1.
garsonluk gibi özel nitelik gerektirmeyen işler için bile bir ton şart koyan, milleti sabahtan akşama kadar köle gibi çalıştırıp ancak temel ihtiyaçlarını karşılamaya yetecek kadar(?) maaş veren, çalışanlarının hakkını yiyen ve başkaları tarafından da çalışanlarının haklarının yenmesine göz yuman işverenlerin; asgari ücretle doktoralı mühendis çalıştırdığı için övünen kurum başkanlarının; astlarına görev tanımlarında yer almayan sorumlulukları yükleyen, yeri geldiğinde de onların fikirlerine ve yaptıkları işlere el koyup bütün takdiri toplayan amirlerin yer aldığı ülkede komik kaçan söylemdir. insanlar mecbur kalınca gayet de güzel iş beğenip çalışıyor, istedikleri şey insan muamelesi görmek ve emeklerinin karşılığını almak.
devamını gör...
2.
her ne kadar ülkedeki iş sektörleri gerçekten bokum gibi olsa da aslında kısmen katıldığım söylemdir. abi ya bahçe sulama/bakımı gibi vasıfsız bir iş için piyasadaki en yüksek fiyatı "adam gibi" vererek bile eleman bulamıyorsun adam yok uyanamadım yok belim ağrıyo diye bahaneler uyduruyor sonra da iş yok.. kimisi çalışmamak oyalanmak için masustan alet edevatı kırıyor. bakıcılık işi ile uğraşan(en az bir öğretmen maaşı kadar da maaş alan) sanki otel müşterisi zannediyor kendini ufak bir yeri temizlemesini istiyorsun ben temizlikçi değilim diye küstahlık ediyor. zaten türk birini de bulamıyorsun artık çalıştırmak için kaldı ki türkçesini ancak anladığımız özbek/afganlar bulunuyor ama bir yerden sonra onlar da pek çalışmak istemiyor. saçma sapan yüzlerce üniversite türedi mezununa hiçbir şey katmayan, buralardan mezun olan adam diplomam var deyip çalışmak istemiyor hiçbir şeye yeteneği uzmanlığı olmayan liseyi bile bitirmemiş biri bir yerlerin ceosu olma zengin biriyle evlenme havalarında.
bu söylemi yadırgadığım kısımlar da var tabii donanımlı hayatını okumaya vermiş 3-4 küsür dil öğrenmiş sanatkar, eğitmen zeki yetenekli insanlar olması gerektiği yerler yerine süpermarket kasiyerliği güvenlik görevlisi kuryelik gibi işlerde çalışıyor asgari ücrete kimisine 2-3 kişilik iş devrediliyor kimisi geç saatlere kadar ek ücret almadan çalışıyor. kimisi kendi sektöründe iş diye dolandırıcı saçma sapan yerlerde çalışmaya başlıyorlar öğle yemeği bile verilmiyor paraları ödenmiyor tehdit ediliyor karakolluk mahkemelik olunuyor. * sonuçta bu söylemi yapan bu koşulları kabul eder miydi gerçekten üniversiteden mezun olduktan sonra eğer üniversite mezunuysa?
bu söylemi yadırgadığım kısımlar da var tabii donanımlı hayatını okumaya vermiş 3-4 küsür dil öğrenmiş sanatkar, eğitmen zeki yetenekli insanlar olması gerektiği yerler yerine süpermarket kasiyerliği güvenlik görevlisi kuryelik gibi işlerde çalışıyor asgari ücrete kimisine 2-3 kişilik iş devrediliyor kimisi geç saatlere kadar ek ücret almadan çalışıyor. kimisi kendi sektöründe iş diye dolandırıcı saçma sapan yerlerde çalışmaya başlıyorlar öğle yemeği bile verilmiyor paraları ödenmiyor tehdit ediliyor karakolluk mahkemelik olunuyor. * sonuçta bu söylemi yapan bu koşulları kabul eder miydi gerçekten üniversiteden mezun olduktan sonra eğer üniversite mezunuysa?
devamını gör...
