t: bazı insanlar tarafından hakkında yanlış fikirler edinilmiş, güzide, şirin istanbul ilçesi

üsküdar'ı muhafazakar olarak tanımlasak bile bu şu günlerde kafalarda oluşan tanma pek yakın değildir. eskiden hiç değildi, şimdilerdeyse değil. yobazlık yoktur ruhunda üsküdar'ın. kimse mini eteğiyle gezdiği için linç edilmez örneğin. şu günlerde olan biten bir şeyler varsa da bu üsküdar'ın fazlalığı değil, ülkenin geçirdiği dönüşümün neticesidir.

muhafazakardır ancak, örneğin kadıköy'e göre. oradaki gece hayatını bulamazsınız. merkezinde bol bol alkol alabileceğiniz yerler yoktur. hatta alkol servisi yapan büyük restoranların bir süre sonra kapanması (alkol servisi karı üzerinden hesap yapıldıysa) veya bu hizmeti sonlandırması gayet normaldir zira talep çok yoktur. fakat gidip kimse alkol alana karışmaz, restoranı taşlamaz. muhafazakar olarak addedilmesinin bir sebebi de sanırım merkezinde barındırdığı aziz mahmud hüdayi'nin türbesi ve dergahıdır.

denmiş ki bayramın ilk günü yabancı uyruklu insanların akınına uğramış. e üsküdar'ın suçu mu bu? istanbul'un neresi var uğramayan. moda sahilinde çekilmiş görüntüleri görmeyen yoktur. çimlere uzanıp keyifle iki bira içilen yerin durumu ortada. en seküler olarak görülen yerlerden biridir. ne yani şimdi, moda'nın ya da kadıköy'ün suçu mu bu yoksa memleketi yönetenlerin mi?

edit: yukarıda dolaylı olarak gönderme yaptığım yazar da aynı şeyleri söylüyormuş, hızlı okumanın kurbanı olmuşum :)

düzeltme faslını geçecek olursak merkezi oldukça hareketlidir. birçok yere ulaşım imkanı olduğu için transit ilçe merkezi olarak kullanılır. komşusu kadıköy'e yürünerek bile gidilebilir. altunizade istikametinden isterseniz avrupa yakasına, isterseniz ümraniye hattına geçersiniz. sahilden devam ederseniz boğaziçi köprüsü üzerinden yine avrupa yakası imkanı sunar. köprüye kırmazsanız sahili takip ederek beykoz'a kadar gidebilirsiniz. merkezden deniz ulaşımı ile eminönü'ne ve beşiktaş'a geçmek işten bile değildir. beş dakikada beşiktaş tabirini duymuş muydunuz? hah işte bu sözün sebebi ve hayat bulduğu ilçedir üsküdar. atlarsınız motor'a, deniz yoluyla göz açıp kapayıncaya kadar beşiktaş'ta olursunuz.

çarşısı oldukça hayat doludur. daha doğrusu hayat doluydu, şu son düzenlemelerle beraber biraz sekteye uğradı. balık pazarı, merkez pazar, hemen göbekteki kuruyemişçiler, restoranlar falan uçtu, biraz daha boşaldı oralar. son gittiğimde öyleydi en azından, yerine bir şeyler yapıldı mı bilemiyorum.

ilçeleri sadece merkezlerine göre değerlendirmemek lazım. semtlerine de bakmak lazım. garip geldi birileri ümraniye falan demiş. üsküdar, ümraniye? kendisi çok ama çok uzun zaman önce üsküdar'dan ayrıldı. neyse. semt ve mahallerinden biraz bahsedelim.

bir kere boğazın en güzel yerlerinden biri olan salacak'a sahip. ha, senelerce büfe ve sahilin zapt edilmesi terörüne uğradı. sahil yolunun iç kısmındaki salak saçma mekanlar yüzünden yeri geldi trafik kilitlendi yeri geldi farklı şeyler oldu. bunlar da değişiyor büyükşehir değişimi ile beraber. sorunlarıyla da olsa salacak güzel yerdir.

merkezden biraz ileride doğancılar vardır. çok şirin bir mahalledir kendisi. sessiz sakin, yaşanılacak yerdir.

