dingansich yazar profili

dingansich kapak fotoğrafı
dingansich profil fotoğrafı
rozet
karma: 900 tanım: 65 başlık: 1 takipçi: 41

son tanımları


erkeğin ağlaması

muhakkak diğer gözyaşlarından daha büyük kayıplar saklar ardında. sessizdir ve sessizliği can yakar. çünkü böylesine temiz bir sessizlik bağrında çaresizlik barındırır. 100'lüğü bitirdiğinde ozanların ruhu ile sevişen bir dostumun dediği gibi, "en kudretli acı; çaresizliğin çocuğudur." çok geçmeden ekler asıl dostum, "ve benim tüm varlığım ondan oluşur."
devamını gör...

makyaj yapmayan insan

yoldaş franklin önderliğinde tüm eril toplumsal balıklamaların ortadan kalktığı bir ütopya hayali kuran ve bu hayali dünyada yaşayan soluk alan tanrısal bir varlık haline getirmek için elinin altında koyan bir kimse yahut parası olmayan bir kimse veyahut makyaj yapmayı bilmeyen bir kimse.
devamını gör...

dünyanın en samimiyetsiz cümlesi

ıyiyim, sen?
devamını gör...

lahmacun yiyen kızların bakire olması

doğal seçilim, canlıların fenotiplerindeki farklılıklardan ötürü hayatta kalma ve üremelerinin değişkenlik göstermesidir. evrimin esas mekanizmalarından biri olup, bir popülasyonun nesiller boyunca karakteristik olan kalıtsal özelliklerindeki değişimdir. charles darwin, kendi görüşüne göre kasıtlı olarak gerçekleştirilen yapay seçilime karşılık kendiliğinden gerçekleşen "doğal seçilim" terimini popülerleştirmiştir.
devamını gör...

1 kelimelik otobiyografi

bulanık.
devamını gör...

yazarların yazdığı hikayeler

sonbahar adım adım terkederken sahneyi, süzülen yapraklarda umutsuzluk kıpırdanirken arterlerinden örülmüş bir urgana geçiriyordu boynunu.
henüz yeni bitmişti viskisi, bardak hala soğuk, buz hala diriydi. bir an buzun üzerinde süzülen damlayı ayrımsadı gözü, ruhu ozanlardan mı çalınmıştı yoksa yalnızlığın büyük bir getirisi olan hayal gücüne mı sahipti bilinmez ama o damla ile hayatı butunlestirdi gözünde. buzun kendisinden kopan ve adım adım ana rahminden uzaklaşan, sonu çoktan yazılmış olan bir damla. kim bilir, bir buz olarak viskisini ıslatmadan evvel nerelerdeydi, hangi kader yazılmıştı kaygan alnına?
yüzüne bir gülümseme peydah oldu arterlerinden örülmüş bir urgana boynunu geçirmek üzere olan adamın. benzerlik, bir o kadar ironik, bir o kadar hakikiydi. uzun vakittir hakikate temas etmemişti, edememişti zihni. zaten her şeyin nedeni bu değil miydi? hem kaderin hem de boynundaki urganın örülmesinin nedeni hakikati aydınlatan ve ona doğru yolu işaret eden yıldızın sönmesi değil miydi? sönmek değildi esasında, yok olmaktı. sanki bu güne dek sağladığı ısı ve ışığı yaşlı bir yıldız gibi içten içe bencilce ve muhtemelen yalnızlığın getirdiği huzursuzlukla yüzüne vuruyordu adamın. başka bir şeyi aydınlatmıyordu bu yeryüzünde, yalnızca o kesik, yumuşak ıslak mendebur surat.
bu ben miyim diye sorardı yıllarca, yıllardır bu tenin içinde mı yaşıyorum? ınsanlar beni böyle mı tanidilar? ah şanssız varlıklar. şu gülüş, peki ya catilan kaslar, sıska beden, ismet özel olabilir miydim ben?
saatlerce bu sorular yankılanırdı kirli banyosundan adamın. elbette bu sorular da biterdi. yalnızca imla kuralları tanımazdı adam. sorular yumuşak kıvrımları ve anlamsız biçimiyle bir işaret ile bitemezdi. onlara her sonun içinde olan merhametsiz bir tokat lazım gelirdi, hatta bir yumruk. kim bilir kaç aynadan acısını çıkartmıştı bu soruların. sahi daha geçen ay yeni bir ayna almamış miydi? ancak zarar çıkardı bu adamın girdiği her tepkimeden. belki de bu yüzden ister istemez kendisini bu kuyuya sürüklemişti. yoksa sürüklenmiş miydi. hepsi onun suçu diye düşündü, aynalar da, kuyu da, urgan da, damla da; hepsi orada sırıtan mendebur suretin suçu.
sonra her zamanki gibi aynı cevabı verdi, sert bir tokat. delirmiş gibiydi, belki de çoktan delirmişti. yalnızca devlet tarafından onaylanmış bir kâğıda sahip değildi. elleri amaçsızca havada sallanıyor. sanki tüm gücüyle sert bir mermi gibi sallanan bu ellerin şiddeti yetmezmiş gibi başını ellerine doğru sertce itiyordu. tüm gücüyle devam etti bu tek kişilik işkence nöbeti, dakikalarca.. kaşının altında suzuzlen birkaç damla kan durdurabildi onu. o kırmızı koyu sıcacık pelte az önce seyrettiği şu damlacigini hatırlattı adama.
akmam gerek dedi. herkesin, her şeyin arasından, yeryüzünün kanunlarına boyun eğerek akmam gerek. yoluma çıkan barajlarda nefes almam, ardından yüce iradenin kararlarına bağlı olarak yeniden akmam gerek. peki akan bir damla olmak, sorgulamanın getirdiği hareketli katılığı ve sıcaklığı reddetmek anlamına gelirse, daha kaç ayna kırmam gerekiyor diye düşündü? daha ne kadar canı yanmalı etrafımdaki rezidansların?
  rezidans derdi ötekilere adam. çünkü kendisi bir harabeydi. yıllar önce kirilan ilk aynanın çatlaklarının etkisiyle çökmüştü onun müstakil varlığı. hatta bazı geceler daha da ileri giderdi. yine ruhunu ozanlardan mı çalmıştı bilinmez fakat aynalarını yerleştirdiği duvara şunları kazımıştı:
sen, güzeli cinkinlestiren; 
sen, tanrının adaletinin celladı;
sen, haraviden harabelesen varlık;
sen, şunu asla unutma,
sen, toplumun göze batan çıkıntısı.
 
