bzge yazar profili

öyle bir başlıktır ki bu, rtük’ ün yayın yasağı çıkardığı, doktorların 7-8 temmuz’da iş bırakma eylemi yapacakları ve asla bu şiddetin, bu vahşetin durmayacağı bir başlıktır.
zamanında biri vardı adını silmişim hatırlamıyorum; yüzü gözümün önünde ama, neyse; zamanında biri vardı hani “giderlerse gitsinler!” demişti. sahi nerde o? gitmediler diye mi böyle oldu? şimdi diyebilir mi acaba ‘ keşke gitseydin..’ , sanmam.
işte bu öyle bir başlıktır ki, o doktor odasında yerdeki kan izlerine bakıp lanet okutturur.
ülkemden değil, içindekilerden utanıyorum sevgili okur, içindekilerden…

nereden baksan 10/10 harekettir.

bu tanımın bir cevabı var:
ihtiyacın olmayan her şey.

simge sağın- vay
link koymuyorum bulun dinleyin, dinletin.

bok bulursun
daha iyisini bulacakmış
bok bulursun
çekmezler benim gibi nazını
kahrolursuuun

kral adam oğuzhan uğur

korkma kalbimdir.
elmaların üzerinde yeşil bikinisiyle yuvarlanan bengü tabiki. sözleri de oldukça manidar olan, tam bir serdar ortaç hiti olmuş ve nazarımda bu başlığa çok da yakışacak şarkıdır; korkma kalbim. şuraya en bomba sözleri bırakıyorum;
sözüm kıymetim’ bilene, “perişanım” diyene
ayrıldıysak kime ne, kimin kararı?
nasıl koydu ki bu sana? içinde saklasana
anlattıkça duyana, bana zararı
yüreksizin birine gönül veren tenime
bakıp da sözlerine uyan kafamı
değiştirip adını, kapatmışım kapımı
gel artık ayrılığın kesin zamanı

serdar biliyordun bu işi be…

klasik bir kitap başlığıdır bu. neden mi? ilk basımı 1951 yılında yayımlanmış, ülkemizde ise bundan tam 20 yıl sonra. yani 1971’de. yazar, o günden bu günü yazmış resmen. o zamanlar okunduğunda ‘yok artık abartsaydın ray (yazar)’ dedikleri belki; bugünse bu kadar mı olur, dedirten bir eser. dijital çağda okumanın unutulduğu, neredeyse yüzüne bakılmadığı hatta okudukları için sistemi değiştirebilir gözüyle bakılıp, akıllı insanların aptallaştırılması ve bunun devam etmesinin gereğine çomak sokan bir adamım hikayesidir bu başlıktaki eser. ilk bölümde yer, durum bilgisi ediniyor, ikinci bölümde uyanıyorsunuz. öyle bir kurguda ‘vay canına!’ diyerek bir uyanma hemde. üçüncü ve son bölümde ise beraber bir şeyi başarabilme umuduyla ilerliyorsunuz sona doğru. okuyun sevgili sözlük okuru. sunuşundan son sözüne kadar. e-kitapçı olmayan tüm okurlara sevgiler diyor bence. bizden de sevgiler, dediğimiz başlık.

ilkokulda mektup aldıran, ortaokulda itişmek zannettiren, lisede uykularımı kaçıran, üniversitede bir yıl uğraştıran sevme şeklidir. güzel olduğu kadar kalp yorucu, içimdeki hayalperest yazarı kaşıyan belki de onu uyandıran en saf sevgi çeşididir nazarımda. hatırladıkça tebessümle anılan anılarla beraber, orta yaştan sonra can sıkar. en güzel gençlik anılarıdır ama platonik sevmek. yaz aşkıdır. lise aşkıdır. kamp aşkıdır. ergenlik aşkıdır. aşka giriş: ders 1’dir platonik sevmek. limonata tadında havalarda gün batımına karşı pipetle gazoz içmektir. platonik sevmek, sabretmeyi öğrenmektir. vazgeçmemeyi öğrenmektir. kıskanmak ama belli edememektir. ‘yok bir şey!’ dir platonik sevmek. her şeyden öte beklemeyi göze almaktır platonik sevmek hem de yaşına başına bakmadan. her yaşta yaptığın yegane eylemin sebebidir.

mey grubuna gelen zam haberinden sonra ara çaylarının sessizliğini bozmasının sonucu ortaya çıkan başlıktır.

yıllardır bu başlığı beklemiş yazar tanımlarına başlıyorum:
foldur foş burnunu banyo lavabosuna bırakması. arkadaş bak senin için küçük lavabo fırçası koydum oraya, işin bitti bi fıçı fıçı yap da. asla.

ağzını kapamadan hapşırması. bence o hapşırma değil zaten. hedef vuruyor. başta o coşkuyla başlaması ve sondaki fiyuvvv efektli ses tonuyla kesin orda bir hedef var ve o vuruluyor.

