tarih / mitolojiler / hikaye-öykü
10 / 10
puan ver

öne çıkanlar | diğer yorumlar

hayatımda hiç başucu kitabım diyeceğim bir eser olmamıştı. ta ki bu kitabı okuyana kadar. jung’cu ve çok kültürlü bir yazarın kaleminden, kadın arketipini mitler ve öyküler temelinde okumak ve kadın olarak kendini hatırlama, bulma, tanıma ve sevme yolculuğuna şahit olmak eşsiz bir deneyim. erkekler de bu çalışmayı anlayamadıklarını iddia ettikleri kadınlar ile ilgili bir bakış açısı kazanmak adına okumalı.

spotify’da bu kitaptan ilhamla bir de liste yaptım. meşakkatli bir işe girişmeden önce dinlemek güç veriyor.
devamını gör...
masallarla kadın arketipine ait mitler konu alınır. kitapta en etkileyici yer şirin bir kadının asla büyümeyen, kandırılmaya müsait bir çocuk olduğu saptamasıdır. o yüzden kadınlara kendi vahşi doğalarını kabul etmeleri ve ortaya çıkarmalarını söyler. kurt denilen kadının özgün doğasıdır ve bu da vahşidir. ancak binlerce yıllık yazalı ya da sözlü kurallar ve yasalarla boyun eğdirilen kadın bu özünü unutmuştur. tekrar o damarı bulup beslemek gereklidir.

her kadının hatta erkeklerin de okuması gereken küçük masalardan oluşan harika ötesi bir kitap.
devamını gör...
jungcu psikanalist clarissa pinkola estes tarafından yazılan bu kitabı klasik okur isimli youtube kanalı sayesinde keşfettim. buradan
okuması pek kolay değil esasen, en azından ben bir roman okur gibi okuyamıyorum, her cümleyi her paragrafı sindirmek istiyorum çünkü. hele bir de altını çizerek okuyorsanız yandınız, benim yaptığım gibi kitabın yarısını çizeceksiniz muhtemelen*
kitap, kadınlara yönelik gibi dursa da, hem kadın doğasını anlamak adına hem de kendilerinin de faydalanması adına erkeklerin de mutlaka okuması gerektiğini düşünüyorum.
daha yarısında olmama rağmen altını çizdiğim bazı şeyleri hayatıma yerleştirmeye çalışıyorum.
hele ki varoluşsal sancılar çekiyorsanız, kimlik-benlik arayışındaysanız gerçekten faydasını göreceksinizdir.


eğer her kalıba uymaya çalıştıysanız ve bunu beceremediyseniz, şanslı olduğunuz söylenebilir. bir şekilde dışlanmış biri olabilirsiniz ama öte yandan ruhunuzu korumuşsunuzdur.



cehalet hiçbir şey bilmemek ve iyinin cazibesina kapılmaktır. masumiyetse her şey bilmek ve yine de iyinin cazibesine kapılmaktır.



hepimiz başka birinin bizim şifacımız, gerilim kaynağımız, dolgu maddemiz olabileceğini düşünme yanılgısına düşeriz. bunun böyle olmadığını görmek epey zaman alır; bunun nedesi ise, çoğunlukla yaraya içeriden bakmak yerine onu kendi dışımıza yansıtmaktır.
devamını gör...
bütün kadınların okuması gereken şaheser. gerçek manada erkek olabilmek için de zekası elveren her erkeğin okuması lazım.

önsözünü üç kere okudum. önemli yerlerin altını çizeyim derken bütün kitabı çizdiğimi farkettim.

kızım büyüdüğünde ona kesinlikle hediye edeceğim bu kitabı.
devamını gör...
içeriğini bilmeden bir okuma grubunun içine dalıp okumaya başladığım bir kitap, kitabın 2.bölümü bitti. kadının derinlerde yatan benliğinin nasıl kısıtlandığını veya yontulduğunu anlatan ve okunduğunda bu dediklerimden daha fazlasının olduğunu anlayacağınız bir kitap, 20 yılda yazılmış güzel bir eser.

