evcil cadi maki civcivi yazar profili

evcil cadi maki civcivi kapak fotoğrafı
evcil cadi maki civcivi profil fotoğrafı
rozet
karma: 6386 tanım: 233 başlık: 0 takipçi: 53

son tanımları


sözlükte tanışılan ilk kişi

lahmacuncudanterasagelenkurum. kendisinden bahsetmek 3 günlük ömrüm kaldı arkadaşlar hoçça ğalın ğidiyom ben yazmak kadar zor.

yazarlığım onaylandıktan hemen sonra mesaj gönderdi kendisi. günlük kaç lt su tükettiğimi sordu. ailemde genetik hastalıkları sordu, böbrek rahatsızlığım var mı öğrendi. uzun uzun cevap verdim, vay be dedim sağlığımızı düşünen yazarlar var, ne güzel sözlük. sonra bir bacağımı kesseler yürümekte zorlanıp zorlanmayacağımı öğrenip dilenmek konusunda geçmiş deneyimlerimi sordu. yok dedim, babam polis hiç dilendirmedi. o günden sonra bir daha mesaj göndermedi. nedenini bilmiyorum ama sahiden çok üzüldüm. her gün sırf bu sebeple ağlıyorum. ara ara tanımlarını görüp hüzünleniyorum.

sahiden sağlığımı bu kadar düşünen birinin bir daha mesaj göndermemesi beni çok üzüyor. böyle olmasını hiç istemezdim. umarım başka yazarların sağlık durumları ile ilgileniyordur. tek temennim bu..
devamını gör...

şişme bebeklerden kendine harem kuran adam

neden anormal olarak algılanıyor?

bize kodlanan kültürün ötesine geçemiyoruz. yine mecburi tutulduğumuz sosyallik anlayışından bir adım ötesine geçemiyoruz. 20-30 yıl sonra bildiğimiz sosyal anlayış değişecek çünkü her iki doğumda bir otizmlinin doğması bekleniyor. daha otizmin tam nedeni saptanamadı, hormonal, bağırsak ya da nörolojik bir karışım olduğu söylenirken yıllar sonra otizm bir kişilik mi sorusu sorulacak. göz teması ve vücut teması içeren sosyal iletişim muhtemel tarihe karışacak. insanlar zaten teknoloji ile birlikte yüz yüze iletişimi aza indirmişti, otizmli sayısı çoğalınca işler çok değişecek.

bence insanların ilişki anlayışı robot seks oyuncaklarından ötesine geçmeyecek. şu an az sayıda fabrika tarafından üretildiği için pahalı olan bu tür oyuncaklar ilerleyen yıllarda daha gelişmiş halde uygun fiyatlara satılacak. konuşabilecek, yürüyebilecek, iliskiyi algılayıp inleyecek. bir noktadan sonra zaten yalnızlaşan insanlar bunu tercih edecek. daha şimdiden kavga gürültü çekip kendine şöyle iyisinden bir evlilik hayatı düşleyen kaç kişi kaldı? böyle bakmak lazım bu meselelere.

ben amcayı anormal bulmuyorum. ikili iletişimi denemiş, evlilik hayatını tatmış ve ona göre olmadığını anlamış. kendi yaşıtı bir kadınla flört etmek ve yeni insanlar tanımak zorunda olmak yerine evin her yerinde onu bekleyen görsel şölenler koymuş ve niye garip? bizim ilişki anlayışımıza uymadığı için mi? hugh hefner 90 yaşında evini 394 kadınla paylaşıyordu. bu abimiz elindeki imkanları farklı türlü değerlendirmiş. daha az iğrenç bir şey yapmış bence.

şu an kendi teknoloji algımız ve maddi imkansızlıklar nedenli, bi de elbette bize nasıl davranıp nasıl düşünmemiz gerektiğini öğreten o kültür var, her şey bize son derece saçma geliyor ama bu görüntülere alışmak lazım. insanlar ilerleyen zamanlarda ölen yakınlarının böyle görsellerini isteyecek eve. nasıl bir zamanlar insanların ölen insanların fotoğrafını çekmesi bize çok ilginç geliyorsa bana da şimdi ölen yakınlarının fotoğraflarını hareket ettiren şu program çok ilginç geliyor. bir fotoğraf aracılığı ile ölen yakınlarını canlandırmaya çalışıyor insanlar. bir gün ölen yakınlarının benzerlerini evlerde isteyecekler. sonra bir gün insanlar beğendikleri ünlülerin oyuncaklarını yaptırıp evde sevişecek.

ben kendi adıma inşallah o zamanlar geldiğinde çok yaşlanmış olmam ve teknolojinin sonuna kadar keyfini çıkarırım diyorum. ot gibi fakir fakir yaşıyoruz, elin emekli amcası bizden daha çok kıç baş görüyor. coğrafya hakkaten kader.
devamını gör...

lazların ana dilde eğitim hakkı

arkadaş bu kadar her şeyi bilen ama bildiği her şeyi yanlis bilen kaç millet vardır acaba?

lazlar güney kafkasyalı halktır. bildiğim kadarıyla lazlar megrellerin atasıdır ki megreller gürcistanlıdır. ki lazca ve megrelce birbirine çok benzer, türkçe ile hiç ilgisi de yoktur. var benim tanıdığım lazlar, lazca biliyorlar. lazca bilmeyen bir tane laz yoktur herhal ama laz olmadığı halde laz damarum tutti ha diyen yüzlerce insan gördüm.

adam giresunlu laz damarım tuttu diyor. laz mısın diyorum, laz'ım diyor. lazca biliyor musun diyorum, adam şivesini lazca sanıyor. bakıyorum adama 90 cm bacak boyu, bildiğin karadenizli tipi. başkası geliyor birine aşık olmuş adam laz ona göre, aslında trabzonlu ama o kadar bilmiyor ki kadın bu işleri adama laz damgasını vuruyor. babam laz'a vermez beni diyor. keşke vermese baban seni.

oysa doğrusu nedir? lazlar ağırlıklı olarak rize ve özellikle artvin'de birkaç ilçesinde yaşar. sonradan müslüman oldukları için ben arap anlayışı benimsemiş bir laz görmedim. ki göçmenler nihayetinde dağlıdır ve sabaha kadar müslüman olduklarını söyleseler bile inançları paganizm temelinden ötesine geçmez. o alkarısılar, çarşamba nineleri, türkiye'de olan cin anlayışı paganizm ile alakalıdır. bir arap aynı cin anlayışını benimsemez mesela. ya da iki farklı köyün cin anlayışı farklıdır.

yani laz tüm çoğu karadeniz için söylenemez, doğru da değildir. trabzonlu trabzonlu, rizeli rizeli, çerkes çerkes, laz laz'dır. özellikle türkiye'de göçmenleri bağlı bulundukları şehirler ile söylemek doğru değildir çünkü kapalı topluluklardır, kendi dilleri ve kültürleri ile yaşarlar. görünüşleri türkler ile de pek benzemez, gürcüler ile ben aralarında fark göremiyorum. yine onca göçmen arkadaş içinde lazlar kadar inatçı ve uyanık tip görmedim. laz dediğin zaman bir durup düşünür, mümkünse beyni tam kapasite kullanırım ki uyduruk fıkralara inanıp alay konusu olmayayım. çünkü uyanık tiplerdir.

