ezzra yazar profili

ezzra kapak fotoğrafı
ezzra profil fotoğrafı
rozet
karma: 3716 tanım: 224 başlık: 19 takipçi: 39

son tanımları | başucu eserleri


bez bebek nana

memleket ziyaretinde aklıma gelen tatlı badim.

kullanıcı tarafından yüklenmiş görsel

kullanıcı tarafından yüklenmiş görsel

bunlar senin için. :*
devamını gör...

hayattan öğrenilen şeyler

bu hayat bana "rüyamda görsem inanmam" dediğim her şeyi yaşattı. hani kahinin biri çıkıp deseydi başıma gelecekleri inanmaz güler ya da korkup kesmesini isterdim.

fazla mı anlam yüklüyorum, olabilir. hayata ve her şeye kalbimle bakıyorum. hoyratlığa ve kötülüğe olan şaşkınlığım da belki bu sebepten. bilemiyorum.
devamını gör...

kendini kötü hissedince yapılması gerekenler

bazen kimseyle konuşmak istemem, ağzımdan çıkan her kelime zul gelir, yalnızlığa sığınırım. yalnızlık besler, duygu durumuma göre bi şeyler açarım sonra sevdiğim şarkılarda kaybolur, iyi müzikle hemhal olurum.
garip bi güven verir bu, hücrelerime kadar onarılmış gibi.

bazen de arkadaşlarıma öyle yoğun sığınırım ki; saatlerce hiç yorulmadan anlatır onlarla kalabalık olurum. yeniden doğmuş gibi hayata temas eder, kaygı ve korkunun yerine neşe ve huzur kondururum.

ama en çok kötü günlerde ölüm gerçeğine sığınırım. bi bakınca arkama zamanın hızı bu durumu hatırlatır. her şeyin geçici olduğunu idrak edip sonsuza kadar bu döngüde kalmayacak olmak ne müthiş. bazen kendini hayattan çekebilmek, önemli bir meziyet olsa gerek.
devamını gör...

sadeleşmek

sadeleşmek her türlü fazlalıktan arınmak demek.

hem iyi gelmeyen hem de gereksiz yer işgal eden insanlardan ve nesnelerden. gerektiğinde fikirlerin ve düşüncelerinden.

yanında olduğun gibi olabildiğin az sayıda kişi (az olur bu, insan herkesin yanında kendisi olamaz.) ve sağlığın yerinde, hayatını idame ettirecek kadar da kazancın varsa çok şanslısın.
mutluluğun kaynağı gardırop dolusu eşya değil.
kendini garantiye al ama abartma, yarın belli değil, stokçuluk da güzel değil.
doymak nedir bilmemek, oldukça daha da fazlasını istemek; yük.

az ve öz çok anlamlı. gerisi de kalabalık, kuru gürültü.
devamını gör...

sylvia plath


benim hayatımın amacı ne onunla ne halt edeceğim bilmiyorum ve korkuyorum.
asla istediğim bütün kitapları okuyamacağım olmak istediğim bütün insanlar olamayacağım ve yaşamak istediğim bütün hayatları yaşayamayacağım. kendimi istediğim bütün becerileri edinebilecek kadar eğitemeyeceğim.
bunları neden istiyorum? hayatımda mümkün olan zihinsel ve fiziksel tecrübelerin tüm renklerini, tonlarını, çeşitlerini tatmak ve hissetmek istiyorum ve korkunç derecede sınırlıyım. yine de gerzeğin teki değilim. yavan, kör ve aptal değilim. günlerini tekerlekli sandalyede geçiren kolsuz, bacaksız bir gazi değilim. ayağını sürüye sürüye akıl hastanesinin kapısından çıkan o mongolomsu ihtiyar adam değilim. uğrunda yaşayacağım çok şey var yine de anlaşılması mümkün olmayacak kadar hasta ve üzgünüm.
devamını gör...

introsunu geçemediğiniz diziler

şüphenin olduğu yere inanç
umutsuzluğun olduğu yere umut
karanlığın olduğu yere ışık
üzüntünün olduğu yere neşe dileyen
anne with an e ve keyifli introsu.
devamını gör...

denizde sırtüstü yatmak

insanın ruhundan tüm bedenine yayılan apaçık özgürlük.
ucu bucağı olmayan bir sakinlik.
sadelik, hafiflik ve güven.
su ve sen.

muhteşem.
devamını gör...

