1.
Çoktan unuttuk ekmeğin tadını, ağaçların sesini ve esen rüzgarın yumuşaklığını…
son tanımları
2.
sözlük yazarlarının söylemek istedikleri
günaydın sevgili sözlük dostları, bir süredir buralarda takılmıyorum.
fakat bugün buraya bir şeyler yazmak istedim, birkaç dakika önce bu istek belirdi içimde, uzun zamandır içimi kemiren fakat az önce somut olarak tekrar içselleştirdiğim bir olay nedeni ile.
bazı eski dostlar, eğer hala buradalarsa, bilirler ki ben dalyan'da yaşıyorum (hayır kavgaya çağırsanız gelmem, açık adres paylaşmam) ve burası canım ülkemin en turistik yerlerinden birisi. öyle ki yaz sezonunda bu küçük kasaba neredeyse yarı yarıya yabancı nüfusuna ev sahipliği yapıyor.
ben de doğal güzelliğinin tadını çıkartmak, sağlıklı bir hayat sürmek ve güne enerjik başlamak için fırtınalar kopmadığı sürece her sabah altı suları bisiklet sürmeye çıkarım. erken bir saat olması nedeniyle çok fazla insanla karşılaşmıyorum ama karşılaştığım insanların oranı da aynı nüfus gibi neredeyse yarı yarıya, türkler ve avrupalı * turistler.
velhasıl, canım vatandaşlarımın yüzü, ki çoğu köylüm olur, en ufak gülümsemeden yoksun, yaşama sevincinden çok uzakta sadece toprağın altına girmeye bir gün daha yakınlar ve gün sayıyorlar gibi. tanıdık tanımadık herkese selam vermeye çalışıyorum ama geri dönüş alabildiğim selamların sayısı o kadar az ki... hatta bazen selam verdiğim için sinirli bir tavır bile takınıyorlar.
diğer yandan diğer ülke vatandaşlarına bakıyorum, yaşları kaç olursa olsun gözlerinin içi gülüyor, ben kafamı kaldırır kaldırmaz selam veriyorlar hiç yoksa gülümsüyorlar ve hatta bir şey bulurlarsa onun üzerinden kısa bir sohbet bile başlatıyorlar.
her sabah beni ayakta tutacak hormonlarım tavan yapsın diye bisiklet sürmeye çıktığım zamanlarda bile bir memleket meselesi sarıyor etrafımı. tüm dünyanın 'misafirperver' dediği canım vatandaşımın boynu o kadar bükülmüş, öyle bir yaşam savaşı içinde ki samimi bir selama bile yüz çevirir olmuşlar. ve bu yüzden onlara 'neden' diye sitem bile edemiyorum.
ne çalmışlar bizden ne kadar zarar vermişler her duygumuza nasıl bir tahribat bırakmışlar, inanın her sabah bunu deneyimlemek o kadar zoruma gidiyor ki...
yetmiş yaşında bir ingilizin gözlerindeki yaşam sevincini yirmi yaşındaki hemşerimde görememek anlık bir huzursuzluk veriyor bana. ne yapabilirim, elimden ne gelir ya da nasıl kurtuluruz bundan inanın hiç bilmiyorum ve yine karabulutlar çöküyor üstüme.
neyse güzel bir sabah manzarası bırakıp öyle gideyim (bkz: günaydın sözlük)
fakat bugün buraya bir şeyler yazmak istedim, birkaç dakika önce bu istek belirdi içimde, uzun zamandır içimi kemiren fakat az önce somut olarak tekrar içselleştirdiğim bir olay nedeni ile.
bazı eski dostlar, eğer hala buradalarsa, bilirler ki ben dalyan'da yaşıyorum (hayır kavgaya çağırsanız gelmem, açık adres paylaşmam) ve burası canım ülkemin en turistik yerlerinden birisi. öyle ki yaz sezonunda bu küçük kasaba neredeyse yarı yarıya yabancı nüfusuna ev sahipliği yapıyor.
ben de doğal güzelliğinin tadını çıkartmak, sağlıklı bir hayat sürmek ve güne enerjik başlamak için fırtınalar kopmadığı sürece her sabah altı suları bisiklet sürmeye çıkarım. erken bir saat olması nedeniyle çok fazla insanla karşılaşmıyorum ama karşılaştığım insanların oranı da aynı nüfus gibi neredeyse yarı yarıya, türkler ve avrupalı * turistler.