laz değilim. lazların ana dilde eğitim hakkı talebi de yoktur açıklaması elbette yapmayacağım. pasha ile aynı sözlükte kaç yıl yazdık, o kadar bildiğim biri ki.

ancak türk milliyetçisi arkadaşların yine türklerin yapmış olduğu bazı durumları lazların üstüne atması, dahası türkiye sevdalısı insanların kendi ülkelerinde yasayan etnik gruplar hakkında bu kadar bilgisiz olmasına sessiz kalamadım. son derece komik çünkü.
devamını gör...

varoş mahallelerin fakir hareketleri

varoş dedik, eyvah! şimdi halktan en kopuk olan sol görüşlüler koşa koşa gelip varoş ve köylü güzellemesi yaparlar. gominist baba ve hatta aile ile büyüdüm, adam bana 4 yaşındaydım zafer işareti yaptırıyordu, hayatım boyunca liseye gidip aaa sol iyiymiş ya diyenler kadar solcu olamadım. canlarım benim.

hedefim beşiktaş ya da cihangir'de yasayıp polisiye bir dizi yapmak. bi karakteri varoşlarda yaşatıp gecekonduya muhtaç edeceğim ve her gün evinin yıkılma korkusu ile sınayacağım onu. o ve güçlü mahalle halkı devlet çalışanlarına taş atacak. neden? çünkü evlerini koruyacaklar. sonra buradan kazandığım parayla acarlar mahallesinde 25 milyonluk villa alacağım. hihihi.

varoşlar tehlikelidir. sevmem. adaletsizlik varoşların gecekondularında yaşaması, yırtık ayakkabılarının olması ya da mahalle okullarında eğitim görmeleri midir? adaletsizlik bunların evlerinin olması, bizlerin şu an istanbul şartlarında 3 bin liraya 35 yıllık boktan evlere muhtaç olmamız. adamlar köylerinden gelmiş, kimin arsası olduğu ile ilgilenmeden gelip bir gece içinde gecekondu yapmış, yetmemiş üstüne sanki deprem tehlikesi yokmuş gibi 3 kat cıkmış ve en az 3-4 bin kira verdiğimiz evlerden varoş güzellemeleri yapıyoruz. varoşları koruyoruz. ya varoş demesene diyoruz. höğff.

varoş mahallelerinde yaşayan insanların en fakir hareketi ya da aslında özelliği, varoşların getirdiği o mağduriyettir. bi varoş mahallesine girin, bir tane tapulu ev bulamazsınız, çoğu evin üstünde kaçak kat vardır, oradan kira falan alırlar ama 6 bin maaş alıp en az 3 binini kiraya veren türkiye'nin eğitimli fakirlerinden daha mağdur olduklarını iddia ederler. bir yerde ne kadar büyük mağduriyet varsa orada o kadar varoş vardır.

işin ilginç tarafı bizim 6 bin maaş alan eğitimli genç arkadaşlar varoş güzellemesi yapıyor. adam 20 sene önce gelmiş, oraya ev yapmış canı öyle istediği için, o adama kira veriyor bizim genç arkadaş ve ama abisi diyor devlet bakmıyor bu insanlara.

hahaha.
devamını gör...

erkeklerin eşlerinin çalışmasını istememeleri

bu düzen içinde erkeklerin nerdeyse tamamı çalışan kadın ile evlenmek istiyor. son derece hak veriyorum. mesela diyelim biri benimle evlendi. ya kirayı benim odememi isteyecek ya da faturalar ve mutfak masrafını yüklenmem beklenecek.

benden diğer beklentilerini tek tek yazıyorum.

- sabah kahvaltı hazırlamam beklenecek. o da ben de sabah saatlerinde işe gidiyor olacağız ama kahvaltıyı ben hazırlayacağım. allah korusun beyimiz işe gidip poğaça yemek zorunda kalırsa hem iş arkadaşları hem de ailesi benim kadınlığım konusunda çok katı yorumlar yaparlar.

- akşam eve gelince sıcak yemek bekliyor olacak. çünkü bu da ona göre benim görevim olacak. kendisi erken gelirse 2 gün yemek yapar, sonra kadınlığımı sorgulamaya başlar. hele kendini inandırırsa aldatmak konusunda sıfır vicdan azabı yaşar.

- eve gelince temiz bir ortam görmek ister. ütüsü falan çok düzgün yapılmalıdır. ev temiz olmazsa eline bir süpürge alıp kendisi asla bir şeyler yapmaz, benden bekler.

- tüm bu yoğunluk içinde kusursuz genlerini aktarmaya çalışmayı da asla bırakmaz. çocuk ister. zaten genetik sorunlu bir tipim, daha önce bunu düşündüm, çocuğum en az ikiz oluyor. üçüz bile olabilir. korkunç bir şey. ailemde her evde ikizler ve ölmüş olsalar bile üçüz var. bi de ikizlerim olur. onlara mükemmel anne olmaya çalışırım. her yere işerler.

- hem çalışıp, hem ev işlerini yapıp yemek yaptıktan sonra eşimin bize gelen ailesini çok iyi ağırlamak, el üstünde tutmak zorundayım. daha önemlisi eşimin aldatma bahanesi bulmaması için gece gönlünü hoş etmeliyim.

- 6 7 bin kazanmak için mesaiye kalırsam ve farklı şirketlere toplantılara gidersem, haliyle şirket telefonu susmazsa bi de o kim, bu kim, neredesin, neden geç kaldın sorularına cevap vermek ve bi de onu sakinleştirmek zorundayım.

oldu da ben yetişemiyorum mu dedim, 3 ay sonra ben bu kirayı faturaları tek ödemek zorunda değilim der. inat edip çalışmaya devam edersem benden her şeyi en iyi şekilde beklemeye devam eder.

ki konuştuğum çoğu erkeğin evlilik konusunda önceliği öğretmen. kız kardeşlerim öğretmen, onlar yine bu durumun farkında. yarım gün çalışan bir kadın erkeklere çok çekici geliyor. çünkü kafasındaki düşünce şu. eşim öğleden sonra eve gelir, yemeği yapar, çocuklar ile ilgilenir, zamanı bol olur. çünkü evlilik konusunda kafasında düşünce bu şekilde şekillenmiş durumda. erkeğin korkunç bir hizmet beklentisi var. ama hizmet eden eve aynı zamanda çok para getirsin diye ayrıca düşünüyor.

hadi diyelim temizlik ve çocuk bakımı konusunda bir yardımcı hanım ile anlaşıyorum. bir arkadaşım yapıyor bunu, maaşından yardımcı hanıma para verdikten sonra 1.500 tl falan kalıyor. kadın 1.500 lira için çalışıyor. çünkü çalışmazsa koca parası yiyen olarak etkilenecek ve eşi de saygı duymayacak. bir diğerinin en fazla 2000 kalıyor, onu da yine çocuklarına harcıyor. çocuklarına bir başkası baksın diye para saçıyor, elinde kalan son parayı çocuklarına harcıyor. hakkat korkunç bir mevzu.

