olarak lüks tutkusunu eleştiriyor)
maaşla gırtlak gırtlak gırtlağa rap rap
bir de kitap okuyor bakın şu çatlağa rap rap
(açık ve net. geçim sıkıntısı ve eğitim vs)
liberal, miberal malı kap, götür al rap rap
eriyor liralar mark al dolar al rap rap
bul bir kaşalot toriğini işlet rap rap
(özal sonrası liberal ekonominin memleketin çivisi çıkarması, kısa yoldan zengin olma hayalleri, yatırım yapmak yerine serbest kalan dövize hücum ederek türk lirasının değersizleştirilmesi, adamını bulup iş gördürme vs)
bir koy üç al üçünü de beşlet rap rap
raptiye rap rap zaptiye zap zap rap rap
(buradaki hikaye gerçekten ilginç. ırak’a saldıran bir abd başkanı vardı adı bush. bu kısım gençlere tanıdık geliyor. ama bush bildiğiniz bushun babası. yani babadan %oğla geçen bir çeşit hobi ırak’a saldırmak. işte bu baba bush ırak’a gireceğinde kankası özal'ı destek konusunda ikna etmesi gerekiyordu. daha doğrusu kankası özal'ın ülkeyi ikna etmesi gerekiyordu. irak’a abd saldırısının meşruluğu karşısında kendisi zaten çoktan ikna olmuş bir insandı.. işte milleti ikna etmek için bu büyük lafı etmişti. “bir koyup üç alacağız” dedi. yetmedi “kaşıkla verip kepçeyle alacağız” da dedi. bu gibi durumlarda tck’nın ilgili maddesini göz önünde bulundurarak “hanimini hüppen dezigi banna” diyoruz. )
n’aber nitekim gene geldi şapka rap rap
üf baba bu ne be fotoğraf makinesi
u, a, u, a, u, a
lambada markası
(nitekim diye söylenen kişi kenan evren, şapka da süleyman demirel oluyor. sen kalkıp yönetime el koyuyorsun, adama siyasi yasak getiriyorsun ama devran dönüyor adam hop yine çıkıyor. “ne oldu şimdi, ne anladım ben bu öpüşten?” mealli bir bölüm)
ben sana hayran
sen cama tırman
şarkıyı burda yasaklasak da mı saklasak
-oh george
şarkıyı yoksa yasaklamasak da mı saklasak
-oh george
(bildiğin sansür. ama özal’ın kankası baba bush’a –ki kendisinin adı george’tur- danışmadan şuradan şuraya adım atmayışını ifade ediyor.)
boşuna üstad olunmuyor.
devamını gör...
4.
amazon dizisi önerileri
fleabag.(dehşet bir komedi, güldürürken bahstızlığına ortak olup şakır şakır ağlatma etkisine sahip)
carnival row.(içerdiği konu ve çekim kalitesi bakımından çok üst seviyede olması gerekirken malesef fantastik kavramını ebesine kadar kullanıp herşeyi hiç edilen)
electric dreams.(adeta düşük bütçeli bir black mirror)
tales from the loop.(dark'ın küçük kuzeni)
the mentalist.(polisiye severler için bir red john vakası)
the boys.(amerika sınır siyaseti dahil büyük sistem eleştirilerine sahip yapım)
undone.(zamanda dalgalanmaları konu alan çizgi dizi)
upload.(gelecek ve teknoloji konulu güzel bir bilim kurgu)
carnival row.(içerdiği konu ve çekim kalitesi bakımından çok üst seviyede olması gerekirken malesef fantastik kavramını ebesine kadar kullanıp herşeyi hiç edilen)
electric dreams.(adeta düşük bütçeli bir black mirror)
tales from the loop.(dark'ın küçük kuzeni)
the mentalist.(polisiye severler için bir red john vakası)
the boys.(amerika sınır siyaseti dahil büyük sistem eleştirilerine sahip yapım)
undone.(zamanda dalgalanmaları konu alan çizgi dizi)
upload.(gelecek ve teknoloji konulu güzel bir bilim kurgu)
devamını gör...
