ezzra yazar profili

ezzra kapak fotoğrafı
ezzra profil fotoğrafı
rozet
karma: 4235 tanım: 257 başlık: 22 takipçi: 43

son tanımları | başucu eserleri


yalnızlık ömür boyu

insanın en zorlu düşmanı yalnızlıktır ama öyle bir handikap ki en kadim dostu da... yalnızlık bir tür yalvaçtır zira.
kimi korkmaz ondan cesurdur, yüzleşir ama iyileştirdiği kadar da ağırdır, ağrılı ve acılı. kimisi de yüz çevirir mıknatısın karşıt kutupları gibi ne kadar kaçsa o kadar çekilir.

sonra bazı şarkılar vardır, bir girer ki önce ritim çağırır, devamı gelir ve sözleri silkeler, içine çeker.
çünkü tam olarak öyledir.
ömür boyu bağlansak da, sevinsek de, üzülsek de
yalnızlık ömür boyudur.

kabul etsen de, etmesen de
"hep yalnızlık var sonunda
yalnızlık ömür boyu"
devamını gör...

bir fotoğraf bir şiir

kullanıcı tarafından yüklenmiş görsel

"kaçırma gözlerini hayattan.
hep hayatın içinde olsun bakışların.
hep kendi içinde.
baktığın kadar varsın bu hayatta.
hatta sadece bakmakla da yetinme.
görmen de lazım.
görüp de bilmen, bilip de sevmen lazım
hayatı kendi içinde, kendini hayatın içinde.
bir nefeslik molaları çok görme kendine."
devamını gör...

lose yourself to dance

iki tekerleğin üstündeyim, kafam pırıl pırıl. insansız, müstakil ve dingin manzaralar, ağaçların ince dalları, etrafta dolaşan kediler, denizden gelen iyot kokusu ve kulağımda daft punk

her şey yerli yerinde gibi.
bu şarkı da bu sabahın yerini bulmuş, üstüne tam oturmuş basic bir elbisesi gibi.
devamını gör...

hüzün kovan kuşu

"dışım içimden gelir
yani gölgem kendimden
aşktır ölümden güzel olan
bak ve gör yaşam düşlerdedir."

türlü fenalıklar üzerine inşa edilmiş bu düzende dinleyeni ümitvar eden ve bize geçirdiği bu duyguyu hiç kaybetmeyecek olan, hiç eskimeyecek şahane bir düş sokağı sakinleri şarkısı.
devamını gör...

soli pompeipolis antik kenti

keşfetmek, aramak ve bulmak ne denli haz verici ve büyüleyiciyse de bir antik kenti görmek, dokusuna şahit olmak, izlerinde kaybolup ruhunu doyurmak da o denli heyecan verici.

denizden gelen esintiyi de ekleyince...
kelimelerim hep eksik kalıyor.

kullanıcı tarafından yüklenmiş görsel
devamını gör...

avril lavigne

başlığı görmemle gözümde canlanan koskoca mazi.
2000'lerin ortası. cebimde mp3, kulağımda take me away
ayağımda converse’ler, sarı saçlarıma eklediğim muhtelif renkler, o saçları dümdüz yapmak için ütülediğim günler, simsiyah ojeler, geçici dövmeler, gözler dumanlı...
şahsına münhasır kıyafetler; rengarenk tozluklar, parmakları kesik eldivenler, boynumda kravat.
ondan ilham aldım, ya da aslını yaşatan kopyaydım ama evet kravat bile taktım.

ergenlik ve ilk gençlik yıllarımın biricik idolü.
tarzı ve şarkılarıyla bizim kuşağın hayatına sağlam dokundu, benimkine ise fazlasıyla.
devamını gör...

anlatacak o kadar çok şey varken susmak

hayatı bir yolculuğa benzetirsek eğer zaman zaman doğru bildiğimiz yolu şaşırabilir veya yolculukta kaybolabiliriz. yürüdüğü yolun doğruluğunu bilenlerin ya da emin olmadan doğru olduğunu savunanların cümleleri bitmez. konuşmak kolaydır, yargılamak kolaydır, ne de olsa ağızdan yorulmadan çıkıyor.

kendi içinde düşünen ve tartan ve hatta cümlelerden yorulan bazı kişilerse cümlelerini içinde biriktirir.

anlaşılmamak veya anlaşılmayacağını bilmek sizi er ya da geç, önünde sonunda söyleyecek çok şeyi olduğu halde konuşmayan insana dönüştürür.

aslında kasıtlıdır ve konfor alanının tam da kendisidir.
devamını gör...

