i am only a human after all yazar profili

lilloşlar kuşağıdır. ben demiyorum, dayı diyor:
buradan

kuzey diye ege varsa iç diye ege de olur tabi.

vücuttaki candida sayısı artmış olabilir, şekeri, karbonhidratı kesip probiyotiği arttırmakta fayda var efenim.

feryadım varsın duyulsun zalim yardan
içi yansın haber alsın beni duyandan
belki bir selam götürür hasret kalandan
ayrılığın dert kervanı geçsin yolundan

hesap sorsun beni böyle inleten kuldan
dudağımda iz kalmasın onun adından
bir sevenim olacaksa derdime derman
gözyaşını kurut tanrım ahımı al ondan

son 2 satırda biraz pazarlık dönmüş ama beddua cümlelerini de bu kadar ağır nasıl söyledin be kadın.

henüz gece olmadı ama 90lar konseptli bir partiye hazırlanmak durumundayım ve geçenlerde instagramda karşıma çıkan ve gerçekten 90larda çok az bilinen ve belki o yıllara gömülüp kalmış şu şarkıyı hatırlayıncaya kadar çatladım, neyse hatırladım ve gece rahat uyuyabilirim.

gönüllü yazıldım

hayatınızın belli bir bölümüne bakıp buna kanaat getirmeyin bence. bazıları bunu 20 lerde, bazıları 30larda, bazı insanlar da 40larında ve hiç akıllarına bile gelmeyecek şekilde yapıyor bunu. bizim ülkede tek kıymetli şey para olduğu için insanlar da buna göre insan yargılıyor ve değerlendiriyor. en sevdiklerinizden bile bununla ilgili bir küçümseme veya küçük bir aşağılama görürsünüz bazen. kimseyi umursamadan yolunuza devam edin, herkesin yolu kendine özgü. başkalarının düşünceleri sadece kendi küçük zihinlerine ait. kimde ne kadar potansiyel var ve nerede açığa çıkacak kimse bilemiyor. diğerlerine inat yürümeye ve elimizden gelenin en iyisini yapmaya devam etmek lazım her zaman. nihayetinde kimseye bi nane beğendirmek zorunda değiliz ve her şey para ile ilgili değil, o öyle düşünenlerin oldukça küçük dünyası.

305 tl ve çok geç kalmış yol, binlerce yazlıkçının kuşadası ve didim'e en az 30 senedir aktığı yol burası. başkası kullanmazsa kullanmasın da saat 18den sonra sarayköy ve özellikle nazilli işkencesinden kurtulmak için ben düşünmem bile bu parayı. artık yol fena kalabalıklaşmıştı, sabah 5te bile yola çıksanız kamyon ve tırla doluydu. 50 tane kırmızı ışıktan da kurtulduk, yaklaşık 1 saat kardayız.

kraliçeliktir, krallıktır. kardeş açığı kuzenlerle, arkadaşlarla çok rahat kapatılır. ebeveynlerin sağlık durumları mevzubahis olduğunda zorlayabilir elbette ama yaş ilerledikçe milletin kardeşinin ne kadar abuk olduğu görüldüğünde iyi ki kardeşim yok dedirtir. nihayetinde yaşam her türlü tek kişilik.

güvenilir yerden alınması gereken sıvı. pandemi döneminden beri takip ettiğim bir firma vardı, yaz boyunca geçmeyen geniz akıntısı için cesaret edip aldım, düzenli de kullandım. bir haftada geniz akıntımı geçirdi, öncesinde 1,5 kutu ilaç kullanmıştım, işe yaramamıştı. şimdi de hafif vücudumda kırgınlık hissedersem içmeye devam ediyorum, bana parolü bıraktırdığı için bin şükür. evde gümüş suyu bitmişse, parol varsa gıcık oluyorum. neyse ki firmanın kargosu 1 günde geliyor.

çıkarları için her türlü kaba girmeleri ve bulundukları kabın şeklini almaları hatta o kabın ta içine etmeleri. (yazar burada küfür kullanamadığı için etmeleri kelimesini kullanmıştır, anladınız siz onu)

aşık olduğum bir duvara sahip şehir.