3.
gençleri bok gibi ortamlarda, mobingle sokakta suratına dahi bakmayacakları insanlarla çalışmaya zorlayıp üzerine bir de temel ihtiyaçlarını dahi karşılayamayacakları bir maaş veriyorsunuz. o zaman tabii ki beğenmezler. bu şartlarda kim niye çalışsın?
devamını gör...
4.
işin gerçeği gençler iş beğenmiyor değil gençler sömürülmek istemiyor.
ama gel gör ki hiçbir insan evladı bunu istemez ama bir yerden de seve seve başlamak lazım.
değirmenin suyu başka türlü dönmüyor. asalak gibi yaşamaktansa her halükarda çalışmak iyidir.
bir birey olabilmenin en önemli kıstası kendin kazanıp ayaklarının üstünde durabilmektir. diğer türlü çamaşır mandalı gibi görünüyorsun.
ama gel gör ki hiçbir insan evladı bunu istemez ama bir yerden de seve seve başlamak lazım.
değirmenin suyu başka türlü dönmüyor. asalak gibi yaşamaktansa her halükarda çalışmak iyidir.
bir birey olabilmenin en önemli kıstası kendin kazanıp ayaklarının üstünde durabilmektir. diğer türlü çamaşır mandalı gibi görünüyorsun.
devamını gör...
5.
türkiye'de 77 özel üniversite var bunların 44 tanesi sadece istanbul'da.
aileler çocuklarını okutabilmek için özel üniversitelere gönderiyor. tabi ki buna gücü olanlar olmayanlarda borçlanıp gönderiyor. aslında anasaya göre."eğitim kurumları, dil, ırk, cinsiyet ve din ayrımı gözetilmeksizin herkese açıktır. eğitimde hiçbir kişiye, aileye, zümreye veya sınıfa ayrıcalık tanınamaz (m.4). eğitimde herkese fırsat ve imkan eşitliği sağlanır." bu durumda parası olan okuyor.eştlik ortadan kalkıyor. hiçbir beceresi olmayan çocuklar baba parasıyla üniversitesite mezunu oluyor bu durumda da kimse sıradan işlerde çalışmak istemiyor ya da kendine yakıştıramıyor.
özel üniversitelerin kapıtılması gerekir.
aileler çocuklarını okutabilmek için özel üniversitelere gönderiyor. tabi ki buna gücü olanlar olmayanlarda borçlanıp gönderiyor. aslında anasaya göre."eğitim kurumları, dil, ırk, cinsiyet ve din ayrımı gözetilmeksizin herkese açıktır. eğitimde hiçbir kişiye, aileye, zümreye veya sınıfa ayrıcalık tanınamaz (m.4). eğitimde herkese fırsat ve imkan eşitliği sağlanır." bu durumda parası olan okuyor.eştlik ortadan kalkıyor. hiçbir beceresi olmayan çocuklar baba parasıyla üniversitesite mezunu oluyor bu durumda da kimse sıradan işlerde çalışmak istemiyor ya da kendine yakıştıramıyor.
özel üniversitelerin kapıtılması gerekir.
devamını gör...
6.
akçomarların azıcık paraya razı olmasından dolayı herkesi kendi gibi köle olmaya razı olacaklarını sanmasından ileri gelen dandik bir söylemdir.
devamını gör...
7.
işverenler haftanın en az 6 günü,günde en az 10-12 saat çalışan asgari ücretli veya asgari ücretin biraz üstünde ucuz işçi aradıklarındandır. yoksa ver gence en az 25.000 tl+mesai ve günde 8 saat çalışma+haftasonu veya hafta içi 2 gün izin bak bakalım işsizlik kalıyor mu.
hep patronların açgözlülüğü başka bir şey değil. her işveren hakkını verse işçiler de hakkıyla çalışır.işvereni yukarlara taşır.
hep patronların açgözlülüğü başka bir şey değil. her işveren hakkını verse işçiler de hakkıyla çalışır.işvereni yukarlara taşır.
devamını gör...