şu an bu kitabın 15-20 yıl kadar bir sürede günde sadece 15 dakika ayırılarak yazıldığını öğrendim.
devamını gör...
her kadının okuması gereken çok önemli bir eser. ne yapın edin okuyun ancak güzelce okuyun çünkü anlamanız ve sindirmeniz kolay olmayacak, bazı satırları tekrar tekrar okuyacaksınız zorlanacaksınız anlayamayacaksınız ancak bittiğinde artık daha farklı hissediyor olacaksınız. mümkünse daha açık bir kafayla ve notlar alarak geçiştirmeden okuyun. hayatım boyunca dönem dönem yeniden okuyacağım nadir kitaplardan biri kesinlikle.
devamını gör...
her bölümünün mutlaka derin bir inceleme ile okunması gerektiğini düşündüğüm kitap. jungcu bir bakış açısı ve temel arketip bilgileri ile de yorumlanması gerekiyor bence. ayrıca mitolojik bağlantıları da göz ardı etmemek gerekir ki temel ritüellerle arketipker arasındaki bağlantı beni hep şok etmiştir. tüm bunlar nedeniyle ben bu işi profesyonel insanlarla yapayım da kitabın okuma kulübüne katılayım istemiştim. 1 yıl sürüyormuş inceleme ve 1800 tl gibi bir rakam söylemişlerdi. yazık oldu.
devamını gör...
bölüm iki

mavisakal genç ve dişil gücün ışığını öldürmeyi amaçlayan simgesel biridir. aklını çelmeye çalıştığı üç kardeşten ikisi ve yaşça büyük olan ablalar içlerindeki sese kulak verip mavisakalın tüm kibarlık ve göz boyamalarına rağmen ondan uzak dururlar. küçük kız -erginlenmemiş, safdil- adamın cazibesine kapılır ve onun evlenme teklifini kabul eder. burda değinmek istediğim günümüzde de çoğu kadının en fazla ne kadar kötü olabilir düşünceşiyle hayatlarını mahvedecek mavisakalların gerçek yüzlerini görmeyi içsel olarak reddetmeleri, onları iyileştirmeye ve değiştirmeye çalışarak çıkmaz bir yola girmeleri. ne kadar üzücü değil mi? peki bundan kurtuluş yok mu? var tabii. hikayeye devam edelim. mavisakal ve küçük kız mutlu bir hayat yaşarlar. burda yaşanan mutlu hayat da aslında bu erkeklerin bize simgesel bir özgürlük bahşederek kendimizi özgür sanmamızı sağlarken bir yandan da bizim ışığımızı ve içimizdeki vahşi kadını baskı altına almaktır. sonra günlerden bir gün mavisakal ormana gider. giderken eşine ailesini çağırmasını yaşadıkları büyük şatoyu gezmelerini ama yalnızca bir odaya asla ve asla girmemesini söyler. kardeşler gelir ve sohbet ederken bu odanın sırrını çözmeye karar verirler. ruhun merak duygusu yine devreye giriyor. burda değinmek istediğim bir konu da kadınların meraklarının yıllar boyunca kötü bir şey olarak empoze edilirken erkeklerin meraklarının yüceltilmesi durumu. yine baskılanan bir içgörümüz. neyse ki hikayedeki yetişkin kadınlar gibi bizde de o merak sayesinde çok şeyin üstesinden geliyoruz. mavisakal giderken de bir anahtar destesi veriyor eşine. onların içinde bu anahtar da var. anahtarın simgesel bir anlamı ise hayatımızda sorgulama aşamasının başlangıcı. ne zaman kadınlar soru sormaya başlıyor anahtar ortaya çıkıyor. anahtarlar gizli kapıları açığa çıkaran, bizi yıkıma götürecek olsa da özgürlüğümüze ve gerçeklere açılan kapıların anahtarları. kapı açıldığında kız kardeşler içeride bir sürü kemik ve kan buluyorlar. kapıyı kapatıp dışarı çıksalar da anahtar sürekli kanıyor. bu sürekli kanama ise öğrenilen gerçekle artık yolunda gitmeyen bir şeylerin olduğunun sürekli yüzümüze haykırılması durumunu temsil ediyor. neyse efendim, mavisakal geliyor ve anahtarlarını geri istiyor. eşinin her şeyi öğrendiğini anlayıp onu da öldüreceğini anlayan küçük kız kardeş dua etmek için izin istiyor ve o sırada ailesinin yardımıyla kurtuluyor. burda bizi yıkıma götüren karakterlerden kurtulma konusunda ailenin önemini de bir kez daha anlamış oluyoruz. çok konuştum ama harika bir kitap. daha çooook konuşacağız. sevgili kadınlar lütfen içinizdeki bilgeye ulaşmadan kendinizi size cenneti vaat eden erkeklerin kollarına bırakmayın. hepimiz çok değerliyiz.
devamını gör...
kesinlikle okunası bir kitaptır. tek seferde roman gibi okunacak tarzda değil yalnız, sindirerek zamana yayarak. ne mi anlatır? bahsedilen mitleri, masalları bir de yazar gözüyle görün der. meğer o bildiğiniz masal onu mu taşırmış gizinde, şaşkınlığı eşlik eder. her kütüphanede olması gereken bir eserdir aslında.
devamını gör...
her kadının hayatındaki bir döneme dokunan clarissa pinkola estés’in eseridir. sadece kadınlar değil aslında erkeklerin de okuması gereken bir kitaptır (bence).