pamfilya'da

şarkıyı dinlerken tüm manzara gözünüzde öyle bir canlanıyor ki; eski bir evin penceresinden çivit mavisi akdeniz'e bakıp sedir ağacı kokusunu içinize çekebiliyorsunuz.
şahane bir altyapı ve kuş sesleriyle bulutsuzluk özlemi'nin pek güzel çok değerli ancak kıymeti bilinememiş eserlerinden.
devamını gör...

yaşamın içinden

gündelik sorunların koşturmacası, görmeye geç kalmış gözlerimiz, düşüncelere kapalı zihinlerimiz, ertelediklerimiz, eskiye ait anlar, ortaya dökülen fotoğraflar, baş etmekte zorlandığımız durumlar, yerini şaşırmış taşlar, türlü politikalar, değeri anlaşılamamış kayıp ruhlar, adı konmamış duygular, avuçtan kayıp giden zaman, herkeste farklı işleyen şartlar, bilmeden anladıklarımız, isteyerek anladıklarımız, belirsiz gölgeler, puslar, sisler ve suretler, gözlerimizdeki dalgınlık, sağlık, hastalık, yas, ölüm hepsi hayatın içinden, hepsi bizim içimizden.
devamını gör...

arkadaşlık üzerine

sihirli, samimi ve nefis bir ortam sunması. bu ortamın içinde bir sürü güzellik var: sevecenlik ve anlayış, ve rahatlık ve yakınlık...

alınmaca gücenmece yok, trip kıskançlık hiç yok, "vardır bi bildiği" var.
ruhunun saydamlığını bilmek ve arkadaşının özünü tanıyıp kol kanat germek ön koşul.

iyi kötü, güzel çirkin her söylediğini dinlemek var, sorun varsa çözmek var.
iltifatlara boğmak var, "sen yaparsınlar" var, güven var, koşulsuz şartsız inanmak var.
onlardan gelen hediyelere sarılıp uyumak bile var.
içimizdeki çocuğu besleyip büyütmek var, her yeni yaşlara şahit olduğumuz için şükretmek ve nicesini dilemek var.
bitmez var olanlar, her biri ayrı ayrı iyi ki var!

huzur içinde atan kalpler, birbirini yormayıp dinlendiren kişiler. kanımızdan altın akar sanki, gönlümüz nasıl da zengin.
her buluşma ve konuşmada dinginlik siniyor üzerimize.
gök kesin mavi de, bulutlar pembe oluyor sanki masallar da gerçek. rüyalar hayra çıkıyor. tatlı acı tüm tecrübeler hayata güzellik getiriyor, herkeslerin cimrilikten kırıldığı gerçek 'sevgi'yi bi tek gerçek arkadaşlar yaşatıyor.
devamını gör...

kardeş sevgisi

başlarda ablalık sıfatı, ödünlerim ve özverilerim yüzünden zaman zaman kişisel değerimi sorgulama noktasına kadar gittiyse de 'abla' olmayı en başından beri hep çok sevdim.

en küçük kardeşimle 10 yaş var aramızda. hastanede gördüğüm o küçük, çirkin, çelimsiz, masum şeyin o yaşlarda benim hayatımın en güzel detayı olacağından henüz habersizdim.

yanımda büyüyen, altını değiştirdiğim, mamasını hazırladığım, "ab-la" desin diye kırk taklalar attığım, varımı yoğumu, hatta dur az oldu "şu canımı da al" diye devreleri yaktığım, ağlamasına gülmesine, oynadığı oyunlara, ilk kurduğu cümleye şahit olduğum annelik duygusunu bana ilk kazandıran, bir bebeğe ilk dokunduğum hayatın mucizesini anlama sebebimdir.

annem kızdığında kaçırdığım, düştüğünde kaldırdığım, arkadaşlarıyla oynarken pencereden izleyip hasta olduğunda sabahlara kadar bekleyip nefesini kontrol ettiğim sorumluluk duygusunu bana ilk kazandırandır.

benden beş yaş küçük kardeşimleyse; iki zıt karakter olmanın da verdiği yetkiye dayanarak, kıskançlıklarla geçen bir çocukluğun gölgesinde, bana göre hep daha güçlü olduğu için ve ben de 'abla gibi bir abla' olduğum için giriştiğimiz tüm kavgalarda kendisinden az dayak yemedim. :) ama şimdi hakkımı yemeyeyim ona gücümün yetmemesi gıdıklamama elbette engel değildi.

onunla, küçük kardeşimle olduğu gibi başlarda pek şairane bir bağ kuramasak da, 13 yaşında regl olmaya başladığı o ilk gün ona gösterdiğim büyük ihtimamı unutamam. karnı ağrımasın diye temmuzun sıcağında kat kat giydirip bitki çaylarıyla beslemiştim.
lisede dersleri kötü gittiği için de ilk maaşımla özel dersler aldırmak ve üniversite tercihi esnasında türlü yollarla tüm enerjimi onu kariyer sahibi birine dönüştürmek için çaba sarf etmek dünyadaki tek tük somut başarılarımdandır.