bazi kadınları görüyorum, çalışmıyor, çocuğu ile ilgileniyor, resmen bizden özür diler halde çalışmadığı için. koca parası yiyen kadın etiketi yüklenmiş çünkü. bize karşı müthiş mahcup. bir başkasının iki küçük çocuğu var, ortamda çalışan kadınlar onun arkasından korkunç şeyler söylüyor mesele. ise yaramaz bir kadın haline getiriliyor o.

sonra tüm bu kadınlar evleniyor, çalışıyor, çocuklarına başka bir kadın baksın diye para veriyor, eve geliyor sürekli bir toparlama bir şeyler yapmak zorunda. o zaman diğer kadınlar gibi olmuyor. çünkü çalışıyor.

valla biz ne ettiysek kendimize ettik. onu görüyorum. kendi içimizde birini işe yaramaz, diğerini koca parası yiyen, bir diğerini çalışıp evine bakmayan kadın ilan ederken erkeklerin beklentisini yükseltik. şimdi hem en az 6 bin maaş, hem temiz çamaşır, hem 3 kap sıcak yemek, hem seks, hem aileye hizmet hem de dahi çocuklar bekliyorlar.

daha evlenmeden yoruluyorum. bitmiş tükenmiş haldeyim. bıhtım.
devamını gör...

yazarlar arasındaki özel meselenin sözlüğe servis edilmesi

öncelikle herkes haklı. buna maruz bıraktığım için tekrar özür dilerim. açıklama yapmaktan ısrarla uzak durduğum halde ne yazık ki açıklama yapma gereği doğuyor. ben bu meseleleri sözlük'e yansıtmak istemedim, önceden konuyla ilgili aksiyon almaya çalıştım, başarılı olamadım. bunun haricinde yazdığım giri sonrası meseleyi soran arkadaşlarıma da uzak durun dedim. derdim popülerlik değil. neden olsun?

asperger sendromluyum ve karşı taraf iddiaları sonucu bir asperger sendromlunun ona böyle söylediğini iddia ediyor. para da mı anlaşamadık gibi nereye tutsan oraya çekilecek şeyler söylüyor. çok fazla kişinin dikkatini çekecek şekilde aynı konulardan bahsediyor. biz bunları daha önce de yaşadık ve şimdiye kadar herhangi bir şey yazmadım.

ancak takdir edersiniz ki burada benim asperger sendromlu olduğumu bilen arkadaşlarım var. karşı taraf her seferinde daha agresif şekilde yazıyor. ne yazacağı belli değil. haliyle uyarmak zorunda hissettim. bu sessizce acaba hakkımda ne yazacak diye beklenecek bir mesele değil. siz aman uzak durun demedim, benim hakkımda bir iddia ortaya atılırsa rica ederim inanmayın dedim.

bunun yanında dava açma mesele değil. ancak ben dava açmakla uğraşırken karşı taraf yazmaya devam ediyor. daha fenası aspergerli biri hakkında yazıyor. tek aspergerli ben değilim ancak buraya yazdığı her şey özel mesaj yolu ile öncesinde tekrar edilmiş şeyler. bu meseleyi buraya yazma sebebim karşı tarafa bir linç gösterisi düzenlemek değil kendimi arkadaşlarımın önünde korumaktı.

şimdi karşı taraf pazartesi zaten şikayetçi olacağını söylemiş. biz de elimizdeki özel mesajlar ve birbirine bağlantılı tüm iddialar ile gidip gerekli açıklamayı yaparız. bu meselenin uzaması konusunda ben de rahatsizim. giriyi çok haklı olmanız nedenli siliyorum.

tekrar özür diler, bu meseleyi de burada kapatırım.
devamını gör...

senden nefret ediyor olabilirim

hakkatan biz bir aileyiz. kelebek dövmesini böyle güzel şekilde birlikte kardeşce paylaşmaya çalışan bu iki değerli insanı hangi sözlükte görebilirsiniz?

buralara ilk geldiğim zamanlar beni korkutan tek kişi kendisiydi. o da emin değildi çünkü benden nefret ediyor olup olmayacağından. ya nefret ederse düşüncesi nedenli hep uzaktan uzaktan takip ediyordum. bir gün tanışma şansına sahip oldum ve o günden beri bana söylediği tek olumsuz cümle şu oldu.

"kova burcuyum."

nickaltıma gelip "beynindeki tüm evde kalmışlığı, koca aramaya susamışlığı, kimsenin onu istemiyor ve evlenmeye layık bile bulmuyor olmasının yarattığı o psikolojiyi girdiği bok gibi girilere yansıtan, mide bulandırıcı beynine bizi maruz bırakan, 56 yaşında olduğu halde sanki 19 yaşında ilikmiş gibi civcivli cadılı nik almaya gram utanmamış sümüksü şeytan" yazsa hakkımda şu kadar zoruma gitmezdi. kova burcuyum dediği o anı hiç unutmuyorum. unutabileceğimi sanmıyorum.

çok seviyorum onu. dünya tatlısı bir insan aslında. çok ilginç şekilde müthiş tatlı bir üslubu var. sevdiğim için ara ara sayfasına girip biraz okuyup oylayayım arkadaşımı diyorum, en az 33 dakika düşünüyorum. burada kimseye laf sokulmuş mu? evde üzüldüğü için ağlayan biri olabilir mi? bana dese 4. kattan atlamama neden olacak bir cümle var mı? evde sakince çayını içen bir yazar şu an ne oluyor ya ben ne yaptım diyor olabilir mi? o nedenle 45 entry içinden 3 oylama yapıp sakince içime kapanıp hemen aynı şeyi düşünmeye devam ediyorum.

kova burcuymuş..

kova burcu olduğun için hemen buradan gidiyorum. kova burcu olmadığın günler diliyorum. hoşşa ğal.
devamını gör...

celal şengör'ün şizofreni olma ihtimali

hoca asperger sendromludur. yürüyüşünden yüz şekline kadar birçok farklı detay kendisinin asperger sendromu olduğunu gösteriyor. bir süre önce bir çocuğu linç eden topluluğa karşı çıkıp çocuğun asperger sendromlu olduğunu ilk söyleyen ve nedenlerini madde madde anlatan kişilerden biri bendim. hemen sonra oytun erbaş çocuğun asperger olduğunu yine söyledi. bir asperger sendromlu başka bir asperger sendromluyu tanır. bu da benim iddiam değildir, asperger sendromluların toplandığı ortamlarda yine kendileri bundan bahsediyor. asperger sendromu dışardan çok kolay fark edilebilir detaylar bütünü ancak otizmli olmayanlar kendisine benzemeyeni direkt olarak gözden çıkarıp linç ettiği için bunları göremiyorlar. otizmli olmayanların davranışları inanılmaz değişik. hakkatan gram anlam veremiyorum.