8.
koca koca adamlar, "gençler iş beğenmiyor, ücret beğenmiyor, bir işte birkaç hafta durup kaçıyorlar" diye gevşek gevşek konuşuyorlar.
yahu uyanın!
onca mobbingi niye çeksin bu çocuklar?
niye sabah akşam sırf orada işe alındı diye hırpalanmaya, psikolojik tacizlere, beş para etmez tiplerin onları dışlamaya alışmasına, eziklenmeye, alaya tahammül etsinler?
biraz üstte olan (şef, müdür, amir vs.) biraz aşağıda ya da farklı olana hayatı zehir ediyor. (maaş diye verdikleri parayı es geçiyorum)
meselenin birde bu tarafı var.
yahu uyanın!
onca mobbingi niye çeksin bu çocuklar?
niye sabah akşam sırf orada işe alındı diye hırpalanmaya, psikolojik tacizlere, beş para etmez tiplerin onları dışlamaya alışmasına, eziklenmeye, alaya tahammül etsinler?
biraz üstte olan (şef, müdür, amir vs.) biraz aşağıda ya da farklı olana hayatı zehir ediyor. (maaş diye verdikleri parayı es geçiyorum)
meselenin birde bu tarafı var.
devamını gör...
9.
geleceğini, hayallerini, uzun vadeli plan yapma hevesini çaldığınız gençlerin öyle saça böyle tarak diyerek ileriyi düşünmeden günübirlik yaşamaya başlamasının tezahürü söylem.
bu şartları biz ve seçtiğimiz yöneticiler sağladı. şimdi şikayet etme hakkımız yok.
o çocuklar biliyor ki bilmem ne partisi zıkkımın kökü kollarından gelip, il-ilçe başkanından referanslı olmadıkça ömür boyu çalışsalar da bir ev hatta araba sahibi bile olamayacaklar.
avrupa'da yaşıtının harçlığıyla aldığı bir araba için ömrünü tüketmek istemiyorlar.
iyisini de yapıyorlar.
kendimiz ettik kendimiz bulduk.
bu şartları biz ve seçtiğimiz yöneticiler sağladı. şimdi şikayet etme hakkımız yok.
o çocuklar biliyor ki bilmem ne partisi zıkkımın kökü kollarından gelip, il-ilçe başkanından referanslı olmadıkça ömür boyu çalışsalar da bir ev hatta araba sahibi bile olamayacaklar.
avrupa'da yaşıtının harçlığıyla aldığı bir araba için ömrünü tüketmek istemiyorlar.
iyisini de yapıyorlar.
kendimiz ettik kendimiz bulduk.
devamını gör...
10.
emeğin karşılığı alınsa böyle bir durum olmaz. köleliği kabullenmelerini istiyorsunuz. öyle bir dünya yok. üç kuruş para ver, her türlü mobing yap iş beğenmiyo de. oldu paşam.
devamını gör...
11.
yeni gençlerin en takdir ettiğim özelliği iş konusunda iş verenlere en ufak müdanası yok. iş veren eline fırsat geçtikçe bu ülkede çalışanını sürekli ezmiş ve alın terinin hakkını vermeyerek hırsızlık yapmıştır. işte o iş beğenmiyor dediğiniz gençler kendini ezdirmiyor en ufak müdahale de babamın işimi diyerek bağları koparıyor. yıllarca babanın işyeri gibi çalışan onlarca nesil sadece patronlara köle oldu.
devamını gör...
12.
valla isler beni begenmiyor.
beni begenseler ben calisicam.
beni begenseler ben calisicam.
devamını gör...
13.
genelde işle ilgili değil de maaşla ilgili problem yaşıyoruz ama bilemedim
devamını gör...
14.
çoğu şey durağan veya mantık dışı ilerliyor bu yüzden doğru olabilir bir söylemdir ama aynı şekilde gençler de haklıdır
bi de zaten iş neymiş uğraş dururken
biz niye iş diye gidip saatlerce duruyoruz allahim yardım et
bi de yarın pazartesi
modlar başlığı kaldırın acil
bi de zaten iş neymiş uğraş dururken
biz niye iş diye gidip saatlerce duruyoruz allahim yardım et
bi de yarın pazartesi
modlar başlığı kaldırın acil
devamını gör...
15.