arabasından her inerken km’yi çekmesi. aaa şaşırdınız mı? şaşırmayın. ben pisliğine kaçırıp km artırıp sonrada yuooo almadım diyerek inkar duvarını yıkmayanlardanım.

gelirken markete uğramış ev alışverişine katkılık bi şeyler almışımdır. ama aslaaaaa yaranamam. neden? bu kaç para? ile başlayan ve asla takdir görmeyen hareketim yanlış yerden yanlış ürünü almam sorunsalıyla biter. “ e bunun kilosu çok. hayret bi şey, niye burdan aldın?!” işte malım ben baba.

benim aldığım sodalar evin sodasıyken, onun aldığı sodalar onun sodası oluşu. ayrıca burda söylemek isterim ki; baba köşeye bi soda saklamışsın, ben onu rakıma koydum. oh sefam olsun:)

ama seviyorum seni raad ol babuş<3

idam cezası almadığı için verdiği tepkiden dolayı ortaya çıkan başlıktır. her zamanki gibi şaşırtmamıştır.

öyle bir başlık düşünün ki; hak ettiği buydu dedirten. helal olsun dedirten. yakışır dedirten. yakışır…

anlamak için iki kere okuduğum başlıktır. küfür etmeyeceğim başlıktır da aynı zamanda, gittiği yere yakışacak olsa da. ilerde bakın o oruç tutmayan ve yemeleri içmeleri yasaklanan çocuklar nasıl birer deist olmuş. minnacık beyinleri var türlü türlü huyları var yemin ediyorum.

ronaldo’dan gol yemediğimiz,
burak yılmaz’ın penaltı şansını yediği maçtır.

öyle bir başlıktır ki bu; okuyunca içinizden
‘arar buluruuuz iziniii
bilirsin zır deliyizdir
hem yazında hem kışında
nerde olsan seninleyiiiz…’ i içinizden söylediğiniz başlıktır. maçın 31. dakikasındayken hadi be diye izlediğimiz o maçın başlığıdır.

ideolojik bir harekettir. eskilerin gerçek ülkücülerinin dahi kabul edilmeyen mhp zihniyetine verilen bir cevaptır. mhp kötüdür denmiyor ama asıllarından uzaklaştıkları gerçeğini de görmezden gelmeyenlerdir. akp den geçenlerse bıçak kemiğe dayandının hareket bulmuş halidir. yiyemeyecekleri ekmeği yükseliş gösteren bir partide aramalarının hareketidir. iki parti içinde şaşılmayacak bir durumdur. kayıp mıdır kazanç mı tartışılır ama tepkidir. tepki gibi tepki.

aradığınız kritere uygun sonuç bulunamayan başlıktır.
bakın böyle bir süre yok arkadaşlar. kendinizi de başkasını da kandırmayın. eğer ki bir şey yaşayıp “hiç tanıyamamışım” , “içinden bambaşka biri çıktı” cümleleri istersen 10yıl tanı, istersen 10 gün, 10 ay tanı o cümle yine çıkar. çünkü “insan” dediğimiz şey asl kendini şeffaf ortaya koymaz. sınır koymayın hiç o yüzden. evlilikte atılan imzanın efsunu vardır, istediğin kadar tanı, bekarken aynı evi paylaş; asla bir değildir. o yüzden kasmayın. baktınız kendinizce tamam diyorsunuz ayına yılına bakmayın. bir şey bitecek olunca ya da yaşanacak olunca, o şey aya yıla bakmıyor yani. şöyle bir şey duydunuz mu mesela; bu ikisi 3yıl flört etmiş, 10 yıldan beri de arkadaş; bunlara aldatma yaşatmayalım yauu. ı ıh. duymadınız. işte o yüzden zamana bakmaz olacak olan siz kendi içinizdeki süreyi doldurup ‘evet’ deyin.

aslanların perşembe günkü maça odaklandığı, kartalların da almak zorunda olduğu maçtır.

yenersen seviniriz, yenilirsen daha çok severiz beşiktaşım! diyerek bitireceğim başlıktır.

gerçekleşmeyecek olsa aklına da gelmeyecek olandır. yani imkansız olmayandır. yani neden olmasın hayalidir. ve evet umut vaadeder. kanlı canlıdır görmeyi bilene. unutma, hiçbir hayal olmaması için kurulmaz. demek ki olası var ve hayal edebiliyorsun.

kesinlikle okunası bir kitaptır. tek seferde roman gibi okunacak tarzda değil yalnız, sindirerek zamana yayarak. ne mi anlatır? bahsedilen mitleri, masalları bir de yazar gözüyle görün der. meğer o bildiğiniz masal onu mu taşırmış gizinde, şaşkınlığı eşlik eder. her kütüphanede olması gereken bir eserdir aslında.