şimdi ben celal şengör'ü aklamaya çalışmam. ben asperger sendromunu anlatmaya çalışırım. celâl hoca yine tepki çekecek açıklamalar yapmış. ondan önce oytun yapmıştı. sıra sıra yapıyorlar böyle şeyler.

asperger sendromlu erkekler kadınlardan çoğu konuda ayrılır. asperger sendromunda bir kadın çok daha şanslı sayılır çünkü nihayetinde kadindir ve sosyal zekası daha yüksektir. kadınlar sosyal ortamlara çok daha kolay uyum sağlar. erkek asperger sendromlular ise bu konularda çok daha zorlanır. evet oradadır, bir şekilde en iyi bildiği işi yapıyordur ama psikolojik olarak tamamen içine sıkışmış haldedir. bir süre sonra her an ağrıyan karnına alışıp o ağrıyı hissetmemek ama sürekli seni bir şeyin rahatsız etmesi meselesi gibidir bu. asperger sendromlular ısı, koku ve vücut temasına karşı inanılmaz hassastır. bu nedenle sosyal ortamlarda oldukça anlamsız hareketler yaparlar.

bir diğer mevzu asperger sendromluların cinselliği algılama şekli ile alakalıdır. 100 asperger sendromluyu soruyorlar, cinsellikten nefret eden bir kişi çıkıyor ama bu meseleler tam tersi olarak biliniyor. sadece bir kişi düşkün gibi davranılıyor. oysa arka tarafta her gün bir kaç kez kendini bu konularda rahatlatmak zorunda kaldığını söyleyen sendromlular var. otizmli olmayanlardan ayrıldıkları bir başka nokta bu. cinsel istek kısmında bir farklılık var. bi de asperger sendromluların ilişki sırasında değişen hormon seviyesi nedenli kendilerini otizmli gibi hissetmeme ve tamamen normal hissetmeleri meselesi var. tüm tüm bunlar çok karmaşık meseleler ancak bir şekilde asperger sendromlu o hormon seviyesinin pesinde gidiyor. normal hissetmek mutlu hissettiriyor çünkü. madde kullanmak gibi düşünün. asperger sendromlu onu normal hissettiren o şeyin peşine düşüyor ama niyeti kötü olmuyor. sadece istediği şeyi nasıl alacağını bilmiyor. direkt olarak söylüyor, direkt olarak seni öpmek istiyorum falan diyor. hiç süzgeçleri yok çoğunun.

bu istekli halin ortaya çıkışı da üzücü şekilde gerçekleşebiliyor. bunun farkında olup bir şekilde isteğini düzene sokabilen asperger sendromlular toplumda daha rahat ilerliyor ancak yapmayanlara böyle davranışlar görüyoruz. böyle davranan asperger sendromlu içsel olarak kendisi de niyetinin farkında değildir. tamamen dürtüsel davranır. niyeti cinsel taciz değildir ama davranışı tacizdir. sosyal zekası çok çok düşük olduğu için işler iyice karışıyor. içindeki cinsel enerji, sosyal ilişkilerde olan davranış bozuklukları ve dürtüsel davranma birlikte görülünce olan bu.

zaten asperger sendromlulara bu nedenle özel eğitim veriliyor. hangi davranışın ne anlama geldiği tek tek öğretiliyor. bir asperger sendromlu sosyal ilişkiyi oluşturan tüm davranışları anlayamaz. bazılarını anlar ve uygular. sürekli öğrenmeye devam eder ama hep eksik kalır. asperger sendromunun ne olduğunu tek örnekle anlatayım, bir asperger sendromlunun insanları nasıl gördüğünü daha iyi anlayacaksınız.

annen çocukken seni dövüyor. annenle ilgili bildiğin tek şey seni dövüyor olduğu. öncesinde sana bağırmıyor, yüzünde seni döveceğine dair hiçbir şey yok, hiçbir mimik yok. geliyor ve dövüyor. çünkü asperger sendromlu özellikle çocukluk döneminde ne mimikleri ne de ses tonunu bilir, anlar. bildiği tek sey annesinin onu dövdüğüdür. bu nedenle annesiyle de tam olarak bağ kuramayan çok fazla asperger sendromlu vardır. erkekler daha az mimik kullanıp daha stabil davranabildigi için erkekler daha az karmaşık gelir otizmli insanlara.

ha işte asperger sendromlu erkeklerin çoğu o çocuk. ancak o çocuklar şizofren değil. asperger sendromlu. bunun ayrımını çok iyi yapalım.

benim celal hocayı aklama derdim yok. dinlemedim bile söylemini, anladığım kadarıyla bir taciz iddiası var. kimisi hayır taciz niyetli değil diyor. celal hocanın gerçek niyetini ben bilemem. ben asperger sendromunu çok iyi bilirim.

dediğim gibi asperger karmaşık bir mevzudur. çocukluk cağında görülen belirtileri düzeltmeye çalışan bazı uzmanlar, sendromluları ergenlik ve yetişkinlik döneminde içine kapanacak, cinsellikten nefret edecek, sosyal iletişim kurmak istemeyecek insanlar gibi görüyorlar ve ileriye yönelik düzeltmeleri çoğunlukla yapmıyorlar. toplum olarak asperger sendromlu ünlü insanların bu tür yanlış davranışlarını, çocuk asperger sendromlular yapmasın diye uğraşsak, eğitimi sosyal ve cinsel yönden versek bence daha iyi yaparız. sadece parçalamaya ve yok etmeye çalışıyoruz, düzeltmeye çalışmıyoruz.

özetle asperger sendromlular şizofren değildir. celâl hoca'da çok açık şekilde asperger sendromludur. teşekkürler. bb.
devamını gör...

dünyanın en güzel şiiri

tüm başkaldıranlara ve sadece bir kişi için boynunu indirebilenlere gelsin miniminominlerim. en güzeli bence budur.

saçlarını kimler için bölük bölük yapmışsın
saçlarını ruhumun evliyalarınca örülen
tarif edilmez güllerin yankısı gözlerin
gözlerin kaç kişinin gözlerinde gezinir
sen kaç köşeli yıldızsın

fabrika dumanlarında resmin
kirli ve temiz haritaları doldurmuşsun
hâtırasız ve geleceksiz bir iç deniz gibi
aşka veda etmiş topraklarda durmuşsun

benim geçmiş zaman içinde yan gelip yattığıma bakma
ben geleceğin kara gözlü zalimlerindenim
bir tek köşen bile ayrılmamışken bana
var olan ve olacak olan bütün köşelerinin sahibi benim
ben geleceğin kara gözlü zalimlerindenim
sen kaç köşeli yıldızsın

sen geldin ve benim deli köşemde durdun
bulutlar geldi ve üstünde durdu
merhametin ta kendisiydi gözlerin
merhamet saçlarını ıslatan sessiz bir yağmurdu
bulutlar geldi altında durduk

konuştun güneşi hatırlıyordum
gariptin yepyeni bir sesin vardı
bu ses öyle benim öyle yabancı
bu ses saçlarımı ıslatan sessiz bir kardı

dişlerin öpülen çocuk yüzleri
güneşe açılan küçük aynalar
sert içkiler keskin kokular dişlerin
içinden geçilen küçük aynalar

ve güldün rengârenk yağmurlar yağdı
insanı ağlatan yağmurlar yağdı
yaralı bir ceylan gözleri kadar sıcak
yaralı bir ceylan kalbi gibi içli bir sesin vardı