5.
nordik dizi önerileri
iskandinav yapımlarını sevenlerin arayışı.
bron/broen.(isveç-danimarka ortak yapımı olan bir hazine.dizide oynayan tüm oyuncular nerdeyse orijinal karakterler.özellikle saga dr.house kadar orijinal. bonus:4 koca sezon sizi bekliyor)
trapped.(izlanda yapımı 2 sezonluk polisiye)
the killing.(danimarka'dan bir polisiye dizisi her sezonda farklı bir cinayeti ele alan ekip aslında son sezonda tüm işlenilen konuların nasıl bağlantılı olduğunu izleyicilere gösteriyor)
borgen.(danimarka'nın kadın başbakanın hayat hikayesini anlatan yapım, başbakanı öpüşürken, sex ederken dizi dahi olsa gösterebilmek nerenin seviyesi hangi cesur medeniyet böyle dedirten bir senaryoya sahip)
fortitude. (kutuplarda geçmesine karşın bana oyuncuların nasıl bu kadar ince giyinebiliyorlar sorusunu sordurtmuştur, polisiye anılmasını karşın bence en az polisiye olduğu kadar mistik ve bilimkurgu içeren dizidir.)
ragnarok.(ele alınan konu öyle güzelken böyle aval aval bakışmalarla flaş tv oyunculuk şubesi olacakları belliydi.5-6 bölüm izledim,sabrettim tam bırakacakken yorumları okudum devam ettim ama nafile 8 bölüm dayanabildim.)
dag. (norveç komedisi.konu ve senaryo geçekten güzel fakat oyuncular fazla duygusuz,çok soğuklar..ben 2 sezonu ite kaka sırf ne olacak diye izledim,son 2 sezon hala duruyor.)
welcome to sweden(yabancı (amerika'lı) damat sevgilisinin memleketine göçme kararı aldıktan sonra karşılaştığı komik durumları elen tipik bir yabancı damat disizi.. izlemesi çok keyifli)
bron/broen.(isveç-danimarka ortak yapımı olan bir hazine.dizide oynayan tüm oyuncular nerdeyse orijinal karakterler.özellikle saga dr.house kadar orijinal. bonus:4 koca sezon sizi bekliyor)
trapped.(izlanda yapımı 2 sezonluk polisiye)
the killing.(danimarka'dan bir polisiye dizisi her sezonda farklı bir cinayeti ele alan ekip aslında son sezonda tüm işlenilen konuların nasıl bağlantılı olduğunu izleyicilere gösteriyor)
borgen.(danimarka'nın kadın başbakanın hayat hikayesini anlatan yapım, başbakanı öpüşürken, sex ederken dizi dahi olsa gösterebilmek nerenin seviyesi hangi cesur medeniyet böyle dedirten bir senaryoya sahip)
fortitude. (kutuplarda geçmesine karşın bana oyuncuların nasıl bu kadar ince giyinebiliyorlar sorusunu sordurtmuştur, polisiye anılmasını karşın bence en az polisiye olduğu kadar mistik ve bilimkurgu içeren dizidir.)
ragnarok.(ele alınan konu öyle güzelken böyle aval aval bakışmalarla flaş tv oyunculuk şubesi olacakları belliydi.5-6 bölüm izledim,sabrettim tam bırakacakken yorumları okudum devam ettim ama nafile 8 bölüm dayanabildim.)
dag. (norveç komedisi.konu ve senaryo geçekten güzel fakat oyuncular fazla duygusuz,çok soğuklar..ben 2 sezonu ite kaka sırf ne olacak diye izledim,son 2 sezon hala duruyor.)
welcome to sweden(yabancı (amerika'lı) damat sevgilisinin memleketine göçme kararı aldıktan sonra karşılaştığı komik durumları elen tipik bir yabancı damat disizi.. izlemesi çok keyifli)
devamını gör...
6.
oğlu çarmıha gerilirken baba napıyordu sorunsalı
the man of earth adlı filmin cevap niteliğinde olduğu sorunsaldır.
biz neyiz, nasıl olduk, geldik isa, buda vs sorularınız varsa ihtiyacınız olan tek şey şu filmi izlemek olabilir..
biz neyiz, nasıl olduk, geldik isa, buda vs sorularınız varsa ihtiyacınız olan tek şey şu filmi izlemek olabilir..
devamını gör...
7.
leyla ile mecnun replikleri
leyla'nın öldüğü haberini alan mecnun sahnesini kimse yazmamış.. gülüyoruz ağlanacak halimize temalı bir diziyi çoğunluğun gırla sanması kabuk edelim ki kırıcı.
devamını gör...
8.
her entry'i beğenen yazarın amacı
ülkedeki seksüel ve duygusal normlar yüzünden her türlü geri dönüşün "bana yürüyor" sanılması.
arkadaşlar insanlar konuşurlar, konuşurken jest ve mimikler devreye girebilir, karşınızdaki size gülümseyebilir.. sakin olun. bunlar yürüme fantezisi değil aksine insan olma göstergesidir.