acıbadem'i bildiniz mi? hep kadıköy'e yazılır hani? hah işte o acıbadem'in üst bölümleri üsküdar sınırları içindedir. anadolu yakasında yaşanılacak en nezih yerlerden biridir.

selamsız vardır örneğin yine merkeze yakın. nev-i şahsına münhasır bir semttir. roman vatandaşlara ev sahipliği yapar çoğunlukla. zaman zaman tehlikeli olarak addedilse bile bir ankara'nın çinçin'i değildir.

pek bilinmez, sahilin üst kısımlarında sultantepe isminde şirin mi şirin, merkezin kalabalığından uzak, süper ötesi bir semt bulunur. fethi paşa korusuna da ev sahipliği yapar.

sahilden az devam edersek kuzguncuk karşılar bizi. yine iddialı bir cümle olacak ancak istanbul'un en şirin semtlerinden biridir. sahil kısmında yılların değişimine inat eden balık restoranları (hem de alkol alabileceğiniz) güzel güzel pastaneler vardır. içeri doğru girince daha bir mahalle havası esmeye başlar. yolları, evleri görmeye, gezmeye değerdir. huzur verir.

biraz ötesi zaten beylerbeyi, pek söze gerek yok. sonra çengelköy karşılar bizi. yine belki pek bilinmez ama anadolu yakasının en hareketli, en hayat dolu semtlerinden biridir. istanbul'un birçok yerinde hayat saat 01:00'den sonra bitmese de çok azalırken, çengelköy'de bu saatler çok hızlı akar. sahilde yemek içmek için hemen her şey bulunabilir. salaş mekanlardan, "param çok mekan ciks olsun, ben de saçayım" konseptli olanlara kadar birçok alternatif vardır. tarihi çınaraltı çay bahçesi de buradadır. yıllara meydan okuyan servis konseptiyle hizmete devam eder. çok kaliteli hizmet beklemeyin, ortalama bir hizmet alırsınız ancak tıka basa doludur. boğazda, denize sıfır çay çorba içmek isterseniz en güzel yerlerden biridir. yer bulmak zordur, bu nedenle ortalarda başlayan masaya oturma macerası zaman zaman boşalanların yerine zıplamak suretiyle denize sıfır noktasına kadar gidebilir.

sahilden biraz daha devam edilirse yine iddia ediyorum, anadolu yakasının en güzel semtlerinden birine ulaşılır: kandilli. eski mahalle yapılarının yanında bol bol zengin usulü sitelerin (hani şu futbolcuların yerleştirildiği cinsten) iç içe girdiği, gezilesi, görülesi, yaşanılası bir yerdir. yeşili de boldur.

biraz daha ilerlersek küçüksu karşılar bizi. artık beykoz etkisi başlar bu semtte. yeşil daha da artar. çengelköy'ün yanından bile geçmeyecek olsa da ana caddesinin girişi geceleri ilginç bir şekilde hareketlidir. kebapçıların mekanı olmuştur burası. fakat bu kadardır, içeri doğru ilerlenirse hayat ölür.

çamlıca, bağlarbaşı, altunizade. birçoklarının aşina olduğu semtlerdir buralar, pek söze hacet yok.

üsküdar hakkında yazılacak çok şey var da, yazmaya kalkarsak kitap olur. zaten yazılmıştır da, hakkında kitaplar yazılacak kadar güzel bir ilçedir üsküdar. bu nedenle bence pek bilmeden, etmeden hayatta hiçbir şey hakkında atıp tutmamamız gerektiği gibi, üsküdar hakkında da pek atıp tutmamalıyız.
devamını gör...

t: insanı alıp başka bir diyara götüren parça

discovery albümündeki en sevdiğim, bütün müzik beğenimi düşündüğümde de muhtemelen tüm parçalar arasında rahatlıkla ilk 5'e sokacağım parçadır. arada loop'a sokup ne kadar dinlediğimi bile unuturum. parça diyorum ama kendisi bir entstrümental. yarım parça...