   yeniden sıkıca tuttu arterlerinden ördüğü urganı adam, yeniden boynuna geçirdi. artık haykırıyordu tüm gücüyle:
sen!
sen, lanet olası ayna, hepsi senin suçun!
  damlalar kayıyordu, buz ve yüzü kaygandı. sesi gürdü;
bu sefer yeniden haykırdı adam,
akmam gerek.
damlalar kaydı,
buz artık son gücüyle dayanmaya çalışıyordu. kan çoktan puturlesmis, gözündeki pınar kurumuştu. sonbaharda sürüklenen yapraklar umutsuz bir çabayı resmediyordu sokaklara, ve hayat kırılgan aynalar, yumuşak imla kuralları son bir kez  selam durdu:
"minnet eyle ona tanrım; akması gerekti."
devamını gör...

yazarların asla dinlemem dediği müzik türü

pop, hip hop.
devamını gör...

müzik

hayati yaşanabilir kılan ender öğelerden biri
devamını gör...

iyi değilim

her halukarda ciddi bir iki yüzlülüğü ve samimiyetsizligi ibraz eden duygu durum hali, ben kullansam dahi...
devamını gör...

şu an dinlenen şarkıdan bir cümle

ı still long
ı long
ı long so much away - from me - for me
ı long
ı still long
take my lips

saturnus- i long
devamını gör...

gece uyanıp yapılanlar

benim için saate bakıp nerede olduğumu sorgulamak ve her gece bu duruma suruklendigim için kendime küfrederek uykuya geri dönmektir.
devamını gör...

güne anlamsız bir fotoğraf bırak

kullanıcı tarafından yüklenmiş görsel
devamını gör...

normal sözlük yazarlarının karalama defteri

ben hiçbir zaman  iyi ya da kötü biten hikayelerin ana karakteri de olamadım. kısacası aynanın karşısına geçtiğimde bana bakan canavarın tek varlığı, yokluğudur.
   nüfus memurlarına göre 21 yaşındayım, bana sorarsan en az 10 kere doğdum, 10 kere gömüldüm. 10 kere tattım bu dünyanın çürük tiyatrosunun tadını.
   sahi, hakiki ölüm nerededir, bilir misin? zira bana ondan gerek. bu yokluğu hafriyatla doldurma çabası boşa; bana sürekli ölüm gerek! hangi memleketin  toprağı bir daha döndürmez  yeryüzüne bu canı? ruhu şeytana mı satmalı, yoksa eyüp gibi kendi kanını mı akıtmalı?
   ah gökyüzüm, insen yeryüzüne; benim için çıkartsan kınından kılıcını; bana senden gelen bir ölüm gerek. senin narin parmaklarının kavradığı çelik ayırmalı bu ruhu bedeninden. ve son defa, kalbim, atmaya başladığı yerde, ellerinde sonlanmalı.
   güven bana acısız olacağına eminim, acısız olmalı benim gidişim. çünkü acı hayatta tutar beni, hangi saçmalık savunur hala acı ile ölümün birlikteliğini?
   ah, güneşim, ışığın artık uzak, çok uzak bana. anlayamıyorum neyin hakikat olduğunu artık, her şey çok bulanık... gece ise yakın; sanki hücremde. karanlık bir mavi ele geçirdi zihnimin duvarlarını. bu köhne, basık, kirli oda benim sonum olacak biliyorum. biliyorum adım burada doğdu burada yok olacak. pencerelerimi kapattım, sana şirk koşan güneş girmesin diye.... saatlerimi sokaklara fırlattım, durdurduğun zaman saygısızca hareketlenmesin diye... neye hacet, hala yaşıyorum, silemedim duvardaki siluetini.
   sana bir sır vereceğim meleğim, dışımdan küfrediyorum sana; bir sır daha vereceğim meleğim, içimde tapıyorum anılarımıza.
   ve şimdi gidiyorum,
   nereye
   bilmiyorum
devamını gör...

