batı'da müslüman kardeşler'i yasaklamak neden yeterli değil?
mısır, ürdün, suudi arabistan ve bae gibi müslümanların çoğunlukta olduğu ülkelerde müslüman kardeşler'i yasaklamak tek bir örgütü yasaklamak değil, islam'ın siyasi boyutunu ameliyatla bastırmak anlamına geliyor.
bu yarı islami hükümetler islamı hem bir din hem de siyasi bir sistem olarak anlamakta ve müslüman kardeşler'in islamın siyasi emellerinin en tutarlı ifadesini temsil ettiğini fark etmektedirler.
bu rejimler müslüman kardeşler'i yasakladıklarında, onun temsil ettiği ideolojiyi hedef almış oluyorlar.
eğer aynı ilkelere sahip, şeriatı, islami yönetimi ya da halifeliği savunan yeni bir grup ortaya çıkarsa, o da aynı kaderi paylaşacaktır.
yasak sadece müslüman kardeşler'in ismine ya da logosuna değil, temsil ettiği siyasi vizyona yöneliktir.
bu ülkelerde devletin islami meşruiyeti, islamın kendisine saldırmakla suçlanmadan bu sınırı uygulamasına izin veriyor.
yeni gruplar basitçe yeniden markalaşamaz ve açıkça faaliyet gösteremez. grubun adı ne olursa olsun ideoloji etkin bir şekilde engelleniyor.
buna karşılık batı, özellikle de abd, müslüman kardeşler'i temsil ettiği ideolojiyi değil, sadece belirli bir varlık olarak yasaklayabilir.
kökleri din ve ifade özgürlüğüne dayanan batılı hukuk sistemleri, islamı hristiyanlık ya da yahudilik gibi korunan bir din olarak ele almaktadır.
müslüman kardeşler'in islami metinlere dayanan siyasi hedefleri, farklı bir siyasi ideoloji olarak değil, dini inancın ifadeleri olarak görülmektedir.
eğer batı müslüman kardeşler'i yasaklarsa, aynı amaçlara sahip yeni gruplar, şeriat savunuculuğu, islami yönetim, “kültürel topluluklar” veya “sivil haklar örgütleri” gibi farklı isimler altında oluşabilir.
bu gruplar anayasal güvencelerle korunarak yasal olarak faaliyet gösterebiliyor.
batılı yetkililer, ideolojilerini hedef almak din özgürlüğünü ihlal etmek olarak görüleceğinden, suç faaliyeti kanıtı olmadan yeni grupları yasaklayamazlar.
böyle bir grubu kısıtlamaya yönelik herhangi bir çaba “islamofobi” suçlamalarına yol açacaktır.
çoğunluğu müslüman olan ülkelerin aksine batı, islamın manevi ve siyasi boyutları arasında bir çizgi çizecek kültürel ve dini otoriteden yoksundur. sadece belirli grupları hedef alabilir, altta yatan fikirleri değil.
batı'da müslüman kardeşler'i yasaklamak, bir kahve markasını yasaklarken diğerlerinin aynı karışımı yeni etiketler altında satmasına izin vermek gibidir.
islamın hem inanç hem de yönetim olarak ikili doğasına dayanan siyasal islam ideolojisine dokunulmaz.
yeni gruplar batılı özgürlükleri istismar edecek, savunuculuk, eğitim ve politikaları etkileme yoluyla aynı hedefleri ilerleteceklerdir.
kendilerine meydan okunduğunda zulme uğradıklarını iddia edebilir ve kendilerini eleştirenleri yobaz olarak suçlayabilirler.
bu dinamik, devletin islami kimliğinin bu tür savunmaları etkisiz hale getirdiği müslüman çoğunluklu ülkelerde imkansızdır.
batı'nın seküler çerçevesi dinlerin siyasi sistemler değil, özel inanç meseleleri olduğunu varsayar. islamın diğer inançlardan farklı olarak hukuk, yönetim ve toplumsal düzen için bir plan içerdiğini kavrayamamaktadır.
islamın ekosistemi içinde faaliyet gösteren müslüman çoğunluklu hükümetler, meşruiyetlerine zarar vermeden bu planı bastırabilirler. bir yabancı olarak batı ise bunu yapamaz.
siyasal islam'ın yayılmasına karşı koymak için batı, islamı yalnızca bir din olarak görmeyi bırakmalıdır. islamın hukuk kurallarını, yönetim modelini ve üstünlük vizyonunu siyasi bir ideoloji olarak kabul etmelidir.
bu sayede hükümetler, demokratik değerleri tehdit eden diğer siyasi ideolojileri denetledikleri gibi, şeriatı ya da islami yönetimi savunan grupları da dini özgürlükleri ihlal etmeden denetleyebileceklerdir.
müslüman kardeşler'in temsil ettiği ideolojiyi ele almanın tek yolu, islamın politika ve hukuktaki otomatik dini korumasını ortadan kaldırmaktır.
danny burmawi
devamını gör...