10 saate yakın çalışıp asgari ihtiyaçlarını bile karşılayacak geliri elde edemediğinden olabilir mi acaba.
o da işi bulabilirse tabi,donanımlı okumuş gençleri deneyim adı altında beğenmeyip burun kıvıran işverenlerin olduğu yerde durum bu,çalışmadan işi öğrenip nasıl deneyim kazanacak o da ayrı bir komedi.
o da işi bulabilirse tabi,donanımlı okumuş gençleri deneyim adı altında beğenmeyip burun kıvıran işverenlerin olduğu yerde durum bu,çalışmadan işi öğrenip nasıl deneyim kazanacak o da ayrı bir komedi.
devamını gör...
16.
işveren tecrübe beğenmiyor,işçi maaş beğenmiyor.
yaş aldı başını gidiyor.
ölelim mi ne yapalım?
yaş aldı başını gidiyor.
ölelim mi ne yapalım?
devamını gör...
17.
sorun hiçbir zaman iş beğenmemek olmadı gençler için. sorun hep maaş, özlük hakları, çalışma şartları ve saâtleri oldu. çoğu işveren de bu durumun gayet farkında olduğu için evlilerin başvurularını tercih ediyor çünkü evli insanın bakmakla yükümlü olduğu ailesi nedeniyle sorun çıkarması çok daha nadirdir.
düşünün ki ülkenin %70'i açlık sınırı altındaki asgarî ücret dolaylarına çalışıyor ki taşrada bunu göremiyor çoğu çalışan. yani neredeyse hiç kimse insanca bir ücret alamıyor.
haftada 45 saât olması gereken mesai asla o kadarla kalmıyor. küçük işletmeler denetimsizliğin rahatlığıyla 100+ saâtler çalıştırıyor, genellikle asgarî ücretin bile altına. daha kurumsal firmalar ise bonuslara endeksliyorlar fazla mesai ücretlerini.
çoğu küçük işletme resmî tatilleri geçtim, haftalık izin bile kullandırmamak için taklalar atıyor.
sonra? soran olursa "gençler iş beğenmiyor" dersin. nasılsa 40 senedir "türkler tembel" kara propagandasına orta ve üst yaşlar inanmışlar.
düşünün ki ülkenin %70'i açlık sınırı altındaki asgarî ücret dolaylarına çalışıyor ki taşrada bunu göremiyor çoğu çalışan. yani neredeyse hiç kimse insanca bir ücret alamıyor.
haftada 45 saât olması gereken mesai asla o kadarla kalmıyor. küçük işletmeler denetimsizliğin rahatlığıyla 100+ saâtler çalıştırıyor, genellikle asgarî ücretin bile altına. daha kurumsal firmalar ise bonuslara endeksliyorlar fazla mesai ücretlerini.
çoğu küçük işletme resmî tatilleri geçtim, haftalık izin bile kullandırmamak için taklalar atıyor.
sonra? soran olursa "gençler iş beğenmiyor" dersin. nasılsa 40 senedir "türkler tembel" kara propagandasına orta ve üst yaşlar inanmışlar.
devamını gör...
18.
büyük bir ekonomik-kültürel-sosyolojik problemin tek cümleyle gençlerin sırtına yıkılması bu cümle.
özellikle beden gücü isteyen, ustalık isteyen işlere "çok yüksek" maaşla bile çalışan bulamadığını iddia eden işverenlere bu sorunun bir günde ortaya çıkmadığını hatırlatmak lazım. yükseköğretim giriş sınavlarında toplam 30 net yapan herkesi üniversite mezunu yapıp beyaz yakalı bir işe sokmak peşine düşüren bir sistem var. bu sistemi kim kurdu? kimin menfaati bu kadar çok üniversite? ailelere ve gençlere üniversite mezunu olur olmaz klimalı ofiste dolgun maaşla çalışacağı umudunu kim sattı?