"bana güldü kesin hoşlanıyor"
"saçıyla oynuyordu kesin gönlü var"
"elini kolunu koyacak yer bulamadı, bu kız/erkek bana aşıııkkk"
evet herkes size yürüyor, tapıyor, ölüyor..
gelelim sözlüğe beğenir ya b e ğ e n i r ne var bunda? ne olabilir? napsın her giridiyi mesajla mı tebrik etsin?
adına girdiler açıp aşkını mı ilan etsin :))
yapmayın çocuklar bakın burada beşik sallarken yazıyorum yapmayın aa.
arkadaşlar insanlar konuşurlar, konuşurken jest ve mimikler devreye girebilir, karşınızdaki size gülümseyebilir.. sakin olun. bunlar yürüme fantezisi değil aksine insan olma göstergesidir.
"bana güldü kesin hoşlanıyor"
"saçıyla oynuyordu kesin gönlü var"
"elini kolunu koyacak yer bulamadı, bu kız/erkek bana aşıııkkk"
evet herkes size yürüyor, tapıyor, ölüyor..
gelelim sözlüğe beğenir ya b e ğ e n i r ne var bunda? ne olabilir? napsın her giridiyi mesajla mı tebrik etsin?
adına girdiler açıp aşkını mı ilan etsin :))
yapmayın çocuklar bakın burada beşik sallarken yazıyorum yapmayın aa.
devamını gör...
9.
afad gönüllüsü olmak
18 yaşından büyük, sağlık, seyahat problemi olmayan her yetişkinin bir tık uzağında olan bu gönüllülük esası içerdiği online eğitim ve sınav sonuçlarına göre size puanlar veriyor ve siz bu puanlarla ücretsiz hediyeler alabiliyorsunuz.. ben bir matara seçtim ve geldi.henüz diğerine karar vermedim.
.
umarım ihtiyacımız olmaz ve aktif olarak görev almak durumunda kalmam elbette ama deprem kuşağında yer alan bir ülke olmak hatta küresel ısınmanın sonuçlarını göreceğimiz günlere yaklaşmak bizi birçok afetle tanışmaya zorlayabilir.böyle anlarda online, ev konforunda, ücretsiz eğitimler bizi panik yapmaktan kurabilir dahası başka hayatlar için umut ışığı dahi olabiliriz..
.
şimdi sende payına düşeni yapıp, gönüllü olmaya ne dersin?
.
umarım ihtiyacımız olmaz ve aktif olarak görev almak durumunda kalmam elbette ama deprem kuşağında yer alan bir ülke olmak hatta küresel ısınmanın sonuçlarını göreceğimiz günlere yaklaşmak bizi birçok afetle tanışmaya zorlayabilir.böyle anlarda online, ev konforunda, ücretsiz eğitimler bizi panik yapmaktan kurabilir dahası başka hayatlar için umut ışığı dahi olabiliriz..
.
şimdi sende payına düşeni yapıp, gönüllü olmaya ne dersin?
devamını gör...
10.
deyyus
bir dede küfürü.
dedem arkadaşlarıyla keyifli keyifli sohbet ederken çatlayacağı kadar güldükten sonra kendine gelip "ulan deyyus osman, sen de az değilsin"derdi. deyyusu da öyle yazıldığı gibi telaffuz etmez"deyyöus"a yuvarlardı.
ben de hep komik insanların küçükken deyyus olduklarını sanırdım..
dedem arkadaşlarıyla keyifli keyifli sohbet ederken çatlayacağı kadar güldükten sonra kendine gelip "ulan deyyus osman, sen de az değilsin"derdi. deyyusu da öyle yazıldığı gibi telaffuz etmez"deyyöus"a yuvarlardı.
ben de hep komik insanların küçükken deyyus olduklarını sanırdım..
devamını gör...
11.
aralıklı oruç
hayatımı düzene sokan beslenme şekli. leptin hormonunun daha fazla çalışmasını sağladığı için kilo verme etkisine sahiptir ki doğumdan sonra 20 kilo vermemi sağlamıştır.
kural basit uykunun da dahil olduğu bir açlık penceresi yaratıp, şeker ve gluteni hayatınızdan çıkarınca istemeden bile kilo verebilirsiniz..
aktifliğinizi arttırıp biraz pilates,bilogilates, chole thing vs yaparsanız sımsıkı bir geri dönüşüm yaşayabilirsiniz.
kural basit uykunun da dahil olduğu bir açlık penceresi yaratıp, şeker ve gluteni hayatınızdan çıkarınca istemeden bile kilo verebilirsiniz..
aktifliğinizi arttırıp biraz pilates,bilogilates, chole thing vs yaparsanız sımsıkı bir geri dönüşüm yaşayabilirsiniz.
devamını gör...