sen geldin benim deli köşemde durdun
bulutlar geldi üstünde durdu
merhametin ta kendisiydi gözlerin

ben leylâ gibi güneş doğarken uyanamam
şehir gece gündüz benim içime uyur
leylâ'yı götürüp londra’nın ortasında bıraksam
bir bülbül gibi yaşamasını değiştirmez çocuktur

leylâ diyorsam kesik yanaklarıyla leylâ
üç köşeli dünyasıyla
okuyla yayıyla yaylasıyla acımasıyla
leylâ diyorsam şu bizim gerçek leylâ
biz seni işte böyle seviyoruz leylâ

o gitti bize ağlamak kaldı kala kala

su akıyor birikiyor kan lekeleri
kurtulsam diyorum bir eser buna engel
öyle büyüyor öyle çoğalıyorsun
istanbul kalmıyor

hangi köşesinde huzur o köşesinde sen
hangi köşesinde yeni çağlara uygun odalar
ben bölünmez bir şairsem
sen bölünmez bir anne
bir çeşme
devamını gör...

kocasının aldığı abur cuburları kıskanın kudurun yazarak paylaşan kadın

mutlu değiller mi? meseleye öyle bir odaklanalım. hani şu kıymalı poşeti ayıcığa dönüştürüp buzluğa atan, her yere sim döken, kocişine pembeli kahveler kurdeleli çokalatlar ikram eden, hayatlarını bunun üzerine kuran bu insanlar mutlu değil mi? bence o kadar mutlular ki bizim bu mutluluğu kıskandığımızı düşünüyorlar. bu çok ilginç bir şey. bir an nefretten ve acıma hissinden uzaklaşırsanız çok başka şeyler görüyorsunuz bu durumun arkasında.

meseleye başka bir noktadan bakalım, 5 kutu piskübeyt, bimden alınmış 13 gofret ve hespini yesen düz duvara tırmanmana neden olan o abucuburcular ile mutlu olabilmeleri, bunu büyük bir zenginlik olarak sunabiliyor olmaları çok ilginç bir şey değil mi? istiyoruz ki bizim başarılar! ile dolu hayatımızı örnek alsınlar ve utansınlar kendilerinden. bence biz şunu sorgulayalım, neden onlar kadar basit şekilde mutlu olamıyoruz?

bilen bilir. 28 yaşındayım. aksini asla kabul etmem. bu sene yeniden eğitim almaya başladım. şimdi yeniden sınava gireceğim bi bölüm daha seçeceğim. sonra başka bir bölüm. ölene kadar okuyup öğreneceğim. taktım buna. bir sürü farklı iş yaptım, hâlâ ne iş yapmam gerektiğini bilmiyorum çünkü beni mutlu edecek işi bulamadım. gel yeni proje var diyorlar gitmiyorum. biriyle flört ediyorum olmuyor. mutlu olamıyorum. ne yapsam bir türlü tamam ya oldu işte diyemiyorum. daha fazlasını istiyorum. boşlukta süzülüp duruyorum.

sonra bir kadın çıkıyor ve şöyle diyor. kocam bana yemek yedirdi, kudurun. kocam bana toplam 145 lira turan çohalata kutusu yaptı popomu yiyin ahahaha. 6 tane oje almış sevgilisi, kadın mutluluktan kafayı yemiş. havasını atıyor bize. arkadaşa gidiyorum, eşi pembe mutfak aleti almış nasıl mutlu onu gösteriyor bana. su ısıtıyor alt tarafı ama nasıl özel o kadına göre. alıp onu sosyal medya üzerinden gösteriyor herkese. sanki koçişi ona müstakil bahçeli ev aldı, öyle bir gurur. böylesine bir mutluluk.

ve artık sorgulamanın zamanı geldi sevgili bebeksilerim. bu insanlar bu kadar basit ve ucuz şeylerden nasıl mutlu oluyor? neden mutlu oluyor? biz neden mutlu ve başarılı olmak için çabalayıp bir türlü doyduğumuzu hissedemiyoruz? neden biz hep fazlası için çabalarken onlar daha azı ile mutlu oluyor?

ben takılıyorum bu meseleye kusura bakmayın. lütfen bu nedenle vurmayın bana. hatta niye vurmuyorsunuz. vurun banaa. vuruunnn. efendiler vuruuun.

nasıl mutlular ya. arkadaş çok basit bir şey ya, kocası ciğer falan yediriyor, mesele bize dönüyor, hepiniz kudurun sidikliler falan diyor. çok acayip. öyle aykü 100 üzeri olmayacak bak. en fazla 80 olacak, misler gibi mutlusun. ben bunu gördüm.

hakkat ilginç kafalar ya. çok sorgulanası.
devamını gör...

normal sözlük yazarlarının en yaşlı özelliği

yürürken tüm fiziksel gücü aniden kaybedip kendimi bulduğum bir yere atıp hemen uzanıyorum. bir an aşırı yoruluyorum, kemikler falan tutmuyor, hemen yere uzanıyorum yatıyorum öyle. acayip güzel bir şey. dinlenip fiziksel olarak kendimi hazır hissedince kalkıp hayata devam ediyorum. rahmetli dedeme benziyorum, o da yataktan kalkıp salona gelirdi, kendini hemen koltuğa atardı, kalkardi diğer koltukta dinlenir öyle mutfağa giderdi. çok iyi anlıyorum onu.

hani yaşlılar bir adım atıp durur sonra ikinci adamı 4 dakika sonra atarlar ya. yanlış yapıyorlar. o an kendilerini hemen yere atıp biraz yatsalar hayat kaliteleri artar. ha yattıktan sonra kalkmak çok zor oluyor olabilir o zaman hiç kalkmasınlar.

civciv 7 yaşında arkadaşları ona geleceğin aynştaynı diyor.

oq. bb.
devamını gör...

kaynanasına aşık olan damat

ah gençler..

ayrılan çiftler boklulaşır. çirkefleşir. el ele boşanmaya giden etkileşim manyağı tipler bile en ufak anlaşmazlık sonrası birbirlerine bıçak fırlatacak hale gelir. çok az insan ayrılığı sakin karşılar.

boşanmak çok ilginç bir şey. 5 kez boşandım. 9. boşanmaya doğru emin adımlarla ilerliyorum. siz eşinizden boşanmazsınız. tüm aileler, akrabalar, arkadaşlar ve mahalleli karşı taraftan boşanır. herkes nefret kusar, işe karışır, akıl verir, gram nefreti olmayan ama sadece ayrılmak isteyen çiftleri vahşi hayvanlara dönüştürürler.

bu nedenle bu boşanma mevzularında meseleye direkt iddiaya inanarak atlanmaz. önce şu ihtimalleri eleyeceğiz.

1. kadın eşinin telefonundan annesine mesaj göndermiş olabilir mi? bunu tazminat için planlamış olabilir mi?

2. kadın ailesinin evine gittiği zaman adam eşine kayınvalidesinin telefonundan ulaşmış olabilir mi?bu mesajları ayrılmak isteyen eşine yazmış olabilir mi?