öte yandan bir önceki jenerasyonun iş tanımıyla gençlerinki farklı. sabah sekizde bilgisayar açıp akşam beşe kadar tuşlara basmayı anlamsız buluyor gençler. onları anlamaya çalışmadan üfff iş beğenmiyorlar yorumunu yapıştırmak kimin sığlığı oluyor? yıllardır tam böyle işlerde çalışmış bir insan olarak ben de gençler gibi soruyorum, çok değil 100 yıl önceden bir insanı günümüze ışınlasak bu kadar çok bilgisayar başı insanın ne iş yaptığına nasıl anlam verebilir? bahçıvanın ektiği çiçekler burada, bizim işimizin çıktısı nerede? biz elimizle ortaya bir ürün çıkaramayan bir gruptayız. akşama kadar hareketsiz şekilde bedenimize zarar vererek çalışıyoruz, gençler de bunu saçma buluyor. hemen düşüncelerini küçümsemeden önce biraz düşünsek mi?
gençlerin artık içine doğdukları ortam farklı, daha başka ihtiyaçları var. birçok imkana zaten doğduklarında kavuşuyorlar. şimdi bu çocuklardan ayın ilk yarısını otobüsle, kalanında ise yürüyerek işe gitmelerini beklemek, kendi evine çıkma umudunu tamamıyla ellerinden almak, kuru ekmekle aylar geçirmelerini beklemek boş. 20-30 yaş arası asgari ücret alsınlar isteniyor. çünkü biz öyleydik deniyor. ama senin zamanında asgari ücretin alım gücü ile şimdiki bir değil. kıt kanaat sen geçiniyordun şimdi asgari ücretle yaşamak mümkün bile değil. dijital ihtiyaçları artarken kaynaklarını ellerinden alıp durumu "gençler iş beğenmiyor"a bağlamak biraz da kendi zekamızla, etik duruşumuzla ilgili itirafımız olur sanki.
özellikle beden gücü isteyen, ustalık isteyen işlere "çok yüksek" maaşla bile çalışan bulamadığını iddia eden işverenlere bu sorunun bir günde ortaya çıkmadığını hatırlatmak lazım. yükseköğretim giriş sınavlarında toplam 30 net yapan herkesi üniversite mezunu yapıp beyaz yakalı bir işe sokmak peşine düşüren bir sistem var. bu sistemi kim kurdu? kimin menfaati bu kadar çok üniversite? ailelere ve gençlere üniversite mezunu olur olmaz klimalı ofiste dolgun maaşla çalışacağı umudunu kim sattı?
öte yandan bir önceki jenerasyonun iş tanımıyla gençlerinki farklı. sabah sekizde bilgisayar açıp akşam beşe kadar tuşlara basmayı anlamsız buluyor gençler. onları anlamaya çalışmadan üfff iş beğenmiyorlar yorumunu yapıştırmak kimin sığlığı oluyor? yıllardır tam böyle işlerde çalışmış bir insan olarak ben de gençler gibi soruyorum, çok değil 100 yıl önceden bir insanı günümüze ışınlasak bu kadar çok bilgisayar başı insanın ne iş yaptığına nasıl anlam verebilir? bahçıvanın ektiği çiçekler burada, bizim işimizin çıktısı nerede? biz elimizle ortaya bir ürün çıkaramayan bir gruptayız. akşama kadar hareketsiz şekilde bedenimize zarar vererek çalışıyoruz, gençler de bunu saçma buluyor. hemen düşüncelerini küçümsemeden önce biraz düşünsek mi?
gençlerin artık içine doğdukları ortam farklı, daha başka ihtiyaçları var. birçok imkana zaten doğduklarında kavuşuyorlar. şimdi bu çocuklardan ayın ilk yarısını otobüsle, kalanında ise yürüyerek işe gitmelerini beklemek, kendi evine çıkma umudunu tamamıyla ellerinden almak, kuru ekmekle aylar geçirmelerini beklemek boş. 20-30 yaş arası asgari ücret alsınlar isteniyor. çünkü biz öyleydik deniyor. ama senin zamanında asgari ücretin alım gücü ile şimdiki bir değil. kıt kanaat sen geçiniyordun şimdi asgari ücretle yaşamak mümkün bile değil. dijital ihtiyaçları artarken kaynaklarını ellerinden alıp durumu "gençler iş beğenmiyor"a bağlamak biraz da kendi zekamızla, etik duruşumuzla ilgili itirafımız olur sanki.
devamını gör...
19.
hem gençleri hem de işverenleri anladığım bir konu.