çok sade görünmesine rağmen muazzam bir etkisi vardır. parça başlangıcından bitişine kadar neredeyse aynı ritim, alltan yedirilen farklı dokunuşların desteğiyle devam eder ve biter. bazı parçalar kimilerinin üzerinde büyüleyici bir etki bırakır, diğerleri bunu anlayamaz. bu öyle bir parça işte.

bir yazar arkadaş albüm isminin farklı şekilde yazılmasıyla elde edilmiş demiş ya. evet farklı yazılınca yazılmış gibi, ancak bir de şöyle deneyin. üst üste bu ismi hızlıca söylemeye çalışın. veridis quo, veridis quo, veridis quo.... oldu mu sana discovery. zaten kendisi latince bir deyiş olan "quo vadis?" yani kabaca "nereye gidiyorsun" anlamından yapılmış bir söz oyunudur. nereye gidiyorsun, "keşif" (discovery) nereye?

diğer bir yazar arkadaş da klibini vermiş yukarıda ama klibi o değil, o bir hayran çalışmasıdır :)

klibi, kendilerinin yayımladığı animasyondaki ilgili bölüm olan şurasıdır:


doğrudan izlenirse pek bir şey anlaşılmaz, bence tüm albümü içeren animasyon izlenmeli. zaten türü seven hiç sıkılmayacaktır.

keyifli dinlemeler ve izlemeler.
devamını gör...

t: her platformun yaşam döngüsünde en az bir kere yapacağı açıklama

çok da şeeetmemek lazım, herkesin başına geliyor böyle şeyler :) hoş, iki güne yayılması cidden korkunç ama çölde kutup ayısına denk gelinmiş ne yazık ki. buradaki resmi açıklamada değinilmemiş ama datacenter civarında yaşanan fırtına esnasında yıldırım düşmüş ve hem birincil hem de ikincil network cıs olmuş. ileride yine sorunlar olur, olacaktır ama bu kadar büyüğünün yaşanması elbette daha küçük bir ihtimal.

eğer tercihiniz 'alamanlardan' yanaysa bari büyük abisini tercih edin. hetzner bir tık daha iyi gibi sanki :)

çok da parayı bulmayı beklemeye gerek yok bence yahu. aws, do falan düşünülse 80-100 dolares civarında yayla gibi sunucular kiralanabilir ki burası için fazla biledir bence. hoş, işin içinde olmayınca ihtiyaç tam olarak nedir bilemiyor insan ama içgüdülerim bana fazla fazla, hatta fazlasıyla yeteceğini söylüyor :) 100 dolares de bulamıyorsak bilemiyorum elbette :)

sorunlar hep olur, olacaktır ama bence bizim buradaki sıkıntımız iletişim oldu. ne olduğunu anlamadı birçok insan. ben twitter'a, instagram'a falan bakayım dedim ama görmedim bir açıklama. belki benim beceriksizliğim bilemiyorum. hani belki oralara bir girdi yapılabilirdi hızlıca, yapıldıysa özür. bir diğer alternatif de normal sunucudan bağımsız bir status sayfamız olabilir ancak kaç kişinin aklına gelir de gidip oraya bakar bilemiyorum :d ben bir bakındım var mı acaba diye ama google dönmedi bir şeyler, dedim demek ki yok :)

geçmiş olsun, bir daha yaşanmasın. en azından bu kadar büyüğü yaşanmasın diye temenni ediyorum zira illa ki sorunlar olacaktır, bu da gayet normaldir bu dünyada. diğer platformlar da yaşıyor, geçtim onları bankalar yaşıyor ve her dakika milyor milyor kaybediyorlar. sonra hepsi unutuluyor :)
devamını gör...

t: yapılan iğneye göre değişik sonuçları olan eylem

küçükken çok fazla iğne olduğum için bünyem alışık aslında. söylendiği gibi rahat olunduğunda, bir de işini yapan ehilse pek sorun olmaz. diğer türlü acı sonuçları olabilir. fake bkz: acı sonuçlar :d

fakat (uzatarak söylüyorum bu kelimeyi dramatik vurgu için), yukarılarda bir yazarın bahsettiği karışım mıdır nedir onu askere gidene kadar olmamıştım. cidden hasta olduğum bir gün hekime çıktığımda yazdı bir şeyler gönderdi içeri. sanırım herkesin hasta ayağına yatıp geldiği bir dönem olacak ki hekim, "yapın bu ip..ere birer tane karışım" demiş olsa gerek.