mitolojik öyküler ve masallarla vahşi kadın arketiplerini anlatır. ben okurken mavi sakal, baba yaga, sedna ve kırmızı ayakkabılar bölümlerini çok severek okumuştum. sedna’yla ve eskimo mitolojisiyle bu kitapta tanışmıştım. ancak biraz zor okunuyor. her bölümü iyi anlayarak okumak için uzun bir süre gerekebilir. fakat mutlaka okuyun okutturun dostlarım.
devamını gör...
her gün, beş on sayfa okuduğum kitap.
hususiyetle bitirmiyorum.
bana az az okuması daha iyi geliyor.
tam bir terapi kitabı.
biz kadınlar hiç değişmemişiz.
o yüzden,
eski kadınlardan öğreneceğimiz çok şey var.
biz kadınlar tüm dünya da aynıyız.
o yüzden diğer ülkelerin kadınlarından da öğreneceğimiz çok şey var.
ayrıyız derken, basma kalıbız demek istemiyorum.
aynı şeyler başımıza gelebiliyor demek istiyorum.
yalnız değiliz yani.
yalnız olmadığımı görmek bana iyi geliyor.
orda kimse var mı, demiyorum artık.
biliyorum orda en az birisi var.
devamını gör...
eveet, bir yılın sonunda bana zaman zaman kitap okuma alışkanlığını kaybettiren (psikolojik bir kitap olduğu için ve içinde anlamadığım terimler olduğu için) bu kitabı bitirdim, kitap kadınlar ile ilgili olsa da bence her erkek bu kitabı okumalı, şu an aşırı entel gibi görünmek istemiyorum ama kadınların iç dünyasını anlamaya ihtiyacımız olduğu kanaatindeyim.