3. haber sahte olabilir mi?

41. hakkatan orada otuzluk kadın varken genç bir adam 60 yaşında kadını mı seçmiştir?

ha olabilir. vardır öyle insanlar ama çok mu vardır? bunlar mühim meseleler.

benim 12. evliliğim sırasında evde uyurken kayınvalidem gece sevgilisine gitti diye adımı çıkarmıştı mesela. herhalde gece çıkıp bağıra bağıra sevgilime gidiyorum falan diye haber ettim ki öyle anladı diye düşünüyorum.

türkiye böyle bir ülkedir genç arkadaşlarım. şurada oturup bunu okursun ama biri 100 kişiye gidip senin eşini aldattığını söyler. o an artık eşini aldatıyor olursun. bu nedenle bir kadın çıkıp ben eşinle sevgiliyim dese inanmam, kanıt getirmesini isterim.

kanıt getirirse de onları alır dava acarım.

bu işler böyle. çok saf olmamak lazım. şüphe iyidir.
devamını gör...

larin kayataş

bir yanlışı başka bir yanlış ile savunamayız. bunu ısrarla yapıyoruz. ünlü biri trafik kazasında bir aileden 3 kişinin ölmesine neden oldu, onu da ama şöyle şöyle suç işleyenler serbes (sonunda t yok) bırakılıyor o neden hapiste denildi. böyle olmaz.

grup seks yapan, madde kullanan, sürekli partileyen, paralı ilişkiye girdiğini söyleyen bir doktor, avukat, yönetici, öğretmen mesleğini yapabilir. bunu toplumun gözünün önünde yapıyorsa mesleğine devam edemez. ettirmezler. her kurum kendi sorumluluklarına uygun kararlar almak zorundadır. özel sektör ya da devlet kurumu olması önemli değildir. çalıştığınız kurumu temsil ediyorsunuz, buna uygun davranmak zorundasınız. kurumun size sorumlulukları vardır. sigortanızı yatırmak, maaşınızı her ay ödemek, her tür hakkınızı vermek zorundadır. siz de sorumluklarınızı düzgün şekilde yerine getirmek zorundasınızdır. bu kadar basit.

bunun yanında ben grup seks yapayım, bunu sürekli insanların gözüne sokayım, 3 kişiyle o gece birlikte olduğumu herkese açıklayayım, madde kullanayım, içeyim sürekli diyen, bunu sosyal medyası üzerinde yayınlayan birini 3 kişi çalıştırdığınız küçük dükkana alır mısınız çalışan olarak? biliyorsanız istemezseniz. birbirimizi kandırmaya gerek yok. o hastane çalışanları yine böyle bir çalışan istemez. rahatsız eder böyle şeyler. bir başkası ayni şeyleri yapar, gizli yapar, o da ben gizli yapıyorum o her şeyi açık açık yaşıyor ama başına bir şey gelmiyor ohhh ne güzel der öyle rahatsız olur.

şimdi meselenin bir başka tarafı var. madde kullanmak, içmek, böylesi kalabalık bir hayat sağlıklı düşünmenizi engeller. öyle filmlerde görünen gibi değil hiçbir şey. gece maddenin içkinin dibine vurup sabah işe gidemezsiniz. eski ve yeni çalıştığım şirketler sürekli parti verir çalışanlar kafayı bulup biraz rahatlasın diye. bi gece partiden sonra eve gittik, sabah işe gidebilenler sirketin her köşesinde sızdığı için toplu mesaj gönderildi. ögle öncesi gelin, uyuyun diye. uyuduk. öğlen bazıları işe gidebildi. oyle oturduk, çalışamadık. çünkü ne iş yaptığımızı tam olarak bilmiyorduk. yılın en verimsiz günleri hep böyle partilere denk geliyordu. normal. öyle olması gerekir zaten. sen bardak bardak içip hekimlik gibi müthiş bir disiplin gerektiren mesleği yapamazsın. yapabildiğini zannedersin ama yapamazsın. ne şikayetler gelmiştir onları açıklaması gerekir aşkonun.

aşko meselenin trans olmakla ilgisi olmadığını biliyorsun. meslek hayatın boyunca istenen savunmaları, şikayetleri açıkla lütfen. hadi bebeyim. eğer hastalar ve çalışan arkadaşların senden hiç şikayet etmediyse o zaman seni sonuna kadar savunalım. hiçbir şikayet yoktu de sonuna kadar arkandayım.

ama biliyoruz işte. yapma böyle. tatlış..
devamını gör...

tuhaf beceriksizliklerimiz

yazayım. herkes bilsin nasıl bir ruh hastası olduğumu.

- kesinlikle düzgün şekilde oturamıyorum. çocukken koltuğun tepesine ayaklarımı atar başı halının üzerine sermiş şekilde otururdum. beynine kan gidecek diyip düzeltip dururlardı beni. beyne niye kan gitmesin zaten? cinli diyip uzun süre okuyup üflediler. kesinlikle işe yaramadı.

şimdi güya oturuşu düzelttim ama rahat edemiyorum. ayakları kendime çekiyorum, beli kırılmıs gibi bir köşeye atıyorum, kafa diger tarafta, kollar orada burada. beni sandalyeye oturtuyorlar, bir süre sonra özür dileyip cekiyorum bacakları kendime. bazen bir bakarlar bacak ve kalça yerde sadece kafam koltukta, öyle uzanmışım. asla normal değilim. sori.

- koltuğu yatağı sahiplenemiyorum. en ucunda yatıp en ucunda otururum. o yüzden sürekli düşerim oturup uyurken falan. ortalayamam kendimi.

- merdivenden inemiyorum. tanıdık merdiven değilse işim bitiyor. çocukken merdivenin çizgiler yer değiştirirdi disleksi nedenli, sürekli ayağın arkasını vururdum ya da düşerdim. şimdi de yer değiştiriyor muhtemel ama büyüdükçe alıştım bu görüntüye farkında değilim. mesela merdivene ayağı bi atıyorum inmek için, behlül'ün peşinden koşan nihal gibi kıç baş açılmış şekilde takır takır düşüyorum. çok şükür herkesten fazla gülüyorum da rezil olmuyorum.

- gece uyanınca bir şey yapamıyorum. sahiden bir şey yapamıyorum ama. mesela üşüdüğüm için uyanırım, bakarım battaniye yerde, uzanamam ona. uzanmak aklıma gelmez. sokak çocuğu gibi titreye titreye uyurum. telefon çalar, uyandırıldım diye ağlarım ama çoğu zaman telefonu açmak aklıma gelmez. öyle sakince ağlarım. çok susadıysam birini uyandırırım o getirir. çünkü bildiğim tek şey o an susadım demek. kalkıp getirmeyi akıl edemiyorum. susuzluktan ölsem alamam kalkıp.