üç mal (askerde herkes mal oluyor) uzandık sedyelere, sağ olsun iğneyi yapacak askerler de bir ehil, bir ehil sormayın. zaten, arkadaşlar gelsin de biz de iğneyi sokalım diye bekliyorlar. üçümüze birden vurdular o zıkkımı. bünyesi alışık olan benim nevrim döndü. ayak ucumdan kafama kadar olan o acının geçmesi için bir on saniye kadar sedyeye sarıldığımı hatırlıyorum. ayağa kalkmak için yeltendiğimde iki kişiden birinin bayıldığını, diğerinin de kustuğunu gördüm. iğnenin vurulduğu taraf yine yukarıdaki yazarın söylediği üzere felç olmuştu. aldım bacağımı elime seke seke çıktım, sonra bir on dakika kaldım olduğum yerde. o gün bu gündür iğne vurulacakken "karışım mı lan o" diye ürperiyorum.

neyse, senelik askerlik anısı anlatma görevini de böylece erkenden halletmiş oldum. 2023'e kadar rahatım.
devamını gör...

çok ama çok büyük acı

destek için mesaj yazıldı, başka bir ortamdan destek olma durumum yok, burada da tek yapabileceğim sanırım buraya bir şeyler yazmak. deprem zamanı yaşananlar, yanlışlıklar hakkında birçok şey yazabilirim ama buradaki olaya saygımdan dolayı yapmak istemiyorum.

umarım bir an önce bulunur meral'in mezarı ve bu acıyı yaşayanlara da bir nebze teselli olur.
devamını gör...

t: insanın içini delen, damien rice şarkısı

ilk entry'de hikayesi verilmiş ancak böyle kuru kuru olmaz :) damien, bu hikayeyi birçok yerde ufak farklarla da olsa "sahneler". hikaye gerçek midir değil midir pek bilinmez. kendi başından geçtiğine, eve gelince bu parçayı yazdığına ve hatta kayıt esnasında da hafiften sarhoş olduğuna kadar birçok şey söylenir.

parça zaten muhteşem, üzerinde pek konuşmaya gerek yok sanırım. benim gözümde, damien, şarkılarına duygularını yansıtmayı başarabilen en nadir sanatçılardan biri. cheers darlin', the blower's daughter, delicate, 9 crimes, elephant ve niceleri, her biri insanın içine işliyor.

dedik ya "sahneler" diye, aralarında favorim olanı şudur:


birçok yerde, konser verilirken sıra bu şarkıya gelince ortam anında ufak bir sahneye döner. seyircilerin içinden bir kadın seçilir, masa kurulur, şarap şişeleri, kadehler gelir ve perde açılır. damien, anlatmaya ve yaşamaya başlar. belki de çok iyi bir oyuncudur bilinmez, bildiğimiz şey duygularını size geçirebildiğidir.

arada bir sekiz, on doz alırım. daha azı kurtarmıyor çünkü.

bu da bonus olsun. en azından baş kısmı biraz daha eğlenceli olan sürümü (koreli arkadaşlar sağ olsun):


ps: sünger, sünger.
devamını gör...

t: yaklaşık on beş sene önce piyasaya düşen, badem (grup) ) grubuna ait şarkı

(söyleyince kolay geliyor da, düşününce insan bir garip oluyor. tam on beş sene. halbuki dünmüş gibi hatırlıyorum. neyse, konumuz bu değil)

insanları farklı şekilde etkileyebilen bir parçadır. hemen herkes kendisini hayatının bir dönemindeki bir olayla eşleştirebilir mesela. ardından gözlerde bir hüzün yağmuru...

zamanında "sınav" filminde de kullanılmıştı. etkisinden bayağı bir süre çıkamamıştım. kahramanın yerine koydum kendimi. hayatımda öyle bir durum olmamasına rağmen, olsa acaba ne yapardım diye düşündüm. başından öyle bir olay geçenleri düşünemiyorum bile...

ilgili sahne:

devamını gör...

t: gereksiz arayış içeren başlık

yahu anlamıyorum, inanmıyorum diyenin inandığını neden iddia eder insan? ne geçecek eline? başın göğe mi erecek? yaradan seni cennetine mi sokacak bunu söyledin diye?