kitap size kesinlikle birçok şey katıyor, size tavsiyem sıkıldığınız anda bırakın kitabı elinizden ama çok uzaklaşmayın, 2 gün sonra tekrar elinize alın, ben bu şekilde bitirdim. bu güzel çalışmayı bizlere sunan clarissa pinkola estes'e teşekkürler.
devamını gör...
kitapta sürekli, “bir kadın şöyle bir rüya görür, böyle bir rüya görür, o halde iyileşmeye yakındır, sevinmelidir,” gibi cümleler görünce; “aynı şeyleri ben de yaşıyorum, ben niye görmüyorum böyle bir rüya,” diye düşünüyordum. ki dün rüyamda vahşi kadını gördüm sanırım ben de. hem çok güzeldi hayran duyulacak kadar hem de canavarca bir tarafı vardı, zayıf düştüğü an benim ruhumu içine çekmeye başladı, ben de “bütün ruhumu al benden bir şey bırakma,” diye yalvarıp resmen feda ettim kendimi ama o bunu duyunca bıraktı beni. belki de kötü yönleri alıp iyi şeyleri bıraktı.
devamını gör...
sadece kadınların değil, kadın doğası ve ilkel komünal dönemden günümüze, doğaya uyum sürecinin anlaşılabilmesi üzerine sağladığı olanaklar itibariyle erkeklerin de okuması gereken kitaptır. hikaye ve mitlerdeki ruhsal yansımalardan davranış ritüellerine, birçok şey arasındaki örüntüleri gösterir. şimdi tam da burada bir parantez açalım. ahmet altan "gece yarısı şarkıları" adlı deneme kitabında, asırlar boyu baskılanan, yasaklanan kadınların, bu çekingelerle sosyal evrim sürecinde örtük bir dil geliştirdiğinden bahseder ve bir örnek olay verir: yanındaki adamın kendisine sarılmasını isteyen kadın "bana sarılır mısın?" demez, bunun yerine "çok üşüdüm" der. bu doğaya yabancı adam da doğal olarak montunu, ceketini vs. vermeyi teklif eder ve aralarında, bir daha hiç dolmayacak boşluğun başlangıcıdır bu. kadının da adamın da haksız sayılamayacağı bu kopukluğun temel nedeni, birbirlerinin doğalarına olan yabancılıktır. "kurtlarla koşan kadınlar" işte bu evrene aralanan kapılardan biridir ve birbirimizi anlamanın yolu da biraz buralara uğramaktan geçiyor. bu arada kitap, akademik bir çalışma nüvesi olduğu için dili biraz uğraştırıcıdır. kendini kolay ele vermiyor. yani öyle akıcı, sürükleyici metin beklentisine falan gerek yok.
devamını gör...
dün gece bitirdiğim * kitap. beğenenler beni affetsin ama ilk kez bir kitabı okurken bu kadar sıkıldım ve zorlandım. bazı kitaplarda bitmese keşke derken, bu kitapta bitse de kurtulsam dedim.

öncelikle içindeki öyküleri çok sevdiğimi , öykülerin olduğu bölümleri okumanın kitapta en zevk aldığım kısım olduğunu söyleyebilirim. kitap kesinlikle kadınların sorunlarını, özellikle içlerinde boğuştukları sorunları, çok doğru ve isabetli şekilde ele alıyor. ama sorun yaşadığım nokta şu: tam yazarın ele aldığı konunun ana fikrine inmiş ve çözümlemeye başlamışken, yazarın ,muhtemelen kitaba edebi bir nitelik kazandırmak adına , konunun özünden sapması. sonra tekrar konuya eğilmek yerine başka bir konuya atlıyor ve benim aklım çözümlemedeyken başka bir konuya yoğunlaşıyor. zaten bunu yazar sonsözde dile getirmiş;kitabın meslek diliyle birlikte edebi bir dilinin olmasını istediğini ve kitabı bu isteği doğrultusunda yazdığını anlatmış. edebi dili severim; vadideki zambak’ı bile severek okumuş bir okurum ama konudan tamamen koparan ve zorlama olan bir edebi dil beni rahatsız ediyor. bu nedenle çok istememe rağmen kitabın bir türlü için giremedim.

diğer rahatsız olduğum konu ise, belli kelimeleri sürekli sürekli kullanması oldu: arketip, hayat-ölüm-hayat, vahşi kadın, psişik,vb. bu tabirler o kadar sık kullanıyor ki bir süre sonra artık rahatsız etmeye başlıyor.

gömmeye devam… kitapta kendi içimde yaşadığım bazı sorunlara değinilmesi beni mutlu etti. tabi ki bir kitabın bir mucize yaratmasını beklemiyorum ama en azından bir yöntem göstermesini beklerdim. aklıma cem yılmaz ‘ın bir stand up şovundaki şu bölüm aklıma geldi:

bu videoda bir gurunun grup terapisine gittiğinden bahseder ve insanlar guruya bazı sorular sorarlar:
- sevgi nerede?
-içimizde
-başarı nerede?
-içimizde.

ben şimdi bunu niye anlattım? kitabın ana fikri de bu zaten: içimizde* . yazar diyor ki, kadınların bazıları başarısızlığa uğrama korkularından dolayı harekete geçemiyorlar, içlerindeki iblis * onlara mani oluyor. eee çözüm diyorsunuz; yazar da size diyor ki: içinizde. evet efendim, tüm problemlerimizin çözümü içimizdeymiş, öğrendiğim iyi oldu. günahını da almayayım; yine son sözde her kadının ilerleyişinin farklı olduğundan ve tüm kadınları kapsayan bir yöntemin olmasının imkanı olmadığından bahsetmiş; nitekim bu konuda hak veriyorum kendisine.