şimdi işe "kötü" insanlar tarafından bakıyorum:
işverenler : piyasa belli. piyasadaki ortalama maaşlar belli. işverene göre verdiği para her zaman "iyi". siz hiç "ben az maaş veriyorum" diyen işveren gördünüz mü?
kafasında şu rahatlık var : ahmet beğenmezse mehmet beğenir.
çünkü ahmet de mehmet de aç. işveren bunu biliyor. siyasal islam mantığıyla ülkeyi öyle bir duruma getirdiler ki; halkın bir kesimi aşırı zengin, bir kesimi kendini idare edecek kadar yaşıyor, büyük kesimi ise fakir.
fakirlik çok istismar edilen bir durum.
normalde ahmet'in 100bin kazanıp, yoksulluk sınırının üzerinde maaş alması gerekiyor ama işveren açlık sınırının bile altındaki asgari ücret teklif ediyor.
çünkü mehmet ona bile razı.
gençler : hepsi üniversite mezunu pırıl pırıl gençler.
he şu dönemde lise mezunu kalabilen varsa bak onu zaten müzede sergilemek lazım.
ulan sokakta adım başı apartman üniversitesi var, anadolu'nun bozkırına gitsen üniversite var.
her yer "içi boş" üniversitelerle dolu artık.
e şimdi bir iki önceki nesil pek okumadığı için "ben üniversite mezunuyum" havalarında.
neyse, şimdi bu genç arkadaşımız bakıyor verilen maaşa : 30 civarı.
e bu çocuk zaten günde kahvaltı-öğle yemeği-akşam yemeği derken 1000 lira harcıyor.
yani maaşı sadece yemeğini karşılıyor.
o da doğal olarak o zaman oturayım evimde zaten hazır yemek var,
erken kalkma derdi yok,
sorumluluk yok,
emir almak yok vs derken ev hayatını seçiyor. (kendince haklı)
seçiyor ama işte bu noktada da yaşlı başlı ailesine yük oluyor.
asıl sorun bu noktada.
tamam çalışma, gerçekten karşılığını almayacaksın tatlım ama yaşlı başlı insanlara yük olmak da doğru değil.
şimdi işe "kötü" insanlar tarafından bakıyorum:
işverenler : piyasa belli. piyasadaki ortalama maaşlar belli. işverene göre verdiği para her zaman "iyi". siz hiç "ben az maaş veriyorum" diyen işveren gördünüz mü?
kafasında şu rahatlık var : ahmet beğenmezse mehmet beğenir.
çünkü ahmet de mehmet de aç. işveren bunu biliyor. siyasal islam mantığıyla ülkeyi öyle bir duruma getirdiler ki; halkın bir kesimi aşırı zengin, bir kesimi kendini idare edecek kadar yaşıyor, büyük kesimi ise fakir.
fakirlik çok istismar edilen bir durum.
normalde ahmet'in 100bin kazanıp, yoksulluk sınırının üzerinde maaş alması gerekiyor ama işveren açlık sınırının bile altındaki asgari ücret teklif ediyor.
çünkü mehmet ona bile razı.
gençler : hepsi üniversite mezunu pırıl pırıl gençler.
he şu dönemde lise mezunu kalabilen varsa bak onu zaten müzede sergilemek lazım.
ulan sokakta adım başı apartman üniversitesi var, anadolu'nun bozkırına gitsen üniversite var.
her yer "içi boş" üniversitelerle dolu artık.
e şimdi bir iki önceki nesil pek okumadığı için "ben üniversite mezunuyum" havalarında.
neyse, şimdi bu genç arkadaşımız bakıyor verilen maaşa : 30 civarı.
e bu çocuk zaten günde kahvaltı-öğle yemeği-akşam yemeği derken 1000 lira harcıyor.
yani maaşı sadece yemeğini karşılıyor.
o da doğal olarak o zaman oturayım evimde zaten hazır yemek var,
erken kalkma derdi yok,
sorumluluk yok,
emir almak yok vs derken ev hayatını seçiyor. (kendince haklı)
seçiyor ama işte bu noktada da yaşlı başlı ailesine yük oluyor.
asıl sorun bu noktada.
tamam çalışma, gerçekten karşılığını almayacaksın tatlım ama yaşlı başlı insanlara yük olmak da doğru değil.
devamını gör...
20.