- tek bir iş yapmak. mümkün değil. oturup bir şeyi öylece izleyemem. bir şey izlerken aynı zamanda bir seyler okumam ya da dinlemem gerekir. resim cizerken diğer elimle başka resim boyar, yemek yaparken bir şey karıştırıyorsam diğer elimle bulaşıkları yerleştirim. çocukken dersi dinlemem için etrafta yürüyüp bazen çıkıp gitmeme izin veriyorlardı. çünkü katiyen oturup dinleyemezdim. aynı anda iki şey yaparsam dinleyebilirdim. şimdi çalırken aynı anda 3 4 işi birden yapıyorum da o şekilde idare ediyoruz. kıpır kıpırım arkadaş, çok yorgunum.

- doktor öksür diyince öksüremiyorum. ne oluyor bilmiyorum ama ayarlayamıyorum o öksürüğü. höh falan yapıyorum. ayrıca hiç değişmeyen bir konuda anlaşmazlık yaşıyoruz. sırt üstü yat diyor, yatıyorum, yanlış diyor. nasıl yanlış sırtımın üstünde yatıyorum işte. yok diyor.

- yalandan aglayamıyorum. çok istiyorum ha. bakıyorum halama gözden yaş gelmiyor ama hıçkırıklar çığlıklar. müthiş bir kaçış yöntemi. ben deniyorum, veremiyorum o şu an ağlıyorum peşimi bırak lütfen algısını. olmuyor.

sahiden zor. kendimle yasamak konusunda zorlaniyorum.
devamını gör...

sabahın köründe terk edilmek

hiç kendimizi kandırmaya gerek duymayalım sevgili dostlarım. biliyorsunuz biz aileyiz. ayrılık mesajları saat kaçta atılırsa atılsın şöyle okunur

civciv sana bunları mesaj yolu ile söylediğim için çok özür dilerim. 8 aydır her sabah günaydın mesajımla uyanırken şimdi hoşçakal dememi okuyacaksın, biliyorum çok ağır. uzun zamandır bu ilişkinin içinde kendimi kapana kısılmış gibi hissediyorum. seni çok sevdim ama olmuyor işte. bazı konularda anlaşamıyoruz. anlaşmak için elimden geleni yaptım, inadını aşamadım. evlenecektik, kızlarımız olacaktı, aileni de çok sevmiştim ama hayal olarak kaldı. içimi yakıyor bu durum. özür dilerim. keşke her şey farklı olsaydı. seni ne olursa olsun çok seveceğim. ne zaman zor durumda olsan elim sana uzanmak için bekliyor olacak.

ancak gerçekte şu anlama gelir

civciv allah belami versin sinirden uyuyamadım. senin allah bin türlü belanı versin. çingen seni. 8 aydır her gün, her an seni terk etmeyi düşünüyorum. sırf surat asıyorsun, günümün içine ediyorsun diye kendimi zorlayıp günaydın mesajı gönderiyordum. seni sevmek için kendimi zorladım ama olmuyor ya. kusura bakma ama ben çok daha iyilerine layığım. ayşe mesaj gönderdi zaten ne zamandır ayıklamaya çalışıyordum, o senden daha iyi. 5-6 saattir konuşuyoruz, yarın eve atacağım onu ahahaha. sabah ararsın falan kıza ayıp olur diye hemen ayrılayım da benden uzak dur. aşktan gözüm kör olup seninle evlenseydim olacakları düşünebiliyor musun? korku filmi gibi. bi de daha seninle uğraşmazken sana benzeyen evde kız çocuklarının gezmesi. içim ürperdi. ayrıca ailenin aalakea koyalaoaoeyım. hepinizden ayrı ayrı nefret ettim, kimden daha çok nefret ettim çözemedim. arayıp sorma beni. pesimi bırak. ayşe olmazsa ben zaten sana gelirim. hadi eyvallah.

bu nedenle bence sabah, öğle, akşam falan fark etmiyor hiç. hepsi aynı. hepsi derin bir sızı. ah ah.
devamını gör...

bıktıran beyaz yakalı tripleri

merhaba poğaça hamurlarım. nasılsınız?

yazayım madde madde hep birlikte tiksinelim.

1. kendilerine ait bir dil kullanıyorlar. tam türkçe değil. araya ingilizce kelimeler katıyorlar. bazıları başka bir dil biliyorsa oradan yine kelime falan kullanıyor. birbirlerini anlıyor gibi yapıyorlar ama bence tam olarak anlamıyorlar. ne zaman bunların arasında kalsam ne diyor bu mallar diye sessizce izliyorum. soru sordukları zaman cevap vermiyorum. çünkü sorunun başını ve sonunu anlamıyorum. eskiden cevap veriyordum baktım onlar beni hiç anlamıyor, öylece sustum.

bu konularda en çok patronu seviyorum. kendimi övmeye bayıldığım için ara ara zekam konusunda çok kesin yorumlar yapıyorum, bana aykü ne diye soruyor. iş yaşamında böyle net adamlar istiyorum.

2. en çok onlar çalışır ve yorulur.

adam tek başına 4 saat mal taşıyor araçtan bahçeye, selam veriyorsun nefessiz kalmış selam alamıyor. bir tane şikayeti yok. ofise bir giriyorsun herkes panik halinde, herkes yine mümkün değil olamayacak işleri olur hale getirmek için uğraşıyor. olamayacağını iddia ettiği iş telefon aracılığı ile birine ulaşmak bile olabilir ama yok böyle bir panik. 3 saat mola yapıyor, sadece 2 saat iş pesinde koşuyor, geri kalanı sosyal medya üzerinden bir şeyler paylaşma ama en cok onlar yoruluyor arkadaş. gram utanmaları yok.

3. hiçbirinin zamanı yok. aşk, çocuk, evlilik için falan. cumartesi pazar izin kullanıyoruz. levent ya da leventsi biri odaya girdiği zaman hepimizin üzerinde gelinlik beliriyor ama hiç aska zamanımız yok. yersen.

4. kodaman erkekler asla kendilerine uygun bir hanım bulamıyorlar. onların o kültürel seviyelerine uygun hanım nerede? konuşabilecek hiç konu bulamıyorlar. ama fidoş hanım saçlarını sağa sola sallandıra sallandıra minik elbisesi ile gezerken hepsi vahşi hayvan gibi birbirleriyle yarışıyorlar ayıklayabilmek için.

5. hepsi dost görünür ama hepsi birbirlerinin arkasından konuşur, üstüne basmaya çalışır, iftira atar. hele patronun en tuttuğu kişiyi isten attırana kadar uğraşırlar.