buradaki birinci yanlış bursverenle bursiyerin tanıştırılması. kahev nasıl çalışıyor bilmiyorum ama öğrencinin minnet duymaması için öncelikle bursu burs havuzundan alması gerekir, direkt bursverenle bursiyer tanıştırılmaz.
ikinci yanlış burs verilecek öğrencinin çok çok iyi araştırılması, hakkında iyice bilgi öğrenilmesi, gelir durumuyla ilgili yeteri kadar resmi belge toplanması, yüzyüze görüşülmesi gerekir. depremzede olabilir elbette ama depremin üzerinden neredeyse 1.5 sene geçti, güncellenmiş bilgiyle hareket edilmeliydi.
haberi okumadım, burs miktarı nedir bilmiyorum ama bursveren canı isterse istediği zaman bursu kesebilir, nihayetinde bir bağışçı. bursiyer burs havuzundan burs alıyor olsa bağışçı bağışı kesse bile bursiyer etkilenmez.
bizzat başka bir stkda burs komisyonunda çalışan biri olarak bilgisayar başında elemenin ayrı dert, mülakatta elemenin çok daha kolay olduğunu belirtmeliyim, bugüne kadar 10-22 yaş skalasında yaklaşık 300 mülakata girmişimdir. bilgisayarda eleme yaparken ikilemde kaldığım herkesi mülakata çağırdım, elenirse öyle elensin diye. azıcık kız çocuklarını da kayırdım. hem vicdanlı hem adaletli olmak gerçekten zor. başvuru yaparken öğrencinin kendi ve aile durumunu olabilecek en açık şekilde anlatması gerekir. mülakat tamamen kişisel özelliklere bakar. burada önemli olan kurumun burs verme kriterleri. bizimki tamamen ekonomik kriter değil.
son tahlilde fikrim ki biz de not ortalaması düşükse(önemli de bir nedeni yoksa) ya da verdiği kira aile gelir durumuyla çelişkili bir durum yaratıyorsa ve öğrenci bunu açıklayamıyorsa bursunu kesiyoruz. bursa ihtiyaç duyan özellikle bu ekonomik rezillikte daha milyonlaaarrrrrca öğrenci olduğuna emin olabilirsiniz. sadece adalarda bisiklete bindi diye kimsenin bursu kesilmez. yok devenin nalı ama yurt dışına erasmusla gitmediyse ve bu sayı yılda 4 gibi bir rakamsa euro da 38 tlyse o bursu çatır çatır ben de keserim. sadece babanın emekli maaşıyla geçinmeye çalışan ya da babasının okutmak istemediği nice kız çocukları var ülkede. önce onların elinden tutulmalı. ama bunun için de oldukça kurumsal çalışmak gerektiğini eklemeliyim.

giray altınokla birlikte ne yazıp oynasa izleyecekmişim gibi hissettiren, ses tonu güzel, elçi sangusuyla deli çeviriler yapıp ortalığı bi güzel karıştıran, sarsak rolleri iyi oynayan komik adam.

prens talks youtubeda üç günde bir milyondan fazla izlenince video gelirlerini çağdaş yaşamı destekleme derneği'ne bağışlamaya karar vermişler. çok yaşasın kaptan vahşi kelebeğimiz.
siz de oturduğunuz yerden kolayca katkıda bulunmak isterseniz;
tık tık

diş sıkmaktan kaynaklı çene ağrısı, ilacı da yok meretin.

90larda iyi şarkılar çıkarmış olan müzisyen. fazla efendiliğinden midir nedir değeri bilinmedi ama sesi hala çok çok iyi ve temiz. o yaşlarda serseri teoman'ın peşine takıldık, yaş kırkı geçti, efendi, sakin adamlar kıymete bindi. * (teoman hala ayrı yerde tabi) yakın zamanda suat suna ile en iyi düetler plağı çıkaracakmış, her plağa atlamam ama bu plağı yakın takibe aldım. introsu çok tatlı ama kısacık olan şu şarkı da zihinlerimizden hiç silinmesin:
aramızda uçurumlar

kimin yaptığının ne önemi var, gavur izmir'e iyi oldu diyen, üstüne rakı dökün diyen, bırakın yansın diyenler olduğu sürece başka düşmana ihtiyaç mı var? insanlar uyuduğu sürece yakmaya devam edecekler. great reseti duyanlar zaten böyle olacağını biliyordu, isteyen tatlı uykusuna devam etsin. ne yapıp edip bu ormanları korumaya almamız şart.

boyu 1.93 olan voleybol oyuncusu. bu kadar ince iskeleti o boyla dimdik çok iyi taşıyor kadın. bir de çok tatlış güleryüzlü biri belli ki, bizim cansu'yu teselli ederken videoları salınmış eski twitter yeni x'e.

-ya yasemin kokulu ya da basmati pirinçten yapmak
-pirinçleri kırmayacak şekilde kaşığın yan tarafıyla iyice kavurmak
-yeteri miktarda su koymak (deneyimle gayet de iyi ölçüsüz yapılabiliyor)
-suyunun içine birkaç damla limon sıkmak(parlak ve tane tane olması için)
-pişince havlu kağıtla demlendirmek
-demlenmeden hemen önce üstüne biraz tuz serpiştirip karıştırmak
bu konuda eleştiri kabul etmiyorum, çünkü yakıniiim bir şef pilavımı baya da beğenip iki tabak gömdü geçen yaz. iyi olduğum konularda tevazu göstermemeye yemin ettim gibi bişey.

murat bardakçı'nın hakkında ayrıntılı, belgeli kalınca bir "makbule" adında kitap yazdığı atamızın kız kardeşi. başladık bakalım, sonu nereye varacak. aylar sonra bittiğinde unutmazsam editlerim.