asıl mesele inanıyorum diyenin gerçekten inanıp inanmadığını idrak edebilmektir. niceleri var ki, inanıyorum demesine rağmen tutup yaratıcının koyduğu esas kuralları ayaklarının altında çiğnerken dillerinde hep inanç vardır. esas konuları hep sümen altı ederler, hak yerler, zulmederler, emeğin hakkını vermezler, taciz tecavüz ederler, yalan söylerler, nifak sokarlar, torpile önayak olurlar, hak görürler, normal görürler, liyakatı umursamazlar, insana, hayvana, doğaya saygıları yoktur, hep bana hep banadır ancak inanırlar öyle mi?

eğer dünyada inanmıyorum deyip de burada iddia edildiği gibi inananlar varsa ve sayıları 1'se, inanıyorum deyip de inanmayanların sayısı 1000'dir.
devamını gör...

t: alelade bir tercih yapmış kişi

çok büyütülmemesi lazım ancak başlıkta "en akıllı insanlardan" biri olarak tanımlandığını görünce gülesim geldi. yani, espriyse de güzel güldüm, öyle değilse de güzel güldüm. her türlü güldüm yani, sen çok yaşa.

"elin oğlu" okyanusun ötesinden faiz düşürüp yükseltiyor, burada senin g.t.ne giriyor bir şeyler ancak kripto para dediğin sanal, dolar değil öyle mi? kripto paranın fişini çekerler (tabire bak, hey yavrum hey) ancak dolara sen hükmediyorsun öyle değil mi? o yüzden adamlar bundan yaklaşık on beş sene önce dünyaya kobrayı salar gibi deli para saldıklarında, senin ülken bokunda boncuk bulmuş gibi harcadı, üretmeye yönelmedi şimdi de onun acısını çekiyor ama sanal olan şey sadece kripto paralar öyle değil mi?

çağı yakalayamayanlar ancak konuşurlar. bu bir trend, yatırım ve risk trendi. sen o trendi satın alırsın veya almazsın bu senin kararın ancak o karar seni "en akıllı insanlardan" biri yapmaz. yapacağı tek şey, o trendi doğru yakalayıp para kazanan akıllı insanların arasında olamayacak oluşundur. sen yine akıllı bir insan olabilirsin, ancak trendi yakalayan akıllı insanlar kümesinde olamazsın. iki insan arasındaki tek fark budur, biri trendi satın alır, diğeri almaz.
devamını gör...

t: köprüden önce son çıkış endişesi içeren hareketler

tek devlet, tek millet diye saydığımız şeylerin sonunda 'tek aile ve onun eşrafı, yetmez hatta yancıları' diye bir kalem yok. evet, röportajda söylenenler ağır fakat bu yapılanlar her iki taraf için de eşit derecede işliyor mu?

'milletin a.k' diyenler hala ihale almaya devam ediyorlar.
'akp'ye oy vermeyenler ahirette hesap verir, şeytanla işbirliği yapmış olurlar' diyenler hala ağızlarından salyalar saçarak başka fetvalar vermeye devam ediyorlar.
'sallıyorum her cuma bir ayet, bu bakara makara iyi' diyenlere geçtim bir şey olmayı, en son bir yerlerde büyükelçiydi, keyifle içkisini yudumluyordu.

bunlar insanları birbirine düşürmek için yeterli değil mi sayın kıt zekalılar? yoksa 'biz yaparsak sorun yok, karşı taraf yaparsa hukuk var, insanları birbirine düşürmezsiniz' mi denmek isteniyor?

geçtim bunları ülkenin başındaki kişi karşı tarafa (işin ilginç tarafı da bu, bu yönetici için bir karşı taraf var) güzel güzel hakaret edebiliyor, bir şey yapılabiliyor mu? (şakası bile komik)

kısacası bu işler öyle tek devlet, tek millet diye sıralamayla olmuyor. mesele ne millet ne devlet burada. güldürmeyin insanı.

ayrıca kadın tespit yapmış bence, hatta o kitle kendisi bile kabul ediyor. ağzına telefon sokulan dayı bile fırıldak gibi dönmüş, ağız dolusu hakaretler saydırıyordu iktidar partisine geçenlerde, bela okuyordu, verdiği oyları haram zıkkım ediyordu, kendi kendine hayıflanıyordu. e kabul ediyor işte adam gerizekalı olduğunu. bunu biri tespit etmiş ne var?