velhasıl, canım vatandaşlarımın yüzü, ki çoğu köylüm olur, en ufak gülümsemeden yoksun, yaşama sevincinden çok uzakta sadece toprağın altına girmeye bir gün daha yakınlar ve gün sayıyorlar gibi. tanıdık tanımadık herkese selam vermeye çalışıyorum ama geri dönüş alabildiğim selamların sayısı o kadar az ki... hatta bazen selam verdiğim için sinirli bir tavır bile takınıyorlar.
diğer yandan diğer ülke vatandaşlarına bakıyorum, yaşları kaç olursa olsun gözlerinin içi gülüyor, ben kafamı kaldırır kaldırmaz selam veriyorlar hiç yoksa gülümsüyorlar ve hatta bir şey bulurlarsa onun üzerinden kısa bir sohbet bile başlatıyorlar.
her sabah beni ayakta tutacak hormonlarım tavan yapsın diye bisiklet sürmeye çıktığım zamanlarda bile bir memleket meselesi sarıyor etrafımı. tüm dünyanın 'misafirperver' dediği canım vatandaşımın boynu o kadar bükülmüş, öyle bir yaşam savaşı içinde ki samimi bir selama bile yüz çevirir olmuşlar. ve bu yüzden onlara 'neden' diye sitem bile edemiyorum.
ne çalmışlar bizden ne kadar zarar vermişler her duygumuza nasıl bir tahribat bırakmışlar, inanın her sabah bunu deneyimlemek o kadar zoruma gidiyor ki...
yetmiş yaşında bir ingilizin gözlerindeki yaşam sevincini yirmi yaşındaki hemşerimde görememek anlık bir huzursuzluk veriyor bana. ne yapabilirim, elimden ne gelir ya da nasıl kurtuluruz bundan inanın hiç bilmiyorum ve yine karabulutlar çöküyor üstüme.
neyse güzel bir sabah manzarası bırakıp öyle gideyim (bkz: günaydın sözlük)

devamını gör...
3.
hayatta en nefret edilen şey
bugünlerde emeklerin boşa gitmesi olayından çok nefret ediyorum. bu dediğim şey hepimiz için geçerli aslında, sizin emeklerinizin boşa gitmesinden de nefret ediyorum çünkü bu ülkede hepimiz heba oluyoruz
devamını gör...
4.
hayatın şu ana kadar size kazandırdığı en anlamlı tecrübe
arkadaşlara sahip olmak güzel fakat asla bir zorunluluk değil
he bir de mutluluk olayları nasıl yorumladığına bağlı olayların kendisine değil
he bir de mutluluk olayları nasıl yorumladığına bağlı olayların kendisine değil
devamını gör...
5.
sözlük yazarları bu fotoğrafta ne görüyor sorusu
toplumun parçalara ayrılma sorunu resmedilmiş.
aslında özüne baktığınızda her biri benzer renkleri ve aromaları taşıyor fakat bir topluluk ileride diğeri ise geride duruyor. kuvvetle muhtemel kendi durdukları cenahı savunuyorlar ve diğer gruba karşı düşmanlık ediyorlar. hangi grubun daha lezzetli olduğunu belirleyen bir üst akıl var ve bu gruplaşmaya bu akıl sebebiyet veriyor. fakat onlar bunun farkında olmadan kendi davalarına körü körüne sarılmış durumdalar. bu yolda asıllı asılsız yüzlerce argüman türetmiş ve inanmaya başlamışlar bile.
bir de arada kalan bir azınlık var. bu görseldeki başrol o aslında. ne oraya ne de buraya mensup olabilmiş o azınlık. deyim yerindeyse arafta kalmışlar, kimi zaman cereyanda kaybolmuşlar. kalplerindeki filizlenmeyi korumak istiyorlar, bir kıyıya yanaşmak istemiyorlar ama ezildikçe ezilmeye devam ediyorlar. varoluşsal sancılar asla peşlerini bırakmıyor.
ne yazık, bir taraf olmayanlar bertaraf oluyor.
aslında özüne baktığınızda her biri benzer renkleri ve aromaları taşıyor fakat bir topluluk ileride diğeri ise geride duruyor. kuvvetle muhtemel kendi durdukları cenahı savunuyorlar ve diğer gruba karşı düşmanlık ediyorlar. hangi grubun daha lezzetli olduğunu belirleyen bir üst akıl var ve bu gruplaşmaya bu akıl sebebiyet veriyor. fakat onlar bunun farkında olmadan kendi davalarına körü körüne sarılmış durumdalar. bu yolda asıllı asılsız yüzlerce argüman türetmiş ve inanmaya başlamışlar bile.
bir de arada kalan bir azınlık var. bu görseldeki başrol o aslında. ne oraya ne de buraya mensup olabilmiş o azınlık. deyim yerindeyse arafta kalmışlar, kimi zaman cereyanda kaybolmuşlar. kalplerindeki filizlenmeyi korumak istiyorlar, bir kıyıya yanaşmak istemiyorlar ama ezildikçe ezilmeye devam ediyorlar. varoluşsal sancılar asla peşlerini bırakmıyor.
ne yazık, bir taraf olmayanlar bertaraf oluyor.
devamını gör...