yazarın yine son sözde bahsettiği gibi, kitap oturup bir kerede hazmedilecek bir kitap değil. hatta yazar, istediğiniz zaman bölüm seçip okuyabilirsiniz demiş. tekrar elime alıp okur muyum bilemem; zaman ne gösterir bilmiyorum.
devamını gör...
burda okuduğum yorumlardan sonra merak edip okumak istediğim kitap.
ancak sözlük kütüphanesin de bulamadım sipariş listeme ekledim yakında gelir umarım.
öğrendiğime göre jess' de benimle aynı durumdan muzdarip kitaba burada ulaşamamış sebep;
tabiki uzunihsanefendininyesilsurubu bizden önce davranmış efendim.keyifle okusun.
devamını gör...
kadının kendi içindeki gücün farkında olması gerektiğini ve bunu dışa aktararak güçlü bir imaja bürünmesinin zaruretini anlatan,bu sayede binlerce kadına ilham kaynağı olmuş güzel bir kitap.amerikalı yazar clarissa pinkola estes,güzel eserini 1971 yılında kaleme almış ve yirmi yıldan fazla bir sürede tamamlamıştır.ilk sayfalarda sıkıcı gelen fakat ilerleyen bölümlerinde içimizdeki bulmacayı çözmemize yardımcı olan güzel bir kitap.
devamını gör...
dün okumaya başladığım clarissa pinkola estes imzalı eser.
kendisi 1945 doğumlu amerikalı yazardır.

kadının dünyadaki konumuna, anlamına, ataerkil bir gezegende kadın olmanın ne demek olduğuna, kadınların kurtlar ile benzerlik metaforunu kullanarak anlatıyor.
kadın nedir, doğduğu andan beri erkek himâyesinde olan ve evlenene kadar ailesindeki erkekler tarafından bekareti korunması gerekilen bir nesne midir yoksa iptidailikten kurtulamamış ve evcilleştirilememiş erkeğin yapamadığı evi çekip çevirme/ çocuk doğurma/ erkeğin soyunu yürütme aracı/ ve akılsız görülen bir nesne midir, elbette değil ama dünya böyle görüyor.

erkek savaşmaya, kadın iç dünyaya evine aittir algısı kırılmadı, kırılmıyor.
kadının çalışması, evlenmeyi reddetmesi, anne olmak zorunluluğu duymaması ve doğurmaması toplumda sevilmiyor.
bütün kızlar anne olmak zorundadır sanrısı sökülüp atılamıyor.

işin bir de evlenen kadının artık kocasına ait bir kişilik olduğu tarafı var, o artık melek hanım, sibel hanım değil, ali'nin mehmet'in karısı.
kadının kimliği evlendiğinde yeniden şekilleniyor. erkeğe ise kimsenin kocası diye seslenilmiyor, çünkü evlenen erkeğin soyadı da değişmez.

kadının toplumdaki anlamını aramak isteyenler mutlaka okusun.

kullanıcı tarafından yüklenmiş görsel
kullanıcı tarafından yüklenmiş görsel
devamını gör...
buram buram feminizm kokan kitap olduğunu duşunuyorum yorumlara bakinca.erkek egemen toplumun altini oymak icin yol yapiolar efenim uymayin onlara.o tarafa bakmayin susarlar birazdan.
devamını gör...

bu başlığa tanım girmek için olabilirsiniz.

zaten üye iseniz giriş yapabilirsiniz.

"kurtlarla koşan kadınlar" ile benzer başlıklar

normal sözlük'ü kullanarak 3. parti dahil tarayıcı çerezlerinin kullanımına izin vermektesiniz. Daha detaylı bilgi için çerez ve gizlilik politikamıza bakabilirsiniz.

online yazar listesini görmek için lütfen giriş yapın.
zaman tüneli köftehor rehberi portakal normal radyo kütüphane kulüpler renk modu online yazarlar puan tablosu yönetim kadrosu istatistikler iletişim