bu işleri zaman belirliyor. şu içinde bulunduğumuz zamanda gerizekalı olduğunu anlayanlar ve gelecek zamanda gerizekalı olduklarını anlayacak olanlar. başka bir yolu yok bunun.

işte, o zaman, birilerinin aleyhine işliyor. bu nedenle köprüden önce son çıkış endişesi başladı. zira, yeterli kitle uyanırsa ve onlar bu son çıkışı kaçırırlarsa karşı tarafta kendilerini nelerin beklediklerini çok iyi biliyorlar.
devamını gör...

t: bir iddia

iddianın kendisini pek tartışmak istemiyorum zira inanç konusu bizde futbol, siyaset konularında olduğu gibi pek tartışmaya müsait bir konu değil. ne yaparsak yapalım, şöyle kahvelerimizi içerken ya da içkilerimizi yudumlarken konuşabileceğimiz konular değil bunlar. tabi bunu toplumun geneli için söylüyorum. istisnalar kaideyi bozmaz.

hem birbirimizi ikna etmek durumunda mıyız? müslüman inansın, inandığı şeyin doğrusunu öğrensin, kimseyi de rahatsız etmesin. inanmayan da inanmasın, salsın inananları, tabi bireyin kendisine veya topluma zarar verilmedikten sonra yapsın bunu. zarar veriliyorsa da bence inancın kaideleri üzerinden değil, siyasi islam gibi meselenin en yanlış yönünü eleştirsin.

(peşin uyarı, kişisel düşüncemdir)
dünyadaki ceza meselesine gelecek olursak, bazı suçlar vardır ki ıslahı mümkündür. doğru düzgün ceza verilir, sonra birey tekrar topluma kazandırılır. bazı suçlar böyle mi? toplumda birileri karıncayı bile incitmezken, sivri sinek öldürmeyen insanlar aramızda dolaşırken bir başka grup gözünü kırpmadan hayvan demeden, insan demeden, canlı ayırt etmeksizin katliam yapabiliyor. bunu yaparken gözünü bile kırpmıyor.

neyin ıslahını yapacaksın arkadaş? bak daha topluca yapılanları örnek vermedim. yahudi katliamı diyeceğim ama komplo teorisyenleri falan gelir, onu da tartışırız diye korkuyorum, demeyeceğim. ruanda'da olan katliamı ya da kamboçya'da kızıl kmerler'in yaptıklarını nereye koyacaksın? bunu planlayanları, uygulayanları neyle ıslah edeceksin arkadaş?

madem ceza anlamsız, dünyada da öyle olmalı o zaman. yapanın yanına kar kalsın bunlar. yok kar kalmasın diyorsak naif insan duygularımızla yandaki komşumu katledenleri, bunu planlayanları falan ıslah edip salalım ortalığa. mantıklı geliyor mu?

eleştiri olsun tabi ama din dediğimiz şey bir nevi dogma. ona inananlar da yaratıcının adaleti öyle sağlayacağına inanıyorlar. inanmayanların bence bunlarla falan uğraşmasına pek gerek yok. isteyen uğraşsın tabi, ancak zannımca vakit kaybından başka bir şey olmayacaktır bu.
devamını gör...

t: ilginç (?) ikili

girdi sahibi yazarın da söylediği üzere, instagramda dönen şeyleri katalog suçları arasına nasıl soktular bilmiyoruz ama o suçların arasında 'devletin birliğini ve ülke bütünlüğünü bozmak', 'düşmanla işbirliği yapmak', 'düşman devlete maddi ve mali yardım', 'hükümete karşı suç' (bu favorim) gibi suçlar da varmış gördüğüm kadarıyla. haliyle saha geniş, bahane çok. ha, haniyeh'nin suikastıyla ilgili postları bu suçlara nasıl bağladılar insan çok şaşırıyor diyeceğim ama sonra kötü bir espri olduğu geliyor aklıma artık bu şaşırma işlerinin.

instagram kullandığım bir mecra değil ama mesele kimin neyi, ne kadar kullandığı değil. çok önemli iki nokta var burada. daha az önemliden, daha fazla önemliyle doğru sıralayacak olursak:

1. instagram sadece bir sosyal medya ortamı değil, orada korkunç bir ticaret dönüyor. günlük kayıp ne kadardır tahmin bile edemiyorum. haliyle böyle pat diye kapatmak ancak bunlara yakışırdı.
2. isterse hiçbir ticaret dönmesin, mesele yaşananların, yaşatılanların bir insanın (ya da proxylerinin) iki dudağının arasında olması meselesidir.
devamını gör...

t: müzik dünyasının anomalisi

bir iki arkadaş bahsetmiş aslında, kendisinin en büyük özelliği sahip olduğu ses aralığı değil. kaba bir tabir olacak ama birçok kişi über hızlı bir spor otomobile sahip olabilir. gider almanya otobanına sıfır km'den bilmem kaç yüz km'ye çıkar. yani? az çok araba kullanmasını bilen herkes bunu yapabilir. mesele, esenler sokaklarında o arabayla her türlü hızı yapabilmektir. dimash bunu yapıyor işte.

o ses aralıklarına o kısa süreler içinde, hem de mükemmel bir şekilde çıkıp inebilecek bir başka insan evladı daha yoktur şu dünyada (muhtemelen).

övme işlemi burada bitmiyor tabi. sahneyi de mükemmel dolduruyor kerata. hangi dilde olursa olsun, telaffuzu mükemmel olmasa da yaşayarak söylüyor her söylediğini.

şunu atlamayalım ama, kabiliyet kendisine bahşedilmiş ancak çok ama çok fazla çalıştığı bir gerçek. belki dünyanın bir başka yerinde bir başka dimash var, hatta belki daha iyisi var ama o karbon atomu elmasa dönmemiş işte. beleki fırsat olmamış, belki istek olmamış ama olmamış. kendisi bunun farkında olmasına rağmen son derece de mütevazı, bu da bir başka artısı.
devamını gör...


beğenmeyene orijinalini verelim

dahasını da isteyen olursa
devamını gör...

t: geleceğinin karanlık günlerini göremeyen, kör bir genç dimağ

gereken yerlere "meşaz"larını iletmiş ancak şu an alması gereken asıl mesajı bir türlü alamamış. zira, kalkındığını düşündüğü ülkenin (eğer babadan çok zengin değilse) kendisinin eline bir iş alması gerektiğinde ne kadar kalkındığını görecek yakın zamanda. kalkan bir şey var ama ne yazık ki o bu ülke değil. zamanı gelince anlar kalkanın ne olduğunu.

bir de demiyor mu "böyle bir sistem için masrafların ödenmesi lazım" ne sistemi genç insan? bir dizüstü, üç monitör, iki klavye mi? ürettiğin şey ne? saatlerce bilgisayar başında oturup, elindeki hazır uygulamalarla o site senin bu site benim açık aratmak değil mi? elini kirletip iki satır kod yazmışlığın var mı acaba?

ayrıca cidden bu gibi kişilere penetrasyon testi yaptıran şirket de varsa, ne bileyim...
devamını gör...

t: bir 'küçük' iddia

biz de 'küçük' bir iddiada bulunalım o zaman. böyle büyük buhran zamanlarında insanlar sefaletlerinden kaçıp bir nebze nefes almak için sinema gibi yerlere sığınırlar. en azından 2-3 saatliğine gerçek hayattan uzaklaşma algısı yaratır bu insanlar üzerinde. nasıl, iyi mi?

hoş, bu sadece iddia da değil. üzerine yapılmış çalışmalar var. örneğin, amerikadaki sekiz buhrandan beşinde sinema endüstrisi sıçrama yapmış. 'lipstick effect'e benzer bir durum kısacası bu. oradaki iddia da yine buhran zamanlarında insanların pahada küçük olan lüks sayılan ürünlere yönelmesi. ha, rujun neresi lüks diyecek olanlar olabilir. mesele de bu ya, lüks olmayan şeyler artık lüks oluyor buhran zamanlarında.

bir de film 'bergen' olunca, muhtemelen halk kendisiyle %100 örtüştürdü olayları. sürekli bir bela var kendisini zorlayan, hayatı dar eden, öldürmek isteyen ama ne yapıp ediyor kendisini yine o belanın kollarına bırakıyor bergen. tanıdık geliyor bir yerlerden...