yazarların yalnız olma nedeni

çünkü her bir yüz bizim için bir tehtit. her bir varlık bizim hâkimiyetinize gözünü dikmiş bir muhalif.
devamını gör...

argümanım yok demenin alternatif yolları

yani, şimdi velev ki....
devamını gör...

çirkinim demenin alternatif yolları

fotoğraf çekilmeyi sevmem.
devamını gör...

okuduğun üniversiteyi söylemeden anlat

peyzaj için mümkün olduğu kadar tren kullanılan üniversite
devamını gör...

iq ortalaması düşük ortamlar

gece kulüpleri. dahi bir kimseyi dahi zamanda geriye göndererek neandertale cevirebilmesi muhtemeldir.
devamını gör...

anathema

uzun zamandır kuyuma hoş bir tını katan aynı zamanda da rutubetli havanın yerini mateme bırakan efsanevi bir grup.
bugün garip bir şekilde lost control şarkılarını antik yunanistandaki diyonissos'a itaf edilen törenlere benzettim. yok oluşun ilahisi gibi, modern bir gizem kültü gibi. bir huzur var içinde fakat öyle sıradanlığın huzuru değil, kıyametten sonra tek başına kalmış bir kimsenin 1 kasa bira içerken duyduğu huzur...
devamını gör...

normal sözlük yazarlarının karalama defteri

bugüne kadar daima olmak istediğim kişi ile olmak istemediğim kişi arasında kaldım. bu zorunluluk aldığım her nefesi otomatik olarak bir hançere döndürüyor.
ınsanlar hayatı ölüm ve yaşam olarak ikiye ayırmakta kararlılar fakat 21 yıllık tecrübelerime dayanarak şunu belirtmek isterim ki bir kısım insanlar daha vardır, onlar ne yaşar ne de ölebilir. onlar yaşam ve ölümü birbirinden ayıran ve hayata bir değer veren referans çizgisinin tam da üstünde yasamaya çalışıyorlar, belki de ayakta kalmaya... buna yaşanmak denmez elbet; ölüm de denemez.
vardır işte, şuradaki odada bazen tramvayda bazense bir barda vardır ama aynı zamanda da yoktur.
daha dün işe giderken daima oturduğum duvarın üstüne oturup bir sigara yaktım. yanıma elinde bir şarap olan muhtemelen 20lerinde bir arkadaş oturmuştu. telefonundan bir şarkı açabilir miyim dedi, elbette açabiliriz dedim.
antimatter'dan fighting for a lost cause açtık.
ölümden bahsetti adını bilmediğim genç çocuk, hayat ne kadar boş dedi. öyle dedim, tüm kavramlar boştur.
kafası iyiydi ama ben hayatımda bu kadar samimi bir çakırlık görmedim. dokunsam ağlayacaktı, üflersem tüm hayatını anlatacaktı, bir bira ısmarlasam intahar bile edebilecekti.
bu arkadaş referanstaydı dostlar. oraya yeni tayin olmuştu anlaşılan, ölümle yaşam arasında süzülüyordu.
o an içimde öyle bir boşluk hissettim ki o arkadaşa sarılmak istedim lakin bendeki boşluğun kokusunu alırsa muhtemelen dayanamazdı. boşluğu hisseden kimseye dolu bir insan lâzımdır, benim gibi içindeki hiçliği birkaç beden büyük olan bir kimse asla referanstaki kimselere yakinlasmamalidir.
yeniden kalemimle kendi yansımalı tasvir etmem gerekirse sevgili dostlarım, o günden beri düşünüyorum. neden o arkadaş gibi elimi kolumu sıvayıp bir şarkı dinlemek için sokağın ortasında kalakalmayip da nefret ettiğim ve kaybetmem muhtemelen olan bu oyunda rolümü devam ettiriyorum?
ben rolüme mı alıştım yoksa kokak miyim?
devamını gör...
devamı...

normal sözlük'ü kullanarak 3. parti dahil tarayıcı çerezlerinin kullanımına izin vermektesiniz. Daha detaylı bilgi için çerez ve gizlilik politikamıza bakabilirsiniz.

online yazar listesini görmek için lütfen giriş yapın.
zaman tüneli köftehor rehberi portakal normal radyo kütüphane kulüpler renk modu online yazarlar puan tablosu yönetim kadrosu istatistikler iletişim