14.
elma
4-5 yaşlarındayken yan komşumuz ayten teyzelerin bahçelerinde ekili olan ağaçların meyveleri.
nerden baksan 20 25 yıl öncesi.. zar zor yaşadığımız 2 oda+mutfak ve banyo tuvalet olan evimizin hiç ağaç olmayan kapı önüne karşın ayten teyzelerin bana göre bir ormanı vardı.. bütün meyvelerin olmasına karşın en çok elma ağaçları dikkatimi çekerdi.. ne dut zamanı ne de erik vakti asla bahçelerini görmedim..
ah ama o elmaların kırmızı kırmızı ağaçta kurdele misali dizildiği zamanlar işte o zaman ben oturur hayran hayran izlerdim..
rahmetli ayten teyze beni ne zaman görse daldan hemen bir tane koparır şalvarına sile sile elime tutuştururdu.
nerden baksan 20 25 yıl öncesi.. zar zor yaşadığımız 2 oda+mutfak ve banyo tuvalet olan evimizin hiç ağaç olmayan kapı önüne karşın ayten teyzelerin bana göre bir ormanı vardı.. bütün meyvelerin olmasına karşın en çok elma ağaçları dikkatimi çekerdi.. ne dut zamanı ne de erik vakti asla bahçelerini görmedim..
ah ama o elmaların kırmızı kırmızı ağaçta kurdele misali dizildiği zamanlar işte o zaman ben oturur hayran hayran izlerdim..
rahmetli ayten teyze beni ne zaman görse daldan hemen bir tane koparır şalvarına sile sile elime tutuştururdu.
devamını gör...
15.
ruhu olan eşyalar
gramafondur.
ruhu değil ruhları vardir.koluçlandığı konsol köşesinden kalu-beladan kalmışcasına bakar size..
usul usul kaydeder sanki oda da yaşananları..
bazen dikta bir fransız dadısı gibi soğuk demir yüzünü gösterir..
bazen plağa güneş vurmasıyla brezilya'daki sambacılar arasına götürür insanı.. evin huysuz babannesidir bir nevi.. huysuzdur ama evden gönderilme/gitme ihtimali yoktur..
ruhu değil ruhları vardir.koluçlandığı konsol köşesinden kalu-beladan kalmışcasına bakar size..
usul usul kaydeder sanki oda da yaşananları..
bazen dikta bir fransız dadısı gibi soğuk demir yüzünü gösterir..
bazen plağa güneş vurmasıyla brezilya'daki sambacılar arasına götürür insanı.. evin huysuz babannesidir bir nevi.. huysuzdur ama evden gönderilme/gitme ihtimali yoktur..
devamını gör...
16.
öğrenildiğinde ufku iki katına çıkaran şeyler
hepimizin, beraber en çok zaman geçirdiğimiz beş kişinin ortalaması olduğumuz gerçeği.
devamını gör...
17.
(tematik)
çocuklu boşanma vs çocuksuz boşanma
biri 6'lı su bardağıyken diğeri 86 parça çeyiz setidir.
su bardakları kırılır,unutulur.. 86 parça yemek takımı bir ömür seninle yaşar..
su bardakları kırılır,unutulur.. 86 parça yemek takımı bir ömür seninle yaşar..
devamını gör...
19.
gereksiz abartılan şeyler
propolis. ağır alerjen içerir kafanıza göre tüketmeyin.
.
clubhouse.
.
clubhouse.
devamını gör...
20.
keçiperver
işsiz kalmış bir beyaz yakalı gencin köyüne dönüp keçi otlatan,sumak yapıp, incir kurutan vilogları.
keçiperver çok güzel bir kız,onun yanında çok da güzel.. diğer taraftan aşırı güzel bir kız.. anlayacağınız hocam kız gerçekten çok güzel.
keçiperver çok güzel bir kız,onun yanında çok da güzel.. diğer taraftan aşırı güzel bir kız.. anlayacağınız hocam kız gerçekten çok güzel.
devamını gör...