şimdi ikisi de kendi ayakları üzerinde duran birer genç kadın ve arada maziye dalar bugüne mutluluktan ağlarım.

gökten düşen üç elmanın güzelliğini bilmem ama öksüz yetim büyüyen üç kız kardeşin, onca zorluğa rağmen dünyanın sırlarına vakıfmışcasına hayatta kalma çabası ve birbirlerine destek olmasına şimdilerde hep gururla bakarım.

çünkü o benim canım, benim her şeyim, canım kardeşim.
devamını gör...

aniden gelen sebepsizce uzaklara gitme isteği

bir faniye, bir akıl verene, çok bilmişe gitmektense insan hüznünü de alır yürür saatlerce. bilir ki kelimelerin anlamı yok. üstten ve ezbere cümlelerle hep oturdukları yerden yorum yapar insanlar.

tek başına yürüdüğünde insan kalır kendiyle. söz kesmez, bilmişlik taslamaz, dinler kendini. nelere sabrettiğini, neleri kulak arkası ettiğini, nelere haykırdığını anlatır durur kendine.

uzun yollar gidilir, aynı yerlerden geçilir, aynı parkta farklı çocuklar görür, aynı bankta farklı insanlar.

sabırla anlatır insan kendine hissettiği duyguları, yeniden inşa eder. iyileşme ne vakit bilinmese de kendi kendine, kendini maviliklere sürer.
devamını gör...

sözlük yazarlarının söylemek istedikleri

insan, yaşamında kendine bir yer açmaya çalışırken kendine ve sevdiklerine büyük zararlar verebiliyormuş.
yitirdiğim eski tüm düşüncelerim, acabasız güvenlerim, sorgusuz sualsiz inançlarım, kıymet verdiğim değerlerim ve amaçlarım, kendime duyduğum saygım, dolu dolu yaşadığım besleyip büyüttüğüm duygularım, ödeyeceğimi sandığım boyun borçlarım... bunları kaybetmiş olmanın mahçubiyetini yaşıyorum.
kalkıp, aynaya bakıp üzerime bir çekidüzen versem de özellikle son yıllarda kendime hep hazırlıksız yakalanıyorum.
içimdeki çocuğu düşlüyorum, söz verdiğim gibi dalgalı sarı saçlarını tarıyor, tokalar takıyorum da kalbinde büyüdükçe büyüyen gözbebeklerinden tüm ruhuna yayılan o matlaşmayı bir türlü durduramıyorum.
öğrendiklerim, başarısızlıklarım, kaçırdıklarım, hatıralarım, ağır imtihanlarım...

dünyanın şaşırılabilecek bir yer olduğunu hala ve inatla aklımdan nasıl çıkarırım?
devamını gör...

sabaha karşı duyulan kuş sesleri

uykuyla uyanıklık arasında geçen güneşin henüz doğduğu o saatlerde incelikle uykuya sızan, yaşamı güzelleştirme gayesiyle güne başlatan, insanın insana verdiği zararları anlatırcasına başka canlılara başka seslere kulak kabartmanı sağlayan, tüm berraklığı ve cıvıltısıyla belleğine kazınan, kalbinin sükunetini korumak istercesine seni oyalayan, şu mavi yeşil gezegenin en tatlı detaylarından.
devamını gör...

sabretmek

"zannedildiği gibi edilgen olmak değil, hatta yalnızca bir erdem de değil...
bilişsel bir beceri, içsel bir kararlılık.
bazıları sessizce beklediğinde o bekleyişin ardında bilinçle yapılmış bir seçim, odaklanmış bir zeka, izlenmekte olan bir yol olabilir. bazı ödüller için zaman gerekir."*

sabırla verdiğimiz mücadelelerde hakkaniyetin yerini bulduğu günlerimiz olsun.
devamını gör...

yazarları en çok üzen durum

"sana ait olmayan bir günahın faturasının sana kesilmesi."
devamını gör...

hüznün gemileri

sabahtan beri dilime dolanan nakaratı, yaklaşık 30 dakikadır kulağımda dönen aynı şarkı. kendime ait bir guilty pleasure olarak niteleyecektim ki vazgeçtim.
hayır yani tektipleşmek neden? seviyorsam seviyorumdur.

ve evet, bi tek ekin uzunlar yorumuyla seviyorum.
devamını gör...