ben başka bir iddiada bulunmak istiyorum, madem herkes götünden iddia sallayabiliyor ben de yaparım, ne var yani? o filme giden insanların %90'ı filmin şarkıcı bergen yerine şehir olan bergen'i konu edindiğini düşünüyordu. hani nasıl gidilir, nesi güzeldir, nereleri gezilir, *kalıcı olarak kalmanın yolları nedir* falan.
devamını gör...

t: 90'lardaki mp3 cd mix'lerinin demirbaşlarından biri

basarsın cd-rom'un eject tuşuna, cd'yi hafifçe bir üflersin (ne olur ne olmaz, okuyucunun kristali bozulmasın dediler), ardından "ulan elimle mi ittirsem tuşa mı bassam" ikileminde kalıp, tokatlarsın cd-rom'un kapağını. açarsın oynatıcıyı, duyarsın lama sesini. parçaya tıklayıp arkana yaslanırsın.

neyse, az hava alayım da nostalji kafam dağılsın.

parça mı? parça efsane, ne diyeyim ki. diğer yazarlar sağ olsun bahsetmişler zaten.
devamını gör...

t: bir görgü kuralı

bazıları giydirmiş bizim ülkemize has gibiymiş gibi :) bu görgü kuralı tüm dünyada (hadi medeni ülkelerde diyelim) bilinen bir şeydir. ha uygulanır, uygulanmaz, biri uygulamak ister diğeri istemez bu ayrı bir konu. ancak, bu görgü kuralı bir ülkeye has değil, hele hele bizim ülkemize hiç has değil.

merdiven varsa işin içinde kadının önden çıkması, inerken de erkeğin önden inmesi gibi bir görgü kuralıdır kendisi. bunlara uyup uymamak elbette bireylere bağlıdır fakat birileri götünden uyduruyormuş gibi tepki vermeyin yahu, az görgülü olun hahah

kaynak maynak isteyen olursa açın bakın, zibilyon tane kaynak vardır 'etiquette' araması altında.
ben bırakayım bir tane örneğin, ci-quuu'dan gelsin buradan
devamını gör...

t: görgüsüzlük ve medeniyet yoksunluğu barındıran eylem

yukarıda bir yazar saygı duymamız gerektiğini, adamın kendi parasını kazanıp harcadığını söylemiş. yahu neden saygı duyalım? adam parasını kazanıyor, elbette istediği gibi harcar fakat biz de bu başlığa konu olan eylemi dilediğimiz gibi eleştirebiliriz. neden? çünkü insanların gözüne gözüne sokuluyor.

medeni ülkelerin insanlarını bir dinleyin. ortak düşünce, zenginliğin böyle insanların gözüne sokulmaması gerekliliğidir. öyle öğretilir küçüklükten itibaren. zengindirler, güzel evlerde otururlar, güzel arabalara binerler, her şeyin en iyisini yerler ancak bunu insanların gözüne gözüne sokmazlar.

bakın daha bahse konu kişinin politik görüşünü, memleketin ekonomik durumunu, insanların çoğunluğunun içler acısı halini hesaba bile katmadık. normal şartlarda olan bir ülkede bile zenginliğin böyle insanların gözüne sokulması görgüsüzlüktür, medeniyet yoksunluğudur.

gözüne gözüne sokuyorsan, eleştirilemeyi de kabul edeceksin. kraldan çok kralcı olmasın lütfen kimse.
devamını gör...

t: hıza önem veren insan

fiber bağlatmıştır, download hızının keyfini sürüyordur. hala adsl/vdsl neyim kullanan tipler de gelmiş yorum yapıyor.
devamını gör...

normal sözlük'ü kullanarak 3. parti dahil tarayıcı çerezlerinin kullanımına izin vermektesiniz. Daha detaylı bilgi için çerez ve gizlilik politikamıza bakabilirsiniz.

online yazar listesini görmek için lütfen giriş yapın.
zaman tüneli köftehor rehberi portakal normal radyo kütüphane kulüpler renk modu online yazarlar puan tablosu yönetim kadrosu istatistikler iletişim