neşet ertaş

"sakın ol ha, insanoğlu
incitme canı incitme
her can bir kalp, hakk'a bağlı
incitme canı, incitme."

hakkını vererek yaşayanlardan olmak ne denli ayrıcalıklıysa bu topraklarda varlığıyla yaşamış olmak ve türkülerinde anlam bulmak o kadar ayrıcalıklı.
öğretileri, felsefesi, sözleri hep var olacak.
devamını gör...

zeki demirkubuz

kasvet seven azınlıktanım.
zeki demirkubuz’un filmlerindeki o kaotik temaya fazlasıyla tutuluyorum. her bir filmini defalarca izlememe rağmen her seferinde üzerimde bıraktığı etkiden geçemiyorum. herhangi bir filmini izleyip bitirdikten sonra gerçek hayatın mı yoksa bir film karesinin içinde miyim sorgulamasına düşüyorum.

onu ilk olarak c blok ile tanıdım. masumiyet'le sarsıldım, özellikle kader ve kıskanmak filmleriyle de ne büyük bir yönetmen olduğunun idrakine vardım.

sinemayla hayatı iç içe geçiren, insan ruhunun karanlık dehlizlerini büyük bir incelikle anlatan, suskunluklarla ve bakışlarla boşlukları dolduran çok başarılı bir yönetmen.
devamını gör...

alejandro jodorowsky

"yeniden doğacaksın.
gerçek olacaksın.
kendi annen, kendi baban olacaksın.
kendi çocuğun,
kendi kusursuzluğun.
gözlerini aç.
sen topraksın.
sen yeşilsin,
sen mavisin,
sen aslolansın."

the holy mountain
devamını gör...

this is the life

etek uçlarından tutup döne döne dans edilesi her nakaratta eşlik edilesi tatlı bir amy macdonald şarkısı.
devamını gör...

kışlık domates hazırlamak

zaman zaman şaftım kaysa, dengede durmakta zorlansam da sanırım ben hayatı seviyorum.

kilolarca domates alıp kış için konserve domatis doğrayacak, envai çeşit reçellerle evin kokusunu huzur membaı yapacak, turşu kuracak, pestil hazırlayacak, kurutulmuş sebzelerle arkada çalan şarkılarla evin içinde adeta bir cümbüş ortamı oluşturacak kadar seviyorum.
kavanozların kapaklarını bile özenle seçerim, yani alt tarafı domates ama heves ederim.

bazen derim "her şey bitse" ama bence sağlam direniyorum. niye, çünkü analık var serde.
her şeyin başı sağlık bi kere!

hapşurduğu zaman kendine "çok yaşa" diyen bi insanım yani, hem kışlık domates bile hazırladığıma göre; demek ki kainatı ve bir şekilde içinde yer almayı seviyorum. hem de baya baya, ciddi şekilde seviyorum.
devamını gör...

temizlik yapmadan rahat duramayan kadın

benim zihnim kendimi bildim bileli doğayla ya da müzikle yenilenir.
ruh halimden bağımsız sahile gider, havayı ciğerlerime doldurur derin bir nefes çekerim ya da bulduğum herhangi bir ağacın altına sokulur, toprağa yalınayak basarak zihnimin dingin ve huzurlu bir duruma gelmesini sağlarım.
temel amacım iyi hissetmektir.

üzerim tozlanır, leke kalır, aman efendim ütüsü bozulur yahut hastalık kaparım diye tasalanamam, rahatım yani. temizlik işi hep meşakkatli.
rahat dediysek tabii aladağlar'dan da serin değiliz hani, asgari düzeyde. iki çocuklu ev nihayetinde ve dağılınca toplanır, kirlenince silinir, bakılır illa çaresine.

ancak son zamanlarda içimde sık aralıklarla olmasa da zaman zaman ziyaret eden öyle domestik biri var ki; her gün cam silse gıkını çıkarmaz. merdivene keyifle çıkar ama; kartonpiyerleri, kapıları, avizeleri, duvarları, koltuk ve sandalyeleri dip köşe siler. elektrik süpürgesi ve envai çeşit beyaz eşyaları itinayla temizler. çöp kutusuna atılacak çöp torbalarını dahi şööle bi üstten, tabii ki yüzündeki ciddili ifadeyle, kaşlarını çata çata siler. (kaş önemli, o kaşlar çatılacak, racon bu.) evin içi ve dış kapının önündeki, hatta banyolardaki çöp kovalarını...
e herıld yani onları da komple temizler.

bazen mop'la asansör kapısına kadar gittiğim, gitmişken elbette iki koca asansör kapısını da şevkle sildiğim anlar oldu. neyse ki asansörü çağırıp içine daldığım hiç olmadı. olsa mıydı, sahi neden olmasındı?

en son hızımı alamayıp pencerenin tersi yönüne istikamet ettim, yani dışardaki duvarlara. kolumun yetişebildiği yere kadar dairenin dış duvarlarını sildim, yetişemediğim noktalara ise biricik mop kankam yetişti.

girdimi virginia woolf'un en sevdiğim satırlarıyla noktalıyorum ve sabırla bu cümleye kadar gelen tüm badilerimin evine bir gün elimi ve mopumu atmayı canı gönülden diliyorum.
çünkü temizlik aşkıyla adeta yaniyürüm.

"heyhat yazmayı deneyen bir kadını
kendini bilmez bir yaratık sayarlar.
hiçbir erdem telafi edemez bu hatayı.
cinsiyetimizi ve tarzımızı yanlış anlıyormuşuz
terbiye, moda, dans, oyun,
işte bunları istemeliymişiz;
yazmak ya da okumak ya da düşünmek ya da araştırmak,
güzelliğimizi gölgeler, zamanımızı tüketirmiş,
ve en güzel çağımızda engellermiş zaferlerimizi.
'berbat bir evin sıkıcı işleri'niyse
en büyük sanatımız ve yararımız sayar kimileri."
devamını gör...

zamanla öğrenilen şeyler

hiçbirimizin hayatı ve sahip olduğu şartlar kolay değil. bunu biliyordum ama içselleştiremiyordum.
hayat sadece siyah ya da beyaz gibi geliyordu. kesin kararlar ve peşin hükümler arasında yuvarlanıyordum. bilmiş tavırlarım vardı ve bir insan ya sadece iyi ya da katıksız kötü olmalıydı.

son zamanlarda bu düşünceleri arkama aldığımı, aslında insanların kendi deneyimlerine göre şekil aldığını fark ettim.
hoş değil üst perdeden bakmak ve peşin hükümlü olmak. ortalama bir insanın hayatta kalmaya dair çeşitli hayalleri, hataları ve başarıları var. çocuk yanları, travmaları, aileleri var.
ve aynı zamanda hepimizde bitmeyen bir sevilme arzusu, onaylanma güdüsü var. kimse hayata dair iştahını kaybetmek istemiyor. herkes kendi düzeninde enerji, neşe ve güzellikler diliyor.

bugün yolda birlikte yürünen anne, baba, kardeş, eş, çocuk, dost, kedi, köpek, kuş... tüm bunların yaşamımızda bir süresi var. fark etmek ve an'a sarılmak gerek.

her şey büyüyecek ve şimdi katlanılması elzem olan şeyler yarın olgunlaşıp meyve verecek.

benim hayatta öğrendiğim en büyük şey sanırım bu devinim.

hiçbir şey kalıcı değil. bilinmezliğe gözü kapalı atlar insan, karanlıklara düşüp çıkar, hayatı ıskalar bazen, yaşar elbet bir şekil. belki ömrünün son günü kendini öğrenir.

her şey geçer ve her şey değişir. değişim hayatın ve heyecanın kendisidir, diri tutmak gerekir.
devamını gör...

hayatı güzel kılan detaylar

uykusundan uyanıp kalkmamı isteyen, ne istediğini sorduğumda sadece "seni çok seviyorum" deyip uyumaya devam eden bir oğlum var benim.
hayatın en güzel detayı bu.
daha ne isteyim?
devamını gör...

insanın sıradan biri olduğunu anlaması

sizce de kişinin diğerlerinden farklı olduğunu düşünmesi gayet olağan ve iyi niyetli bir çaba değil mi? hiçbirimiz unutulma hakkımızı kullanmak istemeyiz neticede, kafamızda kurduğumuz hayale odaklanır egomuzu besleriz. fakat gelin görün ki şu afili gezegende minicik bir kum tanesiyiz. kendimizle yüzleşmek zor olsa da kafamızda konumladığımız değer paha biçilemez. sözün özü kimseden bi farkımız yok, ayrı ayrı her birimiz sıradan birileriyiz.
devamını gör...

düşündüğünü söylemeden anlaşılmak istemek

sen sessizliğinle anlaşılmak istersin hayat beklemez, kimse beklemez. zaman sabit değildir, sen sessizce beklerken senden çok şey götürür.
dünya bizim etrafımızda dönmüyor, ayak uydurmak zorunda olan biziz.
iletişim çok şeydir, pasif agresif olmak hiçbir şey.
susarak anlaşılmayı beklemek hiçbir zaman tatmin edici cevaplara götürmez.
devamını gör...