şehirler arası otobüs yolculuğunda gece boyunca uyuyamamak

uykuyu çok severim, başını yastığa koyar koymaz uykuya gömülenlerdenim. gittiğim yerde icra ettiğim herhangi bir aktivite uyumama engel olmaz. film sarmazsa sinemada uyurum, "misafir geldim" demem, uyurum, antik kent gezerken yorulur, şöyle bir kestirmeye niyetlenir uyurum, beynelmilel uyurum. şu gece otobüs yolculuklarında uyumadığım kadar hiçbir yerde böyle güzel uykusuz kalmam, istesem de uyuyamam.

türlü düşünceler geçer aklımdan. ön koltuktaki çifte romantik hikayeler uydururum, gece ışıkları yanan evlere bir tatlı huzur kondururum, o evlerdeki anneleri düşünürüm. sabah ezanıyla birlikte başlayan hayatlar, huzurlu yavrular...

acıkınca eti cin kemiririm, üstündeki bıdı bıdıların hiç bitmediğini hayal ederim.
yüksek dağların heybeti, alabildiğine karaltı, güneş doğum vakitleri... bir anını kaçırırsam aklımı kaçırırım.

evet, tam şu an dilediğim daracık, sıkıcı, kalabalık bir otobüste memleket güzergahına doğru yolculuk yapmak.

neyseki böyle rafine zevkleri olan bir insanım, yoksa nasıl yaşardım?
devamını gör...

kum güzeli

"...

sen, güzelsin.
kural dışı. bastıbacak. minicik.

ama sen, güzelsin.

kapımın eşiği, gözümün bakışı, son ruhsal tatil, duruşum, bozuluşumsun. pazarlık etmem. markette yoksun.
reklamın yok! gerçekten.

güzelsin.

kedi sakladım senden, öykü sakladım, belki bunu da saklayacağım. ihanet.

ama sen, güzelsin.

ruhumu saran sacayağı, gözümün bağı, son ruhsal katil, ölümüm, mahvoluşumsun.

cazgırlık etmem.

gönlünde yokum.

aşkımız, yok.

gerçekten.

güzeldin."

ulus baker

kullanıcı tarafından yüklenmiş görsel
devamını gör...

insana dair

sanrılarla başlar yolculuğu, kendini merkezde sanır.
düzenin kendi için döndüğünü, her şeyin ona ait olduğunu sanır.
piramidin tepesine kendini koyar, diğerlerini küçümser.
bir kediyi nankör, bir baykuşu uğursuz ilan eder.
tenin rengi bile keyfine göre, beyazı siyahtan üst sanır, güzel çirkin diye ayırır.
çıkarını sever, gerçeği eğip büker. sözleri tutarsız, yüzleri değişken.
aynı yollarda yürür durur, ama bastığı yerleri unutmuştur.
kendini hep haklı, hep temiz sanır.
düştüğü yerde yine tökezler, yine yaralanır, ama yürümeye devam eder.
çünkü alışmıştır canın tatlılığına.
bazı geceler ansızın uyanır, içinde sebebi belirsiz bir korku.
bir yudum suyla bastırır ve kaldığı yerden uyumaya devam eder.
bazı günler susar, sadece izler.
neşe bile derinden geçer, içinden.
zaman geçer.
hayat, tuzaklarla örülüdür. ama o hep bir umuda tutunur.
pusudaki duyguları göremez. bazen direnir,
bazen vazgeçer, kendine yakıştıramadığı yerlerde bile teslim olur. yine de bir şekilde yerini bulur.
bazı zamanlar yavaşça doğar küllerinden,
bir şeyleri yine kurar ve yeniden.
yine zaman geçer.
yaşarken hiç bitmeyecek sanır, ama bir gün...
basamakları hızla iner. yerini başkasına bırakır.
buraya kadar hep bir arayış sürer: kimi doyurur karnını, kimi arar kalbini, kimi hayatın anlamını...
sonunda, sanrılarını, sancılarını, korkularını ve kırık umutlarını geride bırakır.
bir gün sessizce gider. zaman geçer, ona ayrılan süre de diğerlerininki gibi bir gün elbet biter.
devamını gör...
devamı...

normal sözlük'ü kullanarak 3. parti dahil tarayıcı çerezlerinin kullanımına izin vermektesiniz. Daha detaylı bilgi için çerez ve gizlilik politikamıza bakabilirsiniz.

online yazar listesini görmek için lütfen giriş yapın.
zaman tüneli köftehor rehberi portakal normal radyo kütüphane kulüpler renk modu online yazarlar puan tablosu yönetim kadrosu istatistikler iletişim