6. bazı yaşlı çalışanlar genç personel kovdurma merakı içindedir. 3 sene sonra emekli olacak tipler geleceginle oynar. henüz nedeni ne anlamış değilim.

ve en önemlisi. buraya gelene kadar sakince takıldım ama şu an çok sinirlendim! bunları dışar pilavcısına götüremiyorsun. arka tarafta sanayi var oraya asla girmiyorlar. bir köftesi var diyorsun üfff diyor. pistir. sensin pis! bokluya bak. hazer'in mekana gidelim diyor. 4 kez gitsen maaşın bitecek neyin havası bu sidikli beyaz yakalı.

en fazla 4 bin maaş alan tipler bizi işten eve götüren şoförü beğenmiyor. araç adamın, oradaki 3 kişinin toplamı kadar kazanıyor ama şoför diyip küçümsüyorlar. hele servis geç kalırsa ve beyaz yakalı otobüse binmek zorunda kalırsa aşırı sinirlenir, hemen dilekçesini yazar, başka şoför talep eder. maaşı 6 kez taksiye binse biter ama attığı hava 7 taksi plakası varcasınadır.

varcasına. ne acayip bir kelime ya. varcasına.

oq. bb.
devamını gör...

normal sözlük yazarlarının şiirleri

merhaba sevgili gönül dostlarım. 5 aydır yoktum hepimizi inanılmaz özledim. hepiniz ailemsiniz. uzun süredir arkadaşımın aşırı karizmatik abisine duygusal bir çocuk olduğum için -bazılarınız biliyorsunuz- bazemleri oldukça edepli şiirler yazıyorum. arkadaşım kara kedi gibi aramızda durduğu için bu aşk başlayamıyor, dua edin arkadaşım ölsün dedim, aramızdan çıkması için biraz beddua falan edin ricasında bulundum ama hiç oralı olmadınız. olsun. yine de sizi seviyorum. şimdi elimi tutun hep birlikte şiirimi okuyalim hadi.

ellerinin uzaklığı bir kara ölüm yetmiş beş milyon öldü benden
sen hiç gülmedin ama olsun ben bir gülüşüne dirildim
kimsem yok ben bile ben değilim ben miyim bana ait sen bilirsin
ben beni bilmem ama bir tek senin yüzünü bilirim
hep öyle durdum eğildi karşımda ne dağlar taşlar şeytan dizleri üzerinde
üzerimden geçtiğin tüm yollar en büyük en kanlı devrimim

kirpiğinin ucunda sallanır boynum, olsun, gözüne yakınlığında başlar yaşamım
bin nefes olur bir öpücüğün o günden sonra bir daha hiç ölmem
çocukluğumun başladığı gün elimden tutuşun, götür beni bulutlara oynayalım
kır beni, dök, ser üstünden döküleyim çarşafa
bundan sonra daha fazla zaten incinemem


özgürlüğüm tasmamı senin tuttuğun odalarda başlar
ve senin ağzında biter kronik susuzluğum
iki parmağının arasında tut beni son nefesine kadar çek içine
boynuna sinmiş tütün kokusudur daha önce cennette soluduğum
melekler bile bilmez bir ben bilirim

tüm savaşlarımdan galip çıktım sana yenilmek için
ve seninle savaşmamak için savaştım tüm insanlarla
beraber dua edelim diye kaç kez kardeşinin ölmesini istedim ah bir bilsen
öbüyorum aşkım keşke tenimi tenime bekletmeden çabuk giysen
devamını gör...

normal sözlük yazarlarını engelleyen en ünlü kişi

sosyal medya kullanmadığım için o şekilde engellenmedim ama ünlü bir bey ile yaptığım konuşma sonrası beni mümkün olsa her yerden engelleyeceğine şahit olmuştum. ondan bahsedebilirim sevgili ponçikler ve poğaça hamurlarım. başlık ile alakasız ama geveze günümdeyim. sori.

işe gitmişim, nedenini bilmediğim bir sinir var üzerimde ancak kesinlikle sinirli olduğumun farkında değilim. günaydın diyene cüneyt arkın misali bıçağı fırlatıyorum, direkt alnına isabet ediyor. biri aradı, adını soyadını söyledi zaten anında tanıdım. şey gibi düşünebiliriz, ben ibrahim tatlıses diyince aklınıza ibrahim tatlıses gelir ya, aynı şey oldu. daha önce çalıştığım yerde yapılan dizi film çekimleri nedenli çok ünlü görmüşlüğüm var ve şu hiç değişmez. ortamda ünlü varsa ben ondan daha ünlü gibi davranırım. aynı masaya düşsek ikimiz farklı noktalarda ulan acaba beni tanımadı mı diye düşünür, o psikolojiyi ortak yaşarız. asla imza almam, imza vermek isterse karşılık olarak imza veririm. bunlar değişmez. zlatan enisteniz olur diye boşuna demiyorum.

haliyle abimiz kendisini tanıtınca eeee nolmuş dercesine, sanki bakkal mehmet amca ile konuşur gibi girdim meseleye. sinir sesime yansımış. aramızda ne gibi bir mevzu oldu hâlâ anlamıyorum ama inadım tuttu. çok basit bir şey istiyorsa bana onu yapmak çok zor geliyor. haliyle o zaman hiç hak vermesem bile sabrının tükenmişliği abimizin sesine yansıyınca ben daha bi geriliyorum. öyle böyle hallediyoruz, telefonu kapatıyor. nefret ediyorum ondan. dediğim gibi sinirliyim.

sonra düşündüm. çok basit şekilde şikayet edebilirdi. savunmam istenirdi. kafaya takabilirdi. yapmadı. kinayeli olsa bile teşekkür edip kapattı, gram bozmadı efendiliğini ancak o efendiliğinin altındaki senin bacağına sıkaçalaoelcyım vurgusunu bana çok net hissettirdi. bayılırım karşısındaki insanı böyle güzel ezebilen insanlara. beni de aslında ne kadar güzel ezdiğini olgunlaşınca anlayabildim.

bu kadar şey anlattın, başlık ile alakası yok, kişi ismi vermedin diyenlere de hıh demek istiyorum. size ne. bye.
devamını gör...

yeni nick

çok değerli muhasebeci dostum rurouni kenshin hakkında yazdığı sen kimsin bana kurban diyorsun, günümüz türkiyesine dönmeni öneriyorum, bana el kol yapma çok kötü olur, çıkışa gelsene, sen şiirden ne anlarsın türü cümleler ile ortalığı biraz karıştırmış yazar.

biz bir aileyiz. keşke hepimiz narin ve çiçeksi şekilde yaşasak, kavgadan uzak dursak. birbirimize sarılıp ağlayabilsek. bu stresi bünyem hiç kaldırmıyor o yüzden hemen şimdi buradan gidiyorum.
devamını gör...

rurouni kenshin (yazar)

lahmacun gibi bi şeytan icadını, salvadore gibi açıköğretim adalet bitirip avukat gibi davranan bir deliyi, benim gibi edep, haya, ar ve masumiyet gibi özellikleri bünyesinde zevkle taşıyan bir insanın kurbanları gibi göstererek hakkında yapılan her tür kötü yorumu hak etmiş kafa sözlük yazarıdır.

sahiden keşke böyle şeyler olmasa. burada bir aile olduğumuzu unutmasak. çiçekler kadar masum ve şiirsel yaşasak ama olmuyor. duygusal bir çocuk olduğum için bu stresi kaldırma şansım yok. o yüzden hemen uzaklaşıyorum buradan. hoşşa ğalın.
devamını gör...
devamı...

normal sözlük'ü kullanarak 3. parti dahil tarayıcı çerezlerinin kullanımına izin vermektesiniz. Daha detaylı bilgi için çerez ve gizlilik politikamıza bakabilirsiniz.

online yazar listesini görmek için lütfen giriş yapın.
zaman tüneli köftehor rehberi portakal normal radyo kütüphane kulüpler renk modu online yazarlar puan tablosu yönetim kadrosu istatistikler iletişim