hakkari'de tecavüz edilen esra

bu kadarı da olmaz dediğimiz şeyler oluyor, ülkenin dört bir yanı çürük, her yer pis kokuyor. lanet olsun bu düzene. biz konforlu yaşamlarımızda "bu kadarı olmaz ama" diye söylenip yan odaya geçtiğimizde unutup yaşama devam edebiliyorsak lanet olsun bu düzene. küçücük bir çocuk aklımızın almadığı şeylerle sınanıp kendini öldürebiliyorsa lanet olsun bu düzene. sorumluları ayan beyan belliyken elini kolunu sallaya sallaya sokakta geziyorsa lanet olsun bu düzene.
lanet okumak da işe yaramıyor lanet olsun bu düzene.
devamını gör...

bir fotoğraf bir şiir

kullanıcı tarafından yüklenmiş görsel

"sana buraya bazı şeyler koyuyorum. yol boyunca aklında olsun. lazım olursa açar okursun, olmazsa da olsun, bir zararı yok burada dursun.

şuraya bir cümle koydum. bırak, acımızı birileri duysun. hem zaten şiir niye var? dünyanın acısını başkaları da duysun!

acı mıhlanıp bir kalpte durmasın. ortada dursun. olur ya biri eline alır okşar, biri alnından öper. az unutursun.

buraya tabiatı koydum. ağaçları, suyu, ovayı, dağı. onlar bizim kardeşimiz, çok canın sıkılırsa arada onlarla konuşursun.

buraya, küçük mutlu güneşler koydum. günlerimiz karanlık ve çok soğuyor bazı akşamlar, ısınırsın.

buraya, bir inanç bir inat koydum. tut ki unuttun, tekrar bak, o inat neyse, sen osun.

buraya yolun yokuşunu koydum. bildiğim için yokuşu. zorlanırsa nefesin, unutma, ciğer kendini en çabuk onaran organ, valla bak, aklında bulunsun.

buraya umutlu günler koydum. şimdilik uzak gibi görünüyor, ama kimbilir, birazdan uzanıp dokunursun.

buraya bir ayna koydum arada önüne geç bak; sen şahane bir okursun. mesai saatlerinde çaktırmadan şiir okursun. n'olcak ki, bırak patronlar seni kovsun!

burada bir tutam sabır var. kendiminkinden kopardım bir parça, (bende çok boldur) lazım oldukça ya sabır ya sabır, dokunursun.

burada güzel çaylar var. bu aralar senin için çok önemli. bitki çayları, kış çayları, şuruplar, kompostolar. demlersin, maksat midene dostluk olsun.

şuraya youtube'dan müzikler, bach dinle filan, koydum. ama müzik konusunda sen benden daha iyisin, koklayıp buluyorsun.

buraya bir silkintiotu koydum. kırk dert bir arada canına yandığım, kırkına birden deva olsun."

birhan keskin
kargo
devamını gör...

erken büyümek

sağlıklı bir zihne sahip insanlar gereksiz alınganlıklardan kaçınırlar. hayatın karmaşık şartlarının yalnızca kendilerine işlemediği fikri gibi.
herkesin belleğinde türlü anılar ve yaşanmışlıklar... herkesin ayları, yılları, şartları farklı farklı.
kimi zihninin gölgesinden dışarı çıkamazken, kimine göre yaşananlar hep bir fotoğraf karesi.
kimi hayata karışırken kimi havaya karışmak ister. kimi erken büyür ama bilmez ki erken büyümek demek düşündüğün yerde kayıtlı olmak demek.
ve bu erken büyüyenler hep çocuk kalmak ister, büyütemedikleri çocukluklarını yetişkinliklerinde büyütürler.
her şey zamanında güzel, zamanında büyümek güzel, her şeyin farkında olup kendinden taviz vermemek mesela, bu da güzel. önce kendini yaşa.
erken büyüyenlerin ömrü verdikleri hep bu tavizlerle geçer, hızlı öğrenme ve erken tüketme döngüsü.

başka yaşamlar ve sonu mutlu biten olasılıkların dehlizinde "yaşam büyük amenna, ama ben de biraz azalsam" an'a ve hayata bu kadar er davranmasam.
devamını gör...
devamı...

normal sözlük'ü kullanarak 3. parti dahil tarayıcı çerezlerinin kullanımına izin vermektesiniz. Daha detaylı bilgi için çerez ve gizlilik politikamıza bakabilirsiniz.

online yazar listesini görmek için lütfen giriş yapın.
zaman tüneli köftehor rehberi portakal normal radyo kütüphane kulüpler renk modu online yazarlar puan tablosu yönetim kadrosu istatistikler iletişim