8.
yemek arası veremeyecek kadar yoğun çalışmak
lise ve üniversitede böyle çalışmanın kölelik olduğunu savunur, hiçbir şirketin işini kendi hayatımdan önceye koymayacağımı düşünürdüm. *
şimdi teams ajandam ile uzun uzun bakışıyoruz. çarkın dişlisi değil çarkın ta kendisi oldum
şimdi teams ajandam ile uzun uzun bakışıyoruz. çarkın dişlisi değil çarkın ta kendisi oldum
devamını gör...
9.
kalbi kırılmış bir erkeğe iyi gelecek şeyler
bir şey iyi gelmez. o kalp kırıldığı yerden çürür, kurur ve düşer. belki yerine yenisi filizlenir bir bahar sabahında ama yine de eskisinin yerini dolduramaz. çürük dişi çektirip yeni diş yaptırınca dil alışamaz ya hani öyle bir şey işte
devamını gör...
11.
alttaki yazara film repliği bırak
yaşayanların bir çoğu ölümü hak eder. ölenlerin bazıları da yaşamı. yaşamı onlara geri verebilir misin?
devamını gör...
12.
benim ile yola çıkanlar hani
fark etmiyoruz ama yolun kendisi bu aslında. yola çıktıklarımız, yarı yolda bırakanlar ve yarı yolda bıraktıklarımız. sonra yolun yarısında bize katılanlar belki de habersizce teğet geçenler. hep onlar sayesinde tüm kıvrımları, virajları ve de yokuşları yolumuzun.
birgün sonuna geleceğiz ve geride sadece bir adımlık toprak göreceğiz. tıpkı önümüzde duran bir avuçluk toprağı gördüğümüz gibi.
oğuz aksaç bu ülke için çok büyük bir müzikal değerdir. sesi kendisine bir armağandır belki ama müzik bilgisi, bu coğrafya üzerindeki bilgisi ve de sevgisi sesi olmasa bile onu el üstünde tutmamıza yeterdir
birgün sonuna geleceğiz ve geride sadece bir adımlık toprak göreceğiz. tıpkı önümüzde duran bir avuçluk toprağı gördüğümüz gibi.
oğuz aksaç bu ülke için çok büyük bir müzikal değerdir. sesi kendisine bir armağandır belki ama müzik bilgisi, bu coğrafya üzerindeki bilgisi ve de sevgisi sesi olmasa bile onu el üstünde tutmamıza yeterdir
devamını gör...
13.
sözlük yazarlarının attığı sololar
beş yıl öncesine aitmiş. beş yıl önce bunu yapan şimdi neler neler
devamını gör...
16.
blackmore's night
ritchie blackmore gitar konusundaki üç idolümden birisidir, ne kadar sevdiğimi kelimelere dökemem. candice abla ile sahneyi paylaşması ve o mükemmel enerjiyi tutturması da gençlik hayallerimden birisiydi.
şöyle bir melodiyi yazması bile kendisinin ne kadar zamansız olduğunu ve vizyonunun nerelerden nerelere uzandığını göstermeye yeter
şöyle bir melodiyi yazması bile kendisinin ne kadar zamansız olduğunu ve vizyonunun nerelerden nerelere uzandığını göstermeye yeter
devamını gör...
17.
normal sözlük'ün gececi yazarları
two years of nights have turned me into a nocturnal animal
devamını gör...
18.
kalp kırığı
cam kırıklarına benzer. bir parça on bin parçaya ayrılır, her bir tanesi onu kıranı yansıtır. toplamak istersen senin elini kanatır, toplamazsan kırıldığı yerden bir daha kimse geçemez. sonuçta kim ister ki cam kırıkları dolu bir yere çıplak ayakla basmayı?
geçmiş olsun.
geçmiş olsun.
devamını gör...
19.
geceye bir arabesk şarkı bırak
yağmurlu geçen bir nisan ayının son günleri.
peki benim böyle feryadımı duymuyor musun?
peki benim böyle feryadımı duymuyor